OSMANLI’NIN DÜŞÜNCEYE NEDEN İHTİYACI YOKTU?


OSMANLI’NIN DÜŞÜNCEYE NEDEN İHTİYACI YOKTU? 
22 Ocak 1969

CEMİL MERİÇ’İN SOSYOLOJİ NOTLARI VE KONFERANSLAR’I KİTABINDAN

Osmanlı İmparatorluğu’nda büyük düşünür çıkmadı. Çün­kü düşünceye ihtiyaç yoktu. Düşünce bir felâkettir, zor­lanmadan, mecbur kalmadan düşünmez insan.

Osman­lı İmparatorluğu’nun Avrupa karşısındaki bozgunu, endüs­triyel toplumun, askerî bir toplumu yenmesidir. Kılıç tâliin emrindedir. Hâkim sınıfın ideolojisi, hâkim ideolojidir. Bu itibarla Avrupa’da hâkim sınıf olan burjuvazi, askerî bir savaşa ihtiyaç duymadan, bir avuç aydınımızı emireri hali­ne getirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü devam edi­yor. Düşünce tarihinde de, his dünyasında da iki türlü zafer var, sahte zafer:

1- Pirusvârî zafer, muzafferdir, fakat boz­guna çok benzeyen bir zafer. Korkunç kayıplarla kazanılan, sadece ismi zafer olan bir bozgun.

2- Pironvârî zafer. Düş­manı yok farzetmek suretiyle kazanılan, antitezi yok saya­rak kazanılan zafer.


Antitezini aramayan, onunla görüşme­yen, hattâ onu kuvvetlendirmeye çalışmayan düşünce mağ­lubiyete mahkûmdur.

Pironvârî zaferler, pirüsvarî zaferler­den daha tehlikelidir.



Osmanlı İmparatorluğu’nda düşünceye ihtiyaç yoktu, Kur’an her şeye yetiyordu: Avrupa, tantanasıyla şuurumuzu fethetti. 1917’ye kadar sadece Batı’nın tesiri altındadır, ondan sonra Rusya’dan gelen bazı düşünce akımları onu zenginleş­tirdi. Ama bunların sentezini yapabilen herhangi bir düşü­nür yoktu.

Türk intelijansyası kafa olarak, daha çok Fransa’nın em­rindedir. İçtimaî tarih olarak da Fransa daha yakındır bize. İngiltere’den çok, Amerika’yı tanır daha sonra.

Batı emperyalizmi Türk insanını tanımak için gayret har­car. Bu teşebbüsleri Avusturya ve Rusya’da başlar. Avus­turyalı ilk Onomastik’i yazar, ilk Türk edebiyatı tarihi bir İtalyan’ındır: Abbé Toderini. İngiltere Redhouse’la katı­lır kervana. Buradaki Ermeniler’i Rusya’ya kaptırmak iste­meyen Amerika, Robert Koleji açar. Sadece onlar tanımak isterler Türkiye’yi, tek taraflı bir arzudur bu. Batı tarihi­nin sosyal strüktürü, sadece Fransa’nınkiyle izah edilemez. Tanzimat’tan bugüne kadarki Türk düşünürlerinin tarihi, Fransızca bilenlerin listesidir denebilir.

Batı’da gelişen burjuvazi, hayat hakkını kabul ettirmiş ve mücadele içinde geliştiği için, her düşüncenin kök salması­na zemin hazırlamıştır.

Cemiyetleri tehdit eden iki tehlike var:

1- Anarşizm (günlük mânâda).

2- Despotizm.



Hürriyet Nedir?

Namık Kemal’in koca bir kaside yazarak tarif etmediği (hürriyeti bile esaretle tarif eder) “didar-ı hür­riyet” nedir? Hürriyet, hayat kavgasında kudretini gösteren bir sınıfın haklarını kabul ettirme cehdinden doğan bir im­tiyazdır, içtimaî sınıfların olmadığı yerde, hürriyet yoktur. Hürriyet kendi düşüncelerini, kendi hayat görüşünü ideo­lojik plânda kabul ettirmesi için gereken bir kavga silâhıdır. Hâkim sınıfların ancak bir “zaruret-i elîme” (acı bir zaruret) olarak verdikleri bir haktır. Demek mücerret bir hürriyet yoktur, içtimaî sınıfların olmadığı bir yerde hürriyet yoktur, tabiatla mücadele eden insan vardır. Bu mücadeleden sonra zaruret berzahından, hürriyete kavuşulur.

Brötonlar ülkesi imparator Claudius devrinde Roma’nın imparatorluğu altına girer. 5. yüzyılda çekilirler. Kuzeyden Pilet ve Kaledonyalılar’ın hücumuna uğrayınca, Elbe ağzın­daki Anglo-Saksonlar’dan yardım isterler, istilâcıları defe­den Anglo-Saksonlar, Brötonlar’ı da Pays de Galles’e sürer­ler. O sırada İskandinavya’dan Fransa’daki Normandiya’ya gelip yerleşen Normanlar, 1066’da Guillaume le Batard ku­mandasında Hastings muharebesiyle o topraklara yerle­şir. 12. yüzyılda Arslan Yürekli Rişar, Filistinden dönerken Avusturyalılara esir düşer. Kardeşi Yurtsuz Jean, 1215’te Magna Cartayı kabul eder.

Hobbes’un yaşadığı devirde İngiltere de karışıklıklar için­dedir. Parlamento 14. yüzyılda Avam ve Lordlar kamarasını birbirinden ayırır. Cromwell’in yardımıyla 1649’da Charles Stuart’ın kellesi kesilir.

Avrupa’nın tâlii tek insan gibi olması, yani birbirinin mi­rasçısı olmasıdır. Hıristiyan Avrupalı düşünce ve medeniye­ti, elele vererek kurar. Tek dil vardır: Latince. Doğu’da ay­nı imtiyaz vardı: Arapça. Fakat İbn Haldun’dan sonra İslâm düşüncesi durur. Çünkü âdeta düşünce yoktur, ankylose ol­muş bir toplum olduğu için, ankylose olmuş (kemikleşmiş) bir düşünce vardır. Yyes la Coste, bunun sebebini bir içti­maî sınıfın doğmamış olmasına bağlar. İbn Haldun’u mut­laka okumak lâzım. Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin Düzeni”ne Rodinson’un “İslâm ve Kapitalizm”i kılavuz olmuştur. İyi bir kılavuz, gönül isterdi ki Avcıoğlu, la Coste’un kitabını da görsün.

Hobbes Fransa’ya gelir, Descartes’i tanır, İtalya’da Galileo’-yu tanır. İngilterede Bacon ve Harvey’i tanımıştır. Yani Ba­tıda çalışmalar ekip halinde olur. Hobbes, Locke veya Malebranches Descartes’i tanımasaydı, yarım kalırlardı. Voltaire Locke’u bilmeseydi Voltaire olmazdı. Diderot’yu mater­yalist yapan Hobbes’dur. Osmanlı İmparatorluğu, hem di­nimiz, hem dilimiz, hem geleneğimizle, bu dünyanın tama­men dışındayız. Tanzimatta Batı düşüncesi girmese, 1818’de Avrupa kapitalizmi gelmeseydi, Osmanlı İmparatorluğu da­ha uzun zaman devam edecekti. İmparatorluğun bütün yü­künü Türkler taşıyordu, 1839’a kadar. Hem madde alanın­da, hem düşüncede dev adımlarıyla gelişen Batı karşısında, yatağına çekilmiş bir sel gibi bir Osmanlı İmparatorluğu.

Biz yalnız çöken medeniyetlerin mirasına konduk. Bizans fren­giden ölüyordu. İran, hattâ Arabistan sağlam ülkeler değil­lerdi. Biz onların tarlamıza attığı tohumu, genç bir kavim olarak bir yere kadar getirdik. Ama sonra Batı geldi ve Os­manlı İmparatorluğu bitti.

Hobbes için realite kendi içtimaî sınıfının düşüncesidir. Hobbes esasında bir köy papazının oğludur. Fakat menfaat-leriyle yüksek burjuvaziye ve aristokrasiye bağlıdır.

Hobbes materyalisttir. İnsan associal bir mahlûktur, zevk­lerinin esiridir. Rex’in olmadığı yerde her şeyi yapabilir. Bir panterin hakkı. Hakk-ı fetih. Ne yapabilirseniz hakkınız odur. İnsan bir iştihalar ve ihtiraslar bütünüdür. Tabiî hu­kuk demek, bir yırtıcı hayvanlar hukuku demektir. “Homo homini lupus” (insan insanın kurdudur) durumunda, “Bellum omnium contra omnes” (herkesin herkese karşı savaşı) var demektir, insanın bu haklar karşısında bir aklı var. Kuv­vet adil bir hakem değildir. Bütün ızdıraplar içinde en büyü­ğü, yaşama insiyakıdır. “Bellum omnium contra omnes”, bü­tün insanların bütün insanlar için kavgası. Cemiyet, ayakta durabilmek için bütün haklarını bir 3. şahsa devreder. Bir ta­biiyet, bir boyuneğme anlaşması yapar. Bu teslimiyet 3. şahsı bağlamaz. Bu efendi tek insan da olabilir, bir meclis de olabi­lir. Hobbes’un bütün ızdırabı kucağında yaşadığı toplumdaki anarşidir. Hobbes despotizmin, monarşinin müdafii değildir. Sadece toplumunu sakinleştirmek ister, Hobbes’u bir parça şaşırtan Tukidides olmuştur, (ilk tarihçi Herodot değil, odur. Neticelerle sebepler arasında bağ kurmaya çalışır. Tarihe ilim haysiyetini daha sonra ibn Haldun kazandırır). Tukidides bir tabiat durumundan bahseder: Yağma çağı fikri Hobbes’a ora­dan gelmiştir. Hobbes isyan hakkını tanır. Otorite sulhu ku-ramamışsa, mukavele kendiliğinden feshedilmiş olur. Ingil­tere kralı I. Charles. Kellesi kesilebilirdi, iyi edilmişti de ke­silmişti. Bu itibarla CromweH’in de iktidara geçişini tasvip et­miş olur. Ancak pozitif kanunlar, insanlara belli haklar vere­bilir.

Tabiî halde arzular kanundur.

Hürriyet kanunların sı­nırladığı haklardır. Kanunlar bir yolun kenarındaki çitlerdir, hürriyet yolun kendisidir. Bir ülkede ne kadar az kanun var­sa, o kadar hürriyet vardır.

Devletin resmî bir dini olmalıdır. (Çünkü İngiltere din savaşlarıyla kanlanıyordu). Hegel’in Hukuk felsefesine gelinceye kadar Leviathan ayarında bir ki­tap yazılmamıştır. Hobbes bir totaliterci değildir, fakat tota­liter hükümetler ondan çok şey öğrenmişlerdir. Daha sonra­kiler ya onu cerhetmek için sahneye çıkmışlardır (Pufendorf, Rousseau, Locke), ya tekrar etmek için. Bir politika ilmi me­cellesi kaleme almıştır. Hükümdar ayakta durmak için sulhu sükûnu korumalıdır.



Kaynakça

Cemil MERİÇ hzl: Ümit MERİÇ  Sosyoloji Notları ve Konferanslar [Kitap]. – İstanbul: İletişim, 2010.

Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.