Peygamberlere taalluk eden küfür lâfızları
Peygamberlere taalluk eden küfür lâfızları
«Bezzâziyye» kitabında şöyle vârid olmuştur: Peygamberin Allah’ın emir ve nehiylerini bildiren bir kimse olduğunu öğrendikten [1] sonra, onların her getirdiğini tasdik edip, iman etmek vâcibdir.
Bizim Peygamberimize iman etmek demek şu demektir: Onun peygamberlerin sonuncusu olduğuna, şeriatının Kıyamete kadar bâkî kalacağına iman etmektir. Peygamberin peygamber olduğuna inandığı halde, onun peygamberlerin sonuncusu olduğuna inanmayan mü’min sayılmaz [2] «Fusûlil’l-İmadî» kitabında da şoyle denmiştir. Bir kimse peygamberlerin bazılarına inanmaz, peygamberlerden birini ayıplar veya sünnetinden birini beğenmezse kâfir olur.
Peygambere söven
kâfirdir [3]. Yusuf (a.s.) ve diğer bazı peygamberlere
zina ve fuhuş isnad eden kâfir olur.
Bİr kimse herhangi bir peygamber hakkında,
peygamberlikten önce de sonra da o asî oldu derse kâfir olur. Bu görüşte olanlar
nassı reddetmiş olurlar.
Âdem (a.s.), peygamber midir, değil midir
sualine bilmiyorum diyen kimse kâfirdir.
Filan eğer peygamberse ben ona inanmıyorum
diyen kâfir olur. Ekseri kitaplar da vârid olan görüş budur. «Kınye» buna
muhalefet etmiştir.
Bir kimse, filan adam peygamber olsa, ben onun
emirlerini yerine getirmem derse kâfir olmaz.
Hızır (a.s.) ile Zülkifl'in (a.s.)
peygamberliğini inkâr eden kimse kâfir olmaz. Zira bunların peygamber olduğu
hususunda icmâ vaki olmamıştır.
Peygamberlerin dediği doğru ise kurtulduk
diyen kâfir olur.
Ben resulüm diyen kâfirdir.
Peygamberlik taslayan bir kimseden mucize
taleb etmek küfürdür. Müteahhirin âlimleri, mucize taleb etmekten Kasıt onu
rahatsız ve rezil etmek ise mahzuru yoktur demişlerdir.
Bir kimse Peygamber Efendimizin saçından
bahsederken «saçcık» der ve bununla ona hakaret kasd ederse kâfirdir. Kasdı
ta'zim ise mahzur yoktur.
Peygamberimiz (s.a.v.) hakkında insan
mıdır, cinmidir bilmiyorum diyen kâfirdir.
Bir kimse Resûlullah'ın (s.a.v.) sünnetini
hadîs-i şeriflerden birini hafife alır veya mütevatir hadislerden birini
reddeder veya ben böylelerini çok işittim diye istihza ederse kâfirdir.
İsmi Muhammed veya lakabı Ebulkasım olan
bir kimseye Peygamberi (s.a.v.) hatırlayarak söven kimse kâfirdir.
Bir kimse, Peygamber (s.a.v.), bir saat
deli oldu derse kâfir olur, bayıldı derse olmaz.
Bir kimse Peygamber
(s.a.v.) kabağı severdi der de, bir başkası da ben sevmiyorum [4] derse, sevmiyorum diyen kâfir olur. Bazılarına
göre bununla Resûlullah'a (s.a.v.) ihanet kastederse kâfirdir. Niyeti böyle değilse kâfir olmaz.
göre bununla Resûlullah'a (s.a.v.) ihanet kastederse kâfirdir. Niyeti böyle değilse kâfir olmaz.
Bir kimse Âdem (a.s.) Cennette buğday
yemeseydi, böyle olmazdık derse küfründe ihtilâf vardır. Fakat eşkiya olmazdık
derse kâfirdir,
«Bezzâziyye» de şöyle vârid olmuştur: Bir
kimse, Hz. Âdem elbise dokurdu der de, bir başkası da, istihza ederek, öyle ise
biz elbise dokuyucunun çocuklarıyız şeklinde ona mukabelede bulunursa kâfir
olur.
Benim seninle karşılaşmam, Azrail (a.s.)
ile karşılaşmam gibidir diyen kimsenin kasdi, ölümü kerih görmekse kâfir değil,
maksadı Melekü'l-mevti kerih görmekse kâfirdir.
Meleklerden birini
ayıplar veya hafife [5] alırsa veyahut da Azrail (a.s.)
filanın canını yanlışlıkla aldı diyen kimse kâfirdir.
Bir kimse diğerine, başını traş et,
tırnaklarını kes, zira bu sünnettir der de, diğeri sünnet de olsa yapmıyorum
derse kâfirdir. Çünkü burada niyeti inkârdır. Diğer sünnetler için de durum
aynıdır, özellikle misvak gibi tevatür yolu ile sabit olan ve bilinen
sünnetler...
Bir kimse, bilmiyorum Resûlullah (s.a.v.)
kabirde mü'min midir, kâfir midir veya Peygamberin gönderilmesi nimetlerin en
büyüğü olduğu halde, bizim için nimet değildir derse kâfirdir.
Hz. Âişe'ye iftira eden,
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in [6] sahabeliğini ve
halifeliğini kabul etmeyen kimse de kâfirdir.
Resûlullah'a
(s.a.v.) söven [7] ne azab görür ve ne de kâfirdir diyen
kimse kâfirdir.
Bir kimse Resûlullah'ın (s.a.v.)
azalarından birini istihza yolu ile küçültürse kâfir olur.
Peygamberlerden birine düşmanlık kasdı ile
keşke peygamber olmasaydı diyen kimse kâfirdir.
Resûlullah'ı (s.a.v.) kastederek
Ebu'l-Kasım'a Allah rahmet etsin diyen kâfirdir.
İyi bir adama, o peygamberdir veya
peygamberden hayırlıdır veyahut da filân veli peygamberden hayırlıdır diyen
kimse kâfirdir. Filân peygamber gibidir diyen kimse kâfir olmaz.
Peygamberimizin sözünden bahsederken, şu
adam şöyle-şöyle diyor diyen kimse kâfirdir.
Bir kimse bir başkası için, filân peygamber
de olsa ondan hakkımı alırım der de, gerçekten o adamda hakkı varsa kâfir olmaz.
Fakat yoksa kâfir olur.
Bir adam Farsça olarak ben peygamberim
derse kâfir olur.
Bir kimse hafife alarak Peygamberimizin
tırnakları uzun ve elbisesi eski idi derse kâfir olur.
Bir kimse bir başkasına, koltuk altını
temizle, bıyıklarını kırp, çünkü bunlar sünnettir der de, diğeri yapmıyorum
diyerek inkâr ederse kâfirdir.
Bir kimse bir başkasına, Resûlullah
(s.a.v.) «Benim kabrimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir»
buyurmuştur der de, diğeri, istihfaf ederek, ben orada hasırla minberden başka
bir şey görmüyorum derse kâfir olur.
Küçük görerek
peygamberler fakirdi diyen kimse kâfirdir. Onların fakirlikleri ihtiyarî idi [8]. Yâni Allah'tan zengin olmayı istememişlerdi.
Her ma'siyet küfürdür, peygamberler de
ma'siyette bulunur diyen kimse kâfirdir.
Bir kimse: «Çi bekâr âyed sünneti şânihi:
Sünnet ne işe yarar» dese kâfir olur.
Bir kimse karısına «Mera sîm nîst: Param
yoktur» dediğinde karısı «Yalan söylüyorsun» dese ve adam da: «Mera sîm nîst:
Param yoktur, diye peygamberleri, ve melekleri şahid göstersem, onları tasdik
etmezsin» dese, kadın da «Evet!» dese kâfir olur.
Bir kadınla bir erkek şâhidleri olmadığı
halde birbiriyle nikâhlansalar ve «Hudây râ ve Resul râ güvâh kerdem: Allah ve
Peygamberini şahid tutarım» veya «Hudây râ ve feriştegân râ güvâh kerdem: Allah
ve meleklerini şahid tutarım» deseler kâfir olurlar.
Bir kimse filân peygamber olsa ona iman
ederdim derse kâfirdir.
Bir adam mahkemeye bir şahid getirse,
dâvâlı da, bu şahidin sehadeti kabul olsa idi, peygamberin şehadeti de kabul
olurdu derse kâfir olur. Eğer maksadı Peygambere (s.a.v.) hakaret değil de,
sadece bir kişinin şehadetinin dinen geçerli olmadığını izah etmek ise kâfir
olmaz.
-----------------------------------------------------------------ŞERH KISMI--------------------------------------------------------------
[1] «Eşbah» isimli kitapta şöyle vârid olmuştur: Peygambere (s.
a. v) iman ederken, babasının ismini bilmek şart değildir. Kendi ismini bilmek
kâfidir.
[2] Kadi Ebu'l-Fadl şöyle demiştir: Resûlullah'a (s.a.v) küfredenin katli icmâ ile vâcibdir. Bu husustaki âyet-i celile şöyledır: «Hakikat, Allah ve Resûlüne ezâ edenler (yok mu) Allah onları dünyada da âhirette de rahmetinden koğmuş, onlara horlayıcı bir azab da hazırlamıştır.» (Ahzab: 57)
[2] Kadi Ebu'l-Fadl şöyle demiştir: Resûlullah'a (s.a.v) küfredenin katli icmâ ile vâcibdir. Bu husustaki âyet-i celile şöyledır: «Hakikat, Allah ve Resûlüne ezâ edenler (yok mu) Allah onları dünyada da âhirette de rahmetinden koğmuş, onlara horlayıcı bir azab da hazırlamıştır.» (Ahzab: 57)
Resûlullah' a (s.a.v) ta'riz de haramdır. Şu âyet-i celile
buna işaret etmektedir: «Ey iman edenler, «Râinâ» demeyin, «Unzürna» deyin,
(söze iyi) kulak verin. Kâfirler için, çok acıklı bir azab vardır»
(Bakara: 104)
Yahudiler «Râinâ» demek sureti ile Peygamberimıze ta’rizde
bulunuyorlardı. Allah müslümanları onlara benzemekten nehyetmiştir. Allah
mülümanları bundan menetmek sureti ile kâfirlerin daha ileri gitmelerine mani
olmayi murad etmiştir. Peygamberimiz (s.a.v) «Çocuklarınıza, isim olarak ismimi
verin, fakat künyemi vermeyin» buyurmuşlardır. Bu hadls-i şerîf, şu hâdise
sebebi ile söylenmiştir; Bir gün bir adam «ya Eba'l-Kasım- diye seslendiğinde
Resûlullah icabet etmiş, bunun üzerine o adam sana demedim, başkasına seslendim
demiştir. Münafikların bu hâdiseyi örnek alarak Resûlullah'ı rahatsız etmelerini
önlemek için de, müslüman çocuklarının kendi künyesi ile isimlendirilmelerine
izin verilmemiştir. Cumhûr-ı ulemâ bu yasağın Resûlullah'ın (s.a.v.) hayatı ile
mukayyed olduğunu, vefatından sonra, yâni sebep ortadan kalktığı için künyesinin
isim olarak verilebileceğini söylemişlerdir. Fakat, Resûlullah'ı künyesi ile
çağırma yasağı ebedidir. Bu husus ile ilgili âyet-i celile şöyledir: «...
Peygamberi, kendi aranızda birbirinizi çağırdığınız gibi çağırmayın...»
(Nur: 63) Bir müslüman, Resûlullah'a (s.a.v.) hitap etmek istediğinde «ya
Resûlallah», «yâ Nebiyyallah» gibi ifadelerle hitap etmelidir.
Enes (r.a.) Peygamberimizden şöyle bir hadis-i şerif rivayet
etmiştir: «Çocuklarınıza Muhammed ismini takıp, sonra
lanetliyor musunuz?» Bu hadis-i şerife göre, bir kimse çocuğuna
Resûlullah'ın ismini koyar da o isme hürmet etmezse, bu ismin konması mekruhtur.
Bu ismi, o isme hürmet edecek olanlar, çocuklarına koymalıdırlar. Hz. Ömer
(r.a.), bir gün Muhammed isminde birisine, bir başkasının, Allah, seni dilediği
gibi yapsın dediğini duyunca, Hz. Ömer kardeşinin oğlu Muhammed b. Zeyd'e, seni
bundan, sonra hayatım boyunca Muhammed ismi ile çağırmayacağım dedi ve ismini
Abdurrahman olarak değiştirdi. Daha sonra da Kûfe ehline bir mektup yazarak,
bundan sonra hiç kimse çocuğuna Muhammed ismini takmasın diye emretti. Doğru
olan Muhammed ismini takmanın caiz olduğudur. Nitekim Ashab-ı Kiramdan pek çoğu
bu ismi çocuklarına vermişlerdir.
[3] Tevbe eden
kafirin tevbesi dünya ve ahirette makbuldür. Sadece Peygamberimize (s.a.v.)
küfredenin, sövenin tevbesi ebediyyen makbul değildir. Hz. Ebu Bekir ve Hz.
Ömer'e sövenin katli vâcibdir. Ancak tevbe edip İslama dönerse, tevbesinin kabul
olup olmayacağı meselesi vardır. «Sadru'ş-Şehid», »Ebu'l-Leys» ve «Ebu Nasr»
tevbesi kabul olmaz demişlerdir. Fetva da bunun üzerinedir. Sihirbazın tevbesi
de kabul olmaz. Tevbesi kabul edilmeden öldürülür. Kendiliğinden teslim olup
tevbe ederse, tevbesi kabul edilir. Küfrünü gizleyip, müslüman olduğunu izhar
eden münafığa gelince, zındık muamelesi görür, yâni tevbesiz öldürülür.
Münafığın küfrünü anlamak, onu ya suç üstü yakalamak ya da güvendiği bir kimseye
açıklaması ile mümkün olur. Sarhoşun irtidâdı sahih değildir. Fakat bu
Peygambere (s.a.v.) küfretmek şeklinde tebellür ederse, tevbesi kabul
edilmeksizin öldürülür. Ancak kelime-i şehadet getirirse müslümanların ölüsü
gibi yıkanır ve yine müslümanların kabristanına defn edilir. Peygamberimize
(s.a.v.) sövdüğü için öldürülen kimsenin mirası hakkında âlimler ihtilaf
etmişlerdir. «Sahnun» mirası müslümanlarındır. «İsbah», eğer küfrünü gizliyorsa
kendi vârislerinin; izhar ediyorsa müslümanlarındır demişlerdir. Kabisî,
şehadeti ikrar ede ede öldürülürse mirası kendi vârislerinindir. Sövdüğünü
ikrar, tevbesini izhar eder de öldürülürse mirası İslâmî hükümlere göre taksim
edilir. Küfrünü ikrara devam eder, tevbe etmezse öldürülür, mirası
müslümanlarındır. Yıkanmaz, kefenlenmez, namazı kılınmaz, kâfirlerin leşi gibi
bir çukura atılır ve üstü örtülür. Tafsilât «Şifâ», «Hâniyye» ve diğer
kaynaklarda mevcuttur.
[4] İmam Ebu Yusuf, bir gün
halifenin yanında iken, bir adam Resûlullah (s.a.v.), kabağı severdi dedi. Bir
başkası da, ben sevmem dedi. Bunun üzerine İmam Ebu Yusuf, idam edilenlerin
kanının etrafa saçılmasını önleyen muşambanın ve kılıcının getirilmesini
emretti. Adam bu sefer «Estağfirullah, ben böyle bir şey hatırlamıyorum» diyerek
kelime-i şehadet getirdi. Bundan sonradır ki İmam Ebu Yusuf onun katlini
emretmekten vazgeçti. Bu hadisenin te'vili şöyledir: Bu «sevmeme» istihfaf
manasını ifade ederse katline hüküm verilir. Yaradılışı icabı onu gerçekten
sevmiyorsa, bunun üzerine şer'i hüküm cari olmaz.
[5] Kâdi İyad, Şifa
isimli kitapta şöyle demektedir: Peygamberlere, meleklere sövmek, onları hafife
almak, yalanlamak, ve inkâr etmek hususundaki hüküm, Peygamberimiz hakkında
beyan edilen hükümler gibidir. Bir ayet-i celîlede bu hususta şöyle
buyurulmuştur: «...(Onlardan) her biri Allah'a, O'nun meleklerine,
kitaplarına, peygamberlerine inandı. O'nun (Allah'ın) peygamberlerinden
hiç birini diğerlerinin arasından ayırmayız (hepsine inanırız),
dinledik (kabul ettik, emrine) itaat ettik. Ey Rabbimiz, mağfiretini
(isteriz). Son varış(ımız) ancak Sanadır dediler.» (Bakara:
285)
İmam Malik, İmam Muhammed, İbnu'l-Kasım, İbn Macişûn, İbn
Abdi'l-Hakem, İsbağ ve Sahnûn, peygamberlerden birine söven, tevbe ettirilmeden
öldürülür. Eğer söven zımmî ise, mûslüman olursa öldürülmez demişlerdir. İmam
Mâlik, Nevâdir isimli kitapta, Cebrâil (a.s.) vahiyde hata etti, Hak Hz.
Ali'nindir diyen kimse, tevbe etmediği takdirde öldürülür, demiştir. İmam-ı Âzam
ve ona tabi olanlar, bir kimse peygamberlerden birine söverse mürted hükmündedir
demişlerdir. Kâdî Ebu'l-Fadl şöyle demiştir: Kur'an-ı Kerîm'de, mütevâtir
hadis-i şeriflerde ve icmâda katiyyet kesbeden, Cebrâil (a.s.), Mikâil (a.s.),
Cennet melekleri, Cehennem zebanileri, Arşı taşıyan melekler, Azrail (a.s.),
İsrafil (a.s.), Rıdvan, hafaza, Münker Nekir ve peygamberlere sövenler kâfirdir
ve katli vacibdir. Fakat Kur'an-ı Kerim, mütevâtir Hadis-i şerifler ve icmâ ile
sabit olmayan melekler ve peygamberlere -Harut ve Mârut, Hızır, Lokman ve
Zülkarneyn, Meryem, Âsiye vb. küfredenler hakkındaki hüküm yukardaki gibi
değildir. Söyledikleri sözün ehemmiyetine göre cezalandırılırlar.
[6] Hz. Ebu Bekir ve Hz.
Ömer'e sövenler ve lânet edenler kafirdirler. Hz. Ali'yi bunlardan üstün tutan
ise bid'at ehlindendir. «Menakıbu'l-Kürdi»de şöyle vârid olmuştur: «Hz. Ebu
Bekir ile Hz. Ömer'i Peygamberimiz (s.a.v.) çok sevdiğinden onların hilâfetini
inkâr edip, onlara buğz etmek küfürdür. Yalnız Hz. Ali'yi onlardan biraz daha
fazla sevenler muaheze edilmez.»
[7] Peygamberimize
(s.a.v.) söven, onu ayıplayan, şahsına, dinine veya bir huyuna noksanlık nisbet
eden, küçültmek kasdı ile başka bir şeye benzeten, ona sözlerle hakaret eden ve
bunlara benzer sözler sarfeden kimse, Ashab-ı Kiram'dan günümüze kadar yaşayan
bütün âlimlerin İttifakı ile kâfirdir ve katli vâcibdir.
İmam Mâlik ve İsbağ, Peygamberimizi (s.a.v.) çobanlık,
sihirbazlık, unutkanlık, yaralı olmak, askerinin hezimete uğramış olması,
düşmanının ona eziyet etmesi, kadınlara meyilli olmak gibi kusurlarla ayıplayan
kimse, kâfir olsun, müslüman olsun tevbe ettirilmeksizin öldürülür.
[8] Peygamberimize
(s.a.v.) «bu adam» diye hitap eden kimse bazılarına göre kâfir, bazılarına göre
ise kâfir değildir.
Kâfir değildir diyenler, Peygamberimiz (s.a.v.) ashabdan bir
grubu Ka'b b. Eşrefi öldürmek için gönderirken, gidecek olan sahabeler onu
aldatmak için bir şey söylemek hususunda Peygamberden (s.a.v.) izin istediler.
Resûlullah (s.a.v.)da onlara izin verdi Ka'b b. Eşrefe geldiklerinde ona; «Bu
adam» (yâni Resûlullah) bizim üzerimize bir belâdır dediler. Eğer «bu adam»
demek küfür olsa idi bunu ashab-ı kiram söylemezdi. Kâfirdir diyenler, bu,
izinle olmuştur, delil olamaz demektedirler.
Peygambere (s.a.v.) yazıklar olsun diyen kimse, bütün
âlimlere göre tevbesiz olarak öldürülür. Ebu'l-Hasani'l-Kabisî, Peygamberimize
(s.a.v.), Ebü Tâlib'in yetimi diyenin ölümüne fetva vermiştir. Bir topluluk,
Resûlullah'ın (s.a.v.) evsafından bahsederken, oradan çirkin bir adam geçiyordu,
içlerinden biri, Resûlullah'ın vasfını görmek isteyen bu adama baksın deyince,
Ebu Muhammed b. Ebi Zeyd, o adamın ölümüne fetva vermiştir. Endülüs
fakihlerinin, bir münazara esnasında Resûlullah'a (s.a.v.) yetim dediği ve
zâhidliğinin gerçek olmadığını iddia ettiği için, İbn Hâtim hakkında verdikleri
fetva ölüm olmuştur.
Kâdi Ebu'l-Abbas b. Tâlib'in bulunduğu bir mecliste münazara
yaparken Resûlullah (s.a.v.) hakkında istihza kabilinden hoş olmayan bazı sözler
sarf eden İbrahim isminde bir şâir hakkında Kayravan âlimleri katline fetva
vermişlerdir. İnfâzı, Kadı Yahya b. Ömer ve bazı fakihlerin huzurunda
yapılmıştır. Asılırken karnına bir bıçak saplanmış, yere dökülen kanını köpek
yalamış, seyredenler hayretler içerisinde kalarak tekbir getirmişlerdir. Zira
Resûlullah (s.a.v.) bir hadîs-i şeriflerinde «Mü'minin kanını köpek yalamaz.»
buyurmuşlardır. Öldükten sonra millet ayrılırken kendiliğinden kıbleden
dönmüştür. Bunlar da kâfir olduğunun alâmetidir. ,
Ebu Abdillah, bir kimse Peygamberimiz (s.a.v.) hakkında «o
hezimete uğradı» derse, tevbe etmesi teklif edilir, kabul etmezse öldürülür.
Böylece görülüyor ki Peygamberimize (s.a.v.) hakaret ve noksanlık izafe eden
kimsenin öldürülmesi hususunda, mütekaddimin ve müteahhirin âlimleri ittifak
etmişlerdir,
Hiç yorum yok