21 TEMMUZ 1905- YILDIZ SUİKASTİ
II.Abdülhamid'e Yapılan Yıldız Suikasti
Ermeni Taşnaklar’ın Türkiye’deki son teşebbüsleri Yıldız Camii çıkışında Abdülhamid’e yapılan suikasttir. 21 Temmuz tarihinde yaptıkları bu girişim çok şükür ki başarısızlıkla sonuçlanmıştır...
Krisdapor Mikaelyan ile birlikte Arnavutköylü Vram Şabuh Kendiryan, Belçikalı Joris ve karısı, Yarı Rum Silvio Rişçi, Alman doğumlu Lipa-Rips, Torkom, Safo, Mari Zayn, Garo, Kris Fenerciyan, Aşod ve bir kısmı Kafkasya’nın, Avrupa’nın çeşitli köşelerinden gelmiş maceracı şahıslar İstanbul merkezinde toplanarak suikast planları için çalışmaya başlamışlardır. İlkin 12 bombayla Polonez köyüne gitmişler ve İbrahim Paşa korusunda bomba denemesi yapmışlardır.
Krisdapor, Rus Yahudisi tüccar pasaportu sayesinde Rusya elçiliğinden aldığı tavsiyeyle birkaç defa Selamlık törenine giderek orada serbestçe incelemeler yapmış ve Padişah geçerken üstüne bomba atmayı kolay görmüştür. Yalnız Selamlık’ta yollara kum dökülmesi dolayısıyla bombanın patlayamayacağı sakıncası ortaya çıkmıştır.
Daha sonra Ramazan ayının on beşindeki törende, yolda iki adamın tabanca ile padişaha saldırması planı incelenmiş ve Joris, Yıldız’dan Dolmabahçe’ye kadar olan yol üstünde bir ev tutulmasını teklif etmiştir. Tayin olunan adamlar tabancalarla hazır olarak beklemişler, ancak padişahın o defa Çırağan Sarayı’na kadar Yıldız bahçesinden geçerek gitmesi, Komitecilerin bu teşebbüsünü de sonuçsuz bırakmıştır.
Nihayet, yabancı konukların bulundukları yerlerde bomba atmak ve aynı zamanda araba ile büyük bir bomba patlatmak planı ileri sürülmüştür. Bu konuda uzun tetkikler ve hesaplar yapılmış, bombaların yabancı memleketlerde hazırlanmasına, denemelerinin orada yapılmasına ve özel bir araba içinde saatli bomba ile suikast yapılmasına karar verilmiştir.
İncelemelerine devam eden Krisdapor, her hafta Yıldız’a giderek, padişahın camiye girip çıkmasını, arabanın durduğu yerden camiye kadar olan uzaklığı adım ölçüsüyle, saatle tespit etmiştir. Sonuçta, cami avlusunda yabancı konukların arabaları arasında bulunacak ve mümkün olduğu kadar padişaha yakın olacak bir araba içinde saatli büyük bir bomba patlatılmasına ve padişahın yanındakilerle birlikte öldürülmesine karar verilmiştir.
Arabacının sürücüsünün oturacağı yere 120 kilo patlayıcı madde alacak demir bir sandık yaptırılmış ve patlayıcı maddeyi ateşlemek için bir dakika 42 saniyelik devreli bir saat kadranı hazırlanmıştır. Arabayı Zare Haçikyan adında 45 yaşında eski bir katil olan Ermeni komite mensubunun idare etmesi kararlaştırılmıştır.
Patlayıcı madde, 18 Temmuz sabahı, arabacı yeri altındaki demir sandığa doldurulmuş, içerisine teneke kutu içinde 500 tane kapsül konmuştur. Her şey hazırlandıktan sonra 21 Temmuz 1905 Cuma günü Selamlık resminden sonra Sultan Hamid saraya dönerken caminin önünde bomba patlatılmıştır. Bütün tertibat tam anlamıyla alınmış olduğu halde, o gün camiden çıktıktan sonra Padişahın Şeyhülislam’la görüşmesi ve bu sebeple birkaç dakika gecikmesi, suikastın başarısız sonuçlanmasına sebep olmuştur.
Olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma sonunda Avusturya tebaasına mensup Edouard Joris isimli şahıs idama mahkum edilmiştir. Bir süre sonra hapishaneden Saray’a getirilen Joris, Ermeniler aleyhinde çalışmak üzere 500 lira ihsanla ajan tayin edilip Avrupa’ya gönderilmiştir.
Gördüğünüz gibi Sultan Hamid, kendisine suikast yapan ermeni katili para karşılığında Osmanlı Devleti adına çalıştırmıştır. Bu da kendisinin ne kadar merhametli ve iyi niyetli olduğunun kanıtıdır. Oysa dönemin ceza kurulu idam kararını vermişti bile..
Sultan Abdulhamid'in Ermeni Komitacıları tarafından öldürülememesi, nedense(!) Tevfik Fikret'i pek üzmüş ve bu üzüntüsünü "Bir Lâhza-i Ta'ahhur - Bir anlık duraklama" adlı şu şiirinde -günümüz türkçesine çevirilmiş halidir- belirtmiştir:
bir patlama...bir duman...ve bütün bir şenlik alayı,
sahnelediği oyunu seyreden kalabalık;
haşin, azgın tırnaklarıyla bir kahredici elin,
didik didik,yükseldi havaya bacak, kelle, kan, kemik...
ey yüce patlama, ey öc alıcı duman,kimsin? nesin?
bu saldırıya iten ne, sebep ne? kim?
arkanda bin meraklı bakış ve sen yoksun,
görünmeyen bir eli andırıyorsun, kurtarıcı.
sesinde o öfkenin o korkunç yıldırımı var ki
her yerde hak ve kurtuluş duygusunu tetikler.
vuruşunla kahredici ayağı titrer zorbalığın,
en gururlu, görkemli tâcı sarsar yaklaşışın.
silkip yüzyılların boyunlarındaki ilmiklerini, en çetin
bir uykudan uyandırır milleti dehşetin.
ey şanlı avcı, tuzağını boşuna kurmadın!
attın...ama yazık ki, yazıklar ki vuramadın!
dursaydı bir dakikacık bu hep geçen zaman,
ya da o durmasaydı o tâlihsiz taç,
kanlarla bir cinâyete pek benzeyen bu iş
bir iyilik olurdu, benzeri yüzyıllarca geçmemiş.
ancak, rastlantı... âh o güçlülerin dostu,
güçsüzlerin, zavallıların değişmez düşmanı,
birden yetişti etkisiz kılmaya, bu yakıcı planı,
söndürdü bir nefeste bu parlak umudu;yazdı,
alay etmek için bilinçsiz yazgı,
zulüm tarihine bir övünme önsözünü.
kurtuldu; hakkıdır, alacak şimdi öcünü;
ancak; unutmasın şunu (ki) alçaklığın tarihi:
bir milleti çiğnemekle bu gün eğlenen (alçak)
bir anlık gecikmeye borçlu bu keyfini.
***
Gördüğünüz gibi Tevfik Fikret, bir ermeni komitacının başarısız olduğu bu suikastten dolayı çok üzgündür, tıpkı yoldaşları gibi. Çok koyu bir Abdülhamid düşmanı olan Rıza Tevfik de Abdülhamid’in tahttan indirilmesi için yanıp tutuşanların başında geliyordu lakin Ulu Hakan tahttan indikten sonra memleketin aldığı durum onu kahretmiş ve Abdülhamid'i özlemle anan bir şiir kaleme almıştı.
Hiç yorum yok