Tutsak Derviş: İrfan Çağrıcı






‘‘Sizin mahkemenizde, eğer bana sürgün verirseniz bu hicretimdir, eğer bana hapis verirseniz bu halvetimdir, eğer beni öldürürseniz bu da şahadetim olacaktır ki iftiharımdır.’’ 
İrfan ÇAĞRICI

1996 yılından beri cezaevinde...
İçeride unutulan Müslümanlardan birisi...
28 Şubat'ın tiyatro mahkemelerinde, uydurma deliller ile ceza almış 600 Müslümandan sadece birisi İrfan Çağrıcı..
Tam 19 yıl oldu İrfan Çağrıcı'nın tutsaklığı...
10 Mart 1996'da yakalanan İrfan Çağrıcı da uydurma deliller ve tliyatro mahkemeler neticesi idam cezası aldı...
İrfan Çağrıcı'nın yakalandığı günleri hatırlayanlar bilir, günlerce televizyonlardan ve basından polislerin verdiği bilgilerle nasıl da Müslümanlar ve İslami Hareket aleyhine yayınlar yapıldığını...
Daha mahkemeye bile çıkmamış, kanun önünde suçluluğu ispat edilene kadar suçsuz olması gereken birisi hakkında, üstelik ne bir delil, parmak izi, suç aleti olmadan yapılan kirli yayınları...
Ve İrfan Çağrıcı'yı "itirafçı"(!) yapmışlardı bile. Oysa İrfan Çağrıcı; "Eğer bir suçum varsa, Allah'a tevbe ederim, asla itirafçı olmam!" diye cevap vermişti...
İrfan Çağrıcı davası her yönü ile hukuksuzluk ve adaletsizlik örneklerinden biridir. Cezaevlerinde bulunan 600'e yakın Müslümanların davalarının hepsin de olduğu gibi...
İstanbul DGM'de 7.5 yıl boyunca Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç'i öldürmekten yargılanan Çağrıcı, uzun süre duruşmalara katılmadı.
 Çağrıcı, Çetin Emeç'i öldürmek suçundan yargılandığı İstanbul 3 No'lu DGM'ce 24 Temmuz 2000'de "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan idam cezasına çarptırıldı. Çağrıcı'ya verilen cezada indirim de uygulamayan mahkeme, böylece sistemin Müslüman düşmanlığını bir kez daha tescillemiş oluyordu...
Evet İrfan Çağrıcı şu an Bolu F tipi cezaevinde...
24 saatin sadece 4 saatinde havalandırmaya çıkma hakkı var...
Havalandırma dediysek küçük bir avlu ve bu avluda da sadece iki mahkumla görüşebiliyor...
Geriye kalan 20 saat ise tek kişilik hücrede tecritte...
Ve kendi isteği ile odasına televizyon da istemiyor...
Cezaevindeyken yazdığı risalelerini bir ara okumuştum ve bir özeleştiri niyetine söylediği şu cümlesi bugün dahi birçok kişiye birşeyler ifade etmeli. İrfan Çağrıcı risalelerinin birisinde şöyle diyor: "Biz içimizde büyük putlar dururken, dışardaki küçük putçuklarla uğraşmışız!"
Geçen yıl Bolu F Tipi cezaevinde ziyaretine giden Mehmet Ali Başaran'ın İrfan Çağrıcı ile ilgili söyledikleri:
İrfan Çağrıcı. Tutsak derviş. Peltek vaiz! Kekeme Çocuklar Korosu’nun başı. Üzerine 10 kişinin abandığı Bruce Lee!
Konuşması, konuşamaması, susması, bakması, yorgunluğu, dinginliği, garipliği, hüznü kabulü, hüznü tevekkülü, hüznü tebessümü…
Gözlerimde, boğazımda bir acıma, yanma hissettim.
İrfan Çağrıcı, günün 20 saatini küçücük bir odada yalnız başına geçiriyor. Sadece 4 saat, küçük bir avluya çıkma ve aynı avluya çıkan 2 mahkûm ile görüşme olanağı var.
Her tutsağın odasında televizyon var. Fakat İrfan Çağrıcı Televizyon sokmamış odasına. İnanılır gibi değil! 15 yıldır günde 20 saati minik bir odada tek başınıza geçirmeye mahkûmsunuz ve sizi “oyalayacak” TV gibi bir aracı kabul etmiyorsunuz.
“Tutsak Derviş” derken, abarttığımı düşünenler olabilirdi. Halen olabilir mi?






Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.