Endülüs’ün Fethi-19 Temmuz 711
Müslümanların Endülüs’ü Fethi
Kuzey Afrika’nın Fethi
639 yılının sonunda başlayan sefer sonucu Mısır İslam hükmü altında girdi. Dört Halife dönemi son bulana kadar Bizans valileri üzerine sefer yapan İslam orduları bu günkü Tunus’a kadar ilerledi ve sonuç olarak yüklü miktarda haraç alıp Mısır’ın batısına kadar çekildiler.
Emevi Hanedanının başa geçmesi ile kuzey ve doğu sınırına odaklanan İslam Devleti, 665 yılında yüzünü tekrar Kuzey Afrika’ya çevirdi ve bu tarafa bir sefer tertip edildi. Bu seferi hızla sonuca ulaştırmak için harekete geçen Emevi orduları Tunus’a kadar ilerledi, hatta orada ileride günümüz Libya, Cezayir ve Tunus’un kıyı kesimlerini kapsayacak olan İfrikiye vilayetinin başkenti olacak Kayrevan şehri kuruldu.
Ukbe bin Nafi’nin bu hızlı ilerleyişi Atlantik kıyısındaki Tanca’ya kadar sürdü ve orada durduruldu. Ukbe’nin dönüş yolunda pusuya düşürülüp öldürülmesi ve Emevi tahtı için bir iç savaşın patlak vermesi Kuzey Afrika’daki ilerleyişe darbe vurdu. Müslümanlar ele geçirdikleri birçok yerden savaşsız geri çekilmek zorunda kaldı.
Devlet içinde istikrarın yeniden sağlanması ile Üçüncü Kuzey Afrika Sefer, İfrikiye’nin yeniden ele geçirilmesiyle başladı. 698 yılında, Kuzey Afrika’nın çoğu fethedilmişti. Musa bin Nusayr, İfrikiye Valisi olarak tayin edildi ve Berberilerin Müslümanlaştırılması ile görevlendirildi. 709 yılına gelindiğinde, Kuzey Afrika artık bir İslam toprağıydı. Bir tek Vizigotlar’a bağlı Julian’ın elindeki Sebte kalesi Müslüman hükmü dışındaydı. Musa, Sebte’yi de kuşatmış fakat halkın direnişi nedeniyle daha önce batı topraklarına vali tayin ettiği Tarık bin Ziyad’ı orada bırakarak Kayrevan’a geri dönmüştür. Bu bölgede yalnız kalan Sebte valisi Julian, Tarık bin Ziyad aracılığyla Musa bin Nusayr’ı Endülüs’e bir sefer için kışkırtmış ve yardım da vaat etmiştir.
Müslümanlar’ın Endülüs’ü Fetih Sebepleri
1 - Müslümanlar, doğuda ve batıda en uzak noktalara ulaşmışlardı. Dünya tarihinin en büyük askeri seferlerinden birini gerçekleştirmişler ve Dünya Tarihi’ni değiştiren adımlar atmışlardı.
Bu arada Afrika’yı ve Avrupa’yı birbirinden ayıran boğazı geçmelerinde abartılacak bir nokta yoktur. Endülüs’ün çok zengin olduğu bilinen bir geçektir ve İslam Devletinin komutanları, İslam’ı Endülüs’e taşımak istemişlerdir.
Julian’ın demesinden önce de Tarık Bin Ziyad’ın, Endülüs’ü feth etme isteği vardır.
2 - Müslümanların, İspanya’daki karışık durumdan faydalanmak istemeleri. Rodrigo’nun Kral Vitiza’ya karşı yaptığı darbe ve Vitiza’nın çocuklarının intikam alma duygusu da buna etkendir.
3 - Sebte Valisi Julian ile Rodrigo arasındaki kavga. Julian ve Vitiza’nın arası çok iyiydi ve Rodrigo’yu sevmiyordu.
4 - Halkın Rodrigo’yu benimsememesi ve Rodrigo’nun halka karşı sert tutumu.
5 - Julian ile eski Kral Vitiza’nın çocukları hala görüşme içerisindeydi. Julian, çocuklarından birini Endülüs’ün başına geçirmek istiyordu ve dolaylı yoldan Endülüs’e sahip olmayı düşünüyordu.
6 - Rodrigo’nun, Julianus’un kızına tecavüz etmesi.
7 - Vitiza’nın çocuklarının Musa Bin Nusayr’dan yardım istemesi.
Fethi Hazırlayan Durumlar
Julian, Musa bin Nusayr’ın, Endülüs’ü fethetmesini istediğinde Musa, bu duruma şüpheyle yaklaşmış ve nedenini sormuştu. Julian da sebebini gizlice Musa’ya anlattı. Musa haklı olarak Julian’a güvenmiyordu ve ihtiyatlı davrandı. Ordusunun ve kendisinin bir komploya kurban gideceğini düşünüyordu.
Julian ayrıca karşıya geçmek için dört gemi hediye etti. İlk fethi de kendisinin yapacağını vaad etti. Daha sonra Endülüs’ün zenginliğinden söz etti. Vizigotların çok kolay yenileceğinden, kendisinin rehberlik etmesi halinde seferin daha çabuk ve kolay olacağından bahsetti.
Julian dört gemiyle birlikte karşıya geçerek El-Hadra’yı fethetti. Orada dört gün kaldı ve sandık dolusu altınla geri geldi.
Musa, Julian’ın yardım edeceğine kani oldu ve Halife Halid Velid bin Abdulmelik’ten özel izin istedi.
Abdulmelik cevabında şöyle diyordu: “Önce küçük birliklerle akın et ki, durumu görüp hareket edebilesin.” “Askerleri büyük denizde savaşa maruz bırakma.”
Emre uyarak Ebu Zur’a diye bilinen Tarif bin Malik’i görevlendirerek etrafı tarattı.
Tarif, 500 kişiyle Yeşil Ada’ya saldırdı ve feth etti. Buraya daha sonra Tarif Adası dendi. Buradan bol ganimetle dönen Müslüman askerler daha da cesaretlendi.
Musa bin Nusayr Endülüs’ü beklediğinden daha zengin olduğunu gördü. Harekât planını genişletti ve ünlü komutan Tarık bin Ziyad’ı başkomutan olarak Endülüs’ün fethi için görevlendirdi.
Tarık Bin Ziyad
Tarık bin Ziyad’ın resmedildiği bir eser.
Endülüs’ü fethetmek için İslam ordusunun başına geçen Tarık’ın kimliği hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bazı tarihçiler kendisine Berberi derken, bazıları ise Hamedan asıllı bir İran’lı olduğunu söyler. İlk askeri başarısını Mağrib-i Aksa’da ve Tanca’da ortaya koymuştur. Dahiliğiyle ve savaşçılığyla takdir kazanmıştır. Askerler arasında çok sevilen bir komutandır.
Ayrıca kendisi dönemin en büyük şairlerinden birisidir ve Arap dilini çok iyi kullanır. Tarık ile bilikte karşıya, Endülüs’e 28 vasalın daha geçtiği söylenir. 28 vassalın sadece 4′ü ganimetsiz geri dönmüştür.
Musa, Tarık’ın komutasındaki askerlerin çoğunu Berberilerden seçmiştir. Tarık’ın Berberilerle olan ilişkisi çok iyiydi, buradan Tarık’ın büyük ihtimal Berberi olduğu düşünülüyor.
Boğazın Geçilmesi
Tarık, Julian’ın verdiği gemilerle karşıya geçti. Ancak az sayıda gemisi olduğundan tüm orduyu bir kerede geçiremedi ve müstahkem bir yer tespit edip orduyu peyderpey geçirmeye muvaffak oldu.
Buradaki gemilerin öneminden bahsetmemek olmaz. İlk geçenler arasında Julian da vardı. Julian’ın gemilerinin hiçbiri savaş gemisi değildi, hepsi ticaret gemisiydi. Endülüs’ün zenginliğini duyan doğulu tüccarlar akın akın geliyorlardı ve Endülüs’ün tarihini değiştirecek olan bu askerleri halk, tüccar sanmıştı.
Tarık karşıya geçince Rodrigo’nun büyük bir orduyla, 30.000 kişiyle üstüne yürüdüğünü anlayınca Musa’ya haber yollamış ve gemilerle asker takviyesi yapılmıştı. Kaynaklar toplam 5000 asker takviyesi yapıldığını söyler. Sonraki takviyelerle birlikte Tarık’ın ordusu 12.000 kişiye ulaşmıştı.
Guadalete Muharebesi
Guadalete Muharebesi, Hristiyan askerler Berberi atlılarından kaçıyor
Resim – Salvador Martinez Cubells
Müslümanların İber Yarımadasındaki kaderlerini belirleyecek olan bu savaşta bir tarafta 33.000 askeriyle Vizigot Kralı Rodrigo, diğer tarafta Berberi ağırlıklı 12.000 askerden mürekkep bir orduya sahip Tarık bin Ziyad bulunuyordu. Ayrıca Rodrigo’nun zulmünden bıkmış olan İberyalı Yahudiler’in de Tarık bin Ziyad’a destek verdiği söylenir. Muharebeye girişi, Tarık bin Ziyad’ın konuşmasının bir özetiyle yapalım:
“Ey MÜSLÜMANLAR!
Arkanızda deniz, önünüzde düşman var ve kaçacak hiçbir yeriniz yok! Sabretmekten başka yapacak şeyimiz yok! Düşman bütün gücüyle üzerimize geliyor. Bizim, kılıçtan başka silahımız ve düşmanın elindekinden başka alacak yemeğimiz yok!
İyi biliniz ki, ben de sizin gibi emniyetsizim.
Yine iyi biliniz ki sabrederseniz daha müreffeh bir hayat yaşayacaksınız.
En ucuz malın can olduğu bu pazarda önce sizi değil, bilakis kendi canımı ortaya sürüyorum!”
İki ordu karşılaşıncaya kadar vakit geç olmuştu. Tarık akşamleyin savaşmayı göze alamadı ve askerlerinin iyice dinlenmesini, savaşa iyi hazırlanmalarını söyledi.
Sabah olunca iki ordu da savaş vaziyeti aldı. Rodrich ipek elbisesi ve altın çizmleriye müslümanlara saldırdı, Tarık ise sıradan bir süvari gibi atağa geçti.
Güçlü bir rivayete göre Rodrigo, ordusunun sağ ve sol kanatlarının başına, katledip tahtını ele geçirdiği Vizigot Kralı Vitiza’nın iki oğlunu geçirmişti. Vitiza’nın oğulları savaştan önce yaptıkları plana göre Rodrigo’nun kazanması halinde savaşacaklar, Tarık’ın üstün olması durumundaysa kaçacaklardı. İlk hücum emri Müslüman ordusundan geldi. Böylece Endülüs’ün kaderini tayin edecek savaş bşlamış oldu. Rodrigo’nun ipek parlak elbisesi yüzünden hemen belli oldu. Tarık askerlerle üstüne yürüdü. Sağ ve sol kanat hemen çözüldü.Her iki taraf da çok kayıp verdi. Tarık daha sonra ortaya doğru hücum etti. Rodrich’in askerleri Tarık’ın geldiğini görünce kaçtılar. Çaresiz Rodrich de kaçmaya başladı. Hızlı bir kovalamacadan sonra Rodrich’in altın ayakkabısı bir bataklıkta bulundu ancak cesedi hiçbir zaman bulunmadı. Romantik tarihçiler, Rodrich’in Allah tarafından helak edildiğini söylerler.
Her iki taraf da ağır kayıplar vermişti ancak Vizigotların kaybının kat be kat daha fazla olduğu aşikardır. Müslüman ordusunun eline müthiş bir ganimet ve Endülüs’ün anahtarları geçmiştir. Rodrigo’nun ölümü ve başkenti Toledo’nun da savunmasız kalmasıyla hiç beklemeyen Tarık bin Ziyad Endülüs’ün büyük kısmını ele geçirmiştir. Daha sonra Musa bin Nusayr da ona katılmış ve Müslüman ilerleyişi kuzeye doğru devam etmiştir.
Rodrigo’nun ölümüyle Vizigot tahtı boş kalmış ve başkenti Müslüman kontrolüne geçmiştir. Bunun üzerine Müslümanlar ile henüz karşılaşmamış olan soylular özellikle yarımadanın kuzeyinde birçok bağımsız krallık kurmuşlardır, yani Vizigot Krallığı bölünmüştür.
Pirene Dağları’na yakın Bask toprakları da kuzeyde Frenklerin desteği ile halk tarafından başarıyla savunulmuş ve Bask toplumu Müslüman ilerleyişinden korunmuştur.
Daha sonra Musa ve Tarık Hilafetin başkenti olan Şam’a çağrılmıştır. İkisi de bu çağrıyı duymazdan gelmiş ve kuzeye doğru yürüyüşe devam etmiştir. Abdulmelik’in ölmesinin ardından yeni Halife Musa bin Nusayr’ın artan popülaritesinden rahatsız olmuş ve onun mallarına el koyarak ölüme mahkum etmiş, daha sonra idam cezasını geri almıştır. Tarık bin Ziyad ise Şam’a dönmüş ve yaşamına devam etmiştir. Tarık’ın Şam’a gittikten sonra ne işle meşgul olduğu bilinmiyor. Bilinen tek şey, kendi köşesine çekilen bir kahraman olduğu.
Hiç yorum yok