UMM EL MAHARE…


UMM EL MAHARE…
Umm el Mahare… Yani “Bütün savaşların anası”…
Irak’ın son meşru Devlet Başkanı Saddam Hüseyin tarafından, ABD’nin ve koalisyon güçlerinin, 1. Körfez Savaşı sırasında, Irak’a yönelik saldırıları böyle tanımlanmıştı.
O dönem için, ne demek istediği pek anlaşılmasa da, gelinen noktada Saddam Hüseyin’in haklılığı bir kere daha ispatlanmış oldu…
Evet, “Savaşların Anası” başlamıştı ve bugüne gelinceye kadar birçok savaşı da doğurmuştu…
Çünkü ana idi ve “Melheme-i Kübra”ya kadar da doğum devam edecek…
Ve 2002’deki 2. Körfez Savaşı…
O dönem de, birçok straetijst(!), Saddam Hüseyin’in ordusunun niçin Amerika ile büyük bir savaşa girişmediğinin analizlerini yapmaya çalışıyordu. Genel kanı ise Saddam Hüseyin’in, öyle büyük bir ordusunun olmadığı, dağıldığı, yenildiği idi.
Heyhat ki; bu büyük stratejistlerde(!) Saddam Hüseyin’i anlayacak kapasite maalesef ki yokmuş…
Bugün gelinen noktada, önce Musul, arkasından Tıkrit ve yavaş yavaş Bağdat’a gelen Sünnî Direniş, Saddam Hüseyin’i bir kere daha doğru çıkardı..
İzzet İbrahim ed-Duri liderliğindeki Sünni Direniş, Bağdat’a yaklaştı ve bütün işbirlikçi, kuyrukçu takımının uykuları kaçtı…
Evet Saddam Hüseyin’in yardımcısı İzzet İbrahim ed-Duri…
Bir buz satıcısının oğlu olan El Duri, 1942’de Saddam'ın da doğum yeri olan Tikrit’te dünyaya geldi. Baas Partisi'nin iktidara geldiği 1968'deki darbenin mimarlarından biriydi. Irak Devrim Komuta Konseyi ve Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Saddam Hüseyin'e en yakın isimlerden biri olan İzzet İbrahim El Duri rejimin iki numaralı ismi haline geldi.
20 Mart 2003'te Irak'ı işgal etmeye başlayan Amerikan güçleri 9 Nisan 2003'te Bağdat'a girmesinden sonra Saddam Hüseyin ve Baas rejminin birçok önde gelen ismi yakalanmasına rağmen İzzet İbrahim El Duri yakalanamadı.

ABD'nin 55 kişilik en çok aranan Iraklılar listesinde 6. sırada yer alan Duri listede önünde bulunan kişilerin yakalanması ya da öldürülmesiyle zamanla en çok aranan kişi haline geldi. 2003 yılının sonunda ABD liderliğindeki koalisyon güçleri tarafından El Duri'nin ele geçmesini sağlayacak bilgiyi verenlere 10 milyon Dolara kadar para ödülü verileceği duyuruldu. 2004 yılının Eylül ayında Tıkrit’te gerçekleştirilen bir operasyonla yakalandığı iddia edildiyse de, Irak İçişleri Bakanlığı, yakalanan kişinin yapılan testler sonucunda El Duri olmadığının anlaşıldığını, fakat yine hükümet tarafından aranan, El Duri ile bağlantılı birisi olduğunu bildirdi.
2006'da Saddam Hüseyin'in idam edilmesiyle, Irak'ta yasaklı Baas Partisi'nin lideri oldu.
Ve son günlerde yaşanan Sünni Direnişin zaferinin arkasındaki isim İzzet İbrahim Ed-Duri…
Peki ya İŞID?..
Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü, Sünni Direniş içindeki grublardan birisi ve medyada da en ön planda tutulmaya çalışılan örgüt…
Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren örgüt, özellikle Suriye’de diğer İslamî grublar tarafından sevilmeyen, üzerinde birçok spekülasyonun mevcut olduğu bir yapılanma…
Medyada ön plana çıkarılarak, Sünni Direnişin önünü kesmek ve bu örgüt üzerinden karşı propaganda yaparak, Direnişi zayıflatmak amaçlanıyor…
Ve en son iki gün önce basına yansıyan habere göre;
IŞİD militanları Twitter sayfasından yayınladıkları fotoğraflarda rehin aldıkları 1700 güvenlik görevlisini kurşuna dizerek öldürdüklerini bildirdi.
Örgüt açıklamasında 4 bin kadar güvenlik görevlisi çalışanını rehin aldıklarını kaydederken rehin alınan güvenlik görevlilerinden Şii olan 1700'ünün kurşuna dizilerek öldürüldüğünü kaydetti. Yayınlanan fotoğraflarda onlarca kişinin yere yatırıldığı ve kurşuna dizilerek öldürüldüğü dikkat çekti. Kalan rehinelerin ise IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi'nin talimatıyla affedildiği ifade edildi.
Bu haber üzerinde Şiiler yoğun bir propagandaya başladılar bile, her zaman yaptıkları gibi…
Peşinen söyleyelim de, yanlış anlaşılmalara sebeb olmasın; IŞİD’in Suriye’de diğer İslami grublara karşı, El-Kaide’ye karşı savaşını biliyoruz ve onaylamıyoruz… Harici zihniyetten oldukları her halleri ile belli…
Ama Tıkrit’te ölen Şiileri de masum olarak görenlere bir iki hatırlatma yapalım ki, herkes Şiilerin ne mal olduğunu görsün…
Şiilerin itikadi sapıklıklarını görmek isteyenler bu sitedeki ilgili yazılara bakabilirler…
(http://vadetamam.blogspot.com/2014/05/sia-siilik.html
http://vadetamam.blogspot.com/2014/06/ehl-i-sunnet-vel-cemaat-indinde-kufre.html
http://vadetamam.blogspot.com/2014/06/el-milel-ven-nihalden-sia-sehristani.html )
Irak’ın işgalinde herkesin bildiği gibi Şiiler Amerika ile işbirliği yapmıştır. Ve yapılan bu işbirliği neticesi, Şiilere iktidar altın tepsi içinde sunulmuştur. İktidara gelen Şiilerin ilk hedefi, elbette ki Sünni Müslümanlar olmuştur. Özellikle Bağdat Sünni Müslümanlar için yaşanılamaz şehir haline gelmiştir.
Sadece Sünni oldukları için, öldürülen, tecavüz edilen, evlerinden sürülen insanlar…
Özellikle sahabi düşmanlıkları yüzünden, Ömer, Ebubekir, Ayşe ve buna benzer isimleri olan Müslümanların hiçbir resmi işi yapılmaz, sırf isimleri yüzünden saldırılara uğrarlar…
İşgal sonrası 13 Temmuz 2003′te Irak’ta oluşturulan Geçici Yönetim Konseyi’nin yapısı incelendiğinde de ABD’nin Şiilere olan yakınlığı daha iyi anlaşılır. Irak’ın etnik/dinsel farklılıkları dikkate alınarak oluşturulması beklenen 25 üyesi bulunan Geçici Yönetim Konseyi’nin 13 üyesinin Şii, sadece 5′inin Sünni olması, Irak’ta Şiilere tanınan imtiyazları gözler önüne sermektedir. Yine 9 üyesi bulunan Başkanlık Konseyi de 5 Şii’ye karşılık sadece 2 Sünni üyeden oluşmaktadır.
Yıllardır Bağdat rejimi ile mücadele halinde olan Şii gruplar, Saddam’ın devrilmesinden sonra merkezi hükümet üzerinde bir kontrol kurma mücadelesine girmelerine karşın, yüzyıllardır Irak’ın egemen elitini oluşturan Sünnilerin sistemin dışına itildiği görülür.
Şiiler açık veya örtülü olarak İran’dan büyük destek gördü. Bakuba ve Sadra gibi doğudaki şehirleri işgalin hemen ardından İran’ın desteğiyle Şiilerin kontrolüne geçti.
Irak İslam Devrimi Konseyi (SCIRI), İran desteğiyle Kut gibi bazı şehirlerde hatırı sayılır güç olma yönünde halk desteği topladı. Nasırıye, İran rejimi tarafından güçlü bir şekilde desteklenen SCIRI kontrolünde fiilen Şii yönetimine geçti.
Bağdat’ın Sadr Şehri semtinde Mukteda El Sadr’ın Mehdi Ordusu güvenlik gücü rolünü üstlendi; işgal güçleri bu duruma kayıtsız kaldı ve el altından destekledi.
Kukla Irak Hükümeti Başbakanı Şii Nuri el Maliki, koyu bir Şia militanıdır. İran – Irak Savaşı’nda İran cephesinde yer alarak kendi ülkesinin askerlerine kurşun sıkmıştır. Savaş sırasında Irak’a karşı milis gurubun önderliği yürütmüştür. Bu süreçte 500-1000 arası bir milis gücü vardı. İran tarafından her türlü lojistik ve mali desteği almıştır. Savaşın ardından İran’da kurulan bir mülteci kampına sığınmış, 8 yıl İran’da kalmıştır.
Maliki, İran nüfuzunun simge isimlerinden biridir. İşgal sonrası Maliki ve Hükümeti, Irak’ta işgalcilerle ortaklaşarak Sünnileri, Arapları, Keldanileri ve sair muhalif aşiretleri sistematik bir şekilde yok etmektedir. Baasçıları tasfiye görüntüsü altında üst düzey devlet makamlarındaki Sünniler ihraç edildi, ancak Baasçı Şiilere hiç dokunulmadı.
Irak’ta Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi ile Amerika tarafından görevlendirilerek “Baassızlaştırma Heyeti” Başkan Yardımcılığına getirildi. Bu heyet, zamanla Irak’ı Şiileştirme heyetine dönüştü.
Bu sırada Maliki, mensubu olduğu Dava Partisi’nin güvenlik biriminden sorumlu olup partiye bağlı silahlı kanadın faaliyetlerini de yürüttü. Bu grup yaptığı eylemlerle ismini “İntikam Tugayları” adı altında sıkça duyurdu.
Şii militan grupları, binlerce Sünni ulema ve medrese/ üniversite hocaları ve kanaat önderlerini sistematik olarak katletti. Bunların başında da İran büyükelçisi Kazım Kummi tarafından yönetildiği iddia edilen İran Kudüs Tugayları gelmekteydi. Maliki bu dönemde, Kudüs Tugayları önderi olduğu iddia edilen Kummi ile dirsek temasında bulundu.
Maliki yönetime geçmeden önceden İsrailli yetkililerle Irak’ta ve İsrail’de görüşmeler yaptı. Yine İsrail’in gözetiminde Barzani ile görüşerek, Kerkük konusunda Barzani’ye destek verdi ve Başbakanlık konusunda Barzani’nin desteğini aldı.
Başbakanlığı sırasında kendi akrabalarına rütbeler vererek ordunun başına geçirdi. Irak bu dönemde idari ve mali yolsuzluklarda zirve yaparak dünya sıralamasında 175. konuma yerleşti. Maliki döneminde on binlerce Şii, lise, yüksek lisans, doktora, uzmanlık gibi alanlarda sahte diplomalar, sertifikalar alarak kritik yerlere yerleştirildi. Şeffaflık Komisyonu’nun tespitlerine rağmen hiç bir önlem ve yaptırım uygulanmadı.
Maliki yine başbakanlığı döneminde yargıyı da ele geçirdi. Birçok Sünni aşiret önderleri terörist suçlamasıyla ülkeyi terk etmek zorunda kaldı veya tutuklandı.
Şii medya organları gerçekleri gizliyor
Tarihteki en kanlı ve gizli örgütlerden Haşhaşi örgütünde, Müslümanları öldürmek üzere programlanmış suikastçı fedailer kadar, örgütün propagandasını yapan dailer (propagandacı) de pay sahibidir.

2003 yılındaki Amerikan işgalini, Irak’ı medya üzerinden Şiileştirme hareketi takip etti. Oluşturulan dev Şii medya ahtapotu Irak’taki medyanın muhtelif alanlarına kollarını uzattı. Bugün Irak’ta, Şii partilere ve teşkilatlarına ait onlarca yerel ve uydu televizyon kanalları, radyo istasyonları, onlarca gazeteler, dergiler ve yüzlerce internet sitesi mevcuttur. Bunun yanı sıra Şiiler sürekli olarak toplantı, gösteri, buluşma, konferans ve sempozyum gerçekleştirmektedir. Yayınlara dikkatle bakıldığında, Sünnilere yönelik yapılan baskılarda ve eylemlerde, bu organların yaptığı yalan haberlerin ve kışkırtmaların büyük payı olduğu gözlenir.
Irak’ta yayın yapan medya kuruluşlarının sahipleri Bağdat’ta yaşayan İranlılardır. Şii bile olsa asla Iraklıların bu tür stratejik kuruluşlara sahip olmasına izin verilmemektedir. Dünyadaki birçok olaydan haberdar olan Türkiye, Şii medya hegemonyası sebebiyle Irak’ta yaşanan Şia zulmünden habersizdir.

Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.