DİN-SEL MİLLİYETÇİLİK
DİN-SEL MİLLİYETÇİLİK
Hakkı Aka
Başbakan Erdoğan’ın her konuşmasında, sanki bir şeylerden arınmak veya günah çıkarmak istercesine sık sık kullandığı, ikide bir temcit pilavı gibi milletin önüne attığı bir kavram: Dinsel Milliyetçilik. Herhalde Başbakanın konuşma metnini hazırlayanlar yeni kavramlar üretmek derdinde. Böyle ne idüğü belirsiz nev-zuhur ifadeler kullanıp insanların zihinlerini bulandırıp, arka planda kimleri mutlu ediyorlar iyi düşünülmesi lazım. Bu dinsel milliyetçilik denen kavram nedir, bunun siyasi/sosyolojik/tarihi/felsefi yönleri nelerdir, tam olarak neleri ihtiva etmektedir bu kavramı üretenler bunları da açıklamak zorundadırlar. Öyle millet anlamaz hesabı ile bulanık suda balık avlamak olmaz.
Başbakan özellikle kendisine tevdi edilen BOP Genel Valiliği görevinden sonra bu ifadeyi sık kullanır oldu. Biz burada Başbakana bir iyilik yapalım da bunun altını doldurmaya çalışalım. Bunu Başbakanın geçmişinden arınmak için söylediğini farzederek anlamlandırır isek ortaya şöyle bir ifade çıkabilir; bir din etrafında, kendi inandığı dini hak görüp öbürlerini ise batıl görerek insanların bir araya gelmesi. Yani bunu İslam literatüründe ümmetçilik kavramı ile açıklayabiliriz. Biz bu hususta Başbakanın dinsel milliyetçilik yapmadığına şahidiz. Çünkü Başbakana göre hak din bir değil ki. 2002 seçimi öncesi Of’tan şöyle sesleniyor:”Birileri ırk milliyetçiliği yapıyor, birileri bölge milliyetçiliği yapıyor, birileri de dine dayalı milliyetçilik yapıyor. Biz üçünü de elimizin tersi ile itiyoruz. Türkiye’de 30’a yakın etnik grup 4 hak dine mensup herkesi seviyoruz, kucaklıyoruz.” Ve bu çerçevede AB’ye yaranmak için hutbelerde okunan ‘’Allah indinde (hak) din İslam’dır” ayetini hutbelerden çıkarttırıyor. Hak din kavramı ile sorunu olanlara kısa bir açıklama yapalım:” Allah’ın Resulleri, muhtelif dinlere mensup değillerdi; hiçbiri kendi kavmine, kendisinden önce gelmiş Resulun dinini terk etmeyi emretmemiştir, çünkü Peygamberlerin dini birdir. Buna mukabil her Resul kendi şeriatına davet ediyor, kendinden önceki Resulun şeriatına uymaktan nehyediyordu. Zira Resullerin şeriatleri çok ve muhteliftir. Bundan dolayı Allah Kuran-ı Kerim’de “Sizin her biriniz için bir şeriat, yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı” buyurmuştur. Allah bütün Peygamberlere “tevhid” demek olan dinin ikamesini, dinlerini tek bir din kıldığı için de ayrılmamalarını emretmiştir.” (Salih Mirzabeyoğlu İman ve Tefekkür s.20) Demek ki ne imiş; ne şimdi ne de tarihin hiçbir diliminde, Hz. Adem’den Allah Resulu’ne kadar gelen dinlerin hepsi bir, adı da İSLAM. Başbakan inancında hürdür, ister inanır, ister inanmaz, biz burada hiçbir kimseyi inancından dolayı kınayacak değiliz. Ama iş İslam dininin temel itikat esaslarını bozucu bir noktaya gelirse, bunun da “Ilımlı İslam” denilen bir projenin gerçekleşmesi için yapılır ise, biz buna müdahele ederiz. Zaten siz değimiydiniz dinler bahçesi kurarak, “semavi dinlerin birliği” gibi tamamen İslam inanç ve itikadını bozmaya yönelik projeleri hayata geçiren.Ve Başbakan katıldığı uluslar arası toplantılarda İslam Birliği diye bir şeyin olamayacağını, bunun bir hayal ve ütopya olduğunu söyleyerek içinden geçenleri dışa vuruyor idi. İslam birliğinin teoride ve pratikte nasıl olacağını gösteren, Orta Asya’dan Latin Amerika’ya bütün Müslümanlar’ın selamladığı İNSANı da kanunu geriye yürüterek hücreye koyan da bunlardan başkası değildi.
Dinsel milliyetçilikten maksat; Müslüman’ın fert ve cemiyet olarak İslam’ı bütün olarak, pazarlıksız bir şekilde yaşaması ise, biz yine şahid oluruz ki, Başbakan asla ve kat’a dinsel milliyetçilik yapmıyor. Zaten AK(çe) Partisi kurulduktan sonra; akçeli işlerde nasıl davranılırmış çok yakından gördük. Hortumları keseceğini söyleyenler; hakikaten hortumları kesip, başkalarına giden rantları kendilerine doğru çevirdiler. Ahlaktan bahis açan hiç kimse kalmadı. Makam ve rütbe kapanlar ilk önce, sekreterleri ile evlenmeye başladı. Namus sözü vererek başörtüsü sorununu çözeceğini söyleyenler, hala namuslu! bir şekilde meydan meydan geziyorlar. Kendisini İslamcı! olarak gören gazete-radyo-televizyonlar ise bu rantlardan pay sahibi olmak için iktidarın her yaptığını güzel göstererek, sahte kutuplaşmaları körükleyerek, esas problemleri gündemden düşürerek, bunları aklamaya çalışmakla meşgul.
Dinsel milliyetçilikten maksat; “doğudaki müslümanın ayağına diken batsa, batıdaki Müslüman bunun acısını hisseder” hakikati ile ifade bulan İslam kardeşliği ise, biz şahidiz ki Başbakan kesinlikle dinsel milliyetçi değildir. İktidara gelir gelmez BOP Eşbaşkanı sıfatı ile 1 Mart tezkeresini meclise getiren bunlardır. “Amerika’nın Irak’taki başarısı bizim başarımızdır” diyen, üç milyon Müslüman-Arab’ın soykırıma uğramasına ses çıkarmayan, Irak’taki Haçlı sürülerine en büyük lojistik desteğin gittiği İncirlik üssünü açık tutan bunlardır. “Pastadan biz de pay alacağız “ diyerek Irak yağmasına katılan, ülkesinin kapısını içerden düşmana açarak vatan hainliği yapanları devlet törenleri ile karşılayanlar da bunlardır. Amerika’nın bu bir haçlı seferidir diyerek girdiği İslam toprağı olan Afganistan’a asker gönderen, orada bulunan Haçlı sürülerinin komutanlığını yapan da bunlardır. Hükümetin bilgisi ve izni kapsamında Guantanamo’daki 900 Mücahidin 623’ü incirlik hava üssünden gitmiştir. Oysa ki İtalya’da CIA ajanları ülkede operasyon yaptıkları için tutuklanır iken; bizde haber dahi olmamaktadır. Hatta dinsel milliyetçilik yapmayan Başbakanın idare ettiği ülkede CIA ajanları cirit atmakta, ve dahi polis sorgusuna katılmaktadırlar. Davos’ta “van minüt” diyen Başbakan “tu minüt” demeyerek İsrail ile olan hiçbir anlaşmayı iptal etmemiştir. Yahudi örgütlerinden “cesaret ödülü” sahibi, Yahudi olmayan tek kişi kendisidir.
Herhalde Başbakanın derdi anlaşılmıştır, dinsel milliyetçilik diye bizim medeniyetimize ait olmayan, BOP ekseninde “Ilımlı İslam” için üretilmiş bir kavramdır. Bulanık suda balık avlama devri çoktan geçmiştir. Artık su berrak ve temizdir, siz zihinleri bulandırmaya çalıştıkça, biz de kendi dilimiz ile size karşı duracağız. Bizim arkamızda koskoca bir medeniyet ve “Mutlak Fikir”le bağını sağlam kurmuş bir fikriyat var ya sizin arkanızda kim var. Unutmayın ki Amerika son kullanma tarihi geçenleri çöpe süpürmektedir, bizatihi Amerika’nın kendisi tarihin çöplüğündeki yerini almaktadır. Gelen biziz giden onlar…
BARAN Dergisi 149. sayı
Hakkı Aka
Başbakan Erdoğan’ın her konuşmasında, sanki bir şeylerden arınmak veya günah çıkarmak istercesine sık sık kullandığı, ikide bir temcit pilavı gibi milletin önüne attığı bir kavram: Dinsel Milliyetçilik. Herhalde Başbakanın konuşma metnini hazırlayanlar yeni kavramlar üretmek derdinde. Böyle ne idüğü belirsiz nev-zuhur ifadeler kullanıp insanların zihinlerini bulandırıp, arka planda kimleri mutlu ediyorlar iyi düşünülmesi lazım. Bu dinsel milliyetçilik denen kavram nedir, bunun siyasi/sosyolojik/tarihi/felsefi yönleri nelerdir, tam olarak neleri ihtiva etmektedir bu kavramı üretenler bunları da açıklamak zorundadırlar. Öyle millet anlamaz hesabı ile bulanık suda balık avlamak olmaz.
Başbakan özellikle kendisine tevdi edilen BOP Genel Valiliği görevinden sonra bu ifadeyi sık kullanır oldu. Biz burada Başbakana bir iyilik yapalım da bunun altını doldurmaya çalışalım. Bunu Başbakanın geçmişinden arınmak için söylediğini farzederek anlamlandırır isek ortaya şöyle bir ifade çıkabilir; bir din etrafında, kendi inandığı dini hak görüp öbürlerini ise batıl görerek insanların bir araya gelmesi. Yani bunu İslam literatüründe ümmetçilik kavramı ile açıklayabiliriz. Biz bu hususta Başbakanın dinsel milliyetçilik yapmadığına şahidiz. Çünkü Başbakana göre hak din bir değil ki. 2002 seçimi öncesi Of’tan şöyle sesleniyor:”Birileri ırk milliyetçiliği yapıyor, birileri bölge milliyetçiliği yapıyor, birileri de dine dayalı milliyetçilik yapıyor. Biz üçünü de elimizin tersi ile itiyoruz. Türkiye’de 30’a yakın etnik grup 4 hak dine mensup herkesi seviyoruz, kucaklıyoruz.” Ve bu çerçevede AB’ye yaranmak için hutbelerde okunan ‘’Allah indinde (hak) din İslam’dır” ayetini hutbelerden çıkarttırıyor. Hak din kavramı ile sorunu olanlara kısa bir açıklama yapalım:” Allah’ın Resulleri, muhtelif dinlere mensup değillerdi; hiçbiri kendi kavmine, kendisinden önce gelmiş Resulun dinini terk etmeyi emretmemiştir, çünkü Peygamberlerin dini birdir. Buna mukabil her Resul kendi şeriatına davet ediyor, kendinden önceki Resulun şeriatına uymaktan nehyediyordu. Zira Resullerin şeriatleri çok ve muhteliftir. Bundan dolayı Allah Kuran-ı Kerim’de “Sizin her biriniz için bir şeriat, yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı” buyurmuştur. Allah bütün Peygamberlere “tevhid” demek olan dinin ikamesini, dinlerini tek bir din kıldığı için de ayrılmamalarını emretmiştir.” (Salih Mirzabeyoğlu İman ve Tefekkür s.20) Demek ki ne imiş; ne şimdi ne de tarihin hiçbir diliminde, Hz. Adem’den Allah Resulu’ne kadar gelen dinlerin hepsi bir, adı da İSLAM. Başbakan inancında hürdür, ister inanır, ister inanmaz, biz burada hiçbir kimseyi inancından dolayı kınayacak değiliz. Ama iş İslam dininin temel itikat esaslarını bozucu bir noktaya gelirse, bunun da “Ilımlı İslam” denilen bir projenin gerçekleşmesi için yapılır ise, biz buna müdahele ederiz. Zaten siz değimiydiniz dinler bahçesi kurarak, “semavi dinlerin birliği” gibi tamamen İslam inanç ve itikadını bozmaya yönelik projeleri hayata geçiren.Ve Başbakan katıldığı uluslar arası toplantılarda İslam Birliği diye bir şeyin olamayacağını, bunun bir hayal ve ütopya olduğunu söyleyerek içinden geçenleri dışa vuruyor idi. İslam birliğinin teoride ve pratikte nasıl olacağını gösteren, Orta Asya’dan Latin Amerika’ya bütün Müslümanlar’ın selamladığı İNSANı da kanunu geriye yürüterek hücreye koyan da bunlardan başkası değildi.
Dinsel milliyetçilikten maksat; Müslüman’ın fert ve cemiyet olarak İslam’ı bütün olarak, pazarlıksız bir şekilde yaşaması ise, biz yine şahid oluruz ki, Başbakan asla ve kat’a dinsel milliyetçilik yapmıyor. Zaten AK(çe) Partisi kurulduktan sonra; akçeli işlerde nasıl davranılırmış çok yakından gördük. Hortumları keseceğini söyleyenler; hakikaten hortumları kesip, başkalarına giden rantları kendilerine doğru çevirdiler. Ahlaktan bahis açan hiç kimse kalmadı. Makam ve rütbe kapanlar ilk önce, sekreterleri ile evlenmeye başladı. Namus sözü vererek başörtüsü sorununu çözeceğini söyleyenler, hala namuslu! bir şekilde meydan meydan geziyorlar. Kendisini İslamcı! olarak gören gazete-radyo-televizyonlar ise bu rantlardan pay sahibi olmak için iktidarın her yaptığını güzel göstererek, sahte kutuplaşmaları körükleyerek, esas problemleri gündemden düşürerek, bunları aklamaya çalışmakla meşgul.
Dinsel milliyetçilikten maksat; “doğudaki müslümanın ayağına diken batsa, batıdaki Müslüman bunun acısını hisseder” hakikati ile ifade bulan İslam kardeşliği ise, biz şahidiz ki Başbakan kesinlikle dinsel milliyetçi değildir. İktidara gelir gelmez BOP Eşbaşkanı sıfatı ile 1 Mart tezkeresini meclise getiren bunlardır. “Amerika’nın Irak’taki başarısı bizim başarımızdır” diyen, üç milyon Müslüman-Arab’ın soykırıma uğramasına ses çıkarmayan, Irak’taki Haçlı sürülerine en büyük lojistik desteğin gittiği İncirlik üssünü açık tutan bunlardır. “Pastadan biz de pay alacağız “ diyerek Irak yağmasına katılan, ülkesinin kapısını içerden düşmana açarak vatan hainliği yapanları devlet törenleri ile karşılayanlar da bunlardır. Amerika’nın bu bir haçlı seferidir diyerek girdiği İslam toprağı olan Afganistan’a asker gönderen, orada bulunan Haçlı sürülerinin komutanlığını yapan da bunlardır. Hükümetin bilgisi ve izni kapsamında Guantanamo’daki 900 Mücahidin 623’ü incirlik hava üssünden gitmiştir. Oysa ki İtalya’da CIA ajanları ülkede operasyon yaptıkları için tutuklanır iken; bizde haber dahi olmamaktadır. Hatta dinsel milliyetçilik yapmayan Başbakanın idare ettiği ülkede CIA ajanları cirit atmakta, ve dahi polis sorgusuna katılmaktadırlar. Davos’ta “van minüt” diyen Başbakan “tu minüt” demeyerek İsrail ile olan hiçbir anlaşmayı iptal etmemiştir. Yahudi örgütlerinden “cesaret ödülü” sahibi, Yahudi olmayan tek kişi kendisidir.
Herhalde Başbakanın derdi anlaşılmıştır, dinsel milliyetçilik diye bizim medeniyetimize ait olmayan, BOP ekseninde “Ilımlı İslam” için üretilmiş bir kavramdır. Bulanık suda balık avlama devri çoktan geçmiştir. Artık su berrak ve temizdir, siz zihinleri bulandırmaya çalıştıkça, biz de kendi dilimiz ile size karşı duracağız. Bizim arkamızda koskoca bir medeniyet ve “Mutlak Fikir”le bağını sağlam kurmuş bir fikriyat var ya sizin arkanızda kim var. Unutmayın ki Amerika son kullanma tarihi geçenleri çöpe süpürmektedir, bizatihi Amerika’nın kendisi tarihin çöplüğündeki yerini almaktadır. Gelen biziz giden onlar…
BARAN Dergisi 149. sayı
Hiç yorum yok