İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ'NDEN-TAMAMLIĞIN ŞARTLARI
TAMAMLIĞIN ŞARTLARI
· Tatbik ettiği kanuna
inanan hâkim… Kendisini hâkime inandıran kanun… Aldığı dâvanın hak olmasına bağlı avukat…
“Kanunun kestiği parmak acımaz” bilen mahkûm… Bunlar oldu mu adalet
tamamdır.
· Terazideki uygunsuzluğu
Allah’ın gördüğünü bilen ve parmakları titreyen esnaf…
Teraziye bakmayı kötü zan ve boş
zahmet sayan müşteri…
· Fazla kazancının kaç fakir
lokmasından meydana gelme bir vâhid olduğuna dair ruh muhasebesinde hususî bir
fasıl açan tüccar… Tüccarların vergi kaçakçılığını takib için
bir hafiye ordusu beslemeyen ve
bunu Allah'ın bilgisiyle müeyyide altına alan idare… Bunlar oldu mu, müeyyide
tamamdır!
· Sırtında tasarruf edilen
emek artığını sanki kendisi biriktiriyor ve cemiyet hesabına yatırılıyormuş gibi bir
huzur ve (mistik) zevk içinde çalışan amele…
· Amelesinin diken batmış
ayağını dizine koyup saran patron…
· İş verenle iş
gören arasındaki âhengi bir orkestra nizamıyla kıvamlandıran ölçü…
Bunlar oldu mu, usul
tamamdır!
· En ileri, en zengin ve en
kalabalık (Metropolis)in billûr sarayında; en geri, en fakir ve
en tenha köyün cemiyet bütünü
içindeki hak ve vazifesini kolluyan ve bu kollayışın kafa hâkimiyetini temsil eden
münevver…
· En ileri (Metropolis)in en
ileri ufkundaki ufuk münevverin teşekkülünü besleyici şartlara inanan ve kendisi için bu
şartlardan
daha üstün bir koruyucu
olmayacağı idealine feda olan köylü…
· En ileri münevverle en
iptidaî köylü arasındaki oluş kavşağını açık tutan sistem…
Bunlar oldu mu, nizam
tamamdır!
· Bacaklarına bakılıp
memuriyete kayrılacağını ummayan daktilo kız…
· Günahın idarî ve ictimaî
selâhiyetlerinden hiçbirine ortak etmeyen ve mide kanseri gibi ferdiyeti içinde hapseden
âmir…
· Cemiyete sâri günahı en
büyük felâket sayan toplum havası… Bunlar oldu mu, ahlâk tamamdır!
· Mikroplara karşı muvazalı
bir muhalefet tavrı takınmayan doktor…
·Nefsi hastalığına razı olsa
bile cemiyetin buna razı olmayacağını ve nereye saklansa
kendisini arayıp bulacağını bilen
hasta…
· Bir hastahanedeki ilim ve
hakikat otoritesi önünde, fert hakkı, hürriyet, demokrasi gibi laflara yer bulunmayacağına
inanmış ve bu inanışla beslenmiş, gönül… Bunlar oldu mu, hakikat
tamamdır!
· Öğrenmemenin vatana ihanet
olduğunu en başta öğrenen öğrenci…
· Hatır için numara vermeyi,
vatan ihanetine müsavi bilen öğretmen…
· Bütün haklarını okul ve
öğretmene devretmiş aile ve cemiyet… Bunlar oldu mu, terbiye tamamdır!
· Saadetini, ne yapıp yapıp
kötüyü bulmakta değil, ne yapıp yapıp kötünün bulunmadığını bulmakta arayan
polis…
· Polisi, kendi mesleğinin
tesadüfen aksini temsil etmeye memur bir yoldaş sanmayan
hırsız…
· Polisle korkuttuklarına
karşılık, polisi korkutmak ceberrutu yerine, ona hak
takipçiliğini telkin eden hükûmet… Bunlar
oldu mu, emniyet tamamdır!
· Namazda, akşama indireceği
hatimden kaç para alacağını düşünmeyen imam…
· Her ferdi öbüriyle dirsek
teması halindeyken, yine her ferdi Allah'la yapayalnız ve aynı ictimaî dayanışmaya her
sahada mâlik, milyonluk safları çerçeveleyen cemaat…
· Dini, kör ve sağır
nefslerin karanlık bodrumuna indirmeyen, asliyet ve saffetinden zerre
feda etmeksizin koruyan bilgi…
İmam tamamdır!
· “Hâkimiyet halkın değil
Hakkındır!” düsturunu mahyalaştıran telâkki…
· Hâkimiyet kendisinin
değil, ancak Hakkın olursa kendisinin de hâkim olacağını şuurlaştıran halk…
· Halka “Sen kendi hayrını
bilemezsin; onu Hak bilir ve gösterir! Gerçek hürriyet de bu teslimiyettir!” diyen
hükûmet… Bunlar oldu mu, demokrasya tamamdır!
· Büyüklerin keyfi için
tarihi ve gerçekleri değiştirmeyen bilgin… Düşünce tamamdır!
· Sanatın, sanatla beraber
her şey için, her şeyden evvel
mutlak hakikat ve cemiyet için olduğu sırrına eren
şair… Duygu tamamdır!
· Herkesi ve herkesten
ziyade kendisini aşan prensipler heyûlasının gölgesiyle heybet
ve haşyet saldıktan sonra, hak
ve vicdan adına kendi gölgesinden ödü patlayan politikacı… Devlet
tamamdır!
· Yangın kulesinden
Sarıçizmeli Mehmet Ağayı arar gibi boş yere ismi haykırılmayan,
daha ilk seslenişte ilk ferdiyle
“burdayım!” diye meydana çıkıveren yığın… Cemiyet tamamdır!
· Beyin, kalb, yumruk ve
taban arasındaki ilâhî vazife bölümünü ve rütbe dağıtımını, her
uzvu kendi faaliyeti içinde mesut
ve öbürüne riayetkâr, cemiyet bünyesi…
· Allahın, meleklerine bile
mahrem tuttuğu hakikat yuvası kalblerle, hakikatin sesi diller arasında mesafe bırakmayan
samimiyet… Bunlar da oldu mu, baştan beri saydıklarımızın hepsi ve her
şey tamamdır!..
Hiç yorum yok