15 Temmuz 1099 Kudüs'ün Haçlılar Tarafından İşgali!


15 Temmuz 1099 Kudüs'ün Haçlılar Tarafından İşgali!

Evet miladi 15 temmuz 1099'dan 2.10.1187 hicri 27 recep 583 yılına kadar yani 88 yıl boyunca Kudüs ve mübarek Mescid-i Aksa Haçlı işgali altında kaldı.

Öncelikle insanların Haçlılar ve Haçlı terimlerini kullanmam dolayısıyla homurdanıp kızacaklarını biliyorum. Çünkü bu kişiler bu terimleri ayrımcılık olarak görmektedirler.

Bu kimselere diyorum ki onların hoşnut olmaları ve kızgınlıkları bu tarihi terim ve dönemin gerçeklerini değiştirmeyecektir. Batılı araştırmacıların dahi bu tanımlamadan başka bir ifade kullanmadıklarına dikkat çekmek isterim. Çünkü bu savaşlar bariz dini işaretlere sahiptir ki bunun en belirgini Haç işaretidir. Papa II. Urban'ın her halükarda bu savaşa gönüllü asker olarak katılan herkesin sağ omzuna haç takması bu sebepledir. Bu savaş, Papa II. Urban'ın 1095 yılında Clairmount kongresinde bütün Avrupalıları teşvik ettiği bir savaştır. Bu kongrede Avrupalı pek çok kral ve başkan, Hıristiyan hacılara sert ve zalimane davrandıklarını sandıkları Müslümanların elinden Beyt-i Makdis'i ve Mesih'in kabrini kurtarma parolasıyla hazır bulunmuştur. Bu kongrede Papa, itaat eden günahkar kulların hatalarını bağışladığını ilan ederek onlardan ölen kişilere cennete girecekleri güvencesini vermiştir. (Bağışlama belgesi)

Tuhaf rastlantılardan biri de Haçlıların Kudüs kuşatması ve işgal gününün (06.07.1099) Kudüs'ün siyonist işgalinin eline düştüğü güne (06.07.1967) rastlamasıdır.

Haçlı ordusunun Mescid-i Aksa'ya ve Kudüs'e girdiği günde olanlar ve yaşananlardan önce Kudüs'ün o günlerde Mısır'daki Şii Fatımi devletinin yönetimi altında olduğuna işaret etmek zorundayız. O günlerde sultanın adı el-Müstalibillah (Allah'ı yücelten), Mısırlı Fatımi ordusunun komutanının adı Bedrü'l Cemal'di. O günlerde Kudüs'ün emiri İftiharü'd Devle (Devletin Onuru) olarak çağrılırdı.

Bu isimlerin sahipleri nasıl da hakikati ters yüz ettiler. Tarih, şii yönetici İftiharü'd-Devle'nin Haçlıların başkanlarıyla (George Mary,Raymond ve Tenkard) el sıkışarak Kudüs'ü onlara nasıl teslim ettiğini anlatır. Böylelikle İftiharü'd-Devle, Başkan Raymond'un ödediği büyük bir meblağ karşılığında yanında özel korumalarla beraber Kudüs'ten ayrılarak Fatımiler'in korumasında olan Askalan'a geçer.

Üstad Muhammed Hasan Şurab, "Beyt-i Makdis ve Mescid-i Aksa" adlı kitabında devletin iftiharı (İftiharü'd-Devle) ifadesi yerine "Halkın Utancı" (Aru'l-Ümme) ismini kullanarak şunları söylemiştir : "Nice bir hayattır seninki ey ümmetin utancı ki ümmetin şerefini toprakla kirlettin ve kutsallarını düşmanlara teslim ettin. Kudus'ün taş kaleleri üzerinde duran Askalanlı koruyucu birliklerin üzerine düşmanları saldırtıp şehitliği kışkırtmadın mı!"

Ümmetin utancı olan ve Kudüs'ü çarpışma olmadan Haçlı ordularına teslim eden, daha sonra Kudüs'ün kalbine özellikle de Mescid-i Aksa'ya hamle yapmaları, mübarek Mescid-i Aksa ve Kubbetü's Sahra'nın üzerine haç işaretini dikmeleri için onlara yardım eden Fatımiler'in durumu, yaşadığımız yüzyılda ümmet için utanç olan Arap devletlerinin yaptıklarından geri kalır bir tarafı var mı? Aradan geçen 583 yıldan sonra siyonistlere Kudüs'ün kapılarını açan bu Arap devletlerinin işbirlikçi Fatimi yöneticisinden bir farkı var mı? Dün bugüne ne kadar da benziyor!

Şehir halkından Müslümanlar ve beraberinde çok az bir Yahudi'ye gelince, onlar Mescid-i Aksa'ya girerek kendilerini koruyacağını zannettikleri Haçlıların başkanı Tenkard'ın nişanını mescidin üzerine yerleştirirler.15 temmuz 1099 Cuma sabahı mübarek Mescid-i Aksa'nın avlusunda saldırıya maruz kalıp orada korkunç bir katliam meydana geleceğini bilemediler. Haçlılar burada mübarek mescide sığınan 70 binden fazla Müslüman'ı katletti.

Araştırmacı Landi Mescid-i Aksa'da Müslümanlar konusunda Raymond'un işlediği katliamı anlatmaya çalışarak şunları söyler : "Meydanlarda ve caddelerde ayaklardan,ellerden ve başlardan kümeler görüyordum. Düşmanların bu korkunç katliamına bakmak imkansızdı. İnsan leşleri her mekana saçılmış ve katledilenlerin kanı yeryüzünü kana bulamıştı."

Araştırmacı Will Durant,"Medeniyetin hikayesi" adlı kitabında şunları aktarır: "Müslüman kadınlar mızraklar ve kılıçlar sokularak öldürülüyor, annelerinin kucağından zorla alınan bebekler, surların üzerinden itilerek ya da kafaları direklerde parçalanarak öldürülüyorlardı."

Araştırmacı "Georsyh" şöyle der: "Şüphesiz Haçlı tarihinde meydana gelen bu olay kara bir lekedir. Bu olayları okuyan herkesin bedeni diken diken olur ve yapılanlardan tiksinir."

Batılı ve Hıristiyan araştırmacıların Mescid-i Aksa'nın hazinelerini ve sahip olduğu eşyalarını Haçlıların nasıl gasp ettiğini beyan eden ve hatırlatan yazılarını tek tek saymak mümkün değil. Şüphesiz oradan 150'den fazla kandil çalınmıştır. Bunların kırkı gümüş olup her bir kandilin değeri 3600 dirhemdir. 25 kandil de altındandır. Diğerleri gibi gümüş ahizeleri de çalmışlardır. Kubbetü-s Sahra'yı kiliseye çevirip üzerindeki taşı kurban kesme yeri olarak inşa etmişler ve oraya "Yüce Efendi'nin Heykeli" ismini vermişlerdir.

Filistinli araştırmacı Arif el-Arif ise şunları söyler: "Şüphesiz Avrupalılar Kubbetü's-Sahra Mescidi'nin binasında herhangi bir değişikliğe gitmediler. Ancak orayı kiliseye çevirip içine resimler ve heykeller koydular. Kubbetü's Sahra'nın etrafına demir ağlardan bir set çektikleri gibi taşının üzerine de kurban kesme yeri yapmışlardır. Taşını mermerle kaplayarak kubbenin üstüne kocaman bir haç işareti dikmişlerdir."

Mescid-i Aksa'nın nişanelerinin birçoğunda değişiklik yapılmıştır. Üstad Muhammed Hasan Şurab kitabında ve Üstad Doktor Hasan Hatır "Mescid-i Aksa ve Kudüs" adlı kapsamlı eserinde değindikleri gibi: "Mescid-i Aksa'nın binasını Haçlılar, şüphesiz dinî, dünyevi ve askeri amaçları için kullanmışlardır. Onun bir kısmına heykel dikerken batı tarafındaki kısmına da mescidin kıble duvarı boyunca karmaşık setlerden iki katlı bir sınıf ilave etmişlerdir. Bunu silahlarını depoladıkları bir yer olarak kullanmışlardır. Bugün "Mervanlılar'ın Namazgahı" ismiyle bilinen ve Mescid-i Aksa'nın alt tarafında bulunan eski Aksa'yı da atların ahırına dönüştürdüler. Binanın sütunlarında bu döneme ait olduğuna inanılan delikler ve halkalar bulunur. Artık Müslümanlara Kudüs'e girişlerinde ve Mescid-i Aksa'da namaz kılmalarında ve komşuluk mekanlarında hoşgörülü davranılmaz. Bugün hala Mescid-i Aksa'nın avlusunda baş tarafında herhangi bir nakış olmayan bir araya toplanmış sütunlar vardır. Bunlar Selahattin Eyyûbi zamanına aittir. Selahattin bu sütunların başlarını, üzerlerindeki Haç işaretleri ve Haçlılarla ilgili işlemeler olması sebebiyle Kudüs'ü fethettiğinde kesmiştir. Bunlar şu ana kadar hala mevcutturlar

Şüphesiz Büyük Fatih unvanlı Selahaddin Eyyubi adlı bu komutanın davranışıyla okyanusun arkasından gelerek "Haçlı ismi ve barış ve sevgi peygamberi olan Mesih'in ismini kullanarak- yeryüzünü ifsat eden ve kan döken bu saldırganlar arasındaki farkı gösteren pek çok durum vardır.

Belki burada alıntıladığımız bazı Avrupalı araştırmacıların kendileriyle bizim aramızdaki fark hakkındaki beyanlarıyla başlangıç yapmış olduk

Haçlılar Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı 07.06.1099 tarihinde kuşatmışlar, 15.07.1099 günü oraya girmişler ve oradaki çirkin işlerini gerçekleştirmişlerdir. Fakat 88 yıl sonra dahi olsa sonra geri çıkarılmış ve Kudüs İslam ümmetinin kucağına geri dönmüştür. Bu Kudüs'te İslami varlığın ve hakim olan yönetimin zayıflatıldığı ilk işgal idi.

Sonra ikinci kez 07.06.1967 yılında Mescidi Aksa ve Kudüs bu sefer Yahudiler tarafından işgal edildi. işte bu işgal kırk seneden beri devam etmektedir. İslam'ın nüfuzu ve yönetimi zayıf durumdadır. Hatta "İsrail Kudüs'ün kimliğini ve İslami nişanelerini silmek için uğraşmakta, Kudüs'ü Yahudileştirmek için gece gündüz çalışmaktadır."

Sorulması gereken soru şudur: Kudüs, İsrailli komutanların daima beyan etmekten hoşlandıkları gibi fiili olarak İsrail'in ebedi başkenti olmaya devam edecek mi, yoksa siyonist saldırı altında bulunan Kudüs'ün işgali de Haçlı işgalinin son bulduğu gibi son bulacak mı?..

Birinci işgal geçtiğine ve Haçlılar Kudüs'ten ayrılmak zorunda kaldıklarına göre ikinci işgalde de ayrılacaklar mı? Doğrusu bu soru, cevabını önümüzdeki günlerde gösterecek. Fakat ben cevabını biliyorum; eminim ki, Kudüs'teki bu işgal son bulacak ve Kudüs İslam ümmetinin kucağına geri dönecek. Kahire, Bağdat, Şam, Riyad gibi bir şehir olmak için değil, bilakis Allah'ın izniyle gelecek Raşit hilafet devletinin başkenti olmak için. Bu kesindir ve kendisinden dönülmeyecek bir sözdür.

Önümüzdeki birkaç sene kimin doğru olduğunu ortaya koyacaktır. Haçlılar göç edip ayrıldılar. Siyonistler de ayrılacak ve Kudüs Filistinlilere ait bir Arap ve İslam şehri olarak kalacaktır.

Kemal el-Hatip / Filistin Enformasyon Merkezi

1948 yılında işgal edilmiş Filistin?de, İslami Hereket Başkan Yardımcısı

Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.