İbni Arabi Risaleleri: KİTABU İSTİLAHİ’S SUFİYYE

KİTABU İSTİLAHİ’S SUFİYYE
TASAVVUF ISTILAHLARI KİTABI



Şeyhu'l Ekber  
MUHYİDDİN İBN. ARABÎ K.S. 


Bismillahirrahmanirrahim.. 
Âlemlerin  rabbi  oları  Allah'a  hamdolsun.  Selam  seçtiği  kullarının  üzerine  olsun.  Ey
samimi dost, seçkin cömert kişi Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun.
İmdi...  Allah  ehli  muhakkik  sufilerin  kendi  aralarında  kullandıkları  ıstılahları  şerh
etmemizi  istedin.  Çünkü  zahir  ve  rüsum  alimleri  size  bizim  eserlerimizden, tarikatımızın mensuplarının  yazdığı eserlerden  sorular  soruyorlar.  Bununla  beraber onlar,  bizim  kendi aramızda  kullandığımız  lafızları  bilmezler.  Biz  bunları  kullandığımız zaman  birbirimizi anlarız.  Nitekim  her  ilim  dalının  kendine  has  bir  terminolojisi vardır. Ben  de  senin  bu talebine  cevap  verdim.  Fakat  bütün  lafızları  açıklamadım.  Bunların içinde  bazılarını önemlerine  binaen  seçtim.  Bu  açıklamaların  ışığında  anlaşılacak  başka ıstılahları  ayrıca açıklamadım. Nitekim bunlara kısaca göz atanlar istiare ve teşbih boyutlarını derhal fark eder. bu ıstılahları maddeler halinde sunduk.
Allah'ın lütuf ve keremiyle destek ve faydayı Ondan bekliyoruz ve Ondan başka  Rab yoktur.

El-Hacis:  Bunu  akla  ilk  gelen  düşünce  olarak  açıklarlar.  Rabbani  bir  düşüncedir.
Kesinlikle yanlış olmaz. Sehl buna ilk sebep ve düşüncenin kalıbını kırması adını verir. Bu
ilk düşünce nefiste tahakkuk ettiği zaman irade; üçüncü kez vuku buluşuna hemm (akıldan
geçirilen şey); dördüncü vuku buluşuna azim adı verilir. Fiile yöneldiğinde, fiili işleme niyeti aşamasında kast etme, fiile başlama aşamasında ise niyet olarak isimlendirilir.

El-İrade: Kalpte hüzün. Bu ıstılah mutlak olarak kullanılır ve bununla temenni etme
anlamında irade anlamı kast edilir ki, temenni de ondan bir parçadır. Tabiatın ve taalluk
eden hususların iradesine nefis payı, hakkın ve taalluk ettiği şeylerin iradesi de ihlas olarak
isimlendirilir.

El-Mürid: İradeden tamamen soyutlanmış kimse. Ebu Hamid şöyle tanımlar: Kendisi
hakkında isimler sahih olan ve isim aracılığıyla her şeyden kopup Allah'a yönelen kimse.

El-Murad: İradesinden çekilip koparılan ve her işi hazırlanan kimse. Bu kimse bütün
şekilleri ve makamları zahmetsiz aşar.

Es-Salik: Makamları ilmiyle değil, haliyle geçen kimse. İlim onun aynıdır.

El-Musafir: Fikriyle manevi alanlarda yolculuğa çıkan kimse. Bu yolculuk ibret alma
mahiyetindedir. En yakın uçtan en uzak uca yolculuk eder.

Es-Sefer: Kalbin zikirle Hakka yönelmesinden ibarettir.

Et-Tarik: Hak tarafından ruhsatsız meşru kılınmış merasimleri demektir.

El-Vakt: Hal zamanındaki halinden ibarettir. Geçmiş ve gelecekle bir ilgisi yoktur.

El-Edeb: Bazen şeriatın edebi, bazen hizmet edebi, bazen hakkın edebi anlamında
kullanılır. Şeriatın edebi, şeriatın belirlenmiş şekillerinin ötesine geçmemek; hizmet edebi,
görüntüsünde fena bulup ileri gitmek; hakkın edebi, kendi görevlerinle onun hakkını bilmen demektir. Edib, faaliyet, çalışma ehlidir.

El-Makam: Zahiri merasimlerin hakkını tam anlamıyla ve eksiksiz bir şekilde yerine

getirmek demektir. El-Hal:  Çalışma  yapılmaksızın  ve  celbetme  çabası  vermeksizin  kalbe varit  olan durum. Bunun şartı, ortadan kalktığında onun yerini birbiri ardına misallerin almasıdır, ta ki kalb  saflaşıncaya  kadar.  Bazen  yerini  bir  misal  almayabilir.  Bu  noktada ihtilaf  baş göstermiştir. Kendisini misal takip eden kimseler onun devamlılığını, kendisini misal takip etmeyen  kimse  de  devamlı  olmayışını  savunmuştur.  Bazıları şöyle demişlerdir:  Hal, vasıfsız bir şekilde kulun üzerinde olur.

et-Tahkim: Velinin mertebesinden dolayı gördüğü bir husustan hareketle gördüğünü

izhar etmeyi tercih etmesi demektir.

El-İnziac: (Endişelenme/huzursuzluk) Va'zın müminin kalbi üzerindeki etkisine denir.

Bazen mutlak olarak kullanılır ve bununla vecd ve üns maksadıyla harekete geçme anlamı
kast edilir.

Eş-Şeriat: Kulluktan ayrılmamaya başlamak demektir.


Eş-Şath: Ciddiyetsizlik ve iddia sezilen söz demektir. Muhakkiklerden nadiren böyle
ölçüsüzlükler sadır olur.

El-Adl  ve  Yaratılış  Aracı  Hakk:  Yüce  Allah'ın  yarattığı  ilk  mahluktur  ve  buna  bir
ayette şöyle işaret edilmiştir: "Ve ma halakna's semavati ve'l arde ve ma beynehuma illa
bi'l hakki:  Gökleri,  yeri ve ikisi arasında bulanan varlıkları hakk ile yarattık."

El-Efrad: Kutbun nazarının dışında kalan adamlara denir.

El-Kutb (Gavs): Bütün zamanlarda âlemde Allah'ın nazarının yeri olan tek kimsedir.
İsrafil'in (a.s) kalbidir.

El-Evtad: Dört kişidirler. Menzilleri âlemdeki dört rükün menzil üzeredir. Doğu, batı,
kuzey güney. Her birinin makamı bu yönlerden biridir.

El-Budela:  Bunlar  yedi  kişidir.  Bir  kavimden  ayrılan  kimse,  yerinde  kendi  suretinde
canlı  bir  beden  bırakıyorsa  ve  kimse  onun  kaybolduğunu  anlamıyorsa,  işte  bu  kimse
Bedil'dir, başka değil. Bunlar İbrahim'in (a.s.) kalbi üzeredirler.

En-Nukaba: Nefislerin gizliliklerini ortaya çıkaran kimselerdir. Üç yüz kişidirler.

En-Nuceba:  Kırk  kişidirler.  Halkın  yüklerini  taşımakla  meşguldürler.  Sadece
başkasının hakkı ile ilgili tasarrufta bulunurlar.

El-İmaman (İki İmam): Bunlar iki kişidirler. Birisi Gavsın sağında oturur ve melekuta
bakar. Diğeri ise solunda oturur ve mülke bakar. Bu arkadaşından daha üstündür. Gavsın
yerini bu alır.

El-Umena: Bunlar Melamilerdir. (İç âlemlerini dışlarında sergilemeyen kimseler)

El-Melamiyyetu:  İçlerindeki  hallerinden  zahirlerine  bir  tek  etki  yansımayan
kimselerdir.  Taifenin  en  üstünleridirler.  Öğrencileri  yiğitliğin  çeşitli  tavırlarını  sergileyip dururlar.

El-Mekan:  Sergilerde  bulunan  menzile  denir.  Bu  da  sadece  makamları  ve  halleri
gerçekleştiren,  orayı  aşıp  celal  ve  cemal  üstündeki  makama  geçen  kemal  ehli  olanlar
içindir. Onların ne sıfatı vardır, ne özelliği.

El-Kabz: Vakitte korku haline denir. Bazılarına göre kalbe varit olan ve onu azar ve
edeblendirmeye  işaret  etme  durumunda  bırakan  olgudur.  Bazılarına  göre  de  vaktin
varitlerinden biridir.

El-Bast:  Bize  göre  her  şeyi içine  alan, ama  hiçbir  şey  tarafından içine alınamayan
kimsenin  halidir.  Bazılarına  göre  reca  (umut)  halidir.  Bazılarına  göre  kabul,  rahmet  ve
ünsiyete yönelik işaretin gerektirdiği bir durumdur. El-Heybet:  Allah'ın  celalini  müşahede etmenin  kalb  üzerindeki  etkisidir.  Bazen cemalden de kaynaklanabilir. Yani celalin cemalinden.

El- Üns: İlâhî huzurun cemalini müşahede etmenin kalb üzerindeki etkisine denir. Bu
da celalin cemilidir.

Et-Tevacud:  Vecd  halini isteme.  Bazılarına göre  ,  vecd  olmadığı  halde  vecd  halini
izhar etmeye denir.

El-Vecd: Kalbin müşahedesinden kaybolmuş hallerden bazısına rastlaması hali.

El-Vücud: Vecd'de hakkı bulma.

El-Celal: İlâhî huzurdan yansıyan kahır özellikleri.

El-Cemal: İlâhî huzurdan kaynaklanan rahmetin özellikleri ve lütufları.

El-Cem: Halksız hakka işaret etme.

Cem'ul Cem: Bütünüyle Allah'ta tükenme isteği.

El-Fark:  Hak  olmaksızın  halka  işaret  etmek.  Bazılarına  göre  kulluğu  müşahede
etmektir.

El-Beka: Kulun, Allah'ın her şey üzerinde kaim olduğunu görmesi.

El-Fena: Kulun, Allah'ın bir illet üzerine kaim olduğunu görmesi.

El-Gaybet:  Hissin  kendisine  varit  olan  şeyle  meşgul    olmasından    dolayı    kalbin,  
halkın  halleriyle ilgili  olarak gelişen  olaylara dair bilgiden  uzaklaşması.

El-Huzur: Gaybeti esnasında kalbin Hakk ile huzurda olması.

Es-Sahv  (Uyanış):  Hassaların,  gaybetten  sonra  güçlü  bir  vürutla  kendilerine
dönmesi.

Es-Sekr (Sarhoşluk): Güçlü bir varitle yitip gitme, kaybolma.

Ez-Zevk (tatma): İlâhî tecellilerin görünmeye başlamasının ilk anı.

Eş-Şurb   (içme): Tecellilerin ortası.

Er-Rey (kanma): Tecellilerin her makamdaki son merhalesi.

El-Mahv  (Silinme):  Adet  vasıflarının  ortadan  kalkması.  Bazılarına  göre  illetin  zail
olması demektir. Kimine göre, hakkın gözlediği ve nefyettiği şey anlamındadır.

El-İsbat: Kulluk hükümlerini ikame etme. Kimine göre bağların ikamesi anlamındadır.

El-kurb (yakınlık): İtaatle kaim olmak. Kabe Kav-seyn hakikatine de kurb denir.

El-Bu'd  (uzaklık):  Muhalefetler  üzerine  kaim  olmak.  Bazen  uzaklık  senden
kaynaklanır  ve  hallere  göre  değişiklik  gösterir.  Hallerin  karinelerinin  irade  ettiği şeylere delalet eder. aynı durum kurb (yakınlık) için de geçerlidir.

El-Hakikat:  Senin  vasıflarının  etkilerinin,  Onun  vasıfları  aracılığıyla  senden
uzaklaştırılması demektir. Çünkü seninle sende ve senden olmak üzere fail olan Odur, sen
değilsin. "M amin dabbetin illa huve ahizun bi nasiyetiha: Yürüyen hiçbir varlık yoktur ki, O, onun perçeminden tutmuş olmasın."

En-Nefes: Yüce Allah'ın, kıvılcımlarını söndürsün diye kalbin ateşine musallat kıldığı
bir ruhtur.

El-Hatır: Kalbe ve vicdana varit olan rabbani, melekî, nefsanî veya  şeytanî telkin. Ki
kalıcı değildir. Bu telkinler, bazen senin hiçbir çaban olmadan varit olurlar.

İlme'l Yakin: Delilden anlaşılan ilim. Ayne'l Yakin: Müşahede ve keşiften anlaşılan ilim.

Hakka'l yakin: Gözlemlenen şeyden irade edilen hususun ilimde hasıl olması.


El-Varid: Kişinin çabası olmaksızın kalblere varit olan övgüye değer telkinler. Kalbe
varid olan her telkine karşılık olarak kalbe bir isim verilir.

Eş-Şahid:  Müşahede  sonucu,  müşahede  edenin  kalbinde  meydana  gelen  etki.
Gerçekte kalbin müşahede edilenin sureti olarak algıladığı, zaptettiği şeydir.

En-Nefs: Kulun vasıflarından malum olanlar.

Er-Ruh: Gayb ilminin özel bir surette kalbe ilka edilmesinin karşılığı olarak kullanılır.

Es-Sırr: İlmin sırrı denildiği zaman, bu ilmi bilen alimin hakikati , halin sırrı denildiği
zaman , bundaki Allah'ın muradını bilme, hakikat sırrı denildiği zaman da işaret edilen şey
kast edilir.

El-Veleh (kendini kaybetmek): Aşırı vecd.

El-Vakfe (Duruş): İki makam arasında hapsedilme.

El-Fetret: Başlangıçtaki yakıcı ateşin sönmesi hali.

Et-Tecrid: Masivanın ve kevnin kalbten ve sırdan uzaklaştırılması.

Et-Tefrid: Hak ile kendinle beraber durman.

El-Latife:  Zihinde  parlayan  anlamı  ince  her  işaret.  İbareye  sığmaz.  Bazen  nefs-i
natıka'nın karşılığı olarak kullanılır.

El-İllet: Hakkın kulunu bir sebepten dolayı veya sebepsiz uyarması.

Er-Riyazet:  Edeb  riyazeti,  nefsin  tabiatının  dışına  çıkmaktır.  Taleb  riyazeti,  irade
edilenin şahinliğinin ifadesidir, kısacası, nefsi ahlakın arındırılmasından ibarettir.

El-Mücahede: Nefsi bedenî meşakkatlere ve her durumda hevaya muhalefet etmeye

zorlamak demektir.

El-Fasl  (ayrılık):  Sevgilinden  ümit  ettiğin  gıdadır.  Bize  göre,  birlik  halinden  sonra
ondan ayrılman demektir.

Ez-Zihab  (gidiş):  kalbin,  kim  olursa  olsun  sevgilisi  müşahede  etmesinden  dolayı
hissedilme özelliğine sahip olan hiçbir şeyi hissedemeyecek şekilde kaybolmasıdır.

Ez-Zaman: Sultan, hakimiyet, delil.

Ez-Zacir (meneden): Müminin kalbindeki hakk öğütçüsü. Davetçi.

Es-Sahk (ezilme): Senin terkibinin kahır ve baskı altında dağılıp gitmesi.

El-Mahk  (iptal  edip  belirsiz  kılma):  Seni  yok  eden  şeyden  seni  gizleyen  her  şey.
Bazılarına göre, kevnin bahsedilmesi demektir. Bazen adetlerle beraber olmaya da denir.
Ya da amellerin neticeleriyle beraber oluşa da denir.

Et-Tecelli: Kalblere açılan gaiblerin nurları.

El-Muhazara:  Kalbin  daima  burhan  akışının  huzurunda  oluşu.  Bize  göre,  isimlerin
üzerinde bulundukları hakikatlerle kalblerde cari oluşu demektir.

El-Mukaşefet:  Kahır  sonucu  tevbenin  tahakkuk  edişinin  karşılığı  olarak  kullanılır.
Halin fazlasıyla tahakkuk edişinin karşılığı anlamında da kullanılır.
Ya da işaretin tahakkuk edişinin karşılığı olarak.

El-Müşahede: Eşyayı tevhid delilleriyle görmek demektir. Hakkı eşyada görmeye de
denir. Şüpheden uzak bir şekilde gerçekleşen yakin hakikati anlamında da kullanılır. El-

Muhadese:  Hakkın  mülk  ve  şehadet  âleminde  ariflere  hitab  etmesi.  Ağaçtan
Musa'ya seslenilmesi gibi.

El-Müsemere:  Hakkın  sırlar  ve  gaibler  âleminden  ariflere  seslenmesi.  "Onu  ruhu'l
emin senin kalbine indirdi."

El-Levaih (görüntüler): Zahiri sırlarda görülen halden hale yüceliş özelliği, görüntüsü.
Bize göre, görme organıyla sınırlı olmamak kaydıyla, ama selbi özellikte olmaksızın göze
görülen zati nurlardır.

Et-Tavali  (doğuşlar):  Marifet  ehlinin  kalblerine  doğan  ve  başka  nurları  söndüren
tevhid nurları.

El-Levami (parıldayışlar): İki vakitte ve bundan daha yakın bir zaman diliminde ispat
edilen tecelli nurları.

El-Bevade  (açığa  çıkma):  Kalbin,  bir  ilk  çarpılma  mahiyetinde  birden  gayb  ile  yüz
yüze gelmesi. Bu, sevinme sebebi de olabilir, üzülme sebebi de.

El-Hücum: Senin bir etkin olmaksızın vaktin gücüyle kalbe varid olan hal.

Et-Telvin: Kulun hallerinde intikal edişi. Bir çoğuna göre bu eksik bir makamdır. Bize
göre  makamların  en  mükemmelidir.  Kulun  bu  makamdaki  hali  yüce  Allah'ın  şu sözünde işaret ettiği hal gibidir: "Külle yevmin huve fi şe'n: O her gün yaratma halindedir."

Et-Temkin:  Telvin  (çeşitlilik)  halinde  yerleşiklik  kazanma  demektir  bize  göre.
Bazılarına göre ise vusul ehlinin halidir.

Er-Rağbet:  Nefsin  rağbeti  sevaba,  kalbin  rağbeti  hakikate  sırrın  rağbeti  hakka
yöneliktir.

Er-Rahbet (çekinme): Zahiri çekinme, tehdidin tahakkuk etmesinden, batının korkup
çekinmesi  ilmin  değişmesinden,  sırrın  korkup  çekinmesi  önceden  bilinenin  tahakkuk
etmesinden kaynaklanır.

El-Mekr:  Allah’ın  emirlerine  muhalefet  eden  kimsenin  bu  halini  devamına  rağmen
nimetlerin  art  arda  gelmesi.  Kötü  edebin  varlığına  rağmen  halin  devam  etmesi.  Emir  ve sınır olmaksızın işaret ve kerametlerin izhar edilmesi.

El-istilam  (kökten  Kesilme):  Hüznün,  derin  üzüntünün  özelliği.  Kalbe  varid  olur  ve kalb onun hakimiyeti altında sakin olur.

El-Gurbet:  Maksudun  peşinde  vatandan  ayrılmak  anlamında  kullanılır.  Bazılarına
göre,  içinde  hakiki  nüfuz  olması  nedeniyle  halden  gurbet  vardır.  Yine  marifetten
kaynaklanan dehşetten dolayı haktan gurbet vardır.

El-Himmet:  Kalbin  arzulara  yönelip  her  şeyden  soyutlanması  anlamında  kullanılır.
Mürid  sıddıkıyetine  (doğruluğuna)  sahib  kimse  için  kullanılır.  Yine  ilhamların  saflığı ile beraber gerçekleşen himmetlerin cemi için de kullanılır.

El-Gayret:  Hadler  aşıldığı  zaman  hakkın  bir  gayreti  vardır.  Sırları  ve  gizlilikleri saklamanın  karşılığı  olarak  kullanılan  bir  gayret  de  vardır.  Hak  gayretini  evliyasına has kılmıştır. Veliler has kılınanlardır.

El-Hürriyet: Kulluk hukukunu Allah için ikame etmek. Bu hukuku ikame eden kimse
Allah’tan başkasından azadedir, hürdür.

El-Mutalaa:  Hakkın  doğrudan  veya  onların  isteği  üzerine  kevndeki  hadislere  ilişkin
olarak ariflere ilham ettiği şeyler.

El-Futuh: Bir, zahirde gerçekleşen ibare açılışı (futuhu), batında gerçekleşen halavet
futuhu ve mükaşefe futuhu vardır.

El-Vasl: Kaçanı yakalamak.

El-İsm: Vakit içinde ilâhi isimlerden kulun haline hakim olan isim.

El-Vesm: Ezel olanla ebede cari olan özellik, sıfat.

Ez-Zevaid: Gabya iman ve yakin fazlalığı.

El-Hıdır: Bununla bast (açılma) hali ifade edilir.

El-Ye's: Bununla kabz (tutulma) hali ifade edilir.

El-Gavs: Ayniyle zamanın bir tanesidir. Ancak vakit geldiğinde onun inayetine iltica
duygusu verilir.

El-Vakıa:  Hangi  yolla  olursa  olsun,  hitap  ya  da  misalle  o  alemden  kalbe  varit  olan
şey.

El-Anka: Yüce Allah'ın içinde yine kendisi aracılığıyla alemin bedenlerini açtığı hava.

El- Varka: Küllî nefis. Levh-i Mahfuz.

El-İkab: Kalem. Akl-i evvel (İlk akıl)

El-Gurab: Küllî cisim.

Eş-Şecere: İnsan-i Kamil.

Es-Semseme: İbareden sızan ince marifet.

Ed-Durretu'l Beyda (Beyaz inci): Akl-i Evvel.

Ez-Zumurrede (Zümrüt): Küllî nefis.

Es-Sebhe: Heba. Rüzgarın savurduğu toz.

El-Harf: Dil. Hakkın sana hitap ederken kullandığı ibareler.

Es-Sekine: Gaybin inişi esnasında içinde hissettiğin mütmainlik hali.

Et-Tedani: Mukarrebinin (Allah'a yakın olanların) miracı. Et-Tedella: Mukarrebinin inişi. Ayrıca tedani sırasında hakkın onlara inişi anlamında da kullanılır.

Et-Terakki: Hallerde, makamlarda ve marifetlerde intikal etme.

Et-Telakki: Haktan sana varid olan şeyleri alman.

Et-Tevella: Ondan kendine dönmen.

El-Havf (korku): Geçmişteki menfi şeylerden sakınman.

Er-Reca (umut):   Gelecek ümidi, beklentisi.

Es-Saik (Bayılma): Rabbani tecelli esnasında fena bulma.

El-Halvet: Arada melek veya başka biri olmaksızın gizlici hak ile konuşmak.

El-Cilve: Kulun halvetten ilâhî özelliklerle çıkması.

El-Mahda'(aldanma yeri): Kutbun vasıl olmuş fertlerden gizlendiği yer.

El-Hicab: Matlubunu gözünden gizleyen, perdeleyen şey.

En-Nevale  (Misafire  takdim  edilen  ilk  lokma):  Fertlere  (efrad  denilen  zatlar) has hil'atlar. Mutlak Hil'at anlamında da kullanılır.

El-Ceres (Zil): Hitabın bir tür zorlamayla icmal edilmesi.

El-İttihad (Birleşme): İki zatın bir olması. Bu ancak sayıda olabilir. O da haldir.

El-Kalem: Tafsil bilgisi.


El-Enaniyet (Benlik): "Ben" demen.

En-Nun: İcmal ilmi.

El-Hüviyet: Gayb alemindeki hakikat.

El-Levh: Bilinen bir sınıra kadar ertelenmiş tedvin ve yazı mahalli.

El-Aniye (kap): İzafe yoluyla elde edilen hakikat.

Er-Ruhune (hafiflik/düşüncesizlik): Tabiatla beraber olma, ötesine geçememe.

El-İlâhîyye: Beşere nispet edilen tüm ilâhî isimler.

El-Hatem: Ariflerden bazılarının kalblerinin üzerindeki hakkın alameti.

Et-Tab'u: Her şahısla ilgili olarak önceden malum olan bilgi.

El-Aliye: Bir meleğe veya ruhaniye izafe edilen tüm ilâhî isimler.

El-Menesse  (Gerdek  evi):  Düğünlerin,  ziyafetlerin  düzenlendiği  mekan.  Ruhanî
tecellileri.

Es-Siva: Öteki, (Allah'tan) başkası.

El-Cesed: Ateş veya nur menşeli bir cisimde zuhur eden her ruh.


En-Nur: Kevni kalpten kovan her ilahî vürut.

Ez-Zulmet (Karanlık): Bzzat bilme için kullanılır. Çünkü bu bilgiyle beraber başkası
keşfedilmez.

Ed-Diya (Ziya, ışık): Hakkın gözüyle aynları görme.

Ez-Zillu (gölge): Hicabın gerisinde rahatlığın varlığı.

El-Kişr:  Muhakkik'in  özünü  kendisine  tecelli  eden  şeylerin  etkisiyle  bozulmaktan
koruyan her ilim.

El-Lubb (öz): Kevnle ilgili olan kalplerden saklanan ilimler.

El-Umum: Sıfatlar hususunda vaki olan ortaklık.

El-Husus: Her şeyin tekliği.

El-İşaret: Kalbin huzuru ile birlikte yakınlıkla beraber olduğu gibi uzaklıkla da beraber
olur.

El-Gayb: Hakkın kendisiyle ilgili değil, seninle ilgili olarak senden gizlediği her şey.

Alemu'l  emr  (emir  alemi):  Haktan  bir  sebep  olmaksızın  var  olan  varlıklar. Melekut karşılığı olarak kullanılır.

Alemu'l  Halk  (Halk/yaratma  alemi):  Bir  sebep  neticesinde  var  olan  varlıklar  alemi.
Şehadet (görünen) alemi anlamında kullanılır.

El-Arif ve'l  Ma'rife(Arif ve Marifet): Rabbin kendisini gösterdiği ve bunun neticesinde
üzerinde bir takını haller zuhur ettiği kimseye arif, onun haline de marifet denir.

El-Alim  ve'l  İlm  (Alim  ve  ilim):  Allah'ın  uluhiyetini  ve  zatını  gösterdiği  ve üzerinde herhangi bir hal izhar etmediği kimseye alim, onun haline de ilim denir.

El-Hak:  Allah  ile  ilgili  olarak  kulun  üzerine  vacip  olan  şey  ve  hakkın  kendisi  için

gerekli kıldığı şey.

El-Batıl: Yokluk.Adem.

El-Kevn: Varlık sahibi her olgu.

Er-Rida: Hakkın sıfatlarıyla zuhur etme.

Er-Reyn (Kalın örtü) : Eşyada itidal mahalli.

El-Kemal: Sıfatlardan ve sonuç ve etkilerinden münezzeh olma.

El-Berzah: Manalar alemiyle cisimler alemi arasında görülen alem.

El-Ceberut:  Ebu  Talib'e  göre  azamet  alami  demektir.  Bir  çoğu  ise  orta  alem

anlamında olduğunu söylemiştir.

El-Mülk: Görülen maddi alem.

El-Melekut: Gayb alemi.

Maliku'l Mülk: emrettiği şeylere dayalı olarak kula karşılığını verme makamında Hak
taala.

El-Muttali: Kevn âlemine bakış. Hakkın gözüyle bakan.

Hicabu'l İzzeti (İzzet perdesi): Körlük ve şaşkınlık hali.

El-Misl (Benzer): İnsan. İnsanın yaratılışına esas olan suret.

El-Arş: Mukayyet isimlerin istiva ettiği yer.

El-Kursi: Emir ve yasak yeri.

El-Kıdem (öncesizlik, ezel): Hak ilmi kapsamında kul ile ilgili olarak sabit olan şey.

El-İyd (bayram/yıldönümü): Amellerin tekrarlanmasıyla kalbe tekrar dönen tecelliler.

El-Had: Seninle onun arasındaki fasıl, aralık.

Es-Sıfat: Anlamın gerektirdiği nitelik. Alim gibi.

En-Naat: Nispetin gerektirdiği nitelik. Evvel gibi.

Er-Ru'yet: Onu olduğu yerde gözle görme, basiretle değil. Kelimetu'l Hadra (huzur sözü): Kun (ol) kelimesi.

El-Lusun (Lisanlar/diller): İlâhî açıklamanın ariflerin kulağına ulaşmasında kullanılan
araç.

El-Huve  (O):  Müşahedesi  sahih  olmayan  (görülmesine  imkan  bulunmayan)  mutlak gayb.


El-Fehvaniye: Hakkın misal aleminde bizzat yüzleşme yoluyla gerçekleştirdiği hitap.

Es-Seva (Benzer/derk): Hakkın halkta ve halkın hakta gizlenmesi.

El-Ubude (ubudet): Kendini rabbine gösteren kimsenin makamı ubudettir.

El-İntibah (Uyanma):Hakkın inayet yoluyla kulu sevketmesi.

El Takaza (Uyanıklık): Hakkın sevketmesi esnasında Allah'ın muradını anlama.

Et-Tasavvuf:  Zahiren  ve  batınen  şeriatın  adabına  riayet  etme.  Bu,  ilâhî  ahlaktır.
Güzel ahlaka sahip olmaya ve kötü, bayağı ahlaktan uzak durmaya da denir.

Et-Tecelli: İlâhî ahlakla vasıflanma. Bize göre, kulluk ahlakıyla vasıflanma. Bu tanım
daha doğrudur. Çünkü daha tamam ve daha temizdir.

Sırru's Sırri (Sırrın sırrı): Hakkın kuldan ayrı olarak tek başına bildiği hakikat.

Bu kelimelerin toplamı yüz doksan sekiz (198)dir. Müellif (Allah ondan razı olsun)
Malatya  şehrinde  hicri  altı  yüz  on  beş  (615)  senesinde  Safer  ayının  onunda  yazdı.
Allah'ın  salat  ve  selamı  efendimiz  Hz.  Muhammed'in,  ehlibeytinin  ve  ashabının
üzerine olsun.
Allah'ın  hamdederek ve  Onun  yardımıyla hicri  (Hz.  Resululaha  salat  ve  selam
olsun) dokuz yüz doksan yedi yılının rebius-sani ayının üçünde, yani Pazar gününün
öğlen  vaktinde  yazımı  tamamlandı.  Âlemlerin  rabbi  olan  Allah'a  nimetlerine  denk,
açık  ve  gizli  fazla  bağışlarına  eşit  şekilde  hamdolsun.  Değiştirme  gücü  ve  kudret
ancak ulu ve azamet sahibi Allah'tandır.

Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.