Nizam-ül Mülk- 14 Ekim 1092
"Küfr ile belki amma, zulm ile payidar kalmaz memleket"
Nizamülmülk, Büyük Selçuklu Devleti sultanlarından Alparslan ve oğlu Melikşah’ın veziri olup büyük bir devlet adamıdır. Asıl adı Hâce Kıvâmüddîn Ebû Ali Hasan bin Ali’dir. 1018 yılında İran’ın Tûs şehrinde doğmuş ve 1092 yılında Nihavend’de, Hasan Sabbah’ın fedâisi bir bâtinî tarafından şehit edilmiştir.
Tus'da doğan ve asıl adı Hasan olan bu değerli büyük devlet adamının ailesi son derece zengindir, fakat daha sonra babasının işleri bozulunca aile bütün mal varlığını kaybetti. Annesi ise Nizam-ül Mülk daha çok küçük yaşta iken vefat etmiştir. Gençlik yıllarında kendinini ilme adayan bu devlet adamı öncelikle Arapça öğrenmiş, daha sonra fıkıh öğrenmekle son derece fazilet sahibi bir karaktere bürünmüş ve pek çok ''hadis'' ezberlemiştir.
Nizâmülmülk, vezir olduğu 1064’ten, şehit edildiği 1092 senesine kadar aralıksız yirmi dokuz sene Büyük Selçuklu Devletine, tam bir dirâyet ve adâletle hizmet etmiştir.
Vazifeli olduğu için katılamadığı Malazgirt Meydan Muhârebesi hâriç, bütün Selçuklu fetihlerinde bulunmuştur. Sultan Alparslan’ın vefâtıyla veliaht Melikşah’ın tahta geçmesini sağlayıp, nizam ve âsâyişin korunmasında muvaffak olmuştur.
Sultan Melikşah’a muhâlefet eden veya başkaldıran Selçuklu prenslerinin itâat altına alınmasında büyük hizmetleri geçmiştir. Sultan Melikşah, devletin idâresinde ona çok büyük ve geniş yetkiler vermiştir. Nizâmülmülk’ün akıllı, tedbirli ve adâletli idâresi sâyesinde de, Melikşâh’ın saltanatı, aynı zamanda Büyük Selçuklu Devletinin de en parlak ve en şanlı devri olmuştur.
Melikşah- Nizam-ül Mülk Anlaşmazlığı
Sultandan sonra en yetkili kişi konumunda olan Nizam-ül Mülk'ün sayıları 20.00'i bulan askerleri vardı ve kendi taraftarlarını (çocuklarını ve akrabalarını) kendi otoritesini korumak adına devletin çeşitli makamlarına getirtmiştir. Kendi ahbaplarından başkasına imkan vermeyen bu politikasından dolayı , etrafında onun aleyhinde muhalif bir gurup oluşmuştur. Öte yandan tüm bunlara rağmen Sultan Melikşah kendisinin başa geçmesinde büyük katkıları olan Nizam-ül Mülk'e büyük bir saygı duyuyor ve ona ''Peder'' diye hitap ediyordu.
Nizam-ül Mülk'ün adamlarından olan İbn. Alan'ın Basra bölgesinde zenginleşmesinden rahatsız olan Melikşah bu adamını öldürtünce, Nizam-ül Mülk sultana küserek üç gün boyunca huzura gitmemişti. Bu hareketi Sultan'ı kızdırmış ve kınanmasına sebep olmuştu. Daha sonra Nizam-ül Mülk bu tavrından dolayı özür dilemek zorunda kalmıştır
İkinci bir hadiseye değinmek gerekirse, Vezir Nizam-ül Mülk'e karşı olan Ebu'l Mehasin Melikşah'ın nedimi ve Nizam-ül Mülk'ün damadıdır. Ama buna rağmen Nizam-ül Mülk'ün başarısını çekememektedir. Her fırsatta Melikşah' a veziri şikayet eder. Bir şikayetinde de Nizam-ül Mülk ve yandaşlarının devlet malının onda birini yediklerini söylemiştir. Bu hadisenin kulağına gitmesi ile Nizam-ül Mülk bütün ordusunun ve teçhizatının katıldığı büyük bir şölen düzenlemiş ve bu şölene sultanı davet etmiştir. Şölen sırasında Melikşah'a ''Ben sana, babana ve dedene hizmet ettim. Bu bakımdan benim hizmet hakkım vardır, kulağıma gelen haberlere göre benim senin malının onda birini yediğim söyleniyor. Malını aldığım doğrudur, fakat aldığım malları vakıflara harcıyorum ki senin için bunlardan daha muazzam bir hatıra, daha büyük şükür ve cevap olamaz. İşte aldığım mallar ve sahip olduğum her şey gözlerinin önündedir. İstersen bunların hepsini al bana bir hırka bir zaviye yeter'' bu sözler üzerinde Melikşah duygulanır ve Ebu'ş Mehasin'in gözlerine mil çekilmesini ve Save kalesine hapsedilmesini emreder.
Melikşah ile Nizam-ül Mülk'ün arasının açılmasının en temel sebeplerinden biri de Sultan'ın eşi Terken Hatun'dur. Terken Hatun, kendi oğlu olan Mahmut'un Melikşah'dan sonra sultan olmasını istiyordu fakat, Nizam-ül Mülk sultanın başka bir eşinden olan büyük çocuğu Berkyaruk'u destekliyordu. Bu nedenle Terken Hatun ile Nizam-ül Mülk'ün arası açıktı. Bir diğer devlet adamı olan Tacül Mülk de Nizam-ül Mülk'ün makamı olan vezirliği ele geçirebilmek için Terken Hatunla ittifak ediyor ve Mahmut'u destekliyordu. Terken Hatun'un Nizam-ül Mülk aleyhinde Melkşah'a konuşması sultanı epey etkilemiş ve Nizam-ül Mülk ile Melikşah'ın arası açılmıştır.
Nizamülmülk alim, dindar, cömert, adil ve yumuşak huylu, suçluları çok bağışlayan, az konuşan bir kimse idi. Meclisi, alim ve salih insanlarla dolup taşardı. Alimlere çok saygı gösterirdi. Ebulkasım Kuşeyri ile İmam Ebulmeali Cüveyni gelince ayağa kalkar ve sonra tekrar oturur idi. Fakat Silsile-i Saadat Ebu Ali Farimedi (k.s) gelince ayağa kalkar, onu kendi makamına oturtur, kendisi de onun önüne otururdu. Nizamiye Medresesi'ni sırf İmam Gazali'nin (r.h) ilim öğretmesi için yaptırmıştı. Selçuklu sultanı Alparslan'ın oğlu Melikşah, bütün devlet işlerini Nizamülmülk'e havale edip ona Atabek ünvanını vermişti.
Bir rivayete göre; fakir ve kimsesiz bir kadın, vezir Nizamülmülk'en bir müşkilinin halledilmesi için yardım istemiş. Nizamülmülk de durup onunla konuşmaya başlamış. Bunun üzerine vezirin mabeyncilerinden biri o kadını Nizamülmülk'ün yanından uzaklaştırmak istemiş. Vezir, mabeyncisinin bu hareketini çok çirkin görmüş ve "Muhakkak ki ben sana bu gibilere yardım edesin diye vazife verdim" diyerek onu haciblikten uzaklaştırmış.
NİZAM-ÜL MÜLK'ÜN ÖLDÜRÜLMESİ
Nizam-ül Mülk, Merv belgesinin yönetimine kendi oğlu olan Osman'ı tayin etmiş, fakat bunu kabul etmeyen sultan bölgeye kendi adamı olan Kodan'ı şıhne olarak tayin etmiştir. Babasına güvenen Osman, sultanın adamı olan Kodan'ı hapse attırınca Melikşah, Nizam-ül Mülk'ün haddini aştığını düşünmüş ve ona mektup yazmıştır.
İkili arasındaki mektuplaşma şu şekilde gerçekleşmiştir;
Melikşah:
"Eğer saltanatta ve mülkünde ortağım isen bunun da bir hükmü ve kuralı vardır. Fakat benim emrimde isen o taktirde bunların şartlarına uymalısın, oğullarından her biri büyük bir ülkeyi istila etti ve büyük bir eyalete vali oldular. Bununla da yetinmediler devlet işlerine tecavüz ve müdahale ettiler. Önünde vezirlik alameti divitinin kaldırılmasını ve başından sarığının alınmasını ister misin?"
Nizam-ül Mülk:
"Eğer o (Sultan) benim saltanatta ve mülkünde ortağım olduğunu bilmiyor idiyse bilsin. Bugün bulunduğu makama benim fikir ve önlemlerimle geldi. Babasının öldüğü gün işleri asıl idare ettiğimi ve ona isyan edenleri nasıl cezalandırdığımı hatırlamaz mıdır? O zaman bana sımsıkı sarılır ve muhalefet etmezdi. Ne zaman işleri yoluna koydum, düzeni sağladım, herkesi ona itaat ettirdim, yakın ve uzak şehirleri fethettim. İşte o zaman işlemediğim günahları bana yükledi, hakkımda ki ihbarları işitir oldu, benim adıma ona söyleyiniz ki; başında ki o tacın varlığı bu divite bağlıdır, bu ikisinin iş birliği ve ittifakı istenilen her şeyin bağı ve her türlü ganimetin sebebidir. Bu divitin kapağını kapatırsam onun tacı da yok olur. Eğer bir değişiklik ve tedbire karar verdiyse önce gerekli önlemleri alsın, kapıyı çalmadan önce başına gelecekleri düşünsün ve dikkatli olsun."
Bu olaydan sonra Nizam-ül Mülk iyice gözden düşmüştür.
Sultan, 2. Bağdat seferi için yola çıktığında (Ekim 1092) beraberinde Nizam-ül Mülk, Terken Hatun ve Tacül-Mük de vardı. Onlar Nihavent yakınlarında konaklayıp iftar yaptıktan sonra Vezir Nizam-ül Mülk çadırına dönerken bir Batıni fedaisi tarafından verilen dilekçeyi almış, okurken de göğsüne aldığı bıçak darbesi sonucu kısa süre de hayatını kaybetmiştir. Öldüğünde 74 yaşında olan vezir uzun süre Selçuklu devletine hizmet etmiş, cenazesi İsfahan'daki Türbe-i Nizam'a gömülmüştür.
Nizam-ül Mülk'ü değerli kılan en önemli eserlerinden biri ''Siyâset-nâme'' adlı kitabıdır. Büyük vezir bu eserinde, hükümdarlara ve devlet adamlarına devlet yönetimi ve işleyişi hakkında hikayelere dayanarak öğütler vermektedir. Eserde ağırlık olarak üzerinde durulan konular; adil olunması, halkın çıkarlarının gözetilmesi, ve tebaaya zulüm edilmemesi meseleleridir. Nizam-ül Mülk bu eserini Melikşah'ın isteği doğrultusunda yazmıştır.
Nizamülmülk, Büyük Selçuklu Devleti sultanlarından Alparslan ve oğlu Melikşah’ın veziri olup büyük bir devlet adamıdır. Asıl adı Hâce Kıvâmüddîn Ebû Ali Hasan bin Ali’dir. 1018 yılında İran’ın Tûs şehrinde doğmuş ve 1092 yılında Nihavend’de, Hasan Sabbah’ın fedâisi bir bâtinî tarafından şehit edilmiştir.
Tus'da doğan ve asıl adı Hasan olan bu değerli büyük devlet adamının ailesi son derece zengindir, fakat daha sonra babasının işleri bozulunca aile bütün mal varlığını kaybetti. Annesi ise Nizam-ül Mülk daha çok küçük yaşta iken vefat etmiştir. Gençlik yıllarında kendinini ilme adayan bu devlet adamı öncelikle Arapça öğrenmiş, daha sonra fıkıh öğrenmekle son derece fazilet sahibi bir karaktere bürünmüş ve pek çok ''hadis'' ezberlemiştir.
Nizâmülmülk, vezir olduğu 1064’ten, şehit edildiği 1092 senesine kadar aralıksız yirmi dokuz sene Büyük Selçuklu Devletine, tam bir dirâyet ve adâletle hizmet etmiştir.
Vazifeli olduğu için katılamadığı Malazgirt Meydan Muhârebesi hâriç, bütün Selçuklu fetihlerinde bulunmuştur. Sultan Alparslan’ın vefâtıyla veliaht Melikşah’ın tahta geçmesini sağlayıp, nizam ve âsâyişin korunmasında muvaffak olmuştur.
Sultan Melikşah’a muhâlefet eden veya başkaldıran Selçuklu prenslerinin itâat altına alınmasında büyük hizmetleri geçmiştir. Sultan Melikşah, devletin idâresinde ona çok büyük ve geniş yetkiler vermiştir. Nizâmülmülk’ün akıllı, tedbirli ve adâletli idâresi sâyesinde de, Melikşâh’ın saltanatı, aynı zamanda Büyük Selçuklu Devletinin de en parlak ve en şanlı devri olmuştur.
Melikşah- Nizam-ül Mülk Anlaşmazlığı
Sultandan sonra en yetkili kişi konumunda olan Nizam-ül Mülk'ün sayıları 20.00'i bulan askerleri vardı ve kendi taraftarlarını (çocuklarını ve akrabalarını) kendi otoritesini korumak adına devletin çeşitli makamlarına getirtmiştir. Kendi ahbaplarından başkasına imkan vermeyen bu politikasından dolayı , etrafında onun aleyhinde muhalif bir gurup oluşmuştur. Öte yandan tüm bunlara rağmen Sultan Melikşah kendisinin başa geçmesinde büyük katkıları olan Nizam-ül Mülk'e büyük bir saygı duyuyor ve ona ''Peder'' diye hitap ediyordu.
Nizam-ül Mülk'ün adamlarından olan İbn. Alan'ın Basra bölgesinde zenginleşmesinden rahatsız olan Melikşah bu adamını öldürtünce, Nizam-ül Mülk sultana küserek üç gün boyunca huzura gitmemişti. Bu hareketi Sultan'ı kızdırmış ve kınanmasına sebep olmuştu. Daha sonra Nizam-ül Mülk bu tavrından dolayı özür dilemek zorunda kalmıştır
İkinci bir hadiseye değinmek gerekirse, Vezir Nizam-ül Mülk'e karşı olan Ebu'l Mehasin Melikşah'ın nedimi ve Nizam-ül Mülk'ün damadıdır. Ama buna rağmen Nizam-ül Mülk'ün başarısını çekememektedir. Her fırsatta Melikşah' a veziri şikayet eder. Bir şikayetinde de Nizam-ül Mülk ve yandaşlarının devlet malının onda birini yediklerini söylemiştir. Bu hadisenin kulağına gitmesi ile Nizam-ül Mülk bütün ordusunun ve teçhizatının katıldığı büyük bir şölen düzenlemiş ve bu şölene sultanı davet etmiştir. Şölen sırasında Melikşah'a ''Ben sana, babana ve dedene hizmet ettim. Bu bakımdan benim hizmet hakkım vardır, kulağıma gelen haberlere göre benim senin malının onda birini yediğim söyleniyor. Malını aldığım doğrudur, fakat aldığım malları vakıflara harcıyorum ki senin için bunlardan daha muazzam bir hatıra, daha büyük şükür ve cevap olamaz. İşte aldığım mallar ve sahip olduğum her şey gözlerinin önündedir. İstersen bunların hepsini al bana bir hırka bir zaviye yeter'' bu sözler üzerinde Melikşah duygulanır ve Ebu'ş Mehasin'in gözlerine mil çekilmesini ve Save kalesine hapsedilmesini emreder.
Melikşah ile Nizam-ül Mülk'ün arasının açılmasının en temel sebeplerinden biri de Sultan'ın eşi Terken Hatun'dur. Terken Hatun, kendi oğlu olan Mahmut'un Melikşah'dan sonra sultan olmasını istiyordu fakat, Nizam-ül Mülk sultanın başka bir eşinden olan büyük çocuğu Berkyaruk'u destekliyordu. Bu nedenle Terken Hatun ile Nizam-ül Mülk'ün arası açıktı. Bir diğer devlet adamı olan Tacül Mülk de Nizam-ül Mülk'ün makamı olan vezirliği ele geçirebilmek için Terken Hatunla ittifak ediyor ve Mahmut'u destekliyordu. Terken Hatun'un Nizam-ül Mülk aleyhinde Melkşah'a konuşması sultanı epey etkilemiş ve Nizam-ül Mülk ile Melikşah'ın arası açılmıştır.
Nizamülmülk alim, dindar, cömert, adil ve yumuşak huylu, suçluları çok bağışlayan, az konuşan bir kimse idi. Meclisi, alim ve salih insanlarla dolup taşardı. Alimlere çok saygı gösterirdi. Ebulkasım Kuşeyri ile İmam Ebulmeali Cüveyni gelince ayağa kalkar ve sonra tekrar oturur idi. Fakat Silsile-i Saadat Ebu Ali Farimedi (k.s) gelince ayağa kalkar, onu kendi makamına oturtur, kendisi de onun önüne otururdu. Nizamiye Medresesi'ni sırf İmam Gazali'nin (r.h) ilim öğretmesi için yaptırmıştı. Selçuklu sultanı Alparslan'ın oğlu Melikşah, bütün devlet işlerini Nizamülmülk'e havale edip ona Atabek ünvanını vermişti.
Bir rivayete göre; fakir ve kimsesiz bir kadın, vezir Nizamülmülk'en bir müşkilinin halledilmesi için yardım istemiş. Nizamülmülk de durup onunla konuşmaya başlamış. Bunun üzerine vezirin mabeyncilerinden biri o kadını Nizamülmülk'ün yanından uzaklaştırmak istemiş. Vezir, mabeyncisinin bu hareketini çok çirkin görmüş ve "Muhakkak ki ben sana bu gibilere yardım edesin diye vazife verdim" diyerek onu haciblikten uzaklaştırmış.
NİZAM-ÜL MÜLK'ÜN ÖLDÜRÜLMESİ
Nizam-ül Mülk, Merv belgesinin yönetimine kendi oğlu olan Osman'ı tayin etmiş, fakat bunu kabul etmeyen sultan bölgeye kendi adamı olan Kodan'ı şıhne olarak tayin etmiştir. Babasına güvenen Osman, sultanın adamı olan Kodan'ı hapse attırınca Melikşah, Nizam-ül Mülk'ün haddini aştığını düşünmüş ve ona mektup yazmıştır.
İkili arasındaki mektuplaşma şu şekilde gerçekleşmiştir;
Melikşah:
"Eğer saltanatta ve mülkünde ortağım isen bunun da bir hükmü ve kuralı vardır. Fakat benim emrimde isen o taktirde bunların şartlarına uymalısın, oğullarından her biri büyük bir ülkeyi istila etti ve büyük bir eyalete vali oldular. Bununla da yetinmediler devlet işlerine tecavüz ve müdahale ettiler. Önünde vezirlik alameti divitinin kaldırılmasını ve başından sarığının alınmasını ister misin?"
Nizam-ül Mülk:
"Eğer o (Sultan) benim saltanatta ve mülkünde ortağım olduğunu bilmiyor idiyse bilsin. Bugün bulunduğu makama benim fikir ve önlemlerimle geldi. Babasının öldüğü gün işleri asıl idare ettiğimi ve ona isyan edenleri nasıl cezalandırdığımı hatırlamaz mıdır? O zaman bana sımsıkı sarılır ve muhalefet etmezdi. Ne zaman işleri yoluna koydum, düzeni sağladım, herkesi ona itaat ettirdim, yakın ve uzak şehirleri fethettim. İşte o zaman işlemediğim günahları bana yükledi, hakkımda ki ihbarları işitir oldu, benim adıma ona söyleyiniz ki; başında ki o tacın varlığı bu divite bağlıdır, bu ikisinin iş birliği ve ittifakı istenilen her şeyin bağı ve her türlü ganimetin sebebidir. Bu divitin kapağını kapatırsam onun tacı da yok olur. Eğer bir değişiklik ve tedbire karar verdiyse önce gerekli önlemleri alsın, kapıyı çalmadan önce başına gelecekleri düşünsün ve dikkatli olsun."
Bu olaydan sonra Nizam-ül Mülk iyice gözden düşmüştür.
Sultan, 2. Bağdat seferi için yola çıktığında (Ekim 1092) beraberinde Nizam-ül Mülk, Terken Hatun ve Tacül-Mük de vardı. Onlar Nihavent yakınlarında konaklayıp iftar yaptıktan sonra Vezir Nizam-ül Mülk çadırına dönerken bir Batıni fedaisi tarafından verilen dilekçeyi almış, okurken de göğsüne aldığı bıçak darbesi sonucu kısa süre de hayatını kaybetmiştir. Öldüğünde 74 yaşında olan vezir uzun süre Selçuklu devletine hizmet etmiş, cenazesi İsfahan'daki Türbe-i Nizam'a gömülmüştür.
Nizam-ül Mülk'ü değerli kılan en önemli eserlerinden biri ''Siyâset-nâme'' adlı kitabıdır. Büyük vezir bu eserinde, hükümdarlara ve devlet adamlarına devlet yönetimi ve işleyişi hakkında hikayelere dayanarak öğütler vermektedir. Eserde ağırlık olarak üzerinde durulan konular; adil olunması, halkın çıkarlarının gözetilmesi, ve tebaaya zulüm edilmemesi meseleleridir. Nizam-ül Mülk bu eserini Melikşah'ın isteği doğrultusunda yazmıştır.
Hiç yorum yok