Gulca Katliamı-5 Şubat 1997
DOĞU TÜRKİSTAN’DA İSTİKLÂL SAVAŞI
GULCA KATLİAMININ 8.YIL DÖNÜMÜ
( 4 ŞUBAT 1997 )
Mehmet Emin BATUR
"Doğu Türkistan’ın istiklâli uğruna
canlarını feda eden
aziz şehitlerimizin ruhlarına
ithaf olunur..."
Ö N S Ö Z
Dünya tarihine “Gulca Katliamı” olarak geçen bu hadise, 1949 yılından beri işgalci Kızıl Çin hükümetinin Müslüman Doğu Türkistan halkına karşı uygulaya geldiği insanlık dışı baskı, zulüm, işkence, asimilasyon, ekonomik sömürü ve ırki aşağılama siyasetine karşı Doğu Türkistan Türklerinin başlattığı millî İstiklâl Hareketinin 429. sunun adıdır.
Tarih 4 Şubat 1997 Doğu Türkistan’ın Gulca vilayetinde Kadir gecesi Kur’an okumak üzere bir evde toplanan Doğu Türkistanlı kadınların Çinli polisler tarafından eve yapılan bir baskınla evden dışarı çıkarılması ve bu zorbalığa direnen kadınların üzerine ateş açmaları ile birkaç Doğu Türkistanlı kadınımızın şehid edilmeleri sonucunda patlak veren olaylar kısa sürede bütün Doğu Türkistan’a yayılmış ve bir “ millî İstiklâl ” hareketine dönüşmüştür. Netice itibariyle Doğu Türkistan halkı yüzlerce ve hatta Çin hükümetinin dünya kamuoyunun gözünden sakladıklarını da hesaba kattığımızda binlerle ifade edilebilecek sayıda evladını şehid vermiştir. O günlerde çifte standartçı bazı dünya haber kaynakları Çin’in ağzından aldıkları haberleri vermekle yetindiler. Dolayısıyla, böylesine eşine az rastlanır bir özgürlük savaşı ve uğrunda verilen sayısız şehid dünya kamuoyunun gözünden saklanmaya çalışıldı.
4 Şubat olaylarından sonra Çin hükümeti sıradan bahanelerle bir tutuklama kampanyası başlatmış olup, gece baskınları ile evlerden Doğu Türkistanlı gençleri topladılar ve meçhul akıbete doğru götürdüler. Aylar sonra polis merkezlerine yakınlarından haber almaya gidenlere genellikle verdikleri cevap şu oldu.” Cezaevinden kaçmaya çalışırken vuruldu.” Şu anda sorgusuz sualsiz yıllardır çalışma kamplarında ve hapishanelerde ölüme terk edilen 80.000 Doğu Türkistanlı bulunmaktadır. Kendi gölgesinden bile korkan bu Çinli yöneticilerin bundan sonraki uygulaması ve hedefi bütün imkanlarını kullanarak ve dünyadaki bazı şer odaklarını ve ülkeleri de arkalarına alarak 40 Milyondan fazla nüfusa sahip Doğu Türkistan halkını tamamen asimile etme ve tarih sahnesinden silme çabasındadır. 4 Şubat 1997 Gulca katliamının üzerinden 4 yıl geçmiş ve 5. yılına girmiştir. Dünya insan hakları ihlallerinden bahsede dursun, Doğu Türkistan da tam bir insanlık suçu işlenmektedir.
İnsanların en temel hakkı yaşama hakkıdır.Bu hak her gün, her dakika Doğu Türkistanlıların elinden alınmakta, her an ölümle burun buruna yaşamaktadırlar. Dünya İnsan Hakları Örgütleri ve uluslararası Af Örgütü tarafından insan hakları ihlalleri yönü ile “sabıkalı” ilan edilen Çin, dünyanın gözünü boyamayı, tarihteki sinsi, entrikacı ve ikiyüzlülük maharetini kullanarak sürdürmekte ve başarabilmektedir. “ Şanghay Beşlisi” adı altında oluşturduğu “Şer Beşlisi” ile kendisinin dışındaki diğer ülkeleri kendi çıkarlarına alet ederek kullana gelmekte, 11 Eylül hadisesini fırsat bilerek uluslar arası terörizmle mücadele adı altında dünya ülkelerinin de desteğini alarak kendisi Doğu Türkistan da tam bir “devlet terörü” suçunu işlemektedir.
Yakın bir gelecekte kesinlikle bütün dünyanın başına bela olacak olan Çin, bugün içindünya barışından söz ederek özellikle de ekonomisi bozuk ve Çin’in ticaretine ihtiyacı olan ülkeleri kıskacına almaya çalışmaktadır. Sıra diğer ülkelere de gelecektir. Bazı siyaset bilimcilerin tabiri ile “Sarı Okyanus” taşmaya devam etmektedir. Bunun tek olarak farkına varan ülke ABD’dir, ve tedbirini almaktadır. Afganistan meselesi bu tedbir girişimlerinden bir tanesidir. Çin karakterini en iyi bilmesi gereken Batı Türkistan devletleri ve Türkiye her nedense meseleyi pas geçmektedir. İnşallah sonu hayırlı olur.
Çin’in işlediği“Gulca Katliamının” yıldönümünü vesile ederek bütün dünyayı bir kez daha Çin tehlikesine karşı uyarma vazifemizi yerine getirmek istedik. 4 Şubat 1997 Gulca olayları Doğu Türkistan özgürlükçülerine bir ilham ve ışık kaynağı olmaya devam edecektir. Bütün şehidlerimizi rahmetle, minnetle anarken mekanları cennet olsun diyoruz.
A.Şekür TURAN
(Kültür Bakanlığı Emekli Müşaviri)
GİRİŞ
Muhterem Doğu Türkistan dostları, zulme karşı olanlar, “insanlara özgürlük, milletlere istiklâl” fikrini savunanlar, insanların temel hak ve özgürlüklerini her şeyden üstün tutanlar, Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insanoğlunun en başta gelen hakkının yaşama hakkı olduğuna inananlar!
Bilindiği gibi milletimizin başta gelen ve oldukça önemli olduğuna inandığımız noksanlıklarından biri, binlerce yıllık şanlı tarihimizde geçen bazı mühim ayrıntı ve olayları göz ardı etmemiz ve yeri geldikçe yazarak tarihe bir not düşmeyi ihmal edişimizdir.
Bu durum ne yazık ki, neredeyse bir millî miras gibi günümüze kadar süre gelmektedir. Hepimizde biliyoruz ki, bu güne kadar ki tarihi eserlerde yerini alamamış ve karanlıkta kalmış olan sayısız önemli konular vardır. Bu konular arasında belki de geleceğimize ışık tutacak ibret almamızı gerektiren ve gelecek nesillere intikal ettirmemiz icâb eden hususlar mevcuttur, ve bunları ne yazık ki gelecek nesillere intikal ettiremedik.
Elinizdeki bu mütevazı kitapçığı sizlere sunmakla 1949 yılından beri Çin esareti altında bulunan, bütün imkansızlıklara rağmen , bir çok dünya devletlerinin adını anarken dahi ihtiyatlı davranmak zorunluluğunu hissettiği Çin emperyalizmine karşı, “ Özgürlük Savaşı” vermekte olan, aziz vatanımız Doğu Türkistan’ın kurtuluşu yolunda belki önemli bir kilometre taşı sayılacak 4 Şubat 1997 “Gulca Olayları, diğer bir deyişle Gulca Katliamı” hakkında, Türkiye ve Dünya basınında neler yazılmış, dünyada ne derecede yankı bulmuş, bu konu hakkında kim ne demiş? Ve de en önemlisi Doğu Türkistanlılar üzerindeki etkisi ne olmuş? Bütün bu hususlardaki ulaşabildiğimiz haber, yorum ve görüşleri sizlerle paylaşmak ve böylece Şubat 1997 Gulca olaylarının sıradan bir olay olmayıp, bütün dünyada Özgürlük Mücadelesi veren Milletlere önemli ve ibretli bir misal olması gereken “ millî İstiklâl” hareketi olduğunu ortaya koymak ve böylece, Doğu Türkistan Kurtuluş Mücadelesi Tarihine bir kayıt düşmek istedik.
Yaptığımız alıntılarda Doğu Türkistan için kullanılan Sincan tabiri bize ait değildir. Alıntı yapılan kaynaklara sadık kalınması için değişiklik yapılmamıştır. Kızıl Çin işgali altındaki Doğu Türkistan da meydana gelen “millî İstiklâl Hareketleri” için ve “millî İstiklâl Hareketlerine” katılanlar için başta Çin Devleti yöneticileri, Çinli basın-yayın kuruluşları ile dünyadaki diğer basın-yayın kuruluşlarının bir kısmı tarafından “isyan, başkaldırı, kıyam-asiler, isyancılar, teröristler vb” gibi birtakım tabirler kullanılmaktadır. Bu tabirlerin kullanılması kesinlikle doğru değildir. Zira bu tabirleri kullanabilmek için Doğu Türkistan Türklerinin, Çin Devletinin hakimiyetini gönül rızası ile kabul etmiş olmaları gereklidir. “millî İstiklâl Hareketlerine” katılanlar ve onlardan önceki kuşaklarda Çin hakimiyetini değil gönül rızası ile , silah zoruyla dahi kabul etmemişlerdir. Doğu Türkistan’ın Çinliler tarafından sinsi yöntemlerle vahşice işgal edildiği bütün dünyaca malumdur. Bundan dolayı Doğu Türkistan da Çin hakimiyetine son vermek için yapılan girişimler “millî İstiklâl Hareketi”, bu harekete katılanlar ise “ İstiklâl Savaşçıları”dır.
Aziz vatanımız Doğu Türkistan’ın Kurtuluşu yolunda canlarını feda eden bütün şehid’lerimize cenab-ı haktan rahmet diliyor, geride kalanlara da kutsal davamız yolunda azim ve kararlılık temenni ediyoruz. “Ümitsizlik Şeytandandır” Hadis-i Şerifi unutulmamalı.
Mehmet Emin BATUR
GULCA’YA ÇİNLİ'LERİN BAKIŞI
Gulca vilayeti Doğu Türkistan’ın kuzeyinde yer alan yüzde yüz Uygurların yaşadığı bir Uygur bölgesi iken son yıllardaki Çinli göçmen getirilip yerleştirilmesi sonucunda Uygur nüfusu azınlığa düşürülmüştür. Çin yönetimi tarafından yayınlanmakta olan “ Sinkiang Yıl namesi’nin” 1999 yılı sayısında ilan edildiğine göre Gulca vilayetinin genel nüfusu 3 milyon 67 bin 372 kişi olarak belirtilmiş, bunlardan Uygur nüfusu 560.226, Çinli nüfusu 667.810, Kazak nüfusu 473.069 olup geriye kalanlar ise Daghur, Tatar, Shiwe, Rus, Tungan, gibi topluluklardan oluşmaktadır. Gulca şehrine bağlı bölgeler ise; Gulca Nahiyesi, Korgas Nahiyesi, Nilka Nahiyesi, Mongulküre Nahiyesi, Tekes nahiyesi, Tokustara Nahiyesi, Künes Nahiyesi, Çapçal Nahiyesi, olmak üzere 8 Nahiye Gulca’ya bağlıdır.
Çin hükümeti Üç Vilayet İnkılabı neticesinde kurulan 12 Kasım 1944 Doğu Türkistan Cumhuriyetinin beşiği olarak saydıkları Gulca vilayetindeki Uygurları uzun zamandan beri “Göze Saplanan Çivi” ve “ Sınır Bölgesindeki Büyük Tehdit ” olarak bakmakta idiler. 1962 yılındaki, Uygurların Kazakistan’a geniş çaplı geçiş olayından sonra Çin hükümeti bu bölgedeki Uygurlara yönelik baskısını gitgide arttırmaya başladı ve bu bölgeye aralıksız olarak Çinli göçmen getirerek Uygurları azınlığa düşürdü. Çinliler Gulca vilayetinin ismi ile beraber kuzey bölgelerimizdeki vilayetlerinin çoğunun isimlerini değiştirerek Çince isimler verdiler. Bundaki maksat bu bölgelerdeki Uygurların her yönlü varlığına son vermektir. İkinci olarak ta, Gulca vilayetindeki Uygur işçiler, öğretim görevlileri ve memurları “yaygınlaştırma” adı altında köy ve uzak mezralara, başka bölgelere sürgün etme ve mecburi emekliye ayırma şeklinde uygulamalara başladılar.
Gulca halkı mizaç itibariyle birçok bölge halkına oranla daha cesaretli, aydın, yenilikleri çabuk benimseyen, hakkını arayan bir kişiliğe sahiptir. Ayrıca Mesut Sabri Baykozi, Ahmetcan Kasimi, Sadir Pehlivan, Gani Batur, gibi büyük önderler yetiştiren bir vilayet olma özelliği de taşıyor.Bu nedenle Çinliler Gulca halkını daima potansiyel bir tehlike olarak görmüş, dolayısıyla devamlı olarak buradaki baskıyı daha şiddetli uygulamıştır. Uyguladıkları şiddet ve baskıya açık bir misal 4 Şubat 1997 Gulca Katliamı.
KATLİAMIN BAŞLAMASI VE GELİŞEN OLAYLAR
4 şubat 1997 GULCA
4 Şubat 1997 Gulca Olayları, Çinlilerin bu güne kadar hangi yöntem ve metotlarla Doğu Türkistan’daki mevcudiyetini sürdürebilmekte olduğunun açık bir göstergesidir. Her kanlı bastırma hareketinden sonra yaralarını saran bir süre sonra toparlanma fırsatını bulan Doğu Türkistanlılar ikinci bir “millî İstiklâl Hareketine” erişemeden Çinli işgalcilerin tahrikleri ile zamansız başlayan “millî İstiklâl Hareketleri” yine Çin cellatları tarafından kanlı bir şekilde bastırılmaktadır.
Fakirliğe, açlığa, sefalet ve ölüme bile tahammül edebilen Doğu Türkistanlılar millî ve manevi aşağılanmaya asla rıza göstermemekte ve bütün katliamlarda bu hususlardaki tahrikler sonucunda ortaya çıkmaktadır. 4 Şubat Gulca Olaylarını değerlendiren Muhterem yazarımız Mustafa Necati Özfatura bakınız neler söylemiş:
“Doğu Türkistan Türkleri, 5 Şubat 1997 tarihinde Çin yönetimine karşı Doğu Türkistan'ın Gulca şehrinde büyük bir ayaklanma düzenledi. Bu ayaklanma Doğu Türkistan Türklerinin uzun yıllardan beri Çin yönetiminden kurtulmak için sürdürdüğü bağımsızlık mücadelesinin bir devamıydı. Çin yönetimi, bizzat kendisi tahrik ettiği Gulca ayaklanmasını, her zaman olduğu gibi yine çok kanlı bir şekilde bastırdı.
Görgü şahitleri, uluslararası kuruluşlar ve dış basının verdiği haberlere göre, Çin güvenlik kuvvetleri Gulca ayaklanması sırasında 400 Doğu Türkistan Türkünü olay yerinde şehit etmiş, pek çoğunun ağır yaralanmasına sebebiyet vermiş ve ilk aşamada 2000 kişiyi tutuklamıştır. Ölen 400 kişinin 16'sı, havaların aşırı soğuk olması nedeniyle üzerlerine sıkılan tazyikli su nedeniyle donarak ölmüş, 90'ı dövülerek öldürülmüş ve 160'ı da Çin güvenlik kuvvetlerinin açtığı ateşle şehit edilmiştir. Çin yönetimi, Gulca ve civarındaki bütün doktorlara bir genelge göndererek, ayaklanma sırasında yaralananların tedavilerini yasaklamış, tedavi edenlerin ağır cezalara çarptırılacağını duyurmuş ve böylece pek çok Doğu Türkistanlının gerekli acil tedavileri göremeden hayatını kaybetmelerine veya sakat kalmalarına sebebiyet vermiştir. En acıklısı, 12 Mart 1997 tarihinde tutuklanan babasının serbest bırakılmasını talep edip Gulca’daki hükümet binasının önüne gelip buradan ayrılmak istemeyen 8 yaşındaki Fatime adlı bir kız çocuğuyla, eşinin serbest bırakılmasını talep eden Gülizar adlı hamile bir genç hanımın Çin güvenlik kuvvetleri tarafından olay yerinde öldürülmeleri olmuştur.
Çin yönetimi, Gulca ayaklanmasının kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra da, uzun yıllardan beri Doğu Türkistan Türklerine karşı yürüttüğü keyfi tutuklama, işkence ve idam cezalarını bütün şiddetiyle devam ettirmiştir. 5 Şubat 1997 ile 31 Aralık 1997 tarihleri arasında bütün Doğu Türkistan'da 100.000’den den fazla Doğu Türkistanlıyı tutuklamış, tutuklulara ağır işkenceler uygulamış ve uluslararası televizyon kurumu CNN'in 9 Aralık 1997 tarihinde yayınladığı bir haberinde de teyit edildiği gibi 1000'den fazla Doğu Türkistan Türk’ünü idam etmiştir. Böylece, Çin yönetiminin son üç yılda tutukladığı Doğu Türkistanlıların sayısı 500.000’i aşmıştır. Şu anda Doğu Türkistan'da her aileden en az 1 veya 3 kişi tutukludur.
Mevcut hapishaneler ağzına kadar dolduğu için hapishane olarak kullanılmak üzere yeni barakalar kurulmuş, eski fabrikalar ve hatta “yasak inşa edildiği” ileri sürülerek ibadete kapatılan camiler geçici hapishane olarak kullanılmıştır. İşlemediği suçları itiraf ettirebilmek için tutuklular kızgın demir üzerinde yürütülmüş, vücudunun çeşitli yerlerine kızgın yağ dökülmüş ve derileri yüzülmüştür.Dünya Af Örgütü Amnest International'a göre, Doğu Türkistan Türklerine karşı uygulanmakta olan idam cezalarının çoğu “ekstra-judicial exocution” yani yargısız infaz' dır. Beş bin yıllık tarih, kültür ve medeniyete sahip olmakla övünen Çinlilerin Doğu Türkistan Türklerine karşı uyguladığı bu zalimane soykırım, siyasi baskı, kültürel eritme, ekonomik sömürü, ekolojik yıkım ve ırki aşağılama siyaseti, Doğu Türkistan'ı bir barut fıçısına çevirmiştir.”
Mao’nun fikir babası olan Lenin ve Stalin tarihe karıştı, eski Sovyetler Birliğinin taşeronu Çin ise, Komünizmin dünyadaki tek uygulayıcısı olarak varlığını sürdürmektedir.Bu kadar uzun süredir insan fıtratına aykırı bu komünizm sistemini devam ettirebilmesinin tek sebebi de acımasızlığı ve kan içiciliğidir. Yıllarca bir vilayetten diğer bir vilayete dahi haber sızdırmayan Çin yönetimi artık bunu başarmakta güçlük çekmektedir.Son zamanlarda belli bölgeleri ziyaret etmelerine izin verilen yabancı turistler hasbelkader karşılaştıkları olayları bir yolunu bulup dışarıya sızdırmakta ve böylece dünya bazı olayları kısmen de olsa öğrenebilmektedir.İşte buna birkaç örnek:
YABANCI UYRUKLU PROFESÖRÜN
ANLATTIKLARI
Bölgede yaşayan yabancı uyruklu bir Profesörün telefonla anlattıklarına göre kent ve çevresinde 5, 6 Şubat tarihlerinde meydana gelen olaylardan sonra asker ve Polis tarafından kuşatma altına alındığını belirterek, 00.00 ve 07,00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı uygulandığını söyledi.
Aynı kaynak, meydana gelen olaylarda(4.2.1997) 100’ e yakın Müslüman’ın öldüğünü ve çok sayıda kişinin yaralandığını belirterek,yerel basının yaklaşık 1000 kişinin tutuklandığının haberini bildirdi. Havaalanından bir yetkilide, geçen haftadan bu yana tüm uçuşların iptal edildiğini ve birkaç günde yeniden hava trafiğine açılması beklenen havaalanının ordunun denetiminde bulunduğunu kaydetti.
İKİ ÖĞRETMENİN ANLATTIKLARI
Katliamlardan kurtulmayı başaran Doğu Türkistanlı iki öğretmenin Kazakistan sınırından geçtikten sonra Gulca’daki son durumla ilgili önemli bilgiler getirdiği bildirildi. İsimleri açıklanmayan iki öğretmenin verdiği bilgiye göre Gulca’ya katliamdan sonra yüzlerce Tank, iki bin dolayında Çin askeri gönderildi.
Kazakistan’a ulaşan iki öğretmen Bayram namazı sırasında Gulca’da işlenen vahşete tanık olduklarını belirterek:
“ Rast gele açılan makineli tüfek ateşi sırasında yüzlerce Türk sokak ortasında can verdi. Çok sayıda ev yakıldı işyerlerine roketlerle, bombalarla saldıran Çin askerleri bazı Türk evlerini tanklarla yıktı.” dediler. Gulca’da Rusça dersleri veren bir Rus öğretmen de Rus İnter Tass ajansına telefonla yaptığı açıklamada çatışmaların 4 gün boyunca sürdüğünü söyledi.
O günlerde, Doğu Türkistan’ın 88 bölgesinde “millî İstiklâl Hareketi” devam ediyordu. Yalnız Gulca’da 196 mücahit öldürüldü. 3 bin 500 soydaşımız temerküz kamplarında, tutuklu sayısı 70 bine ulaştı.
Doğu Türkistan’ın Gulca Şehri’nde Ramazan bayramının hemen öncesinde başlayan sokak gösterilerinin ardından ülkenin büyük bir bölümünde Çin işgal kuvvetleri sokağa çıkma yasağı koydu. Gulca katliamından sonra şehir merkezinde bulunan binalara keskin nişancılar yerleştiren Çin ordusu kadın ve çocuklara bile ateş açtı. Bölgeden son alınan haberlere göre ilk üç hafta içerisinde keskin nişancıların açtığı ateş sonucu en az 35 Türk hayatını kaybetti.
İNSANLARI DONDURARAK TOPLUCA
KATLEDİYORLAR
Görgü şahitlerinin ifadelerine göre, Gulca'da Çinlilerin giriştiği katliamı duyarak buraya akın eden halk şehrin girişinde Akösteng mevkiinde durduruldu. Kalabalığı etkisiz hale getirmek için göz yaşartıcı bomba kullanan Çin ordusu, aranzörlerle halkın üzerine su sıktı. Soğuk su ile ıslatılan insanlar , gruplar halinde ambarlara ve spor salonlarına kapatıldılar.
Görgü şahitleri, bu mekanlarda -31 dereceye kadar düşen soğuk nedeniyle binlerce kişinin öldüğünü söylediler .Ayrıca Gulca'ya bağlı Tohoçiyüz kasabasında, 11 kişilik mücahid grubu evinde misafir eden Abdülaziz Kari adındaki bir Müslüman, çıkan çatışmada 7 kişilik ailesi ile birlikte hunharca katledildi. Çatışmada,11 mücahid şehid düşerken," l5 Çin askeri de öldürüldü.Bu tür çatışma ve katliamların yoğun şekilde devam ettiği, ancak kuşatma altında olmasından dolayı bölgede olup biten olaylar hakkında bilgi alınamadığı bildiriliyor. Doğu Türkistan da esaret altında yaşayan Müslüman Türk halkının, iptidai silahlarla Çin ordusuna karşı direndiği de gelen haberler arasında öte taraftan, Çin yönetiminin bölgeyi Çinlileştirmek için Doğu Türkistan'a yerleştirdiği Çinli göçmenler, devam eden yoğun çatışmalardan dolayı bölgeyi hızlı bir şekilde terk ederek Çin’e kaçıyor.
Bu yüzden tren biletleri, karaborsada normal fiyatının 5-6 katına satılıyor.Doğu Türkistan’ı esaretten kurtarmak için Çin ordusuna karşı silahlı direnişin yayılarak devam ettiği bildiriliyor. Müslüman Türk halkı, bütün olumsuzluklara rağmen, Çin ordusuna karşı koymaya çalıyor, Hoten vilayetinde başlatılan istiklâl hareketi büyük bir hızla yayılıyor. Bu çerçevede gerçekleştirilen harekatlar sonucunda Guma, İlçi, Karakaş ve Lop Çin işgalinden kurtarıldı. Müslüman Türklerin ele geçirdikleri bölgelerde işgalci Çin askerlerinin öldürüldüğü veya esir alındığı, Çinli memurlar ile Çinli yerleşimcilerin ise kaçtığı bildirildi.
Ayrıca, Çin ordusu, Doğu Türkistan halkına lojistik destek ve silah sevkıyatını engellemek için Kazakistan sınırında yoğun önlemler aldı. Bu çerçevede Kazakistan ile bağlantıyı sağlayan demiryolu 5 Şubat tarihinden beri kapalı bulunuyor.
BİR GÜNDE 100 MÜSLÜMAN İDAM EDİLDİ
Fransız Haber Ajansı AFP'nin haber kaynaklarına göre, Kazakistan sınırı yakınlarındaki Yining (Asıl adı İli) kentinde 5 ve 6 Şubat tarihinde meydana gelen “millî İstiklâl Hareketlerinden” hemen sonra bin kişi tutuklandı.
100 Uygur asıllı Müslüman 6 Şubat tarihinde jet hızıyla yargılanarak, aynı gün idam edildi. Kazakistan'a 50 kilometre uzaklıktaki Yining kentindeki ayaklanma Kazakistan'da sürgün yaşayan Uygur Yusuf Bek Muhlisi tarafından
da doğrulandı. Doğu Türkistan Kurtuluş Cephesi Lideri Yusuf Bek Muhlisi ilk 4 ayda yaklaşık 18.000 kişinin tutuklandığını da bildirdi.
İLİ VİLAYETİNDE 30 KİŞİYE ÇEŞİTLİ İDAM VE HAPİS CEZALARI VERİLDİ
21. 9.1999 tarihinde Gulca vilayetinde 29 Uygur ve bir Kırgız tutuklandı. Bunlardan 3'ü vurularak öldürüldü. Diğerleri ise çeşitli cezalara çarptırıldı.Bunların hepsini “millî Bölücü, Zorba Terörist, Kanunsuz Dini Unsur” diyerek iftiralar ile cezaya çarptırıldılar.
Bu 30 kişinin isimleri ve verilen hükümler aşağıdadır.
1- Nurahmet Niyaz, Uygur, 32 yaşında, Gulca şehriden, ölüm cezasına hükmedilip, silahla vurularak öldürüldü.
2- Enver Nurdun, Uygur, 25 yaşında, Tekes Nahiyesinden, 2 Yıl sonra gerçekleştirilmek üzere ölüm cezasına çarptırdı.
3- Kurban Hüseyin, Uygur, 28 yaşında, Gulca şehrinden, ölüm cezasına hükmedilerek vurularak öldürüldü.
4- Mehmet Can Emet, Uygur, 27 yaşında, Aksu Kelpin na hiyesinden, 2 Yıl sonra gerçekleştirilmek üzere ölüm cezasına çarptırıldı.
5- Yusufcan Abliz Uygur, 22 yaşında, Tekes nahiyesinden süresiz hapis cezasına hükmedildi.
6- Abdullam Abdülselam, Uygur, 30 yaşında, Gulca şehrin den, süresiz hapis cezasına hükmedildi.
7- Emincan Tursun, Uygur, 37 yaşında, Gulca şehrinden, 20 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
8-Rustem Ömercan, Uygur, 27 yaşında, Gulca şehrinden, 15 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
9-Nurmuhammet Tursun, Uygur, 25 yaşında, Gulca şehrin den, 10 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
10-İbrahim Muhammet, Uygur, 22 yaşında, Gulca şehrinden, 2 Yıl sonra gerçekleştirilmek üzere ölüm cezasına çarptırıldı.
11-Turgan Seydullam, Uygur, 29 yaşında, Çapçal nahiye sinden,Ölüm cezasına çarptırılmış olup kurşuna dizilerek şehid edilmiştir.
12-Abdukadir Abdurahim, Uygur, 28 yaşında, Çapçal nahi yesinden, , 2 Yıl sonra gerçekleştirilmek üzere ölüm cezasına çarptırıldı.
13-Ablimit Abdukeyyum, Uygur, 22 yaşında, Gulca şehrinden, süresiz hapis cezasına hüküm verildi.
14-Abdukebir Savut, Uygur, 20 yaşında, Gulca şehrinden, 14 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
15-Sultan Nurahmet, Uygur, 28 yaşında, Gulca şehrinden, 2 Yıl sonra gerçekleştirilmek üzere ölüm cezasına çarp tırıldı.
16-Abdukahar Kemal, Uygur, 24 yaşında, Gulca şehrinden, süresiz hapis cezasına çarptırıldı.
17-Abdukuddus İlyas, Uygur, 22 yaşında, Gulca şehrinden, 8 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
18-Rishat Ömer, Uygur, 23 yaşında, Gulca şehrinden, 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
19-Sirajidin Rashidin, Uygur, 28 yaşında, Gulca nahiyesinden, 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
20-Nurmuhammet Mehmetemin, Uygur, 29 yaşında, Gulca şehrinden, 4 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
21-Aba Bekri İsmail, Uygur, 35 yaşında, Gulca şehrinden, 2 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
22-Abdurahim Osman, Uygur, 32 yaşında, Gulca şehrinden, 3 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
23-Abduşekür Abdurahim, Uygur, 41 yaşında, Gulca şehrinden, 2 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
24-Tajbek Kasım, Kırgız, 35 yaşında, Gulca şehrinden, 2 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
25-Sabit Davut, Uygur, 23 yaşında, Gulca nahiyesinden, 2 yıl sonra gerçekleştirilmek üzere ölüm cezasınaçarptırıldı.
26-Zikrullam İmam, Uygur, 25 yaşında, Gulca nahiyesinden, 2 Yıl sonra gerçekleştirilmek üzere ölüm cezasına çarptırıldı.
27-Shemshidin Calaliddin, Uygur, 22 yaşında, Gulca nahiyesinden, 15 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
28-Shemshidin Ehmet, Uygur, 21 yaşında, Gulca nahiyesinden, 12 yıllık hapis cezasına çarptırıldı;
29-Kurban İsmail, Uygur, 31 yaşında, Gulca nahiyesinden, 14 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
30-Abdumecit Ethem, Uygur, 27 yaşında, Gulca nahiyesinden, 3 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
MİLLİ İSTİKLÂL HAREKETLERİNİN BAŞLAMASI
DOĞU TÜRKİSTAN DA GIYABİ CENAZE NAMAZI
Doğu Türkistan da meydana gelen ayaklanma esnasında, Başkent Urümçi ' de tutuklandıktan sonra 30 Uygur'un idam edilmesi dolayısıyla bölgedeki tüm yerleşim yerlerinde “gıyabi cenaze namazı” , kılındığı bildirildi. Cenaze namazına müdahale etmek isteyen Çin güvenlik güçleri ile halk arasında çatışmaların tekrar başladığı belirtilirken, Çin askerleri ile halk arasında 88 noktada silahlı mücadelenin sürdüğü kaydedildi. (RESİM-6)
Açıklamada, (5.2.1997) yerel TV ve radyolarda bir konuşma yapan Doğu Türkistan’daki Komünist Parti Genel Sekreteri Zhang Yü Liang'ın, ayaklanmanın sürdüğünü kabul ettiği kaydedilerek, “Birçok yerde isyan bastırıldı. 10 kişi suçlu bulunarak idam edildi” şeklinde konuştuğu belirtildi. Açıklamada ayrıca, Tayvan'da yayımlanan World News Gazetesi'nde çıkan bir haberde ayaklanmanın başladığı Gulca kentine bağlı Kipekyüzü ve Çeliyüzü köylerinde 100'den fazla Uygur'un köy meydanlarında kurşuna dizildiği de ifade ediliyor.(16.2.1997)
Ezeli ve ebedi Türk-İslâm yurdu olan Doğu Türkistan topraklarını zorbalıkla işgal eden Çinliler, Müslüman Türkleri yurtlarında azınlık durumuna düşürmek için devamlı Çinli göçmen getirip Doğu Türkistan topraklarına yerleştirmektedirler. Bunlarla da yetinmeyen kızıl ordu güçleri Doğu Türkistan halkının millî ve manevi değerlerini de yok etmeye çalışmakta ve yaşam haklarını da toplu katliamlarla ellerinden almaya çalışmakta olduklarından Doğu Türkistan Türkleri zaman zaman millî ayaklanmalar ile Çin zulmüne karşı durmakta ve Çinlilerden ele geçirdikleri silahlarla karşılık vermektedir.Gulca olayları sırasında 429. defa millî direniş hareketine girişen Doğu Türkistan’lılar geçmişten edindikleri tecrübelerle zaman zaman bazı bölgelerde Çinli işgalcilere karşı üstün gelebilmekte ve hatta zaman zamanda bazı bölge ve şehirlerin hakimiyetini ellerine geçirebilmektedir.
Kitabımızın bazı bölümlerinde bu hususla ilgili önemli ve abartısız haberlerle karşılaşacaksınız. Doğu Türkistan halkı esareti asla içine sindirmiş ve kabullenmiş değildir.
4 Şubat 1997 günü Gulca’da başlayan ve kısa sürede bütün Doğu Türkistan sathına hızla yayılan millî İstiklâl Hareketinin vuku bulduğu günlerde konuya ciddiyetle eğilen ve destek veren kişi ve kuruluşların beyanatlarına bir bakalım:
ZİNDANLAR DOLDU!
Gösterilerin başlamasının hemen ardından Doğu Türkistan genelinde on binlerce Türk genci tutuklanarak hapishanelere gönderildi. Camilerde cemaat halinde namaz kılmanın yasaklanmasının ardından Gulca ve Korla da 2 bin, Urümçi’de 1500 kişi tutuklandı. Halen 70 bin Türk’ün değişik suçlar bahane gösterilerek hapislerde tutulduğunu belirten gözlemciler resmi makamları tutuklamalarla ilgili bilgi vermediğini,çoğu tutuklunun ise “ adi ” suçlar olarak gösterildiğini söylediler. .
Doğu Türkistan Kurtuluş Cephesi ise geçtiğimiz yıl Nisan ayından bu yana toplam 78 bin Türk gencinin tutuklanarak cezaevlerine veya çalışma kamplarına gönderildiğini açıkladı. Gösteriler öncesi meydana gelen Deprem ve Çığ faciasında meydana gelen yıkılma ve hasarlar nedeni ile evlerini onarmak isteyen ailelere izin verilmediğini ifade eden Doğu Türkistan Kurtuluş Cephesi yetkilileri mücadelenin ülkenin bütün bölgelerine ve Çin sınırları içerisine yayılacağını, gerekirse Pekin’de devam edeceğini söylediler.
BAĞLANTI KESİLDİ
Doğu Türkistan’ın tamamına yayılan bağımsızlık gösterilerinin ardından Çinli yöneticiler ülkenin Dünya ile olan bağlantısını kesti. Hava ve kara ulaşımı ile telefon görüşmeleri tamamen kapandı. Mücahit kaynaklar Doğu Türkistan-Çin karayolu ile demiryolunun denetimleri altında bulunduğunu; önemli bir demir yolu köprüsünün de havaya uçurulduğunu duyurdu.
Daha önceki bölümlerde bahsettiğimiz gibi, bazı satılmaya müsait beyinli şahıslar ve basın yayın organları Çin’in istediği gibi konuşmaya ve yazıp çizmeye devam ededursun, diğer taraftan da akıl ve iz’an sahibi, millî ve manevi duyguları olan, insani değerlere önem veren kişi, kuruluş ve medya mensupları demeçleri ile açıklamaları ile haber yorum ve eylemleri ile haklının ve mazlumun yanında yer almış ve büyük ölçüde destek vermişlerdir. Buradan hepsine bütün Doğu Türkistan’lılar adına yürekten teşekkürü bir borç biliriz. Muhterem okuyucular bakınız kim ne demiş, hangi basın kuruluşu neler yazmış, hangi kuruluş nasıl bir eylemle Doğu Türkistan mücahitlerine destek vermişler görelim.
İLİ ŞEHRİNE KARŞI KIZIL ÇİN ORDUSUNUN HER AN BİR İMHA HAREKETİ BAŞLATACAĞINDAN ENDİŞE EDİLİYOR
İşgal altındaki Doğu Türkistan'da Ramazan ayının sonlarında başlayan Çin katliamı bütün şiddetiyle devam ediyor. İşgalci Çin yönetimi, insanlık dışı yöntemler uygulayarak Türkistanlı Müslümanlara akıl almaz işkenceler yapıyor. Olayların başladığı nokta olan Gulca başta olmak üzere bütün şehirlerde sıkıyönetim ilan edildi. Gulca'nın bütün cadde ve sokakları, ağır silahlarla donatılan Çin ordusu tarafından işgal edilmiş durumda. Kuşatma altındaki Gulca’da halkın elindeki yiyecek stokunun tükenmekte olduğu ve sıkı yönetim yüzünden dükkanlar kapalı bulunduğundan temel ihtiyaç maddelerini temin edemediği ve halkta açlık tehlikesinin baş gösterdiği bildiriliyor.
Çin'in Türklerin yaşadığı Doğu Türkistan’da sıkıyönetim ilan etti. Bir süredir bölgede yaşanan karmaşanın ve başkent Pekin'de ard arda meydana gelen patlamaların Çin yönetimini bu yönde karar almaya sevk ettiği öne sürüldü. Türkiye'de bulunan Doğu Türkistan kaynaklarından edinilen bilgilere göre,
“Çin yönetimi bölgede bulunan Müslüman Türkleri sindirmek için geçen hafta 4 saat süren bir toplantının ardından sıkıyönetim ilan etmeye karar verdi”.
Çin Komünist Partisi Daimi Komitesi tarafından alınan kararlar, tedbirler paketi olarak adlandırıldı. Buna göre:
1. Doğu Türkistan ' da bulunan tüm özel ve resmi dini okullar kapatılacak. Dini eğitim adı altında yabancı kültürün öğretimine izin verilmeyecek. Aynı seviyede bulunan öğretim kurumları birbirleri ile ilişki kuramayacaklar.
2. Doğu Türkistan'da görev yapan savcı ve hakimlerle, teftiş görevi yapanların azınlıklardan olmamasına özen gösterilecek.
3. Sınır kontrolleri güçlendirilecek, komşu Orta Asya Cumhuriyetlerinden bölgede yaşayanların olumsuz etkilenmesi önlenecek. Doğu Türkistan'da bulunan tüm propaganda malzemeleri imha edilecek.
4. Komite, toplu taşıma araçlarına birinci derece güvenlik önlemleri uygulamasına karar verdi.
Bir süre önce Çin'in başkenti Pekin'de patlayan bombalar üzerine alınan bu kararlar, saldırının Türkler tarafından yapıldığı varsayımına dayanıyor. Çin’ de rejim karşıtı güçlerin ve diğer azınlık mensuplarının da bu saldırıların faili olabileceği ihtimalini dışlamamak gerekiyor.Öte yandan Çin yönetiminin son Sincan olaylarının ardından etnik azınlıklarla yakınlaşma politikası izlemeye başladı. Resmi Çin gazetesinin geçen hafta yayınlanan bir nüshasında, Komünist liderlerle tanınmış Uygur ses sanatçısını bir arada gösteren fotoğraf yayımlandı. Çin Komünist Partisi resmi yayın organı Halkın günlüğü gazetesinde yayınlanan fotoğraf, Uygur ses sanatçısı Kelimu’yu, Devlet başkanı Jiang Zemin ile el sıkışma anını tespit ediyor. Öte yandan Doğu Türkistan bölgesi yönetimi geçen hafta bir çağrıda bulunarak yabancı sermayeyi Doğu Türkistan’a yatırım yapmaya çağırdı.(19.3.1997)
ÇİN ALAYI VURULDU !
8.2.1997 günü sabaha karşı Urümçi yakınlarında bulunan Çin kara birliği Türk mücahidler tarafından vuruldu. 1250 Çinli askerin çok sıkı koruma altında tuttuğu alay içerisinde bulunan askeri hapishanedeki 350 Türk tutuklu Türk mücahidler tarafından kurtarıldı. 4 saat aralıksız süren çatışmalar Sırasında Çin birliğinin ağır kayıplar verdiği çok sayıda karargah binasının tahrip edildiği öğrenildi.
Çinli işgalcilerin tahrikleri sonucunda patlak veren Gulca ayaklanması esnasında çok enteresan bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
Milletimizle uzaktan yakından bir bağı bulunmayan ve yalnızca insan olmak gibi bir ortak yanımız olan dünyadaki yabancı basın ve yayın organları sahipleri Gulca Katliamı esnasında şehid edilenlerin sayısını 100’lerle ve hatta 1000’lerle ifade ederken Türkiye’mizdeki Doğu Türkistan adına faaliyet gösterdiklerini iddia eden bazı şahsiyetler ortaya çıkıp şehid sayısını olabildiğince azaltarak neredeyse “birkaç kişi” olarak ifade etme noktasına kadar geldiler. Bu kişilerin hâlâ ayıdan yana mı yoksa mağdur avcıdan yana mı olduklarını pek anlayabilmiş değiliz.
Bunlara benzer ifadelerden yana olanların bütün kasıtlı ve Çin’in uyguladığı bu büyük katliam hareketini basit ifadelerle örtbas etmeyi amaçlayanların gayretleri netice olarak boşa çıkmış, bütün dünyada çok geniş bir biçimde, ciddi şekilde yankı bulmuştur. Güneşi balçıkla sıvamak isteyenlerin çamurları ellerinde kalmıştır.
Bu unutulmaz katliam esnasında kaç şehid verildiği ile ilgili konuları hep birlikte görelim.
AYAKLANMALARIN SEBEPLERİ
Doğu Türkistan’ da son yıllarda gittikçe dozunu arttırarak bütün memleket çapına yayılmakta olan ayaklanmanın sebeplerini daha iyi kavrayabilmek için, Çinlilerin, Çinli olmayan milletlere karşı izlediği geleneksel siyasetini gözden geçirmek gerek. Ayaklanmaların tırmanma sebeplerinin başında Çinlilerin, Çin’deki, Çinli olmayan milletlere karşı izlediği geleneksel siyaseti gelmektedir.
17. Yüzyılda ünlü Çin tarihçisi Cang Fu Zi şunları yazmaktadır:
“ Barbarların ülkesini fethetmek haksızlık değildir , Barbarların katledilmesi insanlık dışı bir tutum kabul edilmez, barbarların aldatılması namussuzluk telakki edilemez.”
Çinliler, komşuları olan çeşitli Türk boylarına ezelden beri “barbar” anlamına gelen “Şingou” veya “Yeman” demekteydiler. Çinliler de “YI YI CI YI” diye bir atasözü vardır. Bu sözün manası “Barbarları barbarca yönetmek gerek” demektir. Yine Çinlilerde:
“Ningzing veygo bugi canu” diye bir ata sözü vardır. Bu sözün manası da “Uzaktaki, insanlara taviz versem de kendi idarem altındaki kölelerime hiç bir hak vermem.”
Eğer bir örnek vermek gerekirse, Sincan Ci-bao yani Doğu Türkistan’ın Günlüğü adlı gazetede:
“Çin Halk Cumhuriyetinde genel nüfusun % 94 ünü Çinliler teşkil ederler. Biz Çin’deki milletlerin kaynaştırılmasını istiyoruz. Bunu sağlayabilmek için bir milleti esas almak gerek. Bu millet de Çin milletidir .Azınlık milletlerle Çinliler arasındaki evlenmeleri hızlandırmak gerek. Çinliler ile azınlık milletlerin kaynaştırılmasında Çin dili temel edinilmelidir. Çin'deki milletlerin kaynaştırılmasına karşı çıkmak, sosyalizm ve komünizmin sağlam temeller üzerine oturtulmasına karşı çıkmak demektir.” şeklinde Çin şovenizminin, Çin Faşizminin gerçekliğini ifade eden demeçler yer almaktadır.
Eğer Çin komünistlerinin bu ülkeyi istila ettiği 1949 yılından buyana Doğu Türkistan’ da yürüttüğü siyaseti incelenecek olursa, bunun altında Doğu Türkistan Türklerini tedrici olarak eritmek, barbarca yönetmek ve onlara hiç bir hak tanımamak siyaseti yatmaktadır. Bu siyasete daha fazla tahammül edemediği için Doğu Türkistan Türkleri de tedrici olarak eriyip tarih sahnesinde silinmemek, barbarca yönetimden kurtulmak ve en tabii haklarını elde edebilmek için mücadele etmektedirler.Doğu Türkistan'daki şiddet olaylarının sebebi budur.
Sayın M. Necati Özfatura’nın 10.2.1998 tarihli Gulca katliamının birinci yıldönümü münasebetiyle yazmış olduğu değerli makalesinde :
...
“Sayın Erkin Alptekin'in ve görgü şahitlerinin bildirdiğine göre;
Doğu Türkistan Türkleri Çin zulmü ve işkencelerine karşı öncelikle ülke çapında örgütlenip silahlanmaya başlamıştır. Zalim Çinlilere karşı kendilerini korumak ve intikam almak gayesiyle sabotaj, bombalama ve vur-kaç olayları gittikçe tırmanmaktadır. Çin bayrakları yakılıp, yerine Doğu Türkistan'ın millî bayrağı asılmaktadır. Devlet, parti ve hükümet organlarında çalışmakta olan pek çok Doğu Türkistanlı Türk, Çin yönetiminin Doğu Türkistan'daki siyasetini açıkça eleştirmeye, demokrasi, gerçek anlamda öz yönetim ve hatta kendi geleceğini tayin hakkı talep etmeye başlamıştır. Halk, top yekün bir ayaklanmaya karşı gıda ve ilaç yığınağı yapmaktadır. Bu durum, Doğu Türkistan'a yerleştirilen Çinli mültecileri de son derece tedirgin etmeye başlamıştır. Nitekim, Pekin'deki merkez hükümetine yazılı başvurularda bulunan Çinli mülteciler, Çin yönetiminin Doğu Türkistan halkına karşı uyguladığı siyasetin bu ülkedeki Çinli mültecileri bir hedef haline getirdiğini, eğer Çin hükümeti Doğu Türkistan halkını tatmin edecek bazı olumlu tedbirler almazsa, bu ülkedeki Çinli mültecilerle Türkler arasında kanlı çatışmaların patlak verebileceğini” bildirmiştir.
AYAKLANMALARI BASTIRMAK İÇİN ALINAN ÖNLEMLER
Çinlilerin, en tabii haklarını elde edebilmek için barışçı yollarla mücadele içinde olan Doğu Türkistan Türklerini sindirebilmek için şiddet yollarına başvurması, Doğu Türkistan’daki ayaklanmaları daha da tırmandırmaktadır .
19 Mart 1996 tarihinde Pekin'de toplanan Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Daimi üyeleri Doğu Türkistan'daki “ bölücülere karşı merhametsiz savaş yürütülmesi” konusunda 10 maddelik bir karar kabul etmiştir.
Bu kararın, Doğu Türkistan’daki Çinli yöneticilere tebliğ edilmesinden sonra, Mayıs ve Haziran 1996 tarihleri arasında Çin güvenlik kuvvetleri tarafından memleket çapında bir insan avı düzenlenmiş, 50 binden fazla Doğu Türkistanlı tutuklanmış ve yüzlerce Doğu Türkistanlı idam edilmiştir.
Uluslar arası Af Örgütü Amnesti’nin raporuna göre, bütün Çin de en çok idam cezaları Doğu Türkistan da verilmektedir.
Bugün Doğu Türkistan da, Çinlilerin bu ülkedeki siyasetini eleştiren herkes ağır hapis cezalarına çarptırılmaktadır. Uluslar arası Af Örgütü Amnesti’nin genel sekreteri Pıere Sane, 29 Ekim 1996 tarihinde Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin’e yazdığı açık mektubunda, Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde, Çinlilerin Doğu Türkistan Türklerine karşı giriştiği sindirme siyasetini eleştiren 4 Doğu Türkistanlı gencin 10 ila 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmalarını insanlık dışı bir tutum olarak tanımlamıştır.
Kaynak:http://www.hurgokbayrak.com/
Hiç yorum yok