İlme ve âlimlere taalluk eden küfür lâfızları
İlme ve âlimlere taalluk eden küfür lâfızları:
Bezzâziyye [1] kitabında şöyle vârid olmuştur: Eşraf ve âlimleri hafife
almak küfürdür. Bir âlime âlimcik demek veya fazilet erbabından
birine istihfaf [2] kasdı ile ulvîce adam demek
küfürdür.
Şeriatı ve şeriattaki mühim meseleleri
hafife alan kimse kâfirdir. Sebepsiz olarak bir âlime buğz eden kimsenin küfründen korkulur [3].
Bir âlimin, fakihin ve
fazilet sahibi birinin ağzına küfür etmek küfürdür, bu adamın karısı icmâen [4] üç talâk ile boş olur.
Bir âlim bir meseleden bahsederken veya bir
hadîs-i şerif rivayet ederken «bu bir şey değildir» veyahut «bu ne işe yarar»,
«muhakkak bu para içindir», «bugün izzet ve hürmet parayadır, ilme değildir»
diyen kimse kâfir olur.
Bir kimse Farsça olarak: «Dirhem bâyed ilm
ne çi kâr âyed: Para lâzım, ilim işe yaramaz» veya «İlim bekâse ender şikest:
İlim, içinde bulunduğu kâseyi kırdı, sahibine zarar verdi» derse kâfir
olur.
Bir kimse yüksek bir yere çıkıp kendini
zikredenlere benzetirse, bir cemaat de alaylı bir şekilde buna soru sorup
gülerlerse, mendille birbirlerine vururlarsa, o adam da kâfir olur, cemaat de
kâfir olur. Çünkü bunlar şeriatı alaya almışlardır. Yüksek yere çıkmadan da
yukarda zikredildiği gibi bir hadise zikrederse durum ve hüküm yine aynıdır,
yâni kâfir olurlar.
Bir kimse kendisini din muallimine
benzetir, eline bir sopa alarak çocukları alay ederek döverse kâfir
olur.
Bir kimse, âlim bir
adamı alaya alarak, «bıyığını kestin, sarığını [5] da
boynuna attın» veya «bıyığını hafifletmekle sarığını boğazının veya çenenin
altına attın» veyahut da, «bıyığı kesip kesip de sarık takmak ne çirkin şeydir»
dese kâfirdir.
Ne bileyim ben şeriatı veya ne yapayım ben
şeriatı veyahut da şeriat ve benzerleri bana fayda vermez diyen kimse kâfir
olur.
İlim meclisi bana ne kazandırır, fetvayı
ben yere atarım diyen kimse kâfir olur.
Bir kimse Farsça olarak «İn çi şer'ast: Bu
nasıl şeriattır» derse kâfir olur. Bu şeriat da nedir, ben talâk malak tanımam
diyen kimse kâfir olur.
Bir kimse Farsça olarak: «Men ilm-i hayl (Şaka veya istihza yoluyla ilm-i hâl sözünü ilm-i hay!
seklinde söylüyor.) râ münkirem: Ben beygir ilminin münkiriyim» derse
kâfir olur.
Bir kimse diğerine, şeriata gidelim der de,
diğeri de, şeriat herşeyi (her neferi) ile bana gelmezse ona gitmem derse,
şeriatla inatlaşmış olduğundan dolayı kâfir olur.
Bir kimse diğerine, gel âlime veya şeriata
gidelim der de, öbürü de Farsça olarak: «Men um çi dânem: Ben ilim tanımam»
derse kâfir olur.
Bir kimseye, kalk ilim meclisine gidelim
denir de, öbürü de, «onların söylediklerini kim yapabilir», «ilim meclisinden bana ne», «kimin o âlimlerin dediklerini kemâli
ile yapmaya gücü yeter» derse kâfir [6] olur.
Bir kimse, bir başka kimseye ciddî veya
şaka olarak, ilim meclisine gitme, gidersen karın senden boş ve sana haram olur
derse kâfir olur.
Bir kimse, ilim meclisinden dönen birine,
bu adam kiliseden geliyor derse kâfir olur. Bir tencere kavurma ilim meclisinden
hayırlıdır diyen kimse de kâfir olur.
Bir kimse Farsça olarak: «An geh ki sînı
girifti kâdî-i serîat kücâ büd: Gümüşü aldığında şeriat kadısı nerdeydi» derse
kâfir olur, ama kendi beldesi kadısı için derse kâfir olmaz.
Yine bir kimse «Fi'l-i dânişmendân hemânest
ve fi'l-i kâfirân: Ariflerin (âlimlerin) işi budur ve kâfirlerin de işi» derse
kâfir olur.
Bir kimsenin yanında şeriat zikredildiği
zaman, kerih, çirkin bir ses cıkararak «işte şeriat budur» derse kâfir
olur.
Şeriat ilminde tevhid yoktur diyen kâfir
olur. Müsbet ilim, Şeriat ilminden daha yüksektir, Şeriat ilminde müsbet ilim
yoktur, müsbet ilmi, Şeriat ilminden daha çok seviyorum diyen kimse kâfir olur.
Bir kimse şer'i ilmin bir yönünü beyan
ederken, hasmı bana âlimlik taslama, bana yutturamazsın derse küfründen korkulur. Bir kadın, bu âlim kocaya Allah lânet
etsin derse kâfir olur [7].
Teyemmüm eden bir kimse ile alay eden kâfir
olur.
Helâl ve haramı bilmiyorum diyen kimse
kâfir olur.
İyiliği emredip, kötülüğü nehyeden bir
kimseye, bir başkası, Allah'ı ve ilmi ne bileyim ben, ben kendimi Cehenneme
koydum, yastığımı ve yorganımı Cehenneme attım veya kendimi ona hazırladım derse
kâfir olur.
Bir dirhemi olmayan bir dirhem etmez diyen
kâfir olur.
Bir kimse «ilim beşikten mezara kadar»
olduğu için ömrümün sonunda ilimle meşgul olmam diyen kimse kâfir
olur.
Bir kimse, ibadet eden bir kimseye, ağır ol
Cenneti de geçeceksin veya Cennetin arkasına düşeceksin derse kâfir olur.
Filân kıble veya Kâbe olsa doğru dönmem
diyen kimse kâfir olur.
Bir kimse, salih bir adama, benim için
seninle karşılaşmak, hınzırla karşılaşmak gibidir derse kâfir
olmasından korkulur [8].
Şeriatı ne yapayım benim malım ve silâhım
var diyen kimse kâfir olur.
Bir adam, din âlimlerine, filân kimselerin
hocaları safsata ve hikâyeler öğretiyor veya dediklerinin hepsi boş, yalan derse kâfir olur [9].
Bir kimse ilim adamlarına, onları hafife
alarak ve küçülterek «fakihçik» derse kâfir olur.
Bir kimse, bir âlime din ilmini kasdederek,
merkebin tenâsül uzvu, senin ilminden üstündür derse kâfir olur.
Şer'i hükümlerden birini alaya alan kimse
kâfir olur.
------------------------------------------------------ŞERH
KISMI---------------------------------------------------
[1] Kâdî İyaz şöyle demiştir: Peygamberin (s.a.v.) ehl-i beytine, zevcelerine, akrabasına ve ashabına sövmek ve noksanlık izafe etmek haramdır. Yapan mel'undur. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: «Allah Allah! Ashabım, Allah Allah! Ashabım, onları kendinize hedef almayın. Kim, onları severse beni sevmiş olur, ben de onu severim. Kim onlara buğz ederse bana bugğz etmiş olur. Bana eziyet eden de Allah'a eziyet etmiş olur. Allah'a eziyet edeni de Allah muaheze eder.» Güvenilir kimseler bu hadis-i şerifi, Abdullah b. Mugaffel'den rivayet etmişlerdir.
[1] Kâdî İyaz şöyle demiştir: Peygamberin (s.a.v.) ehl-i beytine, zevcelerine, akrabasına ve ashabına sövmek ve noksanlık izafe etmek haramdır. Yapan mel'undur. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: «Allah Allah! Ashabım, Allah Allah! Ashabım, onları kendinize hedef almayın. Kim, onları severse beni sevmiş olur, ben de onu severim. Kim onlara buğz ederse bana bugğz etmiş olur. Bana eziyet eden de Allah'a eziyet etmiş olur. Allah'a eziyet edeni de Allah muaheze eder.» Güvenilir kimseler bu hadis-i şerifi, Abdullah b. Mugaffel'den rivayet etmişlerdir.
Bir başka hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur:
«Ashabıma sövmeyin. Kim onlara söverse, Allah'ın, meleklerin ve insanların
lâneti onun üzerinedir. Ne farz ne de nafile namazı kabul olur.»
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur: «Âhir
zamanda bir kavim gelecek ve ashabıma küfr edecektir. Onların ölülerinin
namazını kılmayın. Onlarla da namaz kılmayın. Onlarla nikahlanmayın. Onlarla
oturmayın. Hastalarını ziyaret etmeyin.»
Bir hadis-i şerifte, Peygamberimiz (s.a.v.) kızı Fatıma
(r.a.) hakkında şöyle buyurmuştur: «O benden bir parçadır. Ona eziyet eden
bana eziyet etmiş olur.» Bir başka hadis-i şerifte: «Aişe hakkında bana
eziyet etmeyin» buyurmaktadır.
İmam Malik şöyle demiştir: «Sahabeden Hz. Ebu Bekir, Hz.
Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali. Hz. Muaviye ve Amr İbn. Âs hakkında, bunlar
dalâlettedir diyen kimse, Kur'ân-ı Kerîm'i ve hadis-i şerifleri inkâr ettiği
için kâfir olur. Katli Vâcibdir.» Allah Teâlâ, onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
«Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onun maiyyetinde bulunanlar da kâfirlere karşı
çetin ve (metin) kendi aralarında merhametlidirler...» (Feth: 29)
Hadis-i şerifler ise şöyledir: «Sahabem yıldızlar
gibidir, hangisine uyarsanız, hidâyete erersiniz.», «Siz Uhud dağı kadar
altın infak etseniz, onların (ashabımın) verdiğinin yarsına da
ulaşamazsınız.»
Diğer sövmelerin cezası büyüktür.
İbn Habib şöyle demiştir: Harici ve Şiilerden Hz. Osman'a
buğz eden kimseler şiddetle te'dib edilir. Daha ileri giderek Hz, Ebu Bekir ve
Hz. Ömer'e de buğz eden kimseler ise ölünceye kadar hapsedilir»
İmam Mâlik' ten şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Ebu Bekir'e
küfr edene değnek vurulur, Hz. Âişe'ye söven ise öldürülür. Kendisine, «Niçin
babasına sövüldüğü zaman o icmaen daha faziletli olduğu halde sövene değnek
vuruluyor da, Hz. Âişe'ye sövan öldürülüyor?» denildiği zaman şöyle demiştir:
«Hz. Âişe'nin beraeti Kur'an-ı Kerim ile sabittir. Ona iftira eden Kur'an-ı
Kerîm'e muhalefet etmiştir. Onun beraeti hakkındaki ayet-i celile şöyledir:
«Eğer siz iman eden kimselerseniz böyle bir şeye hayatta bulunduğunuz
müddetçe bir daha dönmenizi Allah haram kılıyor.» (Nur: 17)
Hz. Ömer (r.a.), Mikdad b. Esved'e küfrettiği için
Ubeydullah b, Ömer'in dilini kesmeyi nezr ederek şöyle demiştir: «Bırakın beni,
keseyim şunun dilini ki bundan böyle kimse Peygamberin ashabına küfr etmesin.»
Yine Hz. Ömer, bir bedevinin Ensârı hicv ettiğini görünce: «Eğer bu a'rabî
sahabeden olmasa idi öldürürdüm» demiştir.
İmam Malik şöyle dedi: Ashab-ı Kiramdan birine noksanlık
izafe eden kimse, Kur'an-ı Kerim'de medh edilen şu üç sınıftan birine dahil
olmaktan mahrum olur:
1- Muhacirin hakkındaki âyat-i celile şöyledir: «(Bilhassa o feyi') hicret eden fakirlere aiddir ki onlar Allah'dan fazl(u inayet) ve hoşnutluk ararlar ve Allah'a ve Peygamberine (mallarıyle, canlarıyle) yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından (mahrum edilerek) çıkarılmışlardır. İşte bunlar sadıkların tâ kendileridir.» (Haşr: 8)
2 -Ensar hakkındaki ayet-i celile ise şöyledir: «Onlardan evvel (Medine'yi) yurt ve iman (evi) edinmiş olan kimseler, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler. Kendilerinde fakr-u ihtiyaç olsa bile (onları) öz canlarından daha üstün tutarlar. Kim nefsinin (mala, olan) harsından ve cimriliğinden korunursa işte muradlarına erenler onların tâ kendileridir. (Haşr: 9)
3 -Mü'minler hakkındaki âyet-i celile de şöyledir: «Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Ey Rabbimiz, bizi ve iman ile daha önceden bizi geçmiş olan (din) kardeşlerimizi yarlığa, iman etmiş olanlar için kalblerimizde bir kin bırakma. Ey Rabbimiz, şüphesiz ki sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.» (Haşr:10)
1- Muhacirin hakkındaki âyat-i celile şöyledir: «(Bilhassa o feyi') hicret eden fakirlere aiddir ki onlar Allah'dan fazl(u inayet) ve hoşnutluk ararlar ve Allah'a ve Peygamberine (mallarıyle, canlarıyle) yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından (mahrum edilerek) çıkarılmışlardır. İşte bunlar sadıkların tâ kendileridir.» (Haşr: 8)
2 -Ensar hakkındaki ayet-i celile ise şöyledir: «Onlardan evvel (Medine'yi) yurt ve iman (evi) edinmiş olan kimseler, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler. Kendilerinde fakr-u ihtiyaç olsa bile (onları) öz canlarından daha üstün tutarlar. Kim nefsinin (mala, olan) harsından ve cimriliğinden korunursa işte muradlarına erenler onların tâ kendileridir. (Haşr: 9)
3 -Mü'minler hakkındaki âyet-i celile de şöyledir: «Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Ey Rabbimiz, bizi ve iman ile daha önceden bizi geçmiş olan (din) kardeşlerimizi yarlığa, iman etmiş olanlar için kalblerimizde bir kin bırakma. Ey Rabbimiz, şüphesiz ki sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.» (Haşr:10)
Bir kimse Hz. Aişe'den başka, Peygamber'in diğer
zevcelerinden birine de küfr ederse sahih kavle göre öldürülür.
[2] Âlimleri, âlim oldukları için hafife almak, ilmi
hafife almak demektir. İlim ise Allah'ın sıfatıdır. Bu sıfatı hayırlı kullarına
lutfiyle verir ki bunlar peygamberlerin yerine şeriatın delilleri olsunlar.
[3] Âlimlere buğz etmek
küfürdür. Çünkü, hiçbir sebebe dayanmadan onlara buğz etmek, şeriat ilmine
buğzetmektir ve küfürdür. Aliyyü'l-Kâri'den naklolunmuştur.
[4] Bir gün bir fakih, bir
dükkâna kitabını bıraktı ve gitti. Tekrar dükkâna geldiğinde dükkân sahibi
fakihe: «Burada bir testere unuttun» deyince, fakih «Ben testere değil, kitap
bıraktım» diye cevap verdi. Dükkân sahibi: «Ne fark eder, marangoz testere ile
ağacı keser. Siz de insanların boynunu kesersiniz» dedi.
İbn Fadl, bu kimsenin öldürülmesini emretti. Bunun sebebi,
dükkân sahibinin, fıkıh kitabını hafife almış olmasıdır. Bundan da anlaşılıyor
ki, şeriat dışı kitapları hafife almak insanı küfre götürmez.
[5] Peygamberimize
(s.a.v.) karşı mü'minin vazifeleri: Onu ta'zim etmek, salât ü selamı ihmal
etmemek; ismi, sünneti, vasıfları, adetleri, şeriatı zikredildiği zaman,
dinleyen kimselerin üzerinde edeb alametleri zahir olmalıdır. Tebliğ için başına
gelen şiddetler zikredildiği zaman, içinde şefkat, merhamet ve iç sızısı ile
beraber onun düşmanına karşı kin ve gerekirse onun uğrunda feda-i can etme
duyguları kabarmalıdır. Onun sünnetinden, hallerinden ve amellerinden ve
sözlerinden bahsederken terbiyeyi elden bırakmamak, mümkün olduğu kadar ondan
bahsederken güzel lâfız ve sözleri tercih etmek. Ona ve diğer peygamberlere
cehalet, yalancılık ve günah gibi çirkin lâfızları yakıştırmamak. Kur'ân-ı
Kerîm'de: «Seni (çocukluğunda) kaybolmuş bulup da yolunu doğrultmadı
mı?» (Duha: 7) buyruluyor. «... Âdem Rabbine karşı geldi de şaşıp
kaldı.» (Tâhâ: 121), «... Halbuki (vahiyden evvel) kitab nedir,
iman nedir, sen bilmezdin...» (Şûra: 52)
Yukarda zikredilen iki âyet-i celilede olduğu gibi, Allah
(c.c), peygamberlerine istediğini söyleyebilir. Kullar buna bakarak onlara o
şekilde hitab edemezler.
Kötü tabirlerden şiddetle kaçınmak gerekir. Hatta bazi
şeyleri izah ederken bile çirkin lâfızlardan kaçınmalıdır. Mesela: «O
vahyolunmazdan önce bazı şeyleri bilmezdi» cümlesindeki «bilmezdi» yerine
«câhildi» kelimesini kullanmak yakışık almaz. Bu gibi güzel muamelelerin,
insanlar arasında arzu edilen bir durum olduğu bilinen bir gerçektir, öyle ise
bu gibi güzel muameleler, peygamberler hakkında, insanlar için bir
vecibedir.
[6] Zâhiriyye kitabında şöyle vârid olmuştur: Bir kimseye kalk ilim meclisine gidelim dense, o da kimin onların dediklerini yapmaya gücü yeter diye mukabelede bulunsa kâfir olur. Çünkü bu adam şeriatte güç yetmeyecek bir teklif olduğunu iddia etmekle şu âyet-i kerimeye muhalefet etmiştir: «Allah hiçbir nefse gücünün yetmeyeceği şeyi yüklemez.» (Bakara: 268)
[6] Zâhiriyye kitabında şöyle vârid olmuştur: Bir kimseye kalk ilim meclisine gidelim dense, o da kimin onların dediklerini yapmaya gücü yeter diye mukabelede bulunsa kâfir olur. Çünkü bu adam şeriatte güç yetmeyecek bir teklif olduğunu iddia etmekle şu âyet-i kerimeye muhalefet etmiştir: «Allah hiçbir nefse gücünün yetmeyeceği şeyi yüklemez.» (Bakara: 268)
Kişi, ilim meclisinden bana ne der ve bununla ilim meclisini
hiçe saymayı kasdederse kâfirdir. Şayet bu sözü ile, ben günahkâr bir hayvanım,
bu halimle ilim meclisine nasıl gideyim mânasını kasdediyorsa kâfir
değildir.
[7] Mü'mine lânet
haram olduğuna göre, âlime lânetin cürmü elbette çok daha büyüktür. Bu mevzu ile
ilgili bazı hadis-i şerifler şunlardır: «Mü'mine lânet etmek, onu öldürmek
gibidir.» Zeyd b. Sabit rivayet etmiştir.
«Lânet ediciler, kıyamette ne şefaatçi ne de şahit
olacaklardır.» Müslim rivayet etmiştir.
Bilinen bir fâsıka, kâfire, zâlime, mürtede, zındıka,
mülhide ve müşrike lânet etmek caiz değildir. Genel olarak bu gibi kimselere
lânet etmek caizdir. Yine Şeddâd, İblîs ve buna benzeyen ve kâfir olarak
ölenlere lânet caizdir. Kur'ân-ı kerim'de şöyle buyurulmuştur: «Haberiniz
olsun ki Allah'ın lâneti zalimlerin tepesindedir.» (Hüd: 28)
Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: «Allah'ım, ben
beşerim, herhangi bir müslümana lânet etmiş veya sövmüşsem, bunu ona zekât ve
sevab kıl», diğer bir rivayette «eğer dövdü isem, bunu zekât ve rahmet
kıl.» Bu hadis-i şerif, mü'minleri, herhangi bir kimseye lânet ettikleri
zaman lânet edilen kimse bu lânete müstahak değilse, bu şekilde dua etmelerini
talim için buyurulmuştur.
[8] Zahiriyye kitabında
şöyle denilmiştir: «Dirhemi, olmayan, dirhem etmez» sözü, umumi olup, âlim,
sâlih, mü'min ve başkalarına da taalluk ettiğinden dolayı söyleyen kâfir olur.
Eğer, ben bu sözümle dünya erbabını kasdettim derse kâfir olmaz.
Bir kimse, Resûlullah (s.a.v.), «ilmi beşikten mezara
kadar tahsil edin» dediği için, ömrümün sonunda ilimle meşgul olmayacağım
derse kâfir olur. Bu adam, ya şeriat ilmine ihtiyacı olmadığından veya alaya
alarak veyahut da güç yetmeyecek bir teklif olarak kabul ettiğinden dolayı kâfir
olmuştur.
Cevahir kitabında şöyle denmiştir; Filân kıble olsa ona
dönmem diyen kimse kâfir olur. Çünkü bu adam kendini İblis'e benzetmiştir. İblis
de, Adem (a.s.) kıbleye benzetilip ona secde et denildiği zaman, ben etmem
demişti. Ayrıca bunu söyleyen kimse, kıbleye hakaret ettiği için de kâfir olur.
Bir kimse, diğer bir kimseye, aralarında dinî veya dünyevî bir
meselede husumet olmadığı halde, benim için seninle karşılaşmak, hınzırla
kaşılaşmak gibidir derse, küfründen korkulur.
[9] Âyet-i kerîme ve hadis-i
şeriflere, icmâ vâki olan mânalarının dışında mâna veren kâfir olur. Buna göre
«recmi» iptal ettikleri için Haricîler kâfirdir. islâm milletinden olup da, bazı
hükümlerde başka milletlere uyan kimse kâfir olur. Resûlullah'tan sonra, Hz.
Ali'yi hilâfet makamına getirmediklerinden dolayı müslümanların hepsinin
dalâlette olduğunu iddia eden Rafiziler kâfirdirler. Çünkü bunlar şeriatı bütünü
ile iptal etmişlerdir.
Hiç yorum yok