İbni Arabi Risaleleri: KİTABU’L VASİYE
KİTABU’L VASİYE
VASİYET KİTABI
Şeyhu’l Ekber
MUHYİDDİN İBN.
ARABÎ K.S.
VASİYET
Bismillahirrahmanirrahim
Hz. Nebî (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
- Benim ve
benden önceki Nebilerin söylediği en üstün kelam :"La ilahe illallah" tır.
İşlediğin hiçbir ameli hakir
görme. Çünkü Allah bu ameli yaratırken ve bizim üzerimize vacip kılarken küçümsememiştir.
O, bir işi teklif etmişse, bu, ona gösterilen itina ve inayetin bir göstergesidir ki, O'nun
katında en büyük mertebeye sahip olan sana bunu işlemeni emretmiştir. Sen, O'nun sana
teklif ettiği amellerin mahallisin. Hz. Rasulullah (s.a.v.) mizah yapar, ama doğrudan başka türlü
kırıcı söz söylemezdi. Ve şöyle derdi: "İnsanların dillerinin hasadından başka
onların burunlarını sürten ne var ki?" Filozoflardan biri şöyle demiştir: "Dilden başka uzun
süre zindanda tutulmayı hakkeden başka bir şey yoktur. Allah onu iki dudağın ve dişlerin
arkasında yarattığı halde yine de kapıyı açar ve uzun uzun fuzuli yere konuşur."
Hastaları ziyaret et. Hastalık
ibret alınacak bir manzaradır. Çünkü kul hastalandığı zaman Allah onun yanındadır. Hiç
hasta görmedin mi, Allah'tan başka kimseden bir şey istediği, Allah'tan başka
kimseyi andığı vaki midir? Onun dilinden hak konuşur.
Kalbinde Ona iltica etmiştir.
Hasta her zaman Allah ile beraberdir. Diğer bir ifadeyle Allah'ın yanında hazır olmasından
dolayı hastadır. Dilenciye yedir, içir. Çünkü o, senden dilenmesi sebebiyle seni,
kullarına yediren ve içiren hakkın menziline çıkarmıştır. Ki Hak, ihtiyacından arta kalanı infak
etmeni emretmiştir. Dilenciyi boş çevirme, onun sevindirecek, gönlünü hoş tutacak tatlı bir
söz, güler bir yüz dahi olsa ondan esirgeme. Hasan ve Hüseyin'den (r.a) bir dilenci bir
şey istediği zaman derhal bağışta bulunmaya koşar ve şöyle derlerdi: "Hoş geldin,
vallahi, sefalar getirdin. Azığımı ahirete taşıyacaksın. "Kullara zulmetmekten sakın. Çünkü zulüm,
kıyamet günü karanlıklara dönüşür. Kullara zulmetmek, Allah'ın verilmesini vacip
kıldığı haklarını ver-memendir. Kesinlikle hiçbir dilenciyi azarlama, itip kakma. Çünkü aç
insan yemek ister, yolunu yitirmiş insan da rehberlik ister.
İlmiyle amel etmeyen bir alim
gördüğün zaman, onun ilmiyle sen amel et, ki ilmin hakkı yerine gelmiş olsun. Sakın
o alimi kötüleme, çünkü sahip olduğu ilmin Allah katında derecesi vardır. Süslenmeye,
güzel görünmeye dikkat et. Çünkü bu başlı başına bir ibadettir. Yüce Allah şöyle
buyurmuştur: "Huzu ziynetekum / Güzel elbiselerinizi giyin." (Araf,31) Bir adam Resulullah'a
(s.a.v.): "Ayakkabımın ve elbisemin güzel olmasını seviyorum" dedi. Resulullah
(s.a.v.) ona şu karşılığı verdi: "Allah güzeldir, güzeli sever." Bir diğer hadiste de şöyle
buyurmuştur: "Allah, kendisi için süslenmene herkesten daha
layıktır." Senden aldığı ve
sana verdiği şeylerde Allah'ı daima gözet. Çünkü senden bir şey almışsa, bu, senin sabretmen,
dolayısıyla seni sevmesi içindir. Çünkü Allah sabredenleri sever. Seni sevdiği zaman,
sevenin sevgilisine yaptığı muameleyi sana yapar. Yitirdiğin her şeyin yerini dolduracak bir
karşılığı vardır, Allah hariç. Senden ayrıldığı zaman her şeyin
bir karşılığı var Ama Allah senden ayrıldığında O'nun yerine koyacağın bir şey
yok. Aynı durum, sana bağışta
bulunduğu zamanda da geçerlidir. Onun sana verdikleri arasında, senden aldığı şeylere
karşı sabretmen de vardır. Ayrıca sana şükretmeyi de vermiştir ve O şükredenleri
sever. Musa : Ya rabbi! Şükür nedir? diye sormuş, yüce Allah şöyle buyurmuştur: Nimetin benden
olduğunu gördüğün zaman bu şükrün hakkıdır." Allah'ın hakları içinde en vacip
olanı eda et. O da ona hiçbir şeyi ortak koşmamandır. Ki vaz edilmiş sebeplere güvenme ve
kalben onlara meyletme demek olan gizli şirk de bunun içine girer. Bu, müminlerin
başına gelen en büyük dini felakettir. Nitekim şu ayette de buna işaret edilmiştir: "Ve ma
yu'minu ekseruhum billahi illa ve hum muşrikun: Onların çoğu, ortak koşmadan Allah'a iman
etmezler." (Yusuf, 106) Hz. Resulullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: "Allah'ın
kullar üzerindeki hakkı nedir, bilir misiniz? Ona ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi ona ortak koş
mamalarıdır." Buna gizli şirkle, islamı kesip ortadan kaldırmak demek olan açık şirk dahildir.
Ardından Hz. Resulullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:
"Kullar Allah'ın bu hakkını
eda ettikleri zaman onların Allah üzerindeki hakları nedir bilir misiniz? Allah'ın onlara azap etmemesidir."
Yani sadece Allah'a yönelmek gerekir. İnsanlar sebeplere dayandıkları sırada
Allah onlara azap eder, çünkü sebepler her zaman yitip gidebilecek olgulardır. Sebepler
mevcutken, onların kaybulacakları vehmiyle azap eder, sebepler ortada yok iken, bu
sefer de yokluklarıyla onlara azap eder. Dolayısıyla Allah'ı bırakıp sebeplere güvenip
dayananlar daima azap içindedirler. Ama ortak koşmadıkları zaman rahat ederler, sebeplerin
yitip gitmesiyle herhangi bir acı duymazlar.
Yeryüzünde büyüklük istemekten
sakın. Çünkü büyüklenme isteyen, baş olmayı ister. Hz. Nebi (s.a.v.) bunun
"kıyamet günü hasret ve pişmanlık" olduğunu buyurmuştur. Adı sanı bilinmeyen silik bir kişi
olmaktan ayrılma. Allah'tan zillet, miskinlik, huşu ve itaat ehli olmayı iste. Sana, yerine
getirmen durumunda mutlu olacağın bir şeyi tavsiye eden kişi
Allah tarafından sana gönderilmiş
bir elçidir. Rabbin katında ona şükret. Bilen ve bildiğiyle amel eden ol; bilen, ama
bildiğini yapmayan olma. Aksi takdirde insanları aydınlatırken yanıp giden bir çıra gibi
olursun. Müminleri sev. Çünkü müminler bir beden gibidirler, bedenin bir uzvu ağrıdığı zaman
diğer uzuvlar hemen hareket geçer, aynı acıyı duyarlar. Hz. Resulullah aleyhisselam şöyle
buyurmuştur: "Salih arkadaş misk gibidir. Miskin kendisi sana ulaşmasa bile kokusu
ulaşır. Kötü arkadaş da körük gibidir, kıvılcımları sana ulaşmasa bile dumanı
ulaşır." Senin velayetin altında bulunan kimselere karşı Allah'ın
koyduğu sınırları ikame et. Çünkü
sen bundan sorumlusun. Nefsinin velayetini boz ve ona Allah'ın hadlerini hakim kıl.
Aklına bir iyilik gelirse, bu, meleğin ilhamıdır. Şayet içinden bir iyiliğin engellenmesi geçiyorsa,
bu da şeytanın telkinidir. Hayır ve şerri şeriatın tanımladığı ölçülerde tanı. Bu da seri
ilimleri öğrenmenin gerekliliğini göstermektedir. Çünkü Allah'ın sınırlarını ikame etmek bununla
mümkündür. Abdesti kusursuz bir şekilde tamamla, özellikle soğuk havalarda. Çünkü
Hz. Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın hataları neyle sildiğini ve dereceleri
neyle yükselttiğini size bildireyim mi? zorluklara rağmen abdesti eksiksiz bir şekilde
almak." Her Cuma mutlaka yıkan, gusül al. Çünkü haftada bir yıkanmak bedeni temizler ve rabbi
razı kılar. Bir kul, Allah emrettiği için Allah'ı razı eden bir fiil işlediğinde Allah'ın emrini
yerine getirmiş olur. Farz namazları cemaatle kılmaya devam et. Namazları cemaatle kılmanın
amacı, topluca dini ikame etme kararı almadır, bu hususta icma etmedir. Teheccüt
namazına da devam et. Gecenin başında uyu sonra uyanıp namaz kıl, sonra uyu ve
tekrar sabah namazını kılmak üzere uyan. İbni Rahveyhi tesbihatı
çekmeyenin namazının sahih olmayacağı kanaatindedir.
Elinden geldiğince ihtilaflardan,
tartışmalardan uzak dur. En büyük cihada devam et. En büyük cihad hevana karşı verdiğin
mücadeledir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Katilullezine yelunekum
mine'l kuffari / Kafirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın." (Tevbe,123) Nefsinden daha büyük
kafir de olmaz., çünkü nefis, Allah' ın kendisine bahşettiği nimetleri inkar eder..
Nefsine karşı bu cihadı verdiğin zaman en büyük cihadı gerçekleştirmiş olursun, ki bu
esnada öl-dürülürsen, rablerinin katında rızıklanan, Allah'ın kendilerine bahşettiği fazlından
dolayı sevinen diri (şehid)lerden olursun. Kul, her zaman en büyük cihadı sürdürmek
durumundadır. Çünkü yaratılışının bir yönü, onu Hakkın kendisini davet ettiği şeye
muhalefet etmeye çağırır. İnsan, temel yaratılışı itibariyle hevasına tabidir. Bu bakımdan
heva, hakkın hakkı ile ilgili olarak irade konumundadır. Hak, nevasının yapmasını istediği
şeyi irade ettiğinde hak onu yapar. Komşu ve komşuluk
haklarına riayet et. Evlerinin
sana yakınlıklarına göre komşularına öncelik tanı. Hiçbir kulu küçümseme. Çünkü Allah onu
yaratırken küçümsememiştir. Denilir ki: Hz. İsa (a.s.) bir domuzun yanından geçti. Domuza,
mutlulukla geç, dedi. Orada bulunanlar bu tavr ını garipseyerek söylendiler. Bunun
üzerine İsa (a.s.) şöyle dedi: Ben dilimi hayır söylemekten
başka bir şeye alıştırmam.
Şair
şöyle der:
İnsanlar,
sayılarınca sözlerden ibarettirler
O halde sen duyulan
en güzel söz ol
İnsanlardan bir
diken seni incitirse
Sen onu savan en
güçlü kalkan ol
Onlar arasında
bu şekilde kaldığın sürece
Sen, vallahi
yararlı bir imamsın
Böbürlenmekten sakın. Elbisenin
eteğinin topuklarından aşağı olmamasına dikkat et, ya da bacağının ortasına kadar
uzasın. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Mü'minin izan bacağının
yarısına kadar uzanır." Hz. Resulullah (s.a.v.) Hz. Ali'ye (r.a) şöyle buyurmuştur: "Elbiseni
kısaltman haktır. Bu elbisenin daha dayanıklı, daha korunaklı ve daha temiz olmasını
sağlar." Pejmürde ol, çünkü tevazu imandandır ve dünyada refah içinde olmamaktır. Kaba, sert
elbiseler giyinin, şeklinde bir nass varit olmuştur. Bu hacıların ve kıyamet ehlinin
sıfatıdır. Çünkü kıyamet ehli saç baş dağınık, doz duman
içinde, yalın ayak ve çıplak
olurlar. Bu hal, kibiri yok eder, kendini beğenmişlikten, böbürlenmekten, kibirden ve zeki görünmekten
uzaklaştırır. Hiç kuşkusuz bunlar müminin mutluluk yolunda yer alan eziyet
verici engellerdir. Bu eziyetler de ancak gösterişsiz giyinmekle yani pejmürdelikle
bertaraf edilebilirler. Bu yüzden Hz. Resulullah (s.a.v.) pejmürdeliği imandan saymıştır.
Haya sahibi ol. Çünkü Allah, hayalıdır ve Allah'tan haya etmek de Allah'ın razı olmadığı
şeyi terk etmektir. Başkalarına nasihat et. Çünkü Hz. Nebî (s.a.v.) "Din
nasihattir." buyurmuştur. Allah'ın dininde nasihat eden kimse, Allah'ın
kulları ile onları mutlu kılacak şeyleri
buluşturan, kaynaştıran kimsedir. Bunun için de büyük bir ilme, kuşatıcı bir akla, sahih
bir fikre, güzel bir bakış açısına ve ılımlı, mutedil bir mizaca gerek vardır. Bunlara da herkes
sahip olamaz. Yeme ve içmede verayı/haram şeylerden, fazlalıktan sakınmayı esas
aldığın gibi konuşmada da fazlalıktan, haramdan sakın. Vera; haram ve şüpheli şeylerden
sakınmak demektir. Emredilen şeyler hariç acele etmekten sakın. Acele edilmesi emredilen
şeylerse, vaktin başında namaz kılmak, misafiri ağırlamak, ölüyü bir an önce
defnetmek, buluğ çağma gelmiş bakireyi evlendirmek ve
ahiret için yapılan her ameldir.
Akrabalık bağlarına riayet et. Çünkü akrabalık bağı rahmandan bir daldır. Bizimle
Allah arasındaki bağ da bununla kurulur. Kim akrabalarıyla bağlarını sürdürürse Allah da
onunla bağlarını sürdürür. Kim akrabalarıyla bağlarını keserse Allah da onunla bağlarını
keser. Allah'a muhtaç olduğun gibi, ondan yana fakir ol. Tıpkı Efendimiz (s.a.v.)in
buyurduğu -gibi " Senden sana sığınırım." . Allah'tan yana fakir olman, rablık kokusunun senden
gelmemesi, aksine sırf kulluk sergilemen demektir. Nitekim Hak'ta da kulluktan bir eser
olmaz. Zaten Onun açısından bunun olması imkansızdır. O sırf Rab'dir. Sen
de sırf kul ol. Karnını tıka basa doldurup çok yemekten sakın. Çünkü çok yemek insanın
zekasını etkisizleştirir, aklının keskinliğini köreltir.
Yaşamak için ye,
rabbine itaat etmek için yaşa.
Yemek için
yaşama, semizlemek için yeme.
Arkadaşlık ettiğin ve seninle
arkadaşlık eden herkese mertebesinin gerektirdiği şekilde muamele eyle. Şu halde
Allah'la, rablığını ikrar etmek suretiyle verdiğin sözü eksiksiz yerine getirerek muamele
et. Resullere uymakla muamele et. Meleklere temizlikle muamele et. Hz. Nebî
aleyhisselâmın şu sözü de buna işarettir: "Ey Ali! Yemeğe tuzla başla, tuzla bitir. Çünkü tuz
yetmiş hastalığın şifasıdır. Bunlar arasında delilik, cüzam, alaca hastalığı, diş ağrısı ve
karın ağrısı vardır. Ey Ali! İçeri girdiğin zaman: Bismillah ve billah (Allah'ın adıyla ve Allah
ile). Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve
resuluh" de. O zaman Allah buyurur ki: İnsanlar gafil oldukları bir sırada kulum beni andı."
Şeyhlerden biri şöyle anlatır:
Şeyhime, bana tavsiyede bulun, dedim. Dedi ki: "Oğlum! Kapıyı kapat,
sebepleri kes, Vahhab olan Allah'la otur. O seninle arada perde olmaksızın konuşur."
Şeyhlerden birine sorulmuş: En
sevdiğin ihvan hangisidir? diye, o da şu cevabı vermiş: "Sürçmelerimi
affeden, açığımı kapatan ve gerekçelerimi kabul eden." Yüce Allah Musa'ya (a.s.) şöyle
vahyetti: Yükseklerde tek başına uçan, ağaçların en uçlarındaki meyveleri yiyen,
berrak sulardan içen, gece bastırınca bir mağaraya sığınıp, benimle ünsiyet kurup bana isyan
edenlerden uzaklaşan kuş gibi ol." Kimin içi güzel olursa Allah onun
dışını da güzel yapar. Ahiretini ıslah edenin Allah dünya işlerini de ıslah eder. Kendisiyle Allah arasındaki
ilişkilerini ıslah eden in Allah, onunla diğer insanların arasını ıslah eder. Ebu Hazım
el-A'rac'a soruldu: Aklından hangi düşünce geçer? Dedi ki: Allah'tan razı olmak ve
insanlardan müstağni olmak. Harun er-Reşid, bozduğu bir
yeminin kefareti olarak yaya hacca gitti. Yolculuk esnasında sık dallı ağaçların
gölgesinde dinlenirdi. Bir yerde dinlenirken Behlul oradan geçti ve şöyle dedi:
Diyelim ki
dünyada bolluk içinde yaşadın
Ölüm sana
gelmeyecek mi?
Ey dünyanın
talibi olan!
Bırak dünyayı,
istediği gibi davransın sana
Nereye kadar dünyanın
talibi olacaksın
Bir ağacın
gölgesi sana yeteceği halde
Doğru (isabetli,
hatasız, şeriat ve adalete muvafık) yolu izleyen, muradın künhüne varır.
Doğrusunu Allah
herkesten daha iyi bilir.
Hiç yorum yok