Gözümün nuru kardeşim
Gözümün nuru kardeşim
Burc-ı Belâda Bir Merd-i Hûda,
Büyük
Türk Mutasavvıfı Hz. Mısrî (ö. 1694) kardeşi Ahmed Efendi’ye Limni’den
bir mektup göndermiştir. Bir Hak ve hakikat ehli olan Mısrî’nin halen
tazeliğini koruyan bu mektubu fevkalade manidârdır. İnsan bu dünyaya
niçin gönderilmiştir? Ahmed Efendi’nin şahsında sorulan bu soru
zihnimizde bir bomba gibi infilak etmektedir. Kütüphanelerimizde pek çok
yazma nüshası bulunan bu mektubun çeviri metnini aşağıda veriyoruz:
Gözüm nûru kardeşim Ahmed Efendi,Binlerce özlemle selâmlar ve hayır duâlardan sonra bildirmek ve anlatmak istediğim şey şudur:
Benim
cânım, ne hâl ve ne âlemdesin? Yani demek isterim ki, insan dünyada
oldukça dert ve elemden kurtulamaz. Sen, o dert ve elemden cezâ ve korku
da mısın; yoksa sabr-ı cemîlde misin? Yâhûd dert içinde dermânı gece
karanlığında gün bulanlar gibi sen de günü buldun mu? Hasta gönlün sağ;
yediğin yürekte yağ olup her dağ üstü bâğ oldu mu?
Kardeşim,
Nefsini bildin mi, Rabbini buldun mu? Bunun alâmeti vardır. Yetmiş iki millete bir göz ile bakabiliyor musun?
Bütün yaratılmışlar hepsi bir ağızdan bağrışıp “fe eynemâ tuvellû fe semme vechullah” (Nereye dönerseniz Allâh’ın vechi (zâtı) oradadır…Bakara/115) zâhir oldu mu? “Cemâlini hangi yüzden göreyim diyen gönüller bilmelidir ki, kırık aynalar gibi pâre pâre gerek.”
Nefsini bildin mi, Rabbini buldun mu? Bunun alâmeti vardır. Yetmiş iki millete bir göz ile bakabiliyor musun?
Bütün yaratılmışlar hepsi bir ağızdan bağrışıp “fe eynemâ tuvellû fe semme vechullah” (Nereye dönerseniz Allâh’ın vechi (zâtı) oradadır…Bakara/115) zâhir oldu mu? “Cemâlini hangi yüzden göreyim diyen gönüller bilmelidir ki, kırık aynalar gibi pâre pâre gerek.”
Kardeşim,
Bu arsaya bî-nişân ve lâ-mekân illerinden kudret yularıyla yedilerek çıka geldin. Gözünü açıp kendini bir ulu hengâme içinde buldun. Buradaki çokluğa aldanıp, hakikatin izini kaybetme. Bu dernek çabucak dağılır; yabanda kalırsın. İzini izleyerek geldiğin kapıyı bul. Yokluk yolunda bî-nişân ve lâ-mekân illerine -ki, vatan-ı aslîdir- ulaşagör ki, “Hubbü’l-vatan mine’l-imân” (Vatan sevgisi imândandır.) budur. Bu yolu yitirdin ise, bilene sor. Eşiklerine yüzünü ko! Hizmetlerinden ayrılma ki her derdine dermân onlarda, ehlullahta bulunur. Kâmiller bahîl (cimri) olmazlar. Tek hemen sen tâlib ve râgıb ol. Âşık-ı sâdık ol. Azıcık yokluk ile gelirsen, “Mâ lâ aynun ra’et”e (yani, gören hiç bir gözün olmadığı, hadisinin sırrına) mazhar olursun. Dürr-i yetîmlerini ve cevâhirlerini -ki, babası oğluna göstermeye kıyamaz- hep senin eline teslîm ederler.
Bu arsaya bî-nişân ve lâ-mekân illerinden kudret yularıyla yedilerek çıka geldin. Gözünü açıp kendini bir ulu hengâme içinde buldun. Buradaki çokluğa aldanıp, hakikatin izini kaybetme. Bu dernek çabucak dağılır; yabanda kalırsın. İzini izleyerek geldiğin kapıyı bul. Yokluk yolunda bî-nişân ve lâ-mekân illerine -ki, vatan-ı aslîdir- ulaşagör ki, “Hubbü’l-vatan mine’l-imân” (Vatan sevgisi imândandır.) budur. Bu yolu yitirdin ise, bilene sor. Eşiklerine yüzünü ko! Hizmetlerinden ayrılma ki her derdine dermân onlarda, ehlullahta bulunur. Kâmiller bahîl (cimri) olmazlar. Tek hemen sen tâlib ve râgıb ol. Âşık-ı sâdık ol. Azıcık yokluk ile gelirsen, “Mâ lâ aynun ra’et”e (yani, gören hiç bir gözün olmadığı, hadisinin sırrına) mazhar olursun. Dürr-i yetîmlerini ve cevâhirlerini -ki, babası oğluna göstermeye kıyamaz- hep senin eline teslîm ederler.
Tek
sen sözlerimi anlamağa liyâkat kesb eyle. Cümle riyâzât, cümle
müşâhedât -ki, vardır.- bunları işlemek li-zâtihi (kendisi için)
değildir. Belki insân-ı kâmil sözünü anlamaya liyâkat kazanmak içindir.
Eğer bir kimse onların sözlerini anlaya, onun irfânı ayn-ı mücâhededir.
Benim kardeşim,Münâsebetsiz birkaç söz söyledim. Daha düzgün söyleyebilecek zerâfetim yok. Kerâmet bilecek velâyetim yok. Karpuz gibi bir top düzdüm, önüne yuvarladım. Çevgân elinde! Hemen her nereye çekersen ve her nereye çalarsan, o semte gider, muhâlefet etmez. Ammâ sen çevgânı elinden bırakıp topu kapasın ki, asıl mesele budur, vesselâm.
Sene: 1068/M.1658.
Hiç yorum yok