İbni Arabi Risaleleri: KİTABU’L A’LAM Bİ İŞARATI EHLİL İLHÂM
KİTABU’L A’LAM Bİ İŞARATI EHLİL İLHÂM
İLHÂM EHLİNİN İŞARETLERİYLE ALAMETLER KİTABI
MUHYİDDİN İBN. ARABÎ K.S.
İLHÂM EHLİNİN İŞARETLERİYLE ALAMETLER KİTABI
Bismillahirrahmanirrahim
Değiştirme ve güç Ondandır.
İmam, Muhakkik, derin alim Muhyiddin Ebu Abdullah Muhammed
b. Ali b. Muhammed b. Arabi et-Tai el-Hatemi (r.a.) der ki: Şu ilham
ehlinin işaretleriyle alametler kitabı, bize ikramda bulunan bazı kardeşlerin isteği üzerine
kayda alınmıştır. Kitabı, temenni ettiğimiz gibi şekillendirmek üzere bu isteği yerine
getirdik. Bu kitabı hazırlarken amacının dışına çıkmayacağım. Başarı Allah'tandır. Ondan
başka Rab yoktur. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur: "Fe esaret ileyhi / Ona
işaret etti..." (Meryem, 29) Resulullah (s.a.v.) siyah cariyeye: "Allah nerededir?" diye
sordu. Cariye dilsiz olduğu için göğe işaret etti. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.), cariyenin sahibine:
"onu azat et, çünkü o mümindir", dedi.
BAB
Rü'yet "Allah'ı görmek":
Hz. Ebubekir es-Sıddık (r.a.) şöyle demiştir: "Her neyi
gördüysem mutlaka Allah'ı ondan önce gördüm." Hz. Ömer el-Faruk (r.a.) şöyle
demiştir: "Her neyi gördüysem mutlaka Allah'ı onunla beraber gördüm." Hz. Osman'dan
(r.a.) da şöyle rivayet edilir: "Her ne gördüysem mutlaka ondan sonra Allah'ı gördüm". Bazıları şöyle demişlerdir: "Ne gördüysem mutlaka
Allah'ı yanında gördüm." Kimileri şöyle demişlerdir: "Her ne gördüysem mutlaka Allah'ı
içinde gördüm." Bazılarının da şöyle
dedikleri aktarılmıştır: "Gördüğüm sırada hiçbir şey
görmedim." Bazılarının sözü şöyledir: "Hiçbir şey görmedim." Kimi de şöyle demiştir:
"Onu gören hiçbir şey görmemiştir." Bazıları şöyle demişlerdir: "Ancak bir şeyde görülür."
Kimilerin sözleri de şöyledir: "Kendini gören Onu görmüştür. Çünkü görme birbirini takip eder kendini
bilen Rabbini bilir." Bazılarının dediği şudur: "Görme ancak görmenin nefyedilmesiyle
sabit olur. Dolayısıyla Onu görmeyen Onu görmüştür." Birinin sözü de şöyledir:
"Onu gördüğümden beri Ondan başkasını görmedim." Bir diğerinin sözü de şöyledir:
"O'nu, ancak O'nu bilen ve ancak O'nu bildiği gibi görebilir."
BAB
Sema’ "Allah'ı işitmek":
Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur: "Fe ecirhu
hatta yesme'a kelamallahi / Allah'ın kelamını işitip dinleyinceye kadar ona eman
ver." (Tevbe, 6) Allah'ı işitmek ile ilgili olarak şu tür sözler söylenmiştir: "Onu işiten her şeyi
işitir." "Ancak aletsiz duya bilenler O'nun sözünü işitebilir." " Bir şeyde Onu işiten,
ama başka bir şeyde Onu işitmeyen, Onu işitmemiştir." " Hiç kimse, gizlice kendisine seslenmediği
sürece Onu işitemez." "Onu işitenin yanında Kur'an ayrı ve belirgin olarak
görünmez." "Onu işittiğini iddia eden kimseden, Onu anlayıp anlamadığını sorun. Çünkü O, ancak
anlamakla işitilir." "Onu işiten indirilmiş kitabları, suhufları, âlemde bir tek dilden zuhur
eden bütün kelamları işitir." " 'Ey İman edenlerî'dediği zaman, muhatap sen ol." "Onu
işittiğimden beri her dili anlar ve bütün anlamları kavrar oldum." "Konuşmada Allah'a
raiplik etmek sahih ise dinleme hususunda da naiblik caizdir. Nitekim konuşmada naiblik vaki olmuştur:
"Allah'ın kelamını işitip
dinleyinceye kadar ona eman ver." Nitekim kulaklar Hz.
Muhammed'in (s.a.v.) ibarelerini işittiler. İşitme duyusu ise Hakkın kelamını işitti."
"İbareler ve delaletler iletişim, ulaşım içindir. Kelam bundan öte bir şeydir. İşitme konuşmadan
sonra gelir. Dolayısıyla işitme bundan ötedir." "Onu işitenin işitmesinin delili,
işittiği şeyin hükmüne dair hüznüdür."
Bunlar, Allah'ı işitme ile ilgili olarak ariflerden
aktarılan sözlerdir.
BAB
Kelam "Allah'ın konuşması":
Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur: "Ve
kel-lemallahu Musa teklima / Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu." (Nisa, 164) Bu ayetin
anlamı çerçevesinde muhakkiklerin bazılarının sözlerini aşağıya alıyoruz: "Onu ancak
kendinden işitirsin." "O, ancak senin aracılığınla seninle konuşur." "Kim Onunla kendi
içinde konuşmuşsa, gerçekten Onunla konuşmuştur." "Eğer Musa ile onun içinden
konuşsaydı, ona seslenmezdi." "Ancak hayatı gizli ve her yere nüfuz edici olan seninle konuşur."
"Ondan başka konuşan yoktur. Onu işiten kimse senin ne dediğini bilir." "Onu
işitmeyen Oniın kelamını bilemez." "Hayatı zahir olan seninle konuştuğu ve sen de Onu işittiğin zaman, sen en
yakın olanların en yakınısın. Eğer Onu işitemiyorsan, sen en uzakların en uzağısın. Hayatı
gizli olan seninle konuştuğu ve sen de Onu işittiğin zaman, sen yakınsın. İşitmiyorsan,
sen uzaksın." "Kiminle bir yönden konuşursa, o gidicidir." "Onun sözlerini
işitmeyen ve Onu işitmekle konuşmayan kimseyle Hak konuşmamıştır ve Hakkı işitmemiştir."
"Kim bütünüyle bir lisan haline gelirse, işte bu Hakkın kelamıdır. Kim bütünüyle işitme
haline gelirse, işte bu Hakkın işitmesinin tamamıdır." " Kelam kelamdır. Kim de
kelamın etkisi yoksa, onun konuşması sahih olmaz." Bunlar, Allah'ın konuşmasıyla ilgili
olarak irfan ehlinin sözleridir.
BAB
Tevhid "Allah'ın birliği":
Bazıları şöyle demişlerdir: "Onun dili yoktur, çünkü
ortada muhatab yoktur." Bazıları da şöyle demişlerdir: " Ayrı bir dil yoktur, bilakis
bütün diller Onun dilidir. Dolayısıyla Onun hitabı bu diller aracılığıyla yine Ona döner. Bakması,
işitmesi ve bilmesi de öyle." Kimileri de şöyle demişlerdir: "Kudret ve irade tevhidle
çelişir. Çünkü birlik vardır, başka değil. O güç yetirilen ve irade edilen değildir. Böylece varlığın
birliği iptal olur. Çünkü sabit olan fiilin birliğidir." Kimilerinin görüşü de şöyledir: Eğer
tevhidin bir ispat edicisi varsa, bu şirktir. Şayet ispat edicisi yoksa, bir makam değildir."
Kimilerinin dediği de şudur: "Kim, Onu onunla birliyorsa, Onu birlemiş olmaz. Kim Onu kendisiyle
birliyorsa, sadece nefsiyle birlemiş olur." Bazıları şöyle demişlerdir:
"Birlik "Ben"dir ve konuşan Haktır." Bir diğer görüş de şöyledir: "Tevhid, tevhidi ve ortağı
nefyetmiştir. Dolayısıyla olması gerektiği gibi sadece O kalmıştır." Bazılarının sözleri şöyledir:
" Eğer âlemi bir görürsen, tevhidin sahih olur. Eğer âlemi birden çok görürsen, o zaman tevhid sahih
olmaz." Bazıları "Tevhid, bir aynın ispatıdır. Tekliğin hükmü, birin kendisini, tekliğin
kendisinin hükmüyle ispat etmesi şeklindeki ispat edicinin yargısıyla birlikte tezahür
eder." demişlerdir. Diğer bazıları: "Tevhid; senin Onda ya da Onun sende
kaybolmasıdır" demişlerdir. Kimilerinin açıklaması şöyledir: "Tevhid, hükümlerin ispatı ve anlamların
zattan nefyedilmesidir." Şöyle diyenler de olmuştur: "Tevhid bir ayndır, bilgi değildir. Onu
gören tevhidi bilir. Onu bileninse tevhidi yoktur." Bazıları şöyle demişlerdir: "Tevhid,
birin öncesiz ispatıdır." Başkaları da şu görüşü dile getirmişlerdir: "Tevhid, birin, sıfat ve
niteliklerin ortaklığı söz konusu olmaksızın ispat edilmesidir." Kimisi de şöyle demiştir: "Tevhid,
aynın vasıfsız ve niteliksiz ispatıdır." Bazıları: " Tevhid, isimlerin bilinmesidir",
bazıları "tevhid, fiilin nefyedilmesidir.", bazıları "Tevhidi ancak bir olan bilir", bazıları
"tevhidi ibare aracılığıyla dile getirmek sahih değildir. Çünkü o ancak başkası için ayn olur. Başkasını ispat edenin
de tevhidi olmaz." Bazıları da "Tevhid, Onun üzerinde olduğu hal hükmünce nefsine
sirayet etmesidir."demişlerdir.
BAB
Marifet "Allah'ı bilmek":
Marifetin anlamı ile ilgili olarak bazıları şöyle
demişlerdir: "Marifet rabbanidir." , "Marifet ilahidir." , "Marifet
kutsidir." "Marifet; kendinin üzerinde bulunduğu durumu ve Onun üzerinde bulunduğu hali bilinendir." Marifet;
kendinin üzerinde bulunduğu durumu bilmen, buna karşılık Onun üzerinde bulunduğu hali bilmekten
aciz olmandır." "Marifet; kendini kendinle bilmekten aciz olmandır."
"Marifet; marufu (bilineni) marufla görmektir." "Marifet; seninle Onun bir araya gelmesidir."
"Marifet; seninle Onun arasındaki sınırın bilinmesi, böylece senin sen, Onun da O olmasıdır."
"Marifet; ondan başkasını (masivayı) Onunla düşünmen, sonra masivayı Onda yok etmen, böylece Onun
ve senin zarf olmanızdır." "Marifet; hikmetlerin
bilinmesidir." "Marifet; tevhid esintilerinden biridir, onu nefes sahipleri tanır."
"Marifet; her şeyi ayniyle görebilme konumuna
gelmedir." "Marifet; arşa istiva eden içindir." " Kimin arşı varsa marifeti de olur,
arşta iken ona arif denir." " Marifet; hakkın ve kulun uyuştuğu ve âlem üzerinde tasarruf edildiği
alandır." "Marifetle ilgili soru sormak cehaletin belirtisidir. Çünkü marifet bütün âleme
dağıtılmıştır, âlemde herkes ve her şey kendi çapında ariftir. -Efendimiz (s.a.v.) Cariyeye sormuş:
"Allah nerededir?" -Cariye: "Fis'semai/Göktedir". -Allah vardı ve beraberinde
hiçbir şey yoktu. O şu anda daha önce olduğu haldedir. Bu iki cevabı veren de ariftir."
"Marifet; oluş (tekvin) sırrıdır." "Kime (ol) verilmişse, marifet de verilmiştir." Muhakkiklerden
birine dedim ki: Bir şeyhin: Zahid, kendisine (ol) verilen ve böylece zühde eren kimsedir,
dediğini duydum. Bana şu cevabı
verdi: Öyle iddia etmiş, ama iddia batıldır."
"Marifet, ölçüsüz, saçma (şatahat) sözdür." "Marifet; hüküm sabit olmakla beraber kötünün iyiye
katılmasıdır." Bazıları da: Biz bizimle bizdeydik, biz bizimle bize geldik, bizi bizimle bizden mi
sorarsın? demişlerdir.
BAB
Hubb "Sevgi":
Sevginin anlamı ile ilgili olarak bazıları şöyle
demişlerdir: "Sevgi sahih değildir." "Ortada sevgiden
başka bir şey yoktur." "Sevgi bir özelliktir, sıfat değildir." "Sevgi ilahi bir sırdır; her zata
layık olduğu kadarıyla verilir." "Sevgiyi nasıl inkar edebilirsin, varlıkta ondan başkası yok ki? Eğer sevgi
olmasaydı, zuhur etmezdi. Zuhur eden sevgidendir ve sevgiyle zuhur etmiştir. Sevgi
onun içine sirayet etmiştir ve sevgi onu taşımaktadır." "Sevgiyi inkar etmek
doğru değildir. Çünkü hareket eden sevgiyle hareket etmektedir ve hareket ettiren de sevgiyle hareket
ettirmektedir. Duran sevgiyle
durur, konuşan sevgiyle konuşur, susan sevgiyle susar."
"Sevgi, her şeyin tabi olduğu bir sultandır."
BAB
Muhakkiklerin çeşitli şeylerle ilgili işaretleri:
Bu işaretlerin bazısı müteşabih(benzeşen)tir (yani
ifadelerin orijinalleri zahiren birbirine benzer fakat farklı anlamlar ifade etmektedir).
Bunlara bazı muhakkiklerin şu sözlerini örnek gösterebiliriz:
- "Bakan görür."
- "Oruç tutan susar."
- "Namaz kılan rahmete nail olur."
- "Kıyam eden, sebat eder."
- "İbret alan engelleri aşar."
- "Islah eden arttırır."
- "İnanan emin olur."
- "Müslüman olan selamete erer."
- "İhrama giren dokunulmaz (güvende) olur."
Bu sözlerden bazısı çift anlamlı değilken bazısı da çift
anlamlıdır. Bazıları şöyle demişlerdir:
- "Dua ettim, bana icabet edilmedi, bu yüzden
sustum."
- "Onu gördüm, kör oldum."
- "Nasıl idiyse ve ben olmadım. Şimdi oluyor ve O
değildir."
- "Varlık anın içindedir."
- "Sen kim olursan, o da sen olur."
- "Arş Allah'ın gölgesidir ve İnsan'da arştır."
- "Birine, ezan okundu, .denilmiş, o da şöyle demiş:
Çağrı ancak gafil olanlara
yöneltilir. Ona girdiğim günden beri hiç çıkmadım."
- "Namaz münacattır, görmek değildir. Bu yüzden bir
takım hareketler şeklinde meşru
kılınmıştır."
- "Cinayet günah devşirmektir."
- "Konuşan yaralar."
- "Takva azıktır. Azık ise yolcu için gereklidir,
evinde mukim olan kimse için değil.
Yolcu olmayanın azığı da olmaz."
- "Hac arafat'tır, gece dinlenmesi müzdelife'dedir, toz
toprak ise mina'dadır."
- "Kim bize bir şey verirse, kevnin bağışı bizedir, ona
değildir, o onundur, biz onun
değiliz."
- "Beni şahit kıldı, ama onu görmedim. Beni okşadı, ama
onu tanımadım."
- Bir işim yok ki ona havale edeyim."
Bir başkası da birinin "Yevme nahşuru'l muttaki-ne
ila'r Rahmani vefda / Takva sahihlerini heyet halinde çok merhametli olan Allah'ın
huzurunda topladığımız gün." (Meryem, 85) ayetini okuduğunu duyunca "zaten Onun
yanında oturan birini nasıl Onun huzurunda toplar." demiştir.
Bazıları aşağıdaki ayeti şöyle okumuşlardır:
"Vallahu ahrecekum min butuni ummehatikum /Allah, sizi
analarınızın karnından çıkardı." (Nahl, 78)
Mecnunun biri aşağıdaki ayeti şöyle okumuştur:
"Udhulu'l Cennete /Girin cennete." (A'raf,49)
Bazıları aşağıdaki ayeti şöyle okumuşlardır: Va'bud rabbeke hatta ye'tike / Ve sana ...gelinceye kadar
Rabbine ibadet et." (Hicr, 99)
Bir başkası da şöyle demiştir: "Asa Ademu rabbe-hu
/Adem Rabbine asi oldu." (Taha, 121) Çünkü başkasına asi olmak yoktu.
Bir başkası da şöyle demiştir:
- "Hayalin gözümde, zikrin dilimde Yerin kalbimde. Nereye kayboluyorsun? "
Yine bu işaretleri içeren sözlerden bazıları da şunlardır:
- "Allah'a hamdolsun, benim Allah'ı ispat edecek bir
delilim yoktur."
- "Ancak Ondan başkasını gören kimse Ona tevekkül
eder."
- llah'ı tanıyan biri nasıl Ona ibadet eder, hayret
ediyorum?!"
- "İblis'in ateşe girmesine aldanmayın. Çünkü yüce
Allah "andolsun cehennemi seninle dolduracağım demiştir."
- "Allah erleri serab gibidirler."
- "Şeriat emanettir, hakikat ise emîn dir."
- "Ancak kendisinde (kendisi hakkında) Kur'an nazil
olan ramazan ayında oruç tutulur."
- "Rahman arşın üzerinde durmuştur. Başlangıçta semada
olanlar ona istiva etti."
- "Ben, bütün hikmetli işlerin ayrıldığı mübarek bir
gece değilim."
- "Allah'ın resulleri Allah'tır (Allah adına çağrıda
bulundukları için itaat edilmeleri şarttır)"
- "İbadet eden, Rabbi hakkında kötü zan besler, günah
işleyen, Rabbi hakkında iyi zan besler."
- "İbadet nura götürür, günah ise ateşe götürür. Nur
ateşten daha yakıcıdır."
- "Ahlak rabbani, adap ise seridir."
- "Dostluklar hakikatlerdir, hakikatleri yitiren kimse
dostlukları kesmeye çalışır."
- "Kul dostluk alakalarını kestiği miktarda hakikat
yitirir."
- "Perdelenmiş kimse, bildikleri geniş kimsedir.
Bildikleri az olan kimse yücedir."
- "Halkın bir insandan ayrılması hulkunun (ahlakının)
kötülüğünü gösterir."
- "Salahtan (salihlik) daha yüksek bir mertebe yoktur.
Allah'ın resullerinin Allah'tan istedikleri de budur. Onlar ki bütün mahlukat içinde Allah'ı
en iyi bilenlerdir."
- "İlim halk için hakikat hak içindir."
- "Hükümler hikmeti iptal atmaz, hakikat de ismi ve
şekli ortadan kaldırmaz."
- "İmam sağa sola bakmaz."
- "Hastanın yiyeceği ilaçtır."
- "Zorda olanın konuşması sığınma ile ilgili
olur."
- "Bulanmadan berrak olmak işte asıl safa budur."
- “Gözlere sürme çekmek sürme gibi değildir."
- “Sürme göze muhtaçtır, çünkü övülmeyi sever." 'Göz
sürmeye muhtaçtır, çünkü süslenmeyi sever.
- "Ciheti olmayan, külli bir vecihtir."
- "İlim, iradeye bağlı bilgidir."
- "Yiyeceğin az olması gıdadır."
- "Kim halkı bırakıp Allah'a koşarsa Allah'ı
bilememiştir."
- "Allah'la beraber durmak töhmettir."
- "Allah'la beraber hareket etmek seyahattir."
- "Adam odur ki, ilahlığa kullukla karşılık
verir."
Bazıları aşağıdaki ayeti şöyle okumuşlardır:
- "Hel yenzurune illa en ye'tiyehumu'llahu fi / Onlar,
ille de içimde (özümdeki) Allah'ın... gelmesini mi beklerler?" (Bakara, 210) kelimesi
konulmayarak "fi" anlamını verecek şekilde
Not: Ayetin orjinalinde geçen "fi zulel" harfi
cerri de (benim içimde özümde" okunmuştur. (çev)
- "Kul olmayan gerçek rab (terbiye edici) olamaz."
- "Tevhidin tecridi şirktir, çünkü bu sırada tevhid de
tecrit edilmiş olur."
- "İhlâsı/muameleyi sırf bire hasretmek sahih
değildir."
- "Helali terk etmek imkansızdır, çünkü helalsiz
olmaz."
- "Heva ilahlık iddiasında bulunmuştur. Hevaya galip
gelen onun iddiasını ispat etmiş olur."
- "Tabiatla çekişmek cehalettir. Hikmetli o kimseye
denir ki, tabiatıyla uyumlu amel eder."
- "Tabiatıyla uyumlu amel eden kimse huzurlu olarak
rabbine ulaşır."
Birisi şöyle dedi:
- "Şeriat, tabiatın zıddı üzerine bina
edilmiştir." Ben de onu dinliyordum. Dedim ki:
"Şeriat tabiat üzerine bina edilmiştir, bu yüzden
tabiat şeriatı kabul etti."
- "Şehvetlerden uzaklaşan kimse onların sırrını
bilmemiştir. Şehvetlere tabi olan da mizana, dengeye muhtaçtır."
- "Yemin edenin oturacağı yer tuzaktır."
- "Borçlunun gecesi borcu düşünmek, gündüzü
alçalmaktır."
- "Mazlum, hay ve kayyumdur."
- "Hüzünlü insan, saklı bir inci ve korunan bir sırdır.
Ancak onun gibi olan onu tanır, değerini bilir."
- "Kelam, O; menzil, inde (yanında); bütün (cümle), alâ
(üzerinde); tıynet,
mea(beraber); mek), ila (..ye..ya); ferrehu (sevinç), ba
(…ile); semau (işitme), min
(...den...dan); marifet, li (için)dir."
- "Hürriyet, tam kulluktur."
- "Akıl, mübarek ağacın yağını gösteren
kandildir."
- "Göç eden taşınmaz."
- "Arifler yola çıktıklarında salâtı/namazı kısaltma
hükmü düşer."
- "Bedenlerin yolculuğu namazın yarısının bir kısmıdır.
Ruhların yolculuğu ise namazın bir kısmıdır. Çünkü hitap süflidir."
- "Belada sevinç, "arslan" ile olur."
- "Kelamla lezzet alma hicaptır, kelamın sahibi
değildir."
- "Rabbiyle meşgul olan Onu tanımamıştır."
- "Suskunluk saptırıcıdır."
- "Nimet hayattır."
- "İflas adamların sermayesidir."
- "Yiğitlik gücü kuvveti terk etmektir."
- "Allah velisi "lâ" (yok)dır."
- "İlaç hastalıktır. Sevgiliye bakmak düşküne devadır,
ama kalbleri hasta eder."
Birisi "Yola çıkan azığa muhtaç olur." dedi. Ben
de ona dedim ki: "Bir yerde mukim olan da yiyeceğe muhtaçtır, peki nereye kaçacak?"
- "İnsan kendi zamanıdır, zamanı da nefsidir."
- "Yüksek ahlakı ve kötü ahlakı birbirinden ayıranın
denizi genişler, sonunda boğulur."
- "Ortada mutlak bir yükseklikten başka bir şey yoktur.
Kesinlikle karşılıklı açılım yoktur. Çünkü herkes Ona doğru yol almaktadır. Ona doğru yol
alanda yüksekliktedir."
- "Varlıkta kesinlikle mukabil yoktur. Fakirliksiz bir
zenginlik yani. Nefsini bir şey için öldüren, öldürdüğü şey içindir."
- "İşin gariplikleri gariblerin yanındadır."
- "Dünyalığın azlığı hastalıktır, çokluğu
hastalıktır."
- "Allah'a dayanmak, sebeblerin boşluğunu
güçlendirir."
- "İbadete rağbet etmek hırstır."
- "Sabır mukavemettir ve bu kamil hak açısından
edebsizliktir. "Ve Eyyu.be iz nada rabbehu enni messeniye'd duru. / Eyyub'u da an. Hani
Rabbine: Başıma bu dert geldi... (Enbiya, 83) diye niyaz etmişti." Çünkü alış esnasında
eli ayırmak mülk için açık bir şirktir."
- "Gizli zikir için vakit vardır. Ancak yerinde ve ehil
olanlarla birlikte olması lazım gelir."
- "İhlası tahkik etmek, İblisi güçlendirmektir."
- "Adam odur ki, nefsini Nuh'un gemisi yapar."
- "Adam, babasının ruhu olana denir."
- "Adam, tek nefse sahihtir."
- "Adam odur ki, iki ayağı olduğu halde onlarla
yürümez."
- "Adam, havayı delip geçen kimse değildir, adam,
yerinde durana denir."
Birisi hamamda "Ve lehu ma sekene fi'I leyli ue'n
nehari / Gecede ve gündüzde barınan (duran) her şey Onundur." (En'âm, 13) ayetini
okudu ve şöyle dedi: O zaman hareket eden Onun değildir. Dedim ki: Bu işarettir, hakikat
değildir. Çünkü hareket bir iddiaya yöneliktir, durmanınsa içinde iddia vardır. Bir
yerin hakikatini en iyi tanıtan orada durandır, yani sakin olandır. Böylece hem hareket hem de
duruş içine girer."
- "Adam, beklemeyendir."
- "Adam, Allah'tan başkasını bilmeyendir."
- "Adam, her şeye nüfuz edendir."
- "Adam, itidal sahibidir, vakitlere karşı onların
getirdiklerine göre, mekana karşı da onun gerektirdiğine göre muamele eder."
- "Adam, konuştuğu zaman, insanlardan ve cinlerden
başka her şeyin kendisini duyduğu kimsedir."
- "Adam, Allah'a secde ettiği zaman, ne dünyada ne de
ahirette bir daha başını kaldırmayan kimsedir."
- "Adam, kendisine niyabet verilen kimsedir."
- "Adam, bütün dilleri bilen, fakat kendisini
bağlayacak şekilde kendisine ait bir dil bilinmeyen kimsedir."
- "Adam, resullere verilen kendisine verilmiş olan ve
resullere tabi olmada sebat gösterip sarsılmayan kimsedir."
- "Adam, sırrı itibariyle huzurda duran kimsedir."
- "Adam, kendisine ait şeylerin kaybından etkilenmeyen
kimsedir."
- "Adam, her şeyi almayı ve her şeyi nefsine izafe
etmeyi hakkeden kimsedir."
Birisi şöyle dedi: "Adam, Allah, deyip her şeyi yok
sayan kimsedir." Orada hazır bulunanlardan biri de: "Adam, Allah, deyip de her şeyi
mevcud sayan kimsedir", dedi."
Birisi de..
- "Yiğit, hakka karşı müstağni olan kimsedir."
- Birisi "Adam, kaderle mücadele eden
kimsedir."dedi. ben de ona: "Ama, kadere muttali olduktan sonra" dedim. O zaman sustu.
- "Adam, her varlığın Allah katındaki değerini bilen ve
hak ettiğini eksiksiz veren kimsedir."
- "Adam, her şeyin huzurunda gıybet etmeyen
kimsedir."
- "Dileme en yüce arştır ve onun üstünde arş
yoktur."
- "Varlıkta serbest dilemeye sahip hiçbir şey
yoktur."
- "Nalınları çıkarmak (Musa'nın Tur vadisinde
nalınlarını çıkarması) hükümdür, hakikat değildir."
- "İlletleri ispat etmek sürçmedir."
- "iki kabza mizandır."
- "İnsan, varlığın gayesidir."
- "Yardım birdir."
- "Nefha bir tanedir."
- "Ortada perdelenmiş bir şey yoktur."
- "Cehennemliklerin bir hicabı vardır. Cennetliklerin
de bir hicabı vardır."
- "Mürekkep olan her şey perdelidir."
- "Yaya olan atlıdan daha üstündür. Çünkü atlı kimse
bineğe sahiptir. Her binek sahibi de perdelidir, çünkü başkası tarafından
taşınmaktadır."
- "Bir şeyi kaçırmak gaimettir."
- "Adam, gölgesi olan bir semadır, serilip musahhar
kılınmış yerdir."
- "Adam, güneştir."
- "Adam, bedirdir."
- "Adam, cansız bir varlık da olsa ibadet ettiği şey
kendisine zahir olan kimsedir."
- "Yer, bela anında üzerinde durulan zemindir."
- "Adam, ebediyen susuz kimsedir."
- "Adam, infak eden kimsedir."
- "Adam, infak edilen kimsedir." Bu işaretleri
toplayan kişi diyor ki:
- Kaydettiğim bu sözlerin tümünü mutlaka
söyleyenlerden ve adını hatırladıklarımdan işittim. Bu sözlerin toplamı, iki
yüz altmış küsurdur.
Salât ve selam efendimiz Hz Muhammed'in, ehlibeytinin
ve ashabının üzerine olsun. İnşallah bundan sonra "Mim, Vav ve Nun
Kitabı" yer alacaktır.
Hiç yorum yok