İbn-i Arabî Risaleleri: RİSALETUN LA YAULU ALEYHA



RİSALETUN LA YAULU ALEYHA
İTİBAR EDİLMEZ ŞEYLER RİSALESİ



Şeyhu’l Ekber

MUHYİDDİN İBN. ARABÎ K.S.

İTİBAR EDİLMEZ ŞEYLER RİSALESİ

Bismillahirrahmanirrahim

Allah'ın salat ve selamı efendimiz Hazreti Muhammed'in, ehlibeytinin ve ashabının üzerine olsun.
Efendimiz, imamız, bizi Allah'a götüren önderimiz, muhakkik kamil imamımız, Muhyi'l- Mille ve'd-Din Ebu Abdullah Muhammed b.-efendimiz, imam ve önder- Ali b. Muhammed b. Arabi et-Tai el-Hatemi (k.s.) şöyle dedi:

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun. Salat ve selam efendimiz Muhammed'in ve bütün ehlibeytinin üzerine olsun.
Vecd halinden hasıl olan vecde itibar edilmez. Bunun gibi bir vecdden kaynaklanan vecde itibar edilmez. 
İki ve daha yukarı sayıda hatıra gelen şeylere itibar edilmez. 
Tedbir edici ruhun zatı suretindeki tecelliye itibar edilmez. 
Beklentisi içinde olunan öncüye itibar edilmez. 
Kendi nefsinde başkalarına karşı senin katında nazik olmanı sağlayan hale itibar edilmez.

Kayıtlı, sınırlı bir varlık suretinde gerçekleşen manevi tecelliye büyük adamlar itibar etmezler. 
Gizlilikleri keşfeden kişinin, ruhani varlıklarla ifadesiz ve istifadesiz sohbet etmesi yalandır, itibar edilmez. 
Senin yaptığın zikrin aynısıyla Allah'ı zikreden varlıkları keşfetmene itibar edilmez. 
Mizacın değişmesinden kaynaklanan bir vuruda itibar edilmez.
Keşif, ilka ve buluşma yahut hakikati kinaye etme yoluyla elde edilip de mütevatir şeriata aykırı olan hiçbir ilme itibar edilmez. 
Bu tür bir ilka veya buluşma ya da kinaye maluldür, sahih değildir. Ama şekli keşif, sahihtir. Yanlışlık, keşfeden kişiye izhar edilmek istenen surette olan bilginin, bu kişi tarafından gerçekleştirilen tevilinde söz konusudur. Şeriatta reddedilmesi gerektiğine dair herhangi bir hüküm bulunmayan her hakikat ilmi sahihtir. Aksi takdirde buna itibar edilmez. 
Dinleyicinin, sınama amaçlı bir hitap olduğunu bildiği, muhalefet nitelikli hak hitaplarını dinlemeye itibar edilmez. 
Teslimle beraber halka Hak gözüyle bakmaya itibar edilmez. 
Ayrılıklara eşlik ederek olağanüstülükler sergilenmesine ve daha fazla sonuç ve faydalar elde edilmesine itibar edilmez. 
Tatlı melodiler dinlerken hareket meydana gelir de dinlenmediği zaman bu hareket meydana gelmiyorsa, buna da itibar edilmez.
Arif kişi, eşyada Hakkı dinlemeye itibar etmez. 
Büyük adamlar iki ve daha fazla nefsin aynı halde kalmasına itibar etmezler. 
Bir ilim ifade etmeyen hiçbir sanata itibar edilmez.
Yalnızlıkta Allah'la ünsiyet kurmaya, buna karşılık kalabalıklar içinde yalnızlık çekmeye itibar edilmez. 
Nefsin, eşyada Hakkın cemalini gördüğünü iddia etmesine rağmen sınırlı güzellikle meşgul olmasına itibar edilmez. 
Hakkı bazı şeylerde tazim etmeye itibar edilmez.

Mahlukatı ve Allah'tan başka her şeyi, Allah açısından eksiklik gözüyle görmeye itibar edilmez. 
Mutlak olarak İnsanın meleklerden veya meleklerin insanlardan üstünlüğünü gerektiren keşfe itibar edilmez. 
"Hasan el-Basri, Hasan b. Hai'den (Ebu Nüvas) üstündür," demek gibi falan falan şeklinde tayin ederek avamın havası küçümsemesine itibar edilmez.
Müşahede ve konuşma ancak temsil huzurunda olur, bu yüzden büyük adamlar buna itibar etmezler. Tek bir surette tekrarlanan tecelliye itibar edilmez.
İlâhî mahzar kendi nefsinde kayıtlandığı zaman itibar edilmez. Çünkü ilâhî mahzar, kendi nefsinde değil, ancak bakanın gözünde kayıtlanır. Bu ikisinin arasındaki farkı idrak etmek gerçekten zordur. Allah'a dayanmak, yani tevekkül, ihtiyaç vakti dışında ise itibar edilmez. 
Beşeriyet hali devam ettiği halde, ilmin kuvvetinden dolayı ihtiyaç anında durmaya itibar edilmez. Çünkü bu, arızi bir haldir, çabucak gelir geçer. 
Eşyadan uzak durma çabasına (zühde) rağmen eşyada Hakkı görme iddiasına itibar edilmez. Çünkü bu, arızi bir haldir, çabucak gelir geçer. Çünkü züht bu makamın sahibinin özelliği değildir. 
Bir marifet ki, mükellefin yapmasının caiz olduğu şeylerle caiz olmadığı şeyler şeklindeki ayırımı ortadan kaldırmıyorsa ona itibar edilmez.

Hakkı mahlukatın varlığının delili olarak ele almak doğru değildir, buna itibar edilmez. Çünkü mahlukat gaye olamaz. Allah'ın ötesinde bir amaç yoktur. 
İlâhî isimlerden tamamen soyutlanmış bir marifetullah'a itibar edilmez; bu, marifet değildir. 
Bir halin ilimle sonuçlanmayan fazlasına itibar edilmez. Büyükler hale itibar etmezler. 
Kalpteki Hakkın varlığına itibar edilmez. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur: "Ve ma indekum yenfedu / Sizin yanınızdaki tükenir." (Nahl,96) 
Zorluk anında Hakkı bulmaya itibar edilmez. Çünkü bu bir haldir, hale de itibar edilmez. Bir kimse Hakkı zorluk zamanından başka bir zamanda buluyorsa, buna güvenilir. Kişinin zorluktan soyutlanmışlığı razı edici bir hal değildir, Hakkın varlığı onu razı edici kılar. 
Büyüklere göre sebepleri ortadan kaldırmaya itibar edilmez. Bilakis, sebeplerin yanında durmak büyüklerin özelliğidir.

Müridin sebeplerin yanında durmasına itibar edilmez. Onlara dayandığı için ilim onu destekleyip güçlendirse de. 
Açlığa itibar edilmez. 
Mizacın bozulması ile birlikte gerçekleşen vuruda itibar edilmez. Eğer bu vurut sahihse, bu sahihlik arızi ve nadir bir hususiyettir. 
İlahi varlığı yaratma fiilinden hali olarak gözlemlemeye itibar edilmez, çünkü bu, aklen ilahi nispetini imkansız görmek demektir. Bunu aklen imkansız görmek de ilahi özelliği ortadan kaldırmak anlamına gelir. Bu öyle bir sırdır ki, zahir olması ilahlığın iptali anlamına gelir. İlahi nispeti imkansız görme anlamına gelmesini ise şu ayetten anlıyoruz: "Senefruğu lekum eyyuhessekelan / Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ele alçağız." (Rahman,31) Çünkü bu yeniden işe başlamak demektir. Yeniden onları ela almak anlamına gelir ve başka türlüsü de mümkün değildir.
Hakkın mutlak olarak mahlukatın sıfatlarından tenzih olduğunu görmeye itibar edilmez. Çünkü bu, hakkın ispat edip yücelttiklerini olumsuzlamayı gerektirir. Hz. Resulullah Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: "Bir şeyini yitiren kimsenin yitirdiği şeyi bulduğunda sevinmesi gibi..." Bu hadiste Efendimiz (s.a.v.) "Kef" sıfatını kullanmıştır ki, bu beraberlik ifade eder. 
Saygısı olmayan Allah ehline itibar edilmez. 
Bir amelin amacını bilmek, o ameli yerine getirmeyi sağlamıyorsa, bu bilgiye itibar edilmez. 
İçinde ihlas olmayan amele itibar edilmez. 
Fikrin sonucu hasıl olan marifetullaha itibar edilmez. 
Daha önce kaim olan benzerlere uyan tecellilere itibar edilmez. 
Halvet ehline halvet esnasında zuhur edene de itibar edilmez. 
Senin için cinsin dışındakilerle ortaklık sonucunu doğuran şeylere itibar edilmez. Bu kendi içinde hak olsa da. Ama mutlak mutluluk olarak sonuç veren ilâhî has kılmaya delalet etmez. 
İkinci sabra itibar edilmez. Çünkü güvenilen sabır, ilk sadmede ortaya çıkan sabırdır. Çünkü bu, Allah ile beraber olmaya delalet eder. 
İlâhî ilimde kanaate itibar edilmez.

Büyükler, başkasını kendine tercih etmeye itibar etmezler. Çünkü bu, emaneti sahibine vermekten ibarettir. Ateş menşeli ruhların sana ilka ettikleri her şeyi teslim et, kabul etme, geri çevirme ve "Allah'a ve Allah'tan olana inandık", de ve bunlara itibar etme.

Sana varit olup da aslını bilmediğin hiçbir şeye itibar etme. Haktan hak ile kabz olmaya itibar etme. Hakka karşı hak ile bast hali kötü edep veya edeple de olsa büyüklerin özelliği değildir. Ancak bu marifetleri az olan küçüklerin özelliğidir, dolayısıyla itibar edilmez.

Zanna itibar edilmez. 
Bazı günahlardan tevbe etmeye itibar edilmez. 
Bazı işlerde tevekküle itibar edilmez. 
Sana Allah'ın tuzağından emin olma duygusunu aşılayan hiçbir hale, keşfe veya bilgiye itibar etme.

Bir nurdan, bir yıldızdan, bir ışıktan veya bir hareketten alışık olunmadık şekilde kula zuhur eden ve zuhur içinde herhangi bir ilim ifade etmeyen veya ifade ederse de parıltının kesilmesinden sonra geride ilim kalmıyorsa, hiçbir parıltıya itibar edilmez. Çünkü bu haktan değildir. Bilakis, hendek kazımı sırasında Resulullah'ın karşısına çıkan kayadan beliren ilk parıltı gibidir, ki Resulullah (s.a.v.) bu parıltıdan sonra Şam'ın fethinden, diğer bir parıltıdan sonra da Yemen fethinden söz etmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) omuzlarının arasına vurulan bir darbede parmak uçlarının serinliğini hissettiği sırada öncekilerin ve sonrakilerin bilgisine sahip olmuştur. 
Şeriatın emrettiği bir amelin işlenmesi ve terk edilmesi, mükellefte bu emrin gerektirdiği üç hakkı, yani Allah'ın bu ameldeki hakkını, mükellefin kendisinin bu ameldeki hakkını ve kendi içindeki hakkını hatırlatmıyorsa, bu amele itibar edilmez. Bu, o
amelin şeriatın öngördüğü şekilde gerçekleşmediğini ifade eder.

Bir amelin işlenmesi veya terk edilmesi sırasında kişi tabi değilse, bu amele itibar edilmez. Gerçi tabi olmak amelin kendisinden daha ağırdır. Şibli bu konuyla ilgili olarak şöyle demiştir: Bir izden kaynaklanmayan bir amel nefsin hevasıdır. Bir sevgi, kişinin, sevgilinin iradesini kendi iradesine tercih etmesini sağlamıyorsa, buna itibar edilmez. Bir sevgi, kişinin doğası gereği hoşlanmadığı bir şeyden, sevgili hoşlanıyor diye lezzet almasına neden olmuyorsa, bu sevgiye itibar edilmez. Bir sevgi, kişinin kalbinde sevgiliye ihsan etme duygusunu uyandırmıyorsa, ona itibar edilmez. Bir sevginin sebebi biliniyorsa ve bu sonu gelen sebeplerden biriyse, bu sevgiye itibar edilmez. 
Maddi bir hareket veren ilâhî hale itibar edilmez. 
Senden yükselme isteyen vurutlara itibar edilmez. 
Münasip ilâhî telakkilere itibar edilmez. 
Beraberinde bir talep olan sevgiye itibar edilmez. 
Kişide tabii bir fazlalık bırakan sevgiye itibar edilmez. 
İki zaman devam eden hiçbir hale itibar edilmez. Bir hal devam ediyorsa ve bu devamı da süreklilik arz etmeyip kişi de bunu gözlemliyorsa, buna itibar edilmez. 
İmkan sahibi kılmış eğer çeşitlilik arz etmiyorsa, buna itibar edilmez. Bir çeşitlilik, renklilik sahibinde ilmi artışa yol açmıyorsa, itibar edilmez. 
Bir huzur Allah'tan bir sevgiyle sonuçlanmıyorsa, onunla birlikte huzurda olanın kalbinde bir heybet meydana gelmiyorsa, ona itibar edilmez. Bir huzur, senin için her şeyde taayyün etmiyorsa, ona itibar edilmez. Bir gaybet, sahibine ilâhî bir ilim sağlamıyorsa, ona itibar edilmez. Bir gaybet, kişide övülen veya yerilen bir sonuca yol açmıyorsa, bu gaybet değil, uykudur ve buna itibar edilmez. 
Bir şarta bağlı olan bir makam, gerçekleştiği zaman şartı da gerçekleşmiyorsa, ona itibar edilmez. Bu, onun şeytanın zihin karıştırması ve cehalet olduğunu gösterir. Bir makamın özelliği sohbet ise ve bu makamda seninle sohbet edilmiyorsa, ona itibar edilmez.
Bir tevbe genel olmuyorsa, o tevbe değil, terktir, bu yüzden itibar edilmez ve Allah da bunu tevbe olarak kabul etmez. 
Takva sadece belli bir tavırla sınırlı ise ona itibar edilmez.
Bir insana halvet verilmişse ve bu halvet, onda insanlar arasında belirme duygusunu izale ediyorsa, ona itibar edilmez. Bunu derken ünsiyeti kast ediyorum. 
Bir kelam dinleyicinin kalbine etki etmiyorsa, bu sözdür, kelam değildir. Dinleyici sözden başka bir şey duymuyorsa, duymasına itibar edilmez, ama söz sahihtir. Bir irade etki etmiyorsa, ona itibar edilmez. Bir cezb( çekim) ile birlikte lezzet olmuyorsa, varlığı esnasında bir kedere ortaklık etmiyorsa, ona itibar edilmez.
İçmekden kaynaklanmayan sarhoşluğa itibar edilmez. Bir tecelliden kaynaklanmayan zevke itibar edilmez. Atmaya itibar edilmez. Fenadan sonra olan bekaya itibar edilmez. Beka vermeyen hiçbir fenaya itibar edilmez. 
Bir cem ki gerçekleştiği sırada ayrılık akla gelmiyorsa, ona itibar edilmez, bu cehalettir. Bir ayrılık, bilmediğin ve niçin olduğunu da anlamadığın bir şeyle seni ondan, onu da senden ayırmıyorsa, buna itibar edilmez. Sarhoşluktan kaynaklanan ayıklığa itibar edilmez. Çünkü Hakkın sarhoşu ayıkmaz. Kafa bulanıklığından sonra gerçekleşen ayıkmaya itibar edilmez. Senin aleyhine olan veya lehine de aleyhine de olmayan hiçbir vakte itibar edilmez. 
Bir nefisten müşahede ettiği bir suret kaynaklanmıyorsa, ona itibar edilmez. Ahit ve emandan çıkmayan nefse itibar edilmez. Bir mukavemet varlığın aynısı olan yokluktan kaynaklanıyorsa ona itibar edilmez.
Geçmiş zamanı ve geleceği sana gösteren hale itibar edilmez. 
Musibete karşı sabretmek, seni, bu belayı kaldırması için Allah'a dua etmeye yöneltmiyorsa, ona itibar edilmez.
Şeriatın bir hükmüne iman ederken içinde onun aksini tercih etme eğilimini bulabiliyorsan, bu imana itibar edilmez. İmanla beraber olmayan İslama itibar edilmez.
Rabbinle beraber olsan da ihsan halinde nefsini Muhsin görüyorsan, bu ihsana itibar edilmez. Tevekkül esnasında nefsine hükmettiğin gibi başkasına hükmetmiyorsan, bu tevekküle itibar edilmez. Bir teslimiyette, herhangi bir vakitte içine korku giriyorsa, buna itibar edilmez. İşi Allah'a havale etmede içine illetin korkusu giriyorsa, buna itibar edilmez.
Bir şeyin kontrolünde olmayan cehde itibar edilmez. Riyazet de öyle. Riyazet nefsani eziyetlere tahammül etmektir. Cehd ise bedeni ezalara tahammül etmektir. Bir takdire rıza göstermek, beraberinde takdir edilene de razı olmayı getirmiyorsa, ona itibar edilmez. 
Bir edepten mahlukatın ikramı doğuyorsa, buna itibar edilmez. Bir harikuladelik doğruluktan kaynaklanıyorsa veya doğrulukla sonuçlanıyorsa, keramettir, aksi takdirde ona itibar edilmez. Bir harikuladeliğin mizanı ağır basıyorsa, eğer doğrulukla sonuçlanırsa, buna güvenilir. 
Bir şükür beraberinde daha fazla şükrü doğurmuyorsa ona itibar edilmez. Bir yakinle beraber hareket oluyorsa, ona itibar edilmez. Bir tevfikle beraber uygunluk edeplenmesi gerçekleşmiyorsa, ona itibar edilmez. Bir gözetmeden temyiz doğmuyorsa, ona itibar edilmez. Bir mürakebeden sır saklama kaynaklanmıyorsa ona itibar edilmez. Bir kulluğun efendisi taayyün etmiyorsa, ona itibar edilmez. Bir özgürlük seni Allah'a köle olmaktan müstağni kılıyorsa, ona itibar edilmez. 
Her iradeye itibar edilmez, çünkü iradenin mütaallıkı yokluktur. Yokluğun oluşumu da Allah'a aittir, sana değil, dolayısıyla yokluğu da varlığı da birdir. İlâhî edeple beraberliği tahkik etmekten kaynaklanmayan yaratmaya itibar edilmez. Kalbin sükunet bulmasına yol açan mütmainliğe itibar edilmez.

Eğrilikte görülmeyen doğruluğa itibar edilmez. Yayın eğriliği gibi. Nitekim bütün eğri cisimlerin eğrilikleri aslında onların doğrulukları demektir. 
Sondakini kendine çekmeyen başlangıca itibar edilmez. Bir sona, başlangıcın hali eşlik etmiyorsa, ona itibar edilmez.

Her tefekküre itibar edilmez. Her ihlasa itibar edilmez. Çünkü kiminle ilgili olduğu durumu vardır ortada. Sıfat olmayan hamde itibar edilmez. Sınama aracı olmayan belaya itibar edilmez. Aşktan kaynaklanmayan güvene itibar edilmez. Nübüvvet olamayan velayete itibar edilmez.
Çeşitlenmeyen marifete itibar edilmez. Sorgulanan doğruluğa itibar edilmez.

Kavuşma ile dinen özleme itibar edilmez. Histe ve his haricinde görülmeyen ünsiyete itibar edilmez. Terkleri de kapsamayan hayaya itibar edilmez. Genelleşmeyen, kendin hakkında verdiğin hükmün aynısını başkaları için de vermeni sağlamayan gayrete itibar edilmez. Allah'a karşı meydana gelen gayrete itibar edilmez. Çünkü bu cehalettir, marifetin olmayışıdır. Adamların niteliklerinden biri değildir. Aynı zamanda Allah'a dua etmekle de çelişmektedir. Farkında olmadan Allah'a karşı edepsizlik yapmaktır. 
Uzaklığın aynısında görülmeyen vuslata itibar edilmez. Şahidi müşahede edilmeyen müşahedeye itibar edilmez. Her açılmaya, yayılmaya itibar edilmez. Kulun içinde bulunmadığı konuşmaya itibar edilmez. Hakkın nüzuluna tanık olunmayan sohbetlere itibar edilmez.

Çiftten olmayan fertleştirmeye itibar edilmez. Tecride itibar edilmez. Sebebi bilinmeyen kabza itibar edilmez. Sebebi bilinmeyen bast haline de itibar edilmez. Seni sevindiren tevhide itibar edilmez. Ayıran hiçbir ceme itibar edilmez. Seni ispat etmeyip onu ispat eden ayırmaya itibar edilmez.
İman nurundan kaynaklanmayan ferasete itibar edilmez. Bulunduğu yerde müşahede edilmeyen gaybe itibar edilmez. Sana aynın kalbini gösteren bakışa itibar edilmez. Bir ruhu götürmeyen ruha itibar edilmez. Vehbin niteliğinden bir hüküm vermeyen karara itibar edilmez.
Takva, eğer Allah ile Allah'tan değilse, büyükler ona itibar etmezler. Vera halleri kapsamıyorsa, ona itibar edilmez. Zühde de itibar edilmez. İstemekten sonraki bağışa itibar edilmez. Başkasını tercih etmeye itibar edilmez. Çünkü Hak açısından olursa, şanına yakışmaz, kul açısından olursa, bu zaten emaneti sahibine eda etmek anlamına gelir. 
Bir seferle beraber zafer yoksa bu yolculuğa itibar edilmez. Geceleri uykusuz geçirmek, ezeli hayattan kaynaklanmıyorsa eğer, ona itibar edilmez. Şayet uyku müjde vermiyorsa, ona itibar edilmez. 
Açlığa bir kerede topluca itibar edilmez.

Sevgi şehveti dışındaki şehvete itibar edilmez. Bir yardımda Hak müşahede edilmiyorsa, ona itibar edilmez. Hayırda hasede itibar edilmez, ki insan tabiatı hasedi alışkanlık haline getirmesin. Rahatta gazaba itibar edilmez. Allah için gıybet etmeye itibar edilmez. Hırsa itibar edilmez. Çünkü takdir edilen aracılığıyla kaderi bir an önce gerçekleşmeye zorlamak demektir. Eğer sadece kullar içinse faydalıdır. 
Ölçüsüz cömertliğe itibar edilmez. Cömertlik eden sofra sahibi gibi, itaat edenleri tercih etmesi açısından isabet etmiş, ama topluluğu beklemekle hata etmiştir. Bu yüzden risalet ölçüsüne ihtiyacı vardır, dedik ve böyle birine de itibar edilmez.
Ahlaktan yoksun tasavvufa itibar edilmez. Tahkik makamı, çoklukta teklik düşüncesini vermiyorsa, ona itibar edilmez. Hikmet eğer tertip vermiyorsa, ona itibar edilmez. Allah'tan başkasıyla arkadaşlığa, Allah için olsa bile, itibar edilmez. Marifet nefeslerle birlikte çeşitlenmiyorsa, ona itibar edilmez. Dostluk İbrahimvari değilse, ona itibar edilmez. Sevgi
kapsayıcı değilse, ona itibar edilmez. Hizmetsiz hürmete itibar edilmez. Hürmetsiz hizmete de itibar edilmez.
Dinleme eğer kayıtlıyorsa, ona itibar edilmez. Sülük, O'nunla veya O'nun içinde, yahut O'ndan ya da O'na yönelik ise, itibar edilmez. Ama bunların tümü ile birden olursa itibar edilir. Azıksız yolcunun peşinden gidilmez. Zahir yönünde nura sülük edene itibar edilmez, peşinden gidilmez. Mekan eğer müennes olmuyorsa (el-Mekan kelimesinin sonuna ta-ı te'nis getirilerek el-Mekane kılınması kast ediliyor. Bundan maksat da yerin yumuşak olmasıdır)ona itibar edilmez. 
Ölçüsüz söz ve davranışa (şata-hat/saçmalamaya) itibar edilmez. Gizli de olsa aykırılıklarla beraber bulunan yakınlık alametlerine itibar edilmez. Uzaklığın aynısında yakınlığın varlığı ve yakınlığın aynısında uzaklığın varlığı şüpheli bir aldatmacadır, buna itibar edilmez. Keşif yoluyla Allah'ın tuzağından emin olmakla ilgili olarak gelen müjdeye itibar edilmez. Çünkü bu, yüce Allah'ın sırf kendisine has kıldığı gizli ilimlerdendir. İsimlerle ilgili bilgiyi ihata etme durumu bir kişiye eğer keşif esnasında geliyorsa, buna itibar edilmez. Tevhitte artışa itibar edilmez. Bu, aslında tevhide ilişkin delillerin artmasıdır, tevhidin artması değil.. 
Akli delille idrak edilen tevhide itibar edilmez.
Kulluk sunanları ispatlamadan ilahı bilmek sahih değildir, buna itibar edilmez. Bu yüzden hadis-i kutsi de şöyle denmiştir: "Kendini bilen Rabbini bilir." İllet tevhide ayıkırıdır, itibar edilmez. Her birinin aynı ayrı ayrı baki kalmak üzere halkın hak içinde, hakkın da halk içinde var olmasına itibar edilmez. Münasebete itibar edilmez; ancak kulun Rab ile, Rabbin
de kul ile olan münasebeti başka; buna itibar edilir.

Arapların "sergiye otur, ama serilme" sözüne itibar edilmez. Dilini susturan, ama işaretlerle konuşan kişinin suskunluğuna itibar edilmez. Bir kimse geleneksel olarak ancak şehvetle beraber olunacak biriyle beraber olursa, sonra ikinci halde veya başka bir zamanda o kimseye öncekinden farklı bir gözle bakarsa ve ona bakışını Allah ile yöneltirse, bu dönüşe bir cümleden itibar edilmez, zorunlu olarak o kimse ile beraberliğine son vermelidir. Aksi olursa, yani önce ona hak gözüyle bakarsa, sonra doğal gözle bakarsa, ilk bakışa göre hüküm verilir ve ikinci bakışta meydana gelen duruma itibar

edilmez. Ancak bu vasfa sahip kişi, her şeyin ilkini bilmek durumundadır. Mürit şeyh beraberliğinde, mürit kendisi için belli bir son tayin ediyorsa, bu sohbete itibar edilmez. 
Teklikteki tecelliye itibar edilmez, çünkü ünsiyet ister. Bir makamda kişi zihninde uyanan düşüncelerle konuşuyorsa ve hazır olanların kalplerinde buna dair bilgi yoksa, bu konuşmaya itibar edilmez. Çünkü Allah, onunla beraber olsun diye yaratmıştır, varlıklarla beraber olsun diye değil. Eğer Hak, onun bilgisi dahilinde olmadan, onun dilinde bunları ifade ederse, o zaman bu makamın sahibi olduğu anlaşılır ve bu adam yaratılışının amacı olan şeyi eksiksiz yerine getirmiştir.
Bir Hikaye: Keşif sahibi birisi namaz kılmakta olan birine dedi ki: Sen namazında Sivas'a gittin, orada alış veriş yaptın, acem ülkesinde bir ev kiraladın. Sonra namazda iken zihninde yaptığı tüm tasarrufları birer birer anlattı. Bunun üzerine arkadaşlarından biri bu keşif sahibine şöyle nasihat etti: ikinizde büyük bir meşakkat çekmişsiniz. O namazında yolculuğa çıkmış, sen de zihninde onun peşinden gittiği yere gitmişsin. Aranızda ne fark var! Nerede Allah!. O seni kendisi için yaratmıştır, mahlukat için değil. Seni ilâhî isimlerin dışına çıkaran hiçbir şeye itibar edilmez. Birin aynısında çokluğu sana göstermeyen hiçbir sahneye itibar edilmez. Sana hakikate dair bilgi vermeyen tecelliye itibar etme. "Ben hakiki aynım" diyen, ama şühudundan başka içinde etkisi bulunmayan hakka itibar etme. Sana zahirini göstermeyen batına itibar etme. Bir nefis sahibinde üzüntüyü giderme, müreffeh kılma özelliği yoksa, ona itibar edilmez. Bir karanlığı yok etmeyen nura itibar edilmez. Eşyanın var olduktan sonra yok oluşlarını sana gösteren keşfe itibar edilmez.

Hakkın devamlı surette yaratıcı olduğunu sana göstermeyen makama itibar etme. Bir ilâhî sevgi ile beraber sınırlılığı söz konusu ise, ona itibar edilmez. Giriş, eğer senin için en yukarı ile en aşağıyı birbirinden ayırıyorsa, ona itibar etme. Menzil, seninle seyrin arasına girip seni seyirden alıkoyuyorsa, ona itibar etme, çünkü her iki tarafta da durmak olmaz.
Tabii cisimler aleminde müşahede ettiğin bir tabir, sana, bunun söyleyen tarafından olduğunu, yapan tarafından olmadığını öğretmiyorsa, ona itibar edilmez. Bir kaynaşma, meydana gelmesinden önce sende olmayan bir şeyi sana kazandırmıyorsa, ona güvenilmez ve bu kaynaşma ve imtizaç da değildir. Sabır içinde eğer Allah'a şikayette bulunmuyorsan, ona itibar etme. Sabırda hakkın kulları aracılığıyla kendisine şikayet edişini ve eziyet görüşünü işitmiyorsan, ona itibar edilmez. Bir mürakebeye devamlılık eşlik etmiyorsa, ona itibar edilmez. Allah'ın takdir ettiği her şeye rıza göstermeye itibar edilmez. İlahi bir izzeti müşahede etmekten yoksun bir kulluğa itibar edilmez. Hikmet vermeyen ihlasa itibar edilmez. Doğrulukla beraber öne geçme yoksa, ona itibar edilmez.
Haya eğer kişinin, yalancının mazeretini kabul etmesini sağlamıyorsa, ona itibar edilmez. Hürriyet cömertlik vermiyorsa, ona itibar edilmez. Zikir, perdeyi kaldırmıyorsa, o zikir değildir, itibar edilmez. Sana Allah'ın zatını bilmeyi veren fikre itibar edilmez. Yiğitlikte hakkın makamı kaim değilse, ona itibar edilmez. İnsanı hadlere riayet etme sınırlarının dışına çıkaran teslimiyete itibar edilmez. Azli kabul eden velayete itibar edilmez. Görüneni yokluğunu sana göstermeyen yakınlığa itibar edilmez.
Yüce Allah'ın her şeyin aynı olarak görülmediği muhtaçlığa, fakirliğe itibar edilmez. İçinde muhtaçlığını müşahede etmediğin yokluğa (fena) itibar etme. Güzel ahlakın tümünü içermeyen tasavvufa itibar edilmez.

Tahkik, eğer daha yolun başında seni yitirdiyse, seni meşru olmayan bir yola sürüklediyse ve sen de her şeyde bulunan hakkın yönünü bilmiyorsan, bu tahkikin amacına itibar etme. Hikmet hakim değilse, ona itibar edilmez. Edep, ilimle ameli birlikte barındırmıyorsa, ona itibar edilmez. Haktan başkasıyla sohbete itibar edilmez. Fakirliği bir giysi olarak üzerine aldıysan, ona itibar edilmez. Çünkü giysiyi üzerine giyen kimse çıplaktır. Ama zati fakirliğine tanık olursan, buna itibar edilir. Tevhidi nesepten arındırırsan, ona itibar edilmez. Gerçekleştirilmeyen sefere itibar edilmez. Marifet (bilme) iki mefula (iki bilinene) müteaddi olursa (iki bilinene birden taalluk ederse), bu marifet değildir, ona itibar edilmez.

Aslında mevcut olmayan sevgilinin varlığına bağlanmayı sana kazandıran sevgi sahihtir. Aksi takdirde sahih değildir, itibar etme. Dostluk eğer nübüvvetle sonuçlanmıyorsa, ona itibar etme. Saygıyla beraber ihtişam yoksa ona itibar edilmez.

Dinleme, hem melodide hem melodi dışında mevcut değilse, ona itibar edilmez. Olağanüstü olağana dönmezse, ona itibar edilmez. Helal kılma ile haram kılma arasında gerçekleşmeyen ilme itibar edilmez.

İlâhî bir şühut, sergiledikleri azamet itibariyle mahlukatı tazim etme duygusunu sana vermiyorsa, ona itibar edilmez. Müşahede ile birlikte azimete itibar edilmez. Tevekkülsüz azimete itibar edilmez. Bir mücahede ki, ilâhî bir yol açmıyorsa, ona itibar edilmez. Arif katında sahih olmayan halvete itibar edilmez. İnsanların zararından kurtulmak için istenen
uzlete itibar edilmez. Ama insanların kendisinin zararından kurtulması için kişinin istediği uzlete itibar edilir. Hakkın güzelliğini, gönül okşayıcılığını ortadan kaldıran heybete itibar edilmez. Bir takvada ilâhî bir isim, muttaki müşahede etsin diye diğer bir ilâhî isme karşı koruyuculuk etmiyorsa, ona itibar edilmez. Helalda veraya itibar edilmez. Genel sessizliğe
itibar edilmez.

Konuşma eğer dinleyicide konuşanın amacı doğrultusunda veya onun aksi yönde ve reddedici mahiyette etki bırakmıyorsa, ona itibar edilmez. Çünkü hak ile konuşan kimsenin, dinleyicide iki zıt sonuçtan birini gerçekleştirmesi kaçınılmazdır. Geceleri uykusuz kalmak, kalıcı etki bırakmıyorsa, ona itibar edilmez. Uykuya vahiy eşlik etmiyorsa, itibar edilmez.
Korkunun sebebi zat değilse, ona itibar edilmez. Basiretsizlikten kaynaklanan umuda itibar edilmez. Fitne pisliği ortaya çıkarmıyorsa, ona itibar edilmez, o fitne değildir.
Devamlı surette insanla beraber olmayan hüzne itibar edilmez. Muhalefet eğer mukabeleden kaynaklanmıyorsa ona itibar edilmez. Bazen senin lehine bazen onun lehine olmayan yardıma itibar edilmez. Faal bir keder doğurmayan bedene itibar edilmez. Bir tevekkülde hak vekil değilse, ona itibar edilmez. Hevanın etkisine giren yakine itibar edilmez. Hal ile olmayan süluka itibar edilmez. Kul için istenen hale itibar edilmez. Bir makamın senin üzerinde hükmü kalırsa, ona itibar edilmez. Çünkü makam bütün haklarını eda edenler içindir. Mekan eğer "mekane" (uyumlu, düz) değilse, ona itibar edilmez.

Doğan bir şeyin nuru, kalpte bulunan bütün nurlara galip gelmiyorsa, ona itibar edilmez. Bir gidiş ki, seni sende tamamlamıyorsa, ona itibar edilmez. Bir nefisten bir suret oluşmuyorsa, dolayısıyla bu suret sahibine şuhutla ilgili olarak hitap edip hitabını dinlemiyorsa, ona itibar edilmez. Doğurmayan, sonuç vermeyen sırra itibar edilmez. Sana, yitirilmişi buldurmayan vuslata itibar edilmez. Vuslatın aynında müşahede edilmeyen ayrılığa itibar edilmez.
Zorlukları kolaylaştırıp boyun eğdirmeyen riyazete itibar edilmez. Çünkü bu nefsin aşağılanması demektir. Noktasız "ha" ile bezenmek doğru değildir, itibar edilmez. "Cim" ile tecelli etmek eğer seni baki kılıyorsa, itibar edilmez. Malulü Haktan başkası olan hiçbir illete itibar edilmez. Çünkü sen Hakkın varlığının malulü, O da senin onu bilmesinin malulüdür. Meyledip uzaklaştığın şeyi yitirmene neden olan eğrilmeye itibar edilmez. Gelecekte yitirdiğin şühuda itibar edilmez.
Saf ve her türlü karışımdan uzak olmayan keşfe itibar edilmez. Ancak tasvir edilmiş, şekil verilmiş varlıklara dair ilim sahibi olması başka. Seni bir derece yükseltmeyen ve Allah'ı bilme hususunda sana katkıda bulunmayan işarete (laiha) itibar edilmez. Telvin (halden hale makamdan makama geçiş) eğer nefeslerde müşahede edilmiyorsa, itibar edilmez. Hallerdeki gayrete itibar edilmez, ama makamlardaki gayrete itibar edilir. Rüyada sana arkadaşlık edene itibar edilmez, çünkü o bununla seni terk edecektir. Fikriyle sana arkadaşlık edene itibar etme. Çünkü senin ona güvendiğin kadar o sana hainlik edecektir ve senin ona ihtiyaç duyduğun kadar o seninle bağlarını kesecektir. Allah ehli olanlardan, vaktinin vurutlarıyla arkadaşlık edenlere itibar etme. Aklıyla veya senin zatınla sana arkadaşlık edene itibar et. Senden istifade ettiği şeyden dolayı seninle arkadaşlık edene itibar etme. Çünkü bu arkadaşlık senden umduğu şeyi elde ettikten sonra biter. Bazen ayrılmak istediğinde nimete karşı nankörlük dahi edebilir. Ondan sakın. Allah için seninle arkadaşlık edene

güven, itibar et. Allah için arkadaşlık ettiğinin belirtisi sana nasihat etmesi ve açıklandığı zaman hakkı kabul etmesidir. Şayet kabalığı varsa dahi, bunun, ona veya sana mutlaka bir faydası vardır.

Tecrübe edilmeden yapılan arkadaşlığa itibar edilmez. Çünkü sonunda karşına neyin çıkacağını bilemezsin. Bunun için geniş bir akli kapasiteye ihtiyaç vardır. İlâhî isimlerden biri açısından bir hale itimat etmeye itibar edilmez. Çünkü varlıkta hiçbir hal yoktur ki, bütün ilâhî isimlerin onda bir hükmü olmasın, ona yönelik bir nazarı bulunmasın. Nitekim yüce Allah her hale bütün yıldızlar için de bir etki halk etmiştir, ilâhî bir tertip ve rabbanî bir kılma olarak.
Perdenin açılması esnasında inanan kimsenin haktan bellediği şeye itibar edilmez. Müşahede esnasında gözle görmeye itibar edilmez. Ama basiretle görmeye itibar edilir. Buna burhan adı verilir. "Görme olduktan sonra burhana ihtiyaç kalmaz" diyene itibar edilmez. Furkan (hak ile batılı ayırma) ile sonuçlanmayan takvaya itibar edilmez. Sana ilâhî bir kifayet kazandırmayan tevekküle itibar edilmez. Sana zorluklardan çıkış yolu sağlamayan takvaya itibar edilmez.
Aklına gelmeyen bir cihetten sana bağışta bulunmayan takva hakkında aldanmışsın demektir, buna itibar edilmez. Hak için koruyucu olmayan ve takvasında hak tarafından korunmayan muttakiye itibar edilmez. Senin gerçekleştirdiğin zikir, hakkın senin zikrini dinlemesi ile sonuçlanmıyorsa, buna itibar etme. Hak için kaim olduğunda, bu, karşına çıkan olaylarda, hakkın da senin için kaim olmasıyla sonuçlanmıyorsa, bu duruma itibar edilmez. Kevnde hakka naiplik etmekle müjdelendiğinde, bunun yanında ilâhî isimlerin oluşlardaki etkisini bilme bağışına mahzar olmadıysan, buna itibar edilmez. Bir kimse

isimlerin ilminin kendisine verildiğini sanıyorsa, ama kendinde etki gücünü bulamıyorsa, bu bağışa itibar etmesin.
"Ol" sözüne yönelik ilâhî teveccüh esnasında, kendi oluşunu ve her şeyin oluşunu oluşların kendisinde göremeyen kimseye itibar edilmez. Oluşu, "ol" sözünden kaynaklanan haktan doğduğunu görse, buna itibar edilmez. Kudretin güç yetirilene (mak-dur) taalluk ettiğini müşahede eden kimsenin şühu-du hayali ve vehmidir, doğru değildir, bu şühuda itibar edilmez. Bu kimse ister mutezile mezhebine, ister eşari mezhebine bağlı olsun, fark etmez. Eğer bu sahnede şaşırırsa ve bu oluşun hangi kudretten sadır olduğunu anlayamazsa, bu kimseye itibar edilmez. Eğer işin rab ile mükellef kul arasında müşterek

olduğunu görse, gördüğüne itibar etsin. Bu sahnede sakınmaya çalışsın. Çünkü bu, zor bir sahnedir ve işi olduğu gibi görenlerden başka kimsenin böyle bir ortaklıktan söz etmesi mümkün değildir. Özel bir akitle başkaları tarafından izlenen bazı veliler bu sahnede fiili sırf Allah'a özgü kılarlar. Özel bir akitle başkaları tarafından izlenen bazı veliler ise bu sahnede müştereklikten söz etmişlerdir. Bu, çok büyük ve önemli bir meseledir. Mele-i alada nasihat ayıptır, itibar edilmez. Münkerin sadece bazı insanlar için değişmesine, aynı şekilde sadece bazı münkerlerin değişmesine itibar edilmez. Bazı günahlardan tevbe edip bazılarından tevbe etmemeye itibar edilmez. Hangisi olursa olsun cisimlere yönelik ilâhî
tecelliye itibar edilmez. Amma Allah erlerinden muhakkikler başka. Himmetle tesir etmeye itibar edilmez. Ancak buna "Bismillah"ın eşlik etmesi başka. Çünkü burada "Bismillah" "Kün/ol" sözü mesabesindedir.

Vecdin sonu.

Bir olan Allah'a hamdolsun.

Allah'ın salat ve selamı Resulü efendimiz Muhammed'in, ehlibeytinin ve ashabının üzerine olsun.

Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.