Abdulkadir Geylani (ks)’dan Hikmetli Nasihatlar
Ey oğul!
Önce kendi nefsine öğüt ver, kendi nefsini düzelt! Sonra da başkalarına öğüt ver, başkalarını düzeltmeye çalış! Sana önce kendi nefsinin özelliklerini, kendi nefsinin ne durumda olduğunu bilmen lazım. Kendinde ıslaha muhtaç bir hâl var oldukça başkalarını düzeltmeye, başkalarına öğüt vermeye kalkışma! Eğer kendinde ıslaha muhtaç bir hâl bulunduğu hâlde bunu bırakır da başkasının ıslahına kalkışırsan yazık sana!
Başkalarını nasıl ve hangi hâllerde kurtarabileceğini bilirsin. Sen kendin kör isen, bir başkasının elinden tutup nasıl bir yere götürebilirsin? Gözleri görmeyen birisinin bir başkasının elinden tutup bir yere götürmesi mümkün olmadığı gibi, kendi nefsini ıslah etmemiş birisinin de başkalarını irşat edip Allah’a götürmesi mümkün değildir. Ancak kendi gözleri gören kişi başkalarını bir yerden bir yere götürebilir.
Denize düşen ve yüzme bilmeyen birisini ancak mahir yüzücü olan birisi kurtarabilir. Aynen bunun gibi, Allah’a insanları ancak O’nu tanıyan birisi götürebilir. Allah’ı tanımayan kişiye gelince, O’na giden yolda bu kişi insanlara nasıl rehberlik edebilir ki?
Sana Allah’ın tasarrufundan bahsetme ihtiyacını duymuyorum! Sen O’nu seversin, amellerini sırf O’nun rızası için yaparsın! Asla O’ndan başkası için yapmazsın! O’ndan korkarsın, O’ndan başkasından asla korkmazsın!
Takvaya sarıl!
Ey oğul!
Sana takva gerek, takvaya sarıl, muttaki ol! Sana şeriat gerek, şeriatın esaslarına sarıl! Nefse, şehevî arzulara, şeytana ve kötü kişilere muhalefet etmeli ve onlara uymamalısın! Mümin kişi bu hususlarda devamlı cihat hâlindedir. Öyle ki, başından miğferi hiç eksik olmaz, kılıcı asla kınına girmez, atının sırtı hiç eğersiz kalmaz. Uykuyu bile hak erenlerinin uyuduğu niyetle uyur. Hak erenleri düşmana galip gelebilmek için zindelik kazanmak maksadıyla uyurlar. İhtiyaç dolayısıyla yemek yerler. Ancak zaruret hâlinde konuşurlar. Mecbur kalmadıkça âdetleri dilsizlik ve sükûttur. Onları ancak Allah’ın takdiri konuşturur. Bu dünyada onların dilini Allah hareket ettirir, konuşturur. Tıpkı yarın kıyamet gününde organlarını konuşturacağı gibi.
Allah’ı daima görür gibi ol!
Ey oğul!
Yalnızlık anlarında öyle bir takvaya ihtiyacın var ki ve öyle bir takvaya sahip olmalısın ki seni günahlardan ve günaha sürükleyecek kaymalardan alıkoysun. Öyle bir murakabeye ihtiyacın var ki öyle bir murakabeye sahip olmalısın ki Allah’ın daima seni görmekte olduğunu sana hatırlatsın. İşte sen yalnızlık anlarında böyle olmaya muhtaçsın, mecbursun. Bundan başka nefis, heva ve şeytanla savaşmaya muhtaçsın.
Gönülleri hakka davet et!
Ey oğul!
Büyük insanları yıkıp mahveden küçük hatalar, sürçmeler ve kaymalardır. Zahitleri mahveden nefsanî ihtiraslardır. Hak erenlerini mahveden yalnızlık anlarındaki kötü düşünceler, hatıra gelen kötü fikirlerdir. Sıddîkları mahveden bir anlık kötülüktür. Onların bütün meşguliyetleri, kalplerini uygunsuz düşüncelerden korumak ve muhafaza etmektir. Onlar Hakk’a davet mevkiinde bulunan kişilerdir. İnsanları Allah’ı tanımaya davet ederler. Gönülleri Hakk’a davet etmekten bir an bile geri durmazlar.
Nefsini itaat altına al!
Ey oğul!
Bu zaman ahir zamandır. Nifak çarşısı açılmıştır. Yalan çarşısı açılmıştır. Münafık, yalancı, deccal kişilerle oturmayınız. Yazık sana ki nefsin münafıktır, yalancıdır, kâfirdir, fâcirdir, müşriktir. Böyle olduğu hâlde sen onunla nasıl oturuyorsun? Ona muhalefet et, asla muvafakat etme! Onu bağla, asla salıverme! Onu hapset, zindana at! Kendisine ancak zaruri olan haklarını ver! Fazla verme! Onu mücahedelerle kahret, itaat altına al!
Dünya ile ahireti bir araya getir!
Ey oğul!
Dünya ile ahireti bir araya getir! Her ikisini de aynı yere koy! Kalbin dünya ve ahiret düşüncesinden arınmış olarak ve çırıl çıplak bir şekilde Mevlan ile tek başına ol! Allah’tan başka her şeyden arınmadıkça O’na yönelme! Halka bağlanıp kalarak Hakt’an ayrı kalma! Bütün bu sebepleri kopar, at! Allah’a giden yoldaki engelleri birer birer bertaraf et! Bütün bunları yaptıktan sonra dünya ve ahireti bıraktığın yere var! Dünyayı nefsine ver, ahireti kalbine koy, Mevla’yı da özünde tut!
Tövbe ile günah elbiseni çıkar!
Ey oğul!
Nefis ile birlikte olma! Hevesinle birlikte olma! Dünya ile de birlikte olma! Öyle ise hemen günahlarına tövbe et, bir daha işlememeye azmeyle! Onlardan sıyrıl! Seri adımlarla Mevla’na koş! Tövbe ettiğin zaman hem dışın hem de için tövbe etmiş olsun! Tövbe, Allah’ın katında makbul kul olmanın temelidir. Halis bir tövbe ile ve Allah’tan hakikaten hayâ etmek suretiyle üzerindeki günah elbisesini çıkar, at!
Derdi sabırla karşıla!
Ey oğul!
Sana herhangi bir dert geldiği zaman onu sabır eliyle karşıla ve devası gelinceye kadar sakin ol! Deva gelince de onu şükürle karşıla! Bu hâle geldiğin zaman peşinen ebedi, zevkli, safalı bir hayatta olursun!
Himmetin dünya olmasın!
Ey oğul!
Dünyadaki himmet ve gayretin yemek, içmek, giymek, evlenmek, güzel ve rahat evlerde oturmak, servet toplamaktan ibaret olmasın! Bütün bunlar nefsin işidir, nefsin rağbet ettiği şeylerdir. Öyleyse kalbe mahsus himmet ve gayret nedir? Kalp, öz ve sır neye rağbet eder? Onun himmet ve gayreti Allah’ı aramaktır. Kalbin rağbet edeceği tek şey budur. Senin himmet ve gayretin ve rağbet edeceğin şey senin için en mühim olandır, sana ehemmiyet verendir. Öyleyse senin rağbet edeceğin şey, Rabbin ve O’nun nezdinde olmalıdır.
Ahiret için hazırlan!
Ey oğul!
Sen, ömründen sadece bir gün kaldığını farz et ve ecel meleğinin geleceğini düşünerek ve ahiret için hazırlan! Dünya hak erenleri için bir kuvvet kazanma ve pişip olgunlaşma yeridir.
Dünyada ebedî kalmak için yaratılmadın!
Ey oğul!
Sen dünyada ebedî kalmak için yaratılmadın! Allah’ın yoluna uymayan bir yaşayış içindesin! İçinde bulunduğun bu hâli hemen değiştir!
Kendini Allah’ın takdirine teslim et! Sonra O’nunla birlikte ol! Nasıl bir binanın önce bir temele, sonra da duvarlara ihtiyacı varsa, her işin de önce bir temele sonra da bir yapıya ihtiyacı vardır. Senin yolunun temeli, Allah’ın takdirine teslim olmak, yapısı da O’nunla birlikte olmandır. Bu esasa yapış, ömür boyu, gece gündüz buna devam et!
Tefekkür insanı Allah’a götürür.
Ey oğul!
Tefekkür kalbin yapacağı işlerdendir. Eğer kendin için bir iyilik görürsen, bir iyiliğe nail olursan, Allah’a şükret! Bir kötülük görürsen de ondan dolayı tövbe et! İşte bu tefekkür sayesinde dinin ihya olur, dirilir, şeytanın da ölür.
Şöyle denmiştir: “Bir saat tefekkür, bir gecelik ibadetten hayırlıdır.”
Allah’a ulaşma yolunda yine Allah’ın fiillerini delil getir! Nasıl ki bir sanat eserinden sanatkâra intikal ediliyorsa, Allah’ın muazzam bir sanatı olan bu kâinata bakmakla da Allah’a ulaşılabilir. Onun için Allah’ın sanatı üzerinde tefekkür edersen Allah’a ulaşabilirsin!
Hakiki imana sahip olan bir müminin iki dış gözü, iki de iç gözü vardır. İki dış gözü ile Allah’ın yeryüzündeki sanat eserlerini görür, iki iç gözü ile de Allah’ın göklerde yaratmış olduğu eserleri görür. Bundan sonra onun gözünden perdeler kaldırılır. Neticede Allah’ın yakın ve sevgili kullarından olur. Sevgiliden hiçbir şey gizlenemeyeceğine göre, Allah’ın sevgili kullarından olan bu kişiden de İlahî sırlar gizlenmez.
Dinini satarak dünyalık elde etme!
Ey oğul!
Meşru yoldan ve helalinden alın teriyle kazandığını ye! Dinini satarak dünyalık elde etmeye ve bu yoldan kazanılmış şeylerle geçinmeye kalkışma! Helalinden ve meşru yoldan kazan! Bu kazancınla başkalarına ikram et! Onlara da yedir, içir! Ta ki aradaki sevgi ve kardeşlik bağlarının devamına ve pekişmesine vesile olsun.
Allah’ı kullarına şikâyet etme!
Ey oğul!
Allah’ı kullarına şikâyet etmeye kalkışma! Kullara şikâyetçi olma! Allah’a şikâyetçi ol! Allah her şeye kadirdir. O’ndan başkası ise hiçbir şeye muktedir değildir. İç sıkıntıları, maruz kalınan musibetleri, manevi dertleri ve verilen sadakalarla yapılan iyilikleri gizli tutmak da iyilik hazinelerindendir. Sadakayı sağ elinle ver! Sol elinin bundan haberdar olmaması için gayret et!
Dünya seni yutmasın!
Ey oğul!
Dünya denizinden sakın! Onda çok kişiler boğulmuş, ancak pek az kişi kurtulmuştur. O derin bir denizdir. Her şeyi gark eder, kendinde boğar. Ancak Allah dilediği kullarını ondan kurtarır. Tıpkı kıyamet gününde müminleri cehennemden kurtaracağı gibi.
Takva güneşiyle beraber ol!
Ey oğul!
Bütün fiil ve hareketlerinde tevhid güneşi, şeriat güneşi ve takva güneşi ile beraber ol! Zira bu güneş, heva ve hevesin; nefsin, şeytanın ve mahlûkata dayanmanın sebep olduğu şirk tuzağına düşmekten seni muhafaza eder. Bu güneş seni Allah yolunda ilerlerken aceleci olmaktan alıkor.
Aceleci olma!
Ey oğul!
Aceleci olma! Zira acele eden hataya düşer, teenni eden de isabet eder, hedefine ulaşır. Acele etmek şeytandandır, şeytanın işidir. Teenni etmek de Allah’tandır. Çok kere seni aceleciliğe sevk eden şey, dünyalık toplama hırsıdır. Rızık ve dünyalık hususunda kanaat sahibi ol! Zira kanaat tükenmez hazinedir.
Sadece kısmetine ve eline geçene razı ol! Kısmetinde olmayandan da geri dur! Helal ve meşru olandan ayrılma! İşte o zaman zengin olursun. Allah’tan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymazsın. Kalbin mutmain olur, sükûnete kavuşur, özün saflaşır, berraklaşır. Zararlı duygu, temayül ve ihtiraslardan arınırsın. Böylece dış gözünde dünya, kalp gözünde ahiret, sır gözünde Allah’tan başkası değersiz olur.
Aklını kullan!
Ey oğul!
Akl-ı selim sahibi ol! Aklını kullan! Acele etme! Şurası muhakkak ki acele etmekle eline bir şey geçmez. Acele etmekle ne vaktinden önce akşamı edebilirsin, ne de sabahı! İstediğini elde edebilmek için sabırla akşama kadar çalışmıyor, didinmiyor musun?
Allah korkusu her kapının anahtarıdır.
Ey oğul!
Önünde kapalı bir kapının kalmamasını istersen izzet ve celal sahibi olan Allah’tan kork! Zira Allah korkusu her kapının anahtarıdır, her kapıyı açar.
Amellerini güzel yap!
Ey oğul!
Güzel ameller işlemekte tembellik etme! Zira tembellik edenler ebediyen mahrum kalırlar. Bu arada daimi bir pişmanlık da peşlerini bırakmaz. Amellerini güzel yap! Unutma ki, Allah hem dünya hayatı ile hem de ahiret hayatı ile sana karşı cömertlik etmiş, ikramda bulunmuştur.
Allah’ın rızasına dön!
Ey oğul!
Dua ipini uzat! Allah’ın rızasına dön! Kalbin itiraz ettiği hâlde dilinle dua eder duruma düşme! Dilinle yaptığın duaya kalbin de inansın ve iştirak etsin!
Kötü kişilerle arkadaşlık etme!
Ey oğul!
Kötü kişilerle arkadaşlık etmen, iyi kişiler hakkında kötü düşüncelere sürükler. Hep kötü insanlarla beraber oldukça iyi ve salih kişiler seni kötü bir insan olarak görürler.
Dine sarıl!
Ey oğul!
Başkaları tarafından uyandırılmadan önce uyan! Dine sarıl! Dinine sahip kişilerin arasına katil! Onlarla birlikte ol! Asıl insan olanlar dinine sarılmış olanlardır. İnsanların en akıllısı, Allah’a itaat eden, O’nun dinine, kitabına sarılan ve yaşayışını Allah’ın ahkâmına uygun geçiren insandır. İnsanların en cahili de Allah’a isyan eden, yaşayışını O’nun dinine, kitabına ve ahkâmına uygun olarak geçirmeyen kişidir.
Cahillerle arkadaşlık etme!
Ey oğul!
Cahillerle arkadaşlık ediyorsun, bu durumda onların cehaletinden sana da bulaşabilir. Ahmaklarla arkadaşlık etmek, aldatıcı bir arkadaşlıktır. Sağlam inançlı, âlim ve ilmi ile amel eden müminlerle arkadaşlık et! Mümin iman kuvveti sebebiyle diğer insanlara karşı daima neşeli ve güler yüzlü görünmeye, hüznü de Allah ile kendi arasında gizli tutmaya muktedir olabilir. Müminin hüznü daimidir, çünkü tefekkür eder. Çok ağlar, az güler.
Bunun için Peygamber Sallâllahü Aleyhi Vesellem, “Mümin için, Rabbine kavuşmanın dışında rahat yoktur.” buyururlar.
Kalp ve gönül ehli ile arkadaş ol! Onların sohbetlerinde bulun! Ta ki senin de bir kalbin, bir gönlün olsun!
Şu kimselerle dostluk kur!
Ey oğul!
Kendileriyle dünyada sırf dünyalık için arkadaşlık ve dostluk ettiğin şu kişileri yarın göremeyeceksin. Aranız ayrılacak. Kötü dost ve arkadaşlarla aran nasıl ayrılmasın ki, sen onlarla Allah için değil, Allah’tan başka şeyler için dostluk ettin. Eğer insanlarla mutlaka dostluk, arkadaşlık ve ahbaplık etmen gerekiyorsa takva sahibi, arif, ilmi ile âmil, yalnız Allah’ın rızasını isteyen ve Allah’ın nazarında itibarı olan kişilerle dostluk ve arkadaşlık et! Şu kimselerle dostluk ve arkadaşlık kur:
1- Seni Allah’a yaklaştırsın.
2- Seni dalaletten kurtarsın, doğru yola çeksin.
3- Seni dünyaya kul köle olmaktan kurtarsın.
4- Önüne ahiret nimetlerini sersin.
5- Seni nefsin esaretinden kurtarsın, hürriyete kavuştursun.
6- Seni yılanların, akreplerin ve vahşi hayvan tabiatlı insanlardan kurtarsın; rahata, huzura kavuştursun.
Bütün isteklerin Allah’tan olsun!
Ey oğul!
Eğer dünya tasalarından sıyrılmaya gücün yetiyorsa hiç durma, hemen sıyrıl! Aksi hâlde seri olarak kalbinle Allah’a koş! O’nun rahmetine yapış! Ta ki kalbinden dünya tasaları çıksın. O her şeye kadirdir. Her şeyi bilir. Her şey O’nun kudret elindedir. O’nu kendisine imanla ve kendisinin marifeti ile doldurmasını iste!
Ayrıca sana sarsılmaz bir iman vermesini, senin kalbinde kendisine ünsiyet peyda etmesini ve senin bütün uzuvlarını kendisine itaatle meşgul hâle getirmesini iste! Bütün bunların hepsini Allah’tan iste! Kendin gibi fâninin önünde zelil durumlara düşme! Bütün isteklerin Allah’tan olsun, asla başkalarından olmasın! Bütün muamelen Allah’la beraber olsun ve Allah için olsun, asla O’ndan başkası için olmasın!
Allah’a hizmet et!
Ey oğul!
Hizmet edersen, hizmet olunursun. Haddi aşmazsan kurtulursun. Allah’a hizmet et! O’nun yolunda ol! O’nun yolunu bırakıp da sana ne zararı, ne de faydası dokunan şu devlet adamlarının hizmetçiliğini yapma! Onlar şimdiye kadar sana ne verdiler? Kısmetinde olmayan bir şeyi sana verebilirler mi?
Ahiret endişesini öne al!
Ey oğul!
Ahiret endişeni dünya endişesinin önüne al! Eğer böyle yaparsan her ikisini de kazanır, her ikisinden de kârlı çıkarsın. Dünya endişesini ahiret endişesinin önünde tuttuğun takdirde, senin için bir ceza olmak üzere her ikisinden de hüsrana uğrarsın. Dünya sevgisini kalbinden çıkardığın zaman dünyalık olarak elde ettiğin bir şeyde de bereket olacaktır.
Dünyan ve ahiretin için çalış!
Ey oğul!
Mümin hem dünyası için çalışır, hem de ahireti için. Dünyası için, ihtiyacı kadar çalışır, kanaat eder. Tıpkı yolcunun ihtiyaç miktarı azık alması gibi… O dünyadan bundan daha fazlasını almaz. Cahilin bütün düşüncesi dünyadır, dünyalıktır. Arifin düşüncesi ise ahirettir, Allah’tır.
Günah elbiseni tövbe suyuyla temizle!
Ey oğul!
İşlediğin günahlar sebebiyle Allah’ın rahmetinden ümidini kesme! Din elbisendeki kiri tövbe suyu ile temizle! Bu tövbende hem sebat göster, hem de ihlaslı ol! Bundan başka din elbiseni marifetullah esansıyla kokula!
Kalbinle Allah’a dön!
Ey oğul!
Dünya bir denizdir, iman da gemidir. Kaptan ise ibadet ve taatlerdir. Ahiret de bu denizin sahilidir. Kalbinle Allah’a dön! Allah’a tevekkül eden kişi, O’na dönen kişi demektir.
Kur’an ile amel et!
Ey oğul!
Kur’an ile amel etmek seni Kur’an’ın mevkiine yükseltir, oraya oturtur. Sünnet ile amel etmek seni Resul-i Ekrem (a.s.m.)’e yükseltir. Resulullah, kalbi ve manevi himmeti ile Allah dostlarının kalpleri çevresinden bir an bile ayrılmaz. Onların kalplerine Allah’a yakınlık kapısını açar.
Cahil dünyada ferahlanır.
Ey oğul!
Cahil dünyada ferahlanır. Dünya nimetleri ile zevk sefa sürer. Âlim ise dünya hayatını bir fırsat bilir. Manevi mertebelerde yükselme gayreti içinde bulunur. Cahil kaderle çekişir, ona karşı çıkar; âlim ise kadere boyun eğer, razı olur.
İbadetine aldanma!
Ey oğul!
İbadet ve taatine aldanma! Allah’ın onları kabul etmesini iste! Şu anda sen Allah’a kulluğunu yapma gayreti içindesin. Olur ki içinde bulunduğun bu durumdan başka bir duruma düşebilirsin.
Amelini Allah rızası için yap!
Ey oğul!
Sana amellerinde ihlas gerek. Amellerini sırf Allah rızası için yapmalısın. Gözünü, amellerinden ve onlara gerek insanlardan gerekse Allah’tan karşılık beklemekten uzak tut!
Ahlakı düşüklerden uzak dur!
Ey oğul!
Ahlakı düşüklerden uzak dur! O zaman halis mümin olursun. Hükümde hakkaniyet üzere ol! O zaman ilimde halis olursun.
Sofrana fakirleri ortak et!
Ey oğul!
Oruç tut! İftar ederken sofrana fakirleri de ortak et, onlara de yedir! Tek başına yiyip içme! Böyle yapmayan kimsenin fakir olup dilenciliğe düşmesinden korkulur.
Herkese iyi niyetli ol!
Ey oğul!
Kimseye eziyet etmemeye ve zarar vermemeye gayret et! Herkese karşı iyi niyetli ol!
Ömrünü hak yolda geçir!
Ey oğul!
Sanatı öğrenebilmek için sıkıntıya ve meşakkate katlanmak zorundasın. En güzel ve mükemmel eseri meydana getirmek için bin kere yapar, yıkarsın. Eğer ömrünü hak yolda, kendini en iyi şekilde yetiştirmekle harcarsan Allah senin için hiç yıkılmayacak bir bina yapar.
Kendi nefsine ağla !
Ey oğul!
Bu hâlinden utanmıyor musun? Kendi nefsine ağla, gözyaşı dök! Zira bu hâlinle sen doğruya ve başarıya ulaşmaktan mahrum kalırsın. Hiç utanmıyor, hayâ etmiyor musun ki, bugün itaatkâr oluyorsun, yarın asi oluyorsun. Bugün ihlaslı oluyorsun, yarın riyakâr.
Çalış, didin! Yardım Rabbindendir.
Ey oğul!
Çalışmadan ayağına hiçbir şey gelmez. Bazı şeyler de sana mutlaka lazımdır. Çalış, didin! Yardım, izzet ve celal sahibi Rabbindendir. Üzerinde bulunduğun bu denizde hareket et, dalgalar devamlı seni üstte tutacak ve sahile ulaştıracaktır. Dua senden, cevap vermek Rabbindendir. Çalışmak senden, başarı Allah’tandır. Kötülükleri terk etmek senden, hamiyet ve gayret vermek Allah’tandır. İstediğin şeyde dürüst ol, samimi ol, ihlaslı ol! Allah sana yakınlık kapısını mutlaka gösterecektir.
Kalbinin istemediği dünyalığı bırak!
Ey oğul!
Eline bir dünyalık geçtiği ve kalbinin de ondan hazzetmediğini gördüğün zaman onu bırak, alma! Kalp, iyi ile kötüyü, faydalı ile zararlıyı, hayır ile şerri birbirinden ayırt etme melekesine sahiptir. Himmet ve gayretin nispetinde Allah’ın lütfuna mazhar olursun. Allah’tan başka ne varsa kalben hepsinden sıyrıl, hepsinden uzaklaş! Ta ki ona yaklaşabilesin.
Kalbini helal yemekle temizle!
Ey oğul!
Helal yemek suretiyle kalbini temizle! İşte o zaman Rabbini tanırsın. Lokmanı, elbiseni ve kalbini temizle! İşte o zaman safi, temiz olursun. Henüz vakit geçmeden kalbinle Rabbine dön! Sen iyi kimselerin hâllerini dilinle anlatmak ve o hâlleri de kendin için temenni etmekle yetindin. Tıpkı avucuna suyu alıp yumruk yaparak sıkan kişi gibi ki, elini açtığı zaman orada bir şey bulamaz.
Karşılık beklemeden hizmet etmeye çalış!
Ey oğul!
En iyisi zayıflık zamanında başkalarından bir şey isteme! Ayrıca sende idrak edemeyeceğin ve başkalarına anlatamayacağın, göremeyeceğin ve başkalarına gösteremeyeceğin bir hâl bulunmamalıdır. Eğer karşılık beklemeden ve almadan vermeye gücün yeterse hemen yap! Karşılık beklemeden hizmet edebiliyorsan hemen yap! Allah yolunun yolcuları, yaptıklarını sırf O’nun için, O’nun rızasına uygun olarak yaptılar. Allah da, hoşlarına gidecek şeyleri, dünyada da ahirette de onlara gösterdi ve gösterecektir.
İhlas sahibi ol!
Ey oğul!
İlim ve irfan öğren ve ihlas sahibi ol! Ta ki, nifak, ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik tuzağından kurtulasın, ilim ve irfanı halkın teveccühünü kazanmak ve dünyalık toplamak için değil, Allah’ın rızası için öğren! İlim irfanı gerçekten Allah rızası için öğrendiysen O’nun emirlerini sevgiyle yerine getirir ve O’na karşı huşu içinde bulunursun. Diğer insanlara karşı mütevazi olursun.
Rabbine itaatte nefsine muhalefet et!
Ey oğul!
Eğer kurtuluş istiyorsan, Rabbine itaatte nefsine muhalefet et! Nefsinle birlikte olmakta devam ettiğin müddetçe insanları ve diğer varlıkları tanıyamazsın. Dünya sevgisi ile dopdolu olduğun müddetçe ahireti tanıyamazsın. Ahiret sevgisi ile dolmadıkça ahirette Rabbini göremezsin. Nefis devamlı kötülüğe meyillidir, bu onun fıtratıdır, huyudur. O’nun fıtratı bu olunca, artık var, ötesini sen düşün, neler yapmaz ki?
Allah’ın rızasına ulaşmaya çalış!
Ey oğul!
Allah’ın rızasına ulaşmaya çalış! O senden razı olmuşsa bil ki seni sevmiştir. Rızık ve geçim endişesini kalbinden çıkar! Zira sen gönül huzuru içinde çalıştığın müddetçe sıkıntısız olarak rızkın Allah’tan gelecektir. Kalbindeki düşünceleri, tasaları, endişeleri at! Bir tek tasan olsun! O da Allah’a layık bir kul olup olmama endişesi. Bu mertebeye ulaşabildiğin an diğer bütün tasalarına Allah kâfidir.
Dünyalık için kimseyle çekişme!
Ey oğul!
Sakın sakın! Sen sen ol, dünyalık hususunda kimseyle çekişme, didişme! Kimsenin elindeki kısmete mani olmaya kalkışma! Zira herkesin nasibi mutlaka kendisini bulur. Eğer kaderde elinden alınması varsa, o da olur. Bu senin isteğinle olmaz.
Kadere razı olmak; kavga, çekişme ve didişme sonunda dünyalık elde etmekten daha güzeldir. Zira Allah’ın takdirine razı olmak her hâlükârda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar.
Allah’ı kalbin ve kalıbınla an!
Ey oğul!
Allah’ı önce kalbinle zikret, sonra da kalıbınla, dilinle. O’nu kalbinle bin defa, dilinle de bir defa zikret!
Ameline güvenme!
Ey oğul!
Sakın ha, amellerine ve manevi hâllerdeki gelişmelere mağrur olma! Bunlarla övünmeye kalkışma, ucube düşme!
Zira ucub kişiyi zulme, tuğyana, azgınlığa ve günaha sevk eder, Allah’ın gazabına uğramasına sebep olur.
İnsanlara baki gözüyle bakma!
Ey oğul!
İnsanlara, baki kalacaklarını sanarak o gözle bakma! Fâni olduklarını bil ve o gözle bak! Hiçbir insan dünyada baki değildir. Bu dünyada her insan fânidir, gelip geçicidir. Onlara, zarar verebileceklerini veya fayda getirebileceklerini düşünerek bu gözle bakma!
Allah dostlarına karşı dilsiz ol!
Ey oğul!
Kur’an’ı okursun, fakat anlamazsın, anlamadan okursun. Birtakım ameller işlersin. Fakat ne yaptığını bilmezsin. Ne yaptığının şuurunda olmadan yaparsın. Bu senin yaptığın ahiret endişesi olmadan sırf dünya için yapılan şeydir. Bütün bu hâllerden sonra bir de kalkar Allah dostlarına hücum eder, onları çekiştirir, kötülersin. Aklını başına topla, edepli ol, günahlarına tövbe et! Kusurlarından dön, Allah dostlarına karşı dilsiz ol!
Hiçbir işe gururla girişme!
Ey oğul!
Önce kendi nefsinle meşgul ol! Önce kendi nefsine faydalı ol! Kendi nefsini düzelt, sonra başkalarıyla meşgul ol! Başkalarını aydınlattığı hâlde kendini eriten mum gibi olma! Hiçbir şeye gururla, nefsî duygularınla girişme! Allah bir husus için seni dilemişse seni ona hazırlar. Eğer halkı senden faydalandırmayı murat etmişse seni onlara gönderir. Sana sebat verir, insanları idare etme kabiliyeti verir. Onlardan gelecek sıkıntılara katlanma gücü verir. Halkın faydası için senin kalbine genişlik verir, göğsünü açar, oraya hikmet doldurur. O zaman sen senlikten çıkar, Allah’ın has ve halis kullarının arasına girersin.
Kalbini zikre yaklaştır!
Ey oğul!
İki adım vardır ki, eğer bu iki adımı atabilirsen Hakk’a ulaştın demektir. Eğer kalbin ve ruhunla dünya ile ahiretten birer adım, nefsin ve diğer insanlardan da birer adım uzaklaşabilirsen Hakk’a ulaşmış olursun. Kalbin ve ruhunla bu zahirleri terk et, işte o zaman Hakk’a vasıl olursun: Önce başla, ilk adımı at, bitirmek Allah’tandır.
Sen hemen gerekli alet ve edevatı al! Var, iş kapısının önüne otur ki, seni çalıştıracak olana yakın bulunasın. Öyle yatağında, yorganının altında ve kapalı kapılar ardında miskin miskin durma! İş ara, çalışmak istediğini söyle!
Kalbini zikre yaklaştır! Ona bilhassa, kıyamet gününü, haşir-neşir gününü hatırlat! Ölümü düşün Allah’ın mahlûkatı nasıl öldürüp sonra nasıl dirilteceğini, huzurunda nasıl duracağını düşün! Bütün bunları hiç hatırından çıkarmamaya devam ettiğin zaman kalbindeki kasvet gider, günah bulanıklarından temizlenir.
Temeli sağlam olan bina yıkılmaz.
Ey oğul!
Bina sağlam bir temel üzerine oturtulursa yıkılmaz. Yerinde karar kılar. Sağlam bir temel üzerinde oturtulmadığı takdirde kısa zamanda çöker. Aynen bunun gibi, sen de kendi hâlini dinin esasları üzerine oturtursan hiç kimse ona noksanlık veremez. Herhangi bir tarafından bir gedik açamaz. Eğer hayatını dinin esasları üzerine oturtmazsan, dinî hayatının bir tarafından gedik açılabilir, temel çürük olduğu için bir mertebeye de ulaşamazsın.
Sana teslimiyet gerek.
Ey oğul!
Sana teslimiyet gerek. Sebeplere tevessül ettikten ve bütün tedbirleri aldıktan sonra işin gerisini Allah’a havale etmek gerek. Kendi gücüne, kendi kuvvet ve kudretine güvenmemek gerek. Allah’ın fiillerine ve tasarrufuna itiraz etmemek gerek. İnsanları ve kendini Allah’ın iradesine, tasarrufuna ve fiillerine ortak etmemek gerek.
Kulluğun sohbetine yapış!
Ey oğul!
Sana kulluğun sohbetine yapışmak gerek. Kulluğun sohbeti: Allah’ın emrettiklerini harfi harfine yerine getirmek, yasakladıklarından bütünüyle uzak durmak, musibet ve felaketler karşısında sabırlı olmaktır. Bu meselenin esası tevhiddir, sebattır, temeli sağlam salih ameller bu esas üzerine oturur.
Allah, sevenlerini dünya ile bir arada bırakmaz.
Ey oğul!
Allah, kendisini sevenleri dünya ile bir arada bırakmaz. Dünyanın onlara yapabileceği kötülüklerden bir an bile emin olmaz. Onları dünya ile de kendisinden başka bir şey ile de asla bir arada bırakmaz. Daima Allah onlarladır, onlar da Allah ile kalpleri ilelebet O’nu zikreder. Hep O’nun huzurundadırlar. Yalnız O’na yönelirler. Allah onların koruyucusudur, kendileriyle ünsiyet eder.
Nefsinin arzularını ayakaltına al!
Ey oğul!
Nefsinin rağbet ettiği arzuları ayaklarının altına al, çiğne! Bütün kalbinle onlardan sıyrıl! Eğer Allah’ın ilminde senin için onlardan bir şey varsa, vakti, saati gelince sana mutlaka ulaşır. Çünkü mukadderattan kaçılmaz. Takdir-i ilahide bulunan her şey mutlaka olur. Allah’ın ilmi asla değişmez. Kısmetin, vakti saati gelince sana mutlaka ulaşır; hem de hazırlanmış olarak, yeterli derecede ve güzel bir şekilde. Öyle ise sen onu zillet eliyle değil, izzet eliyle alırsın.
Bununla beraber Allah indinde senin için zühd sevabı da hâsıl olur. Allah seni salih kulları cümlesinde kabul eder. Çünkü sen onu elde etmek için hırs göstermedin, ona kendi arzunla uzanmadın. Sen kaçtıkça ezelde sana ayrılan rızık peşinden gelir. Âdeta seni kovalar.
Allah dostlarının hizmetçisi ol!
Ey oğul!
Allah dostlarının çömezi ol, yaygısı ol, etraflarında hizmetçi ol! Böyle olmaya devam edersen, işte o zaman hakiki efendi olursun. Kim Allah için mütevazi olursa Allah onu dünyada da ahirette de yükseltir. Halkın külfetlerine katlandığın ve kendilerine hizmet ettiğin zaman Allah seni onların üstüne yükseltiyor ve başlarına reis yapıyor. Ya bir de O’nun kullarının seçkinleri olan sıddîklara hizmet edersen neler yapmaz ki?
Allah korkusu kalpte bir bekçidir.
Ey oğul!
Hayatının akışını, Allah için nefis muhasebesini yapanların ve Allah’tan korkanların hayatının akışına zıt olarak görüyorum. Mesela şer ve fesat ehline yanaşıyor, onlarla hemhâl oluyor, onlarla düşüp kalkıyorsun. Buna mukabil Allah dostlarından ayrılıyor, uzak duruyorsun. Kalbini Allah düşüncesinden, Allah sevgisinden ve Allah korkusundan tamamen boşaltıp buna mukabil dünya ve dünyalık sevgisiyle doldurmuşsun. Bilmez misin ki, Allah korkusu kalpte bir bekçi, bir aydınlıktır. O, hak ile batıl arasını ayırır, haklı ile haksızı ortaya koyar.
Ölümü hatırlarsan dünya sevgisi azalır.
Ey oğul!
Eğer şu anda içinde bulunduğun hâl üzere gidişe devam edersen, dünya ve ahiret selametine veda edersin. Ölümü hatırlarsan, dünya ve dünyalıkla mest olman azalır. Dünyalık sahibi olmakla daha az sevinir hâle gelirsin. Buna mukabil zühd ve takva yönün artar. Esasen sonu ölüm olan bir kişi, dünyalığa kavuşmakla nasıl sevinebilir? Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
“Her koşanın varacağı bir hedef, bir son nokta vardır. Her hayat sahibinin varacağı son nokta da ölümdür.”
Her şeyin sonu ölümdür.
Ey oğul!
Tasaların, neşelerin, zenginlerin, fakirlerin, sertliklerin, yumuşaklıkların, hastalıkların, acıların; hepsinin de sonu ölümdür. Kim öldüyse kıyameti kopmuş, onun hakkında uzaklar yakın olmuş demektir. İçinde bulunduğun her şey hevesten ibarettir. Kalbin, özün ve batınınla, içinde bulunduğun bütün heveslerden sıyrıl!
Dünya belli bir hedefe doğru uzanmaktadır. Ahiret ise belli olmayan bir ebede uzanmaktadır. Senin dünyadaki hayatın belli bir noktaya kadar uzanır. Orada biter. Ahiretteki hayatın ise nihayeti olmayan bir ebede uzanmaktadır.
Dinini dünya karşılığında satma!
Ey oğul!
Dinini dünya karşılığında satma! Hükümdarların, devlet büyüklerinin, zenginlerin ve haram yiyenlerin metaları mukabilinde dinini satma! Dinini yediğin, yani dünyalık karşılığında sattığın zaman kalbin kararır. Nasıl kararmasın ki, sen dünyalık karşısında dinini satmakla fânilere kulluk etmiş oluyorsun.
Marifetullaha koş!
Ey oğul!
Marifetullaha koş! Zira hiç şüphe yok ki, marifetullah her hayrın aslıdır, kaynağıdır. Sen Allah’a olan taat ve kulluğunu arttırdığın zaman O da sana marifetini bahşeder.
Nefsi kendine hizmetçi yap!
Ey oğul!
Hep ön safta bulunmalısın. Zira ön saf cesur erkeklerin safıdır. Son safta asla bulunmamalısın. Zira son saf korkakların safıdır. Nefsi kendine hizmetçi yap! Onu işin esasına sevk et! İşin zor yanını ve aslını yapmayı alışkanlık hâline getir! Zira nefis ne yüklersen onu taşır. Tepesinden sopayı eksik etme! Eğer sopayı eksik edersen hemen uyur. Sırtındaki yükleri de kaldırıp yere vurur. Ona tebessüm bile etme!
Ona hiçbir zaman doyasıya yedirme! Meğerki tokluğun onu azdırmayacağını ve tokluk karşılığında çalışacağını bilmiş olasın. Süfyan-ı Sevrî hem çok yemek yiyen, hem de çok ibadet eden bir zattı.
Büyük zatlardan biri der ki: “Süfyan-ı Sevri’nin yemek yiyişini görünce çok yiyor diye kızardım; fakat namaz kılışını ve ağlayışını görünce ona gıpta eder, sevgi ve şefkatle bakardım.”
Süfyan-ı Sevri’ye, çok yemek yiyişinde uyma, çok ibadet edişinde uy! Çünkü sen bir Süfyan-ı Sevrî değilsin, onun nefsine hâkim olması gibi sen nefsine hâkim olamazsın.
Bütün haramları terk et!
Ey oğul!
Bütün haramları terk etmek için gayret et! İmanının ve sarsılmaz bilgi ve inancının kuvvetli olduğu anlarda her şeyde zühd sahibi ol! İşte o zaman Allah’ın âbid kullarından olursun.
İmana ve marifetullaha sahip ol!
Ey oğul!
Sen halis nefisten ve hevesten ibaretsin. Yabancı kadınlarla oturuyorsun, sonra da, “Ben onlara aldırış etmem, benim kalbin temiz.” gibisinden laflar ediyorsun.
Yalan söylüyorsun. Senin bu davranışını şeriat da tasvip etmez, akıl da. Bu hareketlerinle ateş üzerine ateş, odun üzerine odun yığıyorsun. Bunu için önce imana ve marifetullaha sahip ol! Allah’a yakınlığı kuvvetlendir! Sonra da halka tabip ol, iman ve güzel ahlak doktoru ol! Kendisi âmâ, kör kişiyi düşün! Böyle birisi insanların gözünü nasıl tedavi eder? Sağır dilsiz olan kişi insanlara nasıl öğretmenlik eder?
Kalbin ne zaman temizlenecek?
Ey oğul!
Kalbin ne zaman saflaşacak, temizlenecek? Özün ne zaman arınacak? Sen halkı Allah’a ortak tanıyorsun. Allah’a ait birtakım tasarrufları kullara mal ederek O’na şirk koşuyorsun. Sen nasıl felah bulacaksın ki her gece, ertesi gün kime gideceğini, kime şikâyet edeceğini ve kimden bir şeyler isteyeceğini kararlaştırmakla meşgul oluyorsun. Kalbin nasıl arınabilir ki? O tevhidden yana tam takırdır.
Önce kendi imanını kuvvetlendir!
Ey oğul!
İmanının zayıf olduğu zamanlarda bilhassa kendine yönelmeli, kendi üzerine eğilmelisin. İmanını iyice kuvvetlendirdiğin an derhâl ortaya çık! İman hususunda önce aile efradına, sonra da diğer insanlara yardımcı ol! Sakın ha, kendin takva zırhını giymeden ve iman miğferini kalbinin başına geçirmeden ortaya çıkma! Bu arada elinde tevhid kılıcı ve sadağında duaya icabet okları bulunsun. Tevfik atına binmiş ol!
Düşmana hücumu, gereğinde geri çekilmeyi, darbe indirmeyi, gürz, kargı ve mızrak kullanmayı da öğrenmiş bulun! Bütün bunları yaptıktan sonra Allah düşmanlarına karşı çık! İşte o zaman sana dört bir yandan yardım yağar. İnsanları şeytanın elinden alır, Allah’ın kapısına götürürsün.
Her namazı veda namazı olarak kıl!
Ey oğul!
Uzun emellerini kısalt! Hırsını azalt! Her namazı veda namazı olarak kıl! Sanki bir dahaki namaz vaktine kadar çıkamayacakmış şekilde kıl! Yiyip içmen veda yiyip içmesi olsun. Aile efradının arasında bulunuşun veda bulunuşu olsun. Mümin kardeşlerinle buluşman veda buluşması olsun. Kalbine hep eğreti olduğunu, daima veda etme hâlinde bulunduğunu iyice hak et, kazı. Kaderi başkasının elinde bulunan kişi nasıl veda hâlinde olmasın? Zira insan yarın ne olacağını, işlerinin nereye varacağını, kaderinin kendisine neler getireceğini bilmemektedir.
Bela gelmeden önce Rabbinden kork!
Ey oğul!
Eğer bela gelmeden önce Rabbinden korkar, O’nu zikreder, O’nu tevhid eder ve O’na yönelir durumda bulunursan, daha sonra bela kapısına düştüğünde Rabbin o belaya hitaben şöyle der: “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selametli ol” (Enbiya suresi, 69)
Allah’tan başkası ile meşgul olma!
Ey oğul!
Allah’a sarıl, O’ndan başkası ile meşgul olma! Ev O’nun evidir, rızıklar O’nun yarattığı rızıklardır. Ezelde insanların rızıklarını O takdir ve tayin etmiş, sonra zamanı gelince yeryüzünde yine O yaratmıştır. Melekler senin rızkını sana ulaştırmakla vazifelidir. Hayır Allah’tandır.
Allah’a giden yolun başlangıcı hoşa gitmeyen şeylerle doludur. Cennetin etrafı hoşlanılmayan şeylerle doludur. Cennetin çevresi böyle olunca Allah’ın yakınlığının çevresi nasıl olmaz?
Kabir senin için bir yol olsun.
Ey oğul!
Allah’tan başka şeylerle kalben bağlanmaman gerektir. Ölüm gelince seni her şeyden ayırır. Sana yakın olan her şey ölüm gelince seni terk eder. Öyleyse onlar seni terk etmeden sen onları terk et! O senden ayrılmadan önce sen onlardan ayrıl! Böylece kabir senin için bir yol olsun, bir geçit olsun.
Ölmeden önce öl!
Ey oğul!
Ölmeden önce öl! Hem kendinden geç, hem de onlardan! İşte o zaman dirilir, gerçek hayata kavuşursun. O zaman Hak ile ebedî hayata kavuşursun. Görünüşte ölü gibi olursun, fakat kaderin eli sende olur.
Bu mertebeye ulaşmak nasip olursa, Allah’ın yakınlığı sebebiyle hayat gelir, ilim gelir. Artık o kimsenin elinden dünyevi birtakım ikballer uçup gitse de aldırış etmez. Kıyamet kopmuş veya kıyameti kopmamış, ölüm varmış veya yokmuş onun için birdir. Çünkü onun tek bir meşgalesi vardır, o da Hakk’a kavuşmaktır. Allah’la meşgul olmakla dünya meşgalelerinden sıyrıl! Bunu, kalbini temizleyerek, içini temizleyerek, nefsinle mücadele ederek ve şeytanla savaşarak yap, Allah’ı ara, O’na yönel!
Sen bugünün çocuğusun.
Ey oğul!
Sabaha çıktığın zaman nefsine akşamdan bahsetme; akşama çıktığın zaman da sabahtan söz etme! Zira sabahtan akşama, akşamdan da sabaha çıkıp çıkmayacağını bilmiyorsun. Dün, lehinde ve aleyhinde şahitlerle geçip gitmiştir, bir daha geri gelmez; yarına da erişip erişmeyeceğini bilmiyorsun. Sen bugünün çocuğusun, içinde bulunduğun anın çocuğusun. Bunun için, içinde bulunduğun anı en iyi değerlendirmeye bak!
Kendinden başkasını kötüleme!
Ey oğul!
Kendinden başkasını asla çirkin görme, kötü ilan etme! Ta ki, amellerin güzel olsun. Bir şeyi iyi ve güzel ilan etmek de kötü ve çirkin ilan etmek de şeriatın işidir, akılların işi değildir.
Vicdanın fetvası müftünün fetvasına da hükmeder, müftünün fetvasını da fetva verir. Zira müftü fetvasını, bir çeşit ictihadına dayanarak verir. Kalp ise ancak azimetle fetva verir. Kalbin fetvası Allah’ın rızasına uygundur.
Ahiret hayatı ise hiç bitmez.
Ey oğul!
Allah’ı anman, kalbini O’na yaklaştırır. O’nun yakınlık evine girersin. O’na misafir olursun. Misafire ise ikram edilir. Hele bu misafir bir de hükümdarın misafiri olursa.
Kâinatın sahibi olan gerçek hükümdarı bırakıp da fâni varlıklarla meşgul olman daha ne zamana kadar sürecek? Yakında o fâni mülk senden ayrılacak, ahiret hayatın başlayacak. O zaman dünya hayatının hiç var olmadığını, sanki orada hiç yaşamadığını sanacaksın. Ahiret hayatı ise hiç bitmez.
Nefsine açlık sopası ile vur!
Ey oğul!
Nefsine açlık sopası ile vur! Onun arzulara, zevklere ve batıl şeylere meyletmesine mani olmak suretiyle vur! Kalbine Allah korkusu ve nefis muhasebesi sopasıyla vur! İstiğfarı nefsinin, kalbinin ve özünün âdet ve alışkanlığı hâline getir! Zira bu üçten her birinin kendisine mahsus birtakım günahları vardır. Her hâlükârda onları Allah’ın emrine uymaya mecbur tut!
Daima Hakk’ın huzurunda ol!
Ey oğul!
Musibetler üzerine yağdığı hâlde bile daima Hakk’ın huzurunda ol! Sen O’nun sevgisinin basamağında duruyorsun. Bu hâlini hiç bozma! Fırtınalar seni yıkmasın, süngüler seni delmesin, sana dehşet vermesin. Bu takdirde öyle bir makamda bulunursun ki orada fâniler yoktur, dünya yoktur, ahiret yoktur, haklar yoktur, hazlar yoktur, elem yoktur, zeval yoktur, Allah’tan başka hiçbir şey yoktur. Fânileri görmek ve aile efradının geçimi sana dert olmaz. Nail olduğun nimetlerin azlığı veya çokluğu, övülmek veya sövülmek, ikbale kavuşmak veya düşmekle bu hâlini değiştirme! İşte o zaman insanların, cinlerin, meleklerin ve diğer varlıkların idrakinin üstünde Allah’la birlikte olursun.
Beni nasıl sevmezsin?
Ey oğul!
Beni nasıl sevmezsin? Ben seni senin için, senin iyiliğin, senin menfaatin için istiyorum. Kendim için istemiyorum. Senin faydanı istiyorum. Senin şu katil, aldatıcı dünyanın pençesinden kurtulmanı istiyorum. Onun peşinden daha ne zamana kadar gideceksin. Siz onun peşinden kendisini takip ederken o, yakında ansızın geri dönecek ve sizi katledecek.
Önce kendi nefsine öğüt ver, kendi nefsini düzelt! Sonra da başkalarına öğüt ver, başkalarını düzeltmeye çalış! Sana önce kendi nefsinin özelliklerini, kendi nefsinin ne durumda olduğunu bilmen lazım. Kendinde ıslaha muhtaç bir hâl var oldukça başkalarını düzeltmeye, başkalarına öğüt vermeye kalkışma! Eğer kendinde ıslaha muhtaç bir hâl bulunduğu hâlde bunu bırakır da başkasının ıslahına kalkışırsan yazık sana!
Başkalarını nasıl ve hangi hâllerde kurtarabileceğini bilirsin. Sen kendin kör isen, bir başkasının elinden tutup nasıl bir yere götürebilirsin? Gözleri görmeyen birisinin bir başkasının elinden tutup bir yere götürmesi mümkün olmadığı gibi, kendi nefsini ıslah etmemiş birisinin de başkalarını irşat edip Allah’a götürmesi mümkün değildir. Ancak kendi gözleri gören kişi başkalarını bir yerden bir yere götürebilir.
Denize düşen ve yüzme bilmeyen birisini ancak mahir yüzücü olan birisi kurtarabilir. Aynen bunun gibi, Allah’a insanları ancak O’nu tanıyan birisi götürebilir. Allah’ı tanımayan kişiye gelince, O’na giden yolda bu kişi insanlara nasıl rehberlik edebilir ki?
Sana Allah’ın tasarrufundan bahsetme ihtiyacını duymuyorum! Sen O’nu seversin, amellerini sırf O’nun rızası için yaparsın! Asla O’ndan başkası için yapmazsın! O’ndan korkarsın, O’ndan başkasından asla korkmazsın!
Takvaya sarıl!
Ey oğul!
Sana takva gerek, takvaya sarıl, muttaki ol! Sana şeriat gerek, şeriatın esaslarına sarıl! Nefse, şehevî arzulara, şeytana ve kötü kişilere muhalefet etmeli ve onlara uymamalısın! Mümin kişi bu hususlarda devamlı cihat hâlindedir. Öyle ki, başından miğferi hiç eksik olmaz, kılıcı asla kınına girmez, atının sırtı hiç eğersiz kalmaz. Uykuyu bile hak erenlerinin uyuduğu niyetle uyur. Hak erenleri düşmana galip gelebilmek için zindelik kazanmak maksadıyla uyurlar. İhtiyaç dolayısıyla yemek yerler. Ancak zaruret hâlinde konuşurlar. Mecbur kalmadıkça âdetleri dilsizlik ve sükûttur. Onları ancak Allah’ın takdiri konuşturur. Bu dünyada onların dilini Allah hareket ettirir, konuşturur. Tıpkı yarın kıyamet gününde organlarını konuşturacağı gibi.
Allah’ı daima görür gibi ol!
Ey oğul!
Yalnızlık anlarında öyle bir takvaya ihtiyacın var ki ve öyle bir takvaya sahip olmalısın ki seni günahlardan ve günaha sürükleyecek kaymalardan alıkoysun. Öyle bir murakabeye ihtiyacın var ki öyle bir murakabeye sahip olmalısın ki Allah’ın daima seni görmekte olduğunu sana hatırlatsın. İşte sen yalnızlık anlarında böyle olmaya muhtaçsın, mecbursun. Bundan başka nefis, heva ve şeytanla savaşmaya muhtaçsın.
Gönülleri hakka davet et!
Ey oğul!
Büyük insanları yıkıp mahveden küçük hatalar, sürçmeler ve kaymalardır. Zahitleri mahveden nefsanî ihtiraslardır. Hak erenlerini mahveden yalnızlık anlarındaki kötü düşünceler, hatıra gelen kötü fikirlerdir. Sıddîkları mahveden bir anlık kötülüktür. Onların bütün meşguliyetleri, kalplerini uygunsuz düşüncelerden korumak ve muhafaza etmektir. Onlar Hakk’a davet mevkiinde bulunan kişilerdir. İnsanları Allah’ı tanımaya davet ederler. Gönülleri Hakk’a davet etmekten bir an bile geri durmazlar.
Nefsini itaat altına al!
Ey oğul!
Bu zaman ahir zamandır. Nifak çarşısı açılmıştır. Yalan çarşısı açılmıştır. Münafık, yalancı, deccal kişilerle oturmayınız. Yazık sana ki nefsin münafıktır, yalancıdır, kâfirdir, fâcirdir, müşriktir. Böyle olduğu hâlde sen onunla nasıl oturuyorsun? Ona muhalefet et, asla muvafakat etme! Onu bağla, asla salıverme! Onu hapset, zindana at! Kendisine ancak zaruri olan haklarını ver! Fazla verme! Onu mücahedelerle kahret, itaat altına al!
Dünya ile ahireti bir araya getir!
Ey oğul!
Dünya ile ahireti bir araya getir! Her ikisini de aynı yere koy! Kalbin dünya ve ahiret düşüncesinden arınmış olarak ve çırıl çıplak bir şekilde Mevlan ile tek başına ol! Allah’tan başka her şeyden arınmadıkça O’na yönelme! Halka bağlanıp kalarak Hakt’an ayrı kalma! Bütün bu sebepleri kopar, at! Allah’a giden yoldaki engelleri birer birer bertaraf et! Bütün bunları yaptıktan sonra dünya ve ahireti bıraktığın yere var! Dünyayı nefsine ver, ahireti kalbine koy, Mevla’yı da özünde tut!
Tövbe ile günah elbiseni çıkar!
Ey oğul!
Nefis ile birlikte olma! Hevesinle birlikte olma! Dünya ile de birlikte olma! Öyle ise hemen günahlarına tövbe et, bir daha işlememeye azmeyle! Onlardan sıyrıl! Seri adımlarla Mevla’na koş! Tövbe ettiğin zaman hem dışın hem de için tövbe etmiş olsun! Tövbe, Allah’ın katında makbul kul olmanın temelidir. Halis bir tövbe ile ve Allah’tan hakikaten hayâ etmek suretiyle üzerindeki günah elbisesini çıkar, at!
Derdi sabırla karşıla!
Ey oğul!
Sana herhangi bir dert geldiği zaman onu sabır eliyle karşıla ve devası gelinceye kadar sakin ol! Deva gelince de onu şükürle karşıla! Bu hâle geldiğin zaman peşinen ebedi, zevkli, safalı bir hayatta olursun!
Himmetin dünya olmasın!
Ey oğul!
Dünyadaki himmet ve gayretin yemek, içmek, giymek, evlenmek, güzel ve rahat evlerde oturmak, servet toplamaktan ibaret olmasın! Bütün bunlar nefsin işidir, nefsin rağbet ettiği şeylerdir. Öyleyse kalbe mahsus himmet ve gayret nedir? Kalp, öz ve sır neye rağbet eder? Onun himmet ve gayreti Allah’ı aramaktır. Kalbin rağbet edeceği tek şey budur. Senin himmet ve gayretin ve rağbet edeceğin şey senin için en mühim olandır, sana ehemmiyet verendir. Öyleyse senin rağbet edeceğin şey, Rabbin ve O’nun nezdinde olmalıdır.
Ahiret için hazırlan!
Ey oğul!
Sen, ömründen sadece bir gün kaldığını farz et ve ecel meleğinin geleceğini düşünerek ve ahiret için hazırlan! Dünya hak erenleri için bir kuvvet kazanma ve pişip olgunlaşma yeridir.
Dünyada ebedî kalmak için yaratılmadın!
Ey oğul!
Sen dünyada ebedî kalmak için yaratılmadın! Allah’ın yoluna uymayan bir yaşayış içindesin! İçinde bulunduğun bu hâli hemen değiştir!
Kendini Allah’ın takdirine teslim et! Sonra O’nunla birlikte ol! Nasıl bir binanın önce bir temele, sonra da duvarlara ihtiyacı varsa, her işin de önce bir temele sonra da bir yapıya ihtiyacı vardır. Senin yolunun temeli, Allah’ın takdirine teslim olmak, yapısı da O’nunla birlikte olmandır. Bu esasa yapış, ömür boyu, gece gündüz buna devam et!
Tefekkür insanı Allah’a götürür.
Ey oğul!
Tefekkür kalbin yapacağı işlerdendir. Eğer kendin için bir iyilik görürsen, bir iyiliğe nail olursan, Allah’a şükret! Bir kötülük görürsen de ondan dolayı tövbe et! İşte bu tefekkür sayesinde dinin ihya olur, dirilir, şeytanın da ölür.
Şöyle denmiştir: “Bir saat tefekkür, bir gecelik ibadetten hayırlıdır.”
Allah’a ulaşma yolunda yine Allah’ın fiillerini delil getir! Nasıl ki bir sanat eserinden sanatkâra intikal ediliyorsa, Allah’ın muazzam bir sanatı olan bu kâinata bakmakla da Allah’a ulaşılabilir. Onun için Allah’ın sanatı üzerinde tefekkür edersen Allah’a ulaşabilirsin!
Hakiki imana sahip olan bir müminin iki dış gözü, iki de iç gözü vardır. İki dış gözü ile Allah’ın yeryüzündeki sanat eserlerini görür, iki iç gözü ile de Allah’ın göklerde yaratmış olduğu eserleri görür. Bundan sonra onun gözünden perdeler kaldırılır. Neticede Allah’ın yakın ve sevgili kullarından olur. Sevgiliden hiçbir şey gizlenemeyeceğine göre, Allah’ın sevgili kullarından olan bu kişiden de İlahî sırlar gizlenmez.
Dinini satarak dünyalık elde etme!
Ey oğul!
Meşru yoldan ve helalinden alın teriyle kazandığını ye! Dinini satarak dünyalık elde etmeye ve bu yoldan kazanılmış şeylerle geçinmeye kalkışma! Helalinden ve meşru yoldan kazan! Bu kazancınla başkalarına ikram et! Onlara da yedir, içir! Ta ki aradaki sevgi ve kardeşlik bağlarının devamına ve pekişmesine vesile olsun.
Allah’ı kullarına şikâyet etme!
Ey oğul!
Allah’ı kullarına şikâyet etmeye kalkışma! Kullara şikâyetçi olma! Allah’a şikâyetçi ol! Allah her şeye kadirdir. O’ndan başkası ise hiçbir şeye muktedir değildir. İç sıkıntıları, maruz kalınan musibetleri, manevi dertleri ve verilen sadakalarla yapılan iyilikleri gizli tutmak da iyilik hazinelerindendir. Sadakayı sağ elinle ver! Sol elinin bundan haberdar olmaması için gayret et!
Dünya seni yutmasın!
Ey oğul!
Dünya denizinden sakın! Onda çok kişiler boğulmuş, ancak pek az kişi kurtulmuştur. O derin bir denizdir. Her şeyi gark eder, kendinde boğar. Ancak Allah dilediği kullarını ondan kurtarır. Tıpkı kıyamet gününde müminleri cehennemden kurtaracağı gibi.
Takva güneşiyle beraber ol!
Ey oğul!
Bütün fiil ve hareketlerinde tevhid güneşi, şeriat güneşi ve takva güneşi ile beraber ol! Zira bu güneş, heva ve hevesin; nefsin, şeytanın ve mahlûkata dayanmanın sebep olduğu şirk tuzağına düşmekten seni muhafaza eder. Bu güneş seni Allah yolunda ilerlerken aceleci olmaktan alıkor.
Aceleci olma!
Ey oğul!
Aceleci olma! Zira acele eden hataya düşer, teenni eden de isabet eder, hedefine ulaşır. Acele etmek şeytandandır, şeytanın işidir. Teenni etmek de Allah’tandır. Çok kere seni aceleciliğe sevk eden şey, dünyalık toplama hırsıdır. Rızık ve dünyalık hususunda kanaat sahibi ol! Zira kanaat tükenmez hazinedir.
Sadece kısmetine ve eline geçene razı ol! Kısmetinde olmayandan da geri dur! Helal ve meşru olandan ayrılma! İşte o zaman zengin olursun. Allah’tan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymazsın. Kalbin mutmain olur, sükûnete kavuşur, özün saflaşır, berraklaşır. Zararlı duygu, temayül ve ihtiraslardan arınırsın. Böylece dış gözünde dünya, kalp gözünde ahiret, sır gözünde Allah’tan başkası değersiz olur.
Aklını kullan!
Ey oğul!
Akl-ı selim sahibi ol! Aklını kullan! Acele etme! Şurası muhakkak ki acele etmekle eline bir şey geçmez. Acele etmekle ne vaktinden önce akşamı edebilirsin, ne de sabahı! İstediğini elde edebilmek için sabırla akşama kadar çalışmıyor, didinmiyor musun?
Allah korkusu her kapının anahtarıdır.
Ey oğul!
Önünde kapalı bir kapının kalmamasını istersen izzet ve celal sahibi olan Allah’tan kork! Zira Allah korkusu her kapının anahtarıdır, her kapıyı açar.
Amellerini güzel yap!
Ey oğul!
Güzel ameller işlemekte tembellik etme! Zira tembellik edenler ebediyen mahrum kalırlar. Bu arada daimi bir pişmanlık da peşlerini bırakmaz. Amellerini güzel yap! Unutma ki, Allah hem dünya hayatı ile hem de ahiret hayatı ile sana karşı cömertlik etmiş, ikramda bulunmuştur.
Allah’ın rızasına dön!
Ey oğul!
Dua ipini uzat! Allah’ın rızasına dön! Kalbin itiraz ettiği hâlde dilinle dua eder duruma düşme! Dilinle yaptığın duaya kalbin de inansın ve iştirak etsin!
Kötü kişilerle arkadaşlık etme!
Ey oğul!
Kötü kişilerle arkadaşlık etmen, iyi kişiler hakkında kötü düşüncelere sürükler. Hep kötü insanlarla beraber oldukça iyi ve salih kişiler seni kötü bir insan olarak görürler.
Dine sarıl!
Ey oğul!
Başkaları tarafından uyandırılmadan önce uyan! Dine sarıl! Dinine sahip kişilerin arasına katil! Onlarla birlikte ol! Asıl insan olanlar dinine sarılmış olanlardır. İnsanların en akıllısı, Allah’a itaat eden, O’nun dinine, kitabına sarılan ve yaşayışını Allah’ın ahkâmına uygun geçiren insandır. İnsanların en cahili de Allah’a isyan eden, yaşayışını O’nun dinine, kitabına ve ahkâmına uygun olarak geçirmeyen kişidir.
Cahillerle arkadaşlık etme!
Ey oğul!
Cahillerle arkadaşlık ediyorsun, bu durumda onların cehaletinden sana da bulaşabilir. Ahmaklarla arkadaşlık etmek, aldatıcı bir arkadaşlıktır. Sağlam inançlı, âlim ve ilmi ile amel eden müminlerle arkadaşlık et! Mümin iman kuvveti sebebiyle diğer insanlara karşı daima neşeli ve güler yüzlü görünmeye, hüznü de Allah ile kendi arasında gizli tutmaya muktedir olabilir. Müminin hüznü daimidir, çünkü tefekkür eder. Çok ağlar, az güler.
Bunun için Peygamber Sallâllahü Aleyhi Vesellem, “Mümin için, Rabbine kavuşmanın dışında rahat yoktur.” buyururlar.
Kalp ve gönül ehli ile arkadaş ol! Onların sohbetlerinde bulun! Ta ki senin de bir kalbin, bir gönlün olsun!
Şu kimselerle dostluk kur!
Ey oğul!
Kendileriyle dünyada sırf dünyalık için arkadaşlık ve dostluk ettiğin şu kişileri yarın göremeyeceksin. Aranız ayrılacak. Kötü dost ve arkadaşlarla aran nasıl ayrılmasın ki, sen onlarla Allah için değil, Allah’tan başka şeyler için dostluk ettin. Eğer insanlarla mutlaka dostluk, arkadaşlık ve ahbaplık etmen gerekiyorsa takva sahibi, arif, ilmi ile âmil, yalnız Allah’ın rızasını isteyen ve Allah’ın nazarında itibarı olan kişilerle dostluk ve arkadaşlık et! Şu kimselerle dostluk ve arkadaşlık kur:
1- Seni Allah’a yaklaştırsın.
2- Seni dalaletten kurtarsın, doğru yola çeksin.
3- Seni dünyaya kul köle olmaktan kurtarsın.
4- Önüne ahiret nimetlerini sersin.
5- Seni nefsin esaretinden kurtarsın, hürriyete kavuştursun.
6- Seni yılanların, akreplerin ve vahşi hayvan tabiatlı insanlardan kurtarsın; rahata, huzura kavuştursun.
Bütün isteklerin Allah’tan olsun!
Ey oğul!
Eğer dünya tasalarından sıyrılmaya gücün yetiyorsa hiç durma, hemen sıyrıl! Aksi hâlde seri olarak kalbinle Allah’a koş! O’nun rahmetine yapış! Ta ki kalbinden dünya tasaları çıksın. O her şeye kadirdir. Her şeyi bilir. Her şey O’nun kudret elindedir. O’nu kendisine imanla ve kendisinin marifeti ile doldurmasını iste!
Ayrıca sana sarsılmaz bir iman vermesini, senin kalbinde kendisine ünsiyet peyda etmesini ve senin bütün uzuvlarını kendisine itaatle meşgul hâle getirmesini iste! Bütün bunların hepsini Allah’tan iste! Kendin gibi fâninin önünde zelil durumlara düşme! Bütün isteklerin Allah’tan olsun, asla başkalarından olmasın! Bütün muamelen Allah’la beraber olsun ve Allah için olsun, asla O’ndan başkası için olmasın!
Allah’a hizmet et!
Ey oğul!
Hizmet edersen, hizmet olunursun. Haddi aşmazsan kurtulursun. Allah’a hizmet et! O’nun yolunda ol! O’nun yolunu bırakıp da sana ne zararı, ne de faydası dokunan şu devlet adamlarının hizmetçiliğini yapma! Onlar şimdiye kadar sana ne verdiler? Kısmetinde olmayan bir şeyi sana verebilirler mi?
Ahiret endişesini öne al!
Ey oğul!
Ahiret endişeni dünya endişesinin önüne al! Eğer böyle yaparsan her ikisini de kazanır, her ikisinden de kârlı çıkarsın. Dünya endişesini ahiret endişesinin önünde tuttuğun takdirde, senin için bir ceza olmak üzere her ikisinden de hüsrana uğrarsın. Dünya sevgisini kalbinden çıkardığın zaman dünyalık olarak elde ettiğin bir şeyde de bereket olacaktır.
Dünyan ve ahiretin için çalış!
Ey oğul!
Mümin hem dünyası için çalışır, hem de ahireti için. Dünyası için, ihtiyacı kadar çalışır, kanaat eder. Tıpkı yolcunun ihtiyaç miktarı azık alması gibi… O dünyadan bundan daha fazlasını almaz. Cahilin bütün düşüncesi dünyadır, dünyalıktır. Arifin düşüncesi ise ahirettir, Allah’tır.
Günah elbiseni tövbe suyuyla temizle!
Ey oğul!
İşlediğin günahlar sebebiyle Allah’ın rahmetinden ümidini kesme! Din elbisendeki kiri tövbe suyu ile temizle! Bu tövbende hem sebat göster, hem de ihlaslı ol! Bundan başka din elbiseni marifetullah esansıyla kokula!
Kalbinle Allah’a dön!
Ey oğul!
Dünya bir denizdir, iman da gemidir. Kaptan ise ibadet ve taatlerdir. Ahiret de bu denizin sahilidir. Kalbinle Allah’a dön! Allah’a tevekkül eden kişi, O’na dönen kişi demektir.
Kur’an ile amel et!
Ey oğul!
Kur’an ile amel etmek seni Kur’an’ın mevkiine yükseltir, oraya oturtur. Sünnet ile amel etmek seni Resul-i Ekrem (a.s.m.)’e yükseltir. Resulullah, kalbi ve manevi himmeti ile Allah dostlarının kalpleri çevresinden bir an bile ayrılmaz. Onların kalplerine Allah’a yakınlık kapısını açar.
Cahil dünyada ferahlanır.
Ey oğul!
Cahil dünyada ferahlanır. Dünya nimetleri ile zevk sefa sürer. Âlim ise dünya hayatını bir fırsat bilir. Manevi mertebelerde yükselme gayreti içinde bulunur. Cahil kaderle çekişir, ona karşı çıkar; âlim ise kadere boyun eğer, razı olur.
İbadetine aldanma!
Ey oğul!
İbadet ve taatine aldanma! Allah’ın onları kabul etmesini iste! Şu anda sen Allah’a kulluğunu yapma gayreti içindesin. Olur ki içinde bulunduğun bu durumdan başka bir duruma düşebilirsin.
Amelini Allah rızası için yap!
Ey oğul!
Sana amellerinde ihlas gerek. Amellerini sırf Allah rızası için yapmalısın. Gözünü, amellerinden ve onlara gerek insanlardan gerekse Allah’tan karşılık beklemekten uzak tut!
Ahlakı düşüklerden uzak dur!
Ey oğul!
Ahlakı düşüklerden uzak dur! O zaman halis mümin olursun. Hükümde hakkaniyet üzere ol! O zaman ilimde halis olursun.
Sofrana fakirleri ortak et!
Ey oğul!
Oruç tut! İftar ederken sofrana fakirleri de ortak et, onlara de yedir! Tek başına yiyip içme! Böyle yapmayan kimsenin fakir olup dilenciliğe düşmesinden korkulur.
Herkese iyi niyetli ol!
Ey oğul!
Kimseye eziyet etmemeye ve zarar vermemeye gayret et! Herkese karşı iyi niyetli ol!
Ömrünü hak yolda geçir!
Ey oğul!
Sanatı öğrenebilmek için sıkıntıya ve meşakkate katlanmak zorundasın. En güzel ve mükemmel eseri meydana getirmek için bin kere yapar, yıkarsın. Eğer ömrünü hak yolda, kendini en iyi şekilde yetiştirmekle harcarsan Allah senin için hiç yıkılmayacak bir bina yapar.
Kendi nefsine ağla !
Ey oğul!
Bu hâlinden utanmıyor musun? Kendi nefsine ağla, gözyaşı dök! Zira bu hâlinle sen doğruya ve başarıya ulaşmaktan mahrum kalırsın. Hiç utanmıyor, hayâ etmiyor musun ki, bugün itaatkâr oluyorsun, yarın asi oluyorsun. Bugün ihlaslı oluyorsun, yarın riyakâr.
Çalış, didin! Yardım Rabbindendir.
Ey oğul!
Çalışmadan ayağına hiçbir şey gelmez. Bazı şeyler de sana mutlaka lazımdır. Çalış, didin! Yardım, izzet ve celal sahibi Rabbindendir. Üzerinde bulunduğun bu denizde hareket et, dalgalar devamlı seni üstte tutacak ve sahile ulaştıracaktır. Dua senden, cevap vermek Rabbindendir. Çalışmak senden, başarı Allah’tandır. Kötülükleri terk etmek senden, hamiyet ve gayret vermek Allah’tandır. İstediğin şeyde dürüst ol, samimi ol, ihlaslı ol! Allah sana yakınlık kapısını mutlaka gösterecektir.
Kalbinin istemediği dünyalığı bırak!
Ey oğul!
Eline bir dünyalık geçtiği ve kalbinin de ondan hazzetmediğini gördüğün zaman onu bırak, alma! Kalp, iyi ile kötüyü, faydalı ile zararlıyı, hayır ile şerri birbirinden ayırt etme melekesine sahiptir. Himmet ve gayretin nispetinde Allah’ın lütfuna mazhar olursun. Allah’tan başka ne varsa kalben hepsinden sıyrıl, hepsinden uzaklaş! Ta ki ona yaklaşabilesin.
Kalbini helal yemekle temizle!
Ey oğul!
Helal yemek suretiyle kalbini temizle! İşte o zaman Rabbini tanırsın. Lokmanı, elbiseni ve kalbini temizle! İşte o zaman safi, temiz olursun. Henüz vakit geçmeden kalbinle Rabbine dön! Sen iyi kimselerin hâllerini dilinle anlatmak ve o hâlleri de kendin için temenni etmekle yetindin. Tıpkı avucuna suyu alıp yumruk yaparak sıkan kişi gibi ki, elini açtığı zaman orada bir şey bulamaz.
Karşılık beklemeden hizmet etmeye çalış!
Ey oğul!
En iyisi zayıflık zamanında başkalarından bir şey isteme! Ayrıca sende idrak edemeyeceğin ve başkalarına anlatamayacağın, göremeyeceğin ve başkalarına gösteremeyeceğin bir hâl bulunmamalıdır. Eğer karşılık beklemeden ve almadan vermeye gücün yeterse hemen yap! Karşılık beklemeden hizmet edebiliyorsan hemen yap! Allah yolunun yolcuları, yaptıklarını sırf O’nun için, O’nun rızasına uygun olarak yaptılar. Allah da, hoşlarına gidecek şeyleri, dünyada da ahirette de onlara gösterdi ve gösterecektir.
İhlas sahibi ol!
Ey oğul!
İlim ve irfan öğren ve ihlas sahibi ol! Ta ki, nifak, ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik tuzağından kurtulasın, ilim ve irfanı halkın teveccühünü kazanmak ve dünyalık toplamak için değil, Allah’ın rızası için öğren! İlim irfanı gerçekten Allah rızası için öğrendiysen O’nun emirlerini sevgiyle yerine getirir ve O’na karşı huşu içinde bulunursun. Diğer insanlara karşı mütevazi olursun.
Rabbine itaatte nefsine muhalefet et!
Ey oğul!
Eğer kurtuluş istiyorsan, Rabbine itaatte nefsine muhalefet et! Nefsinle birlikte olmakta devam ettiğin müddetçe insanları ve diğer varlıkları tanıyamazsın. Dünya sevgisi ile dopdolu olduğun müddetçe ahireti tanıyamazsın. Ahiret sevgisi ile dolmadıkça ahirette Rabbini göremezsin. Nefis devamlı kötülüğe meyillidir, bu onun fıtratıdır, huyudur. O’nun fıtratı bu olunca, artık var, ötesini sen düşün, neler yapmaz ki?
Allah’ın rızasına ulaşmaya çalış!
Ey oğul!
Allah’ın rızasına ulaşmaya çalış! O senden razı olmuşsa bil ki seni sevmiştir. Rızık ve geçim endişesini kalbinden çıkar! Zira sen gönül huzuru içinde çalıştığın müddetçe sıkıntısız olarak rızkın Allah’tan gelecektir. Kalbindeki düşünceleri, tasaları, endişeleri at! Bir tek tasan olsun! O da Allah’a layık bir kul olup olmama endişesi. Bu mertebeye ulaşabildiğin an diğer bütün tasalarına Allah kâfidir.
Dünyalık için kimseyle çekişme!
Ey oğul!
Sakın sakın! Sen sen ol, dünyalık hususunda kimseyle çekişme, didişme! Kimsenin elindeki kısmete mani olmaya kalkışma! Zira herkesin nasibi mutlaka kendisini bulur. Eğer kaderde elinden alınması varsa, o da olur. Bu senin isteğinle olmaz.
Kadere razı olmak; kavga, çekişme ve didişme sonunda dünyalık elde etmekten daha güzeldir. Zira Allah’ın takdirine razı olmak her hâlükârda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar.
Allah’ı kalbin ve kalıbınla an!
Ey oğul!
Allah’ı önce kalbinle zikret, sonra da kalıbınla, dilinle. O’nu kalbinle bin defa, dilinle de bir defa zikret!
Ameline güvenme!
Ey oğul!
Sakın ha, amellerine ve manevi hâllerdeki gelişmelere mağrur olma! Bunlarla övünmeye kalkışma, ucube düşme!
Zira ucub kişiyi zulme, tuğyana, azgınlığa ve günaha sevk eder, Allah’ın gazabına uğramasına sebep olur.
İnsanlara baki gözüyle bakma!
Ey oğul!
İnsanlara, baki kalacaklarını sanarak o gözle bakma! Fâni olduklarını bil ve o gözle bak! Hiçbir insan dünyada baki değildir. Bu dünyada her insan fânidir, gelip geçicidir. Onlara, zarar verebileceklerini veya fayda getirebileceklerini düşünerek bu gözle bakma!
Allah dostlarına karşı dilsiz ol!
Ey oğul!
Kur’an’ı okursun, fakat anlamazsın, anlamadan okursun. Birtakım ameller işlersin. Fakat ne yaptığını bilmezsin. Ne yaptığının şuurunda olmadan yaparsın. Bu senin yaptığın ahiret endişesi olmadan sırf dünya için yapılan şeydir. Bütün bu hâllerden sonra bir de kalkar Allah dostlarına hücum eder, onları çekiştirir, kötülersin. Aklını başına topla, edepli ol, günahlarına tövbe et! Kusurlarından dön, Allah dostlarına karşı dilsiz ol!
Hiçbir işe gururla girişme!
Ey oğul!
Önce kendi nefsinle meşgul ol! Önce kendi nefsine faydalı ol! Kendi nefsini düzelt, sonra başkalarıyla meşgul ol! Başkalarını aydınlattığı hâlde kendini eriten mum gibi olma! Hiçbir şeye gururla, nefsî duygularınla girişme! Allah bir husus için seni dilemişse seni ona hazırlar. Eğer halkı senden faydalandırmayı murat etmişse seni onlara gönderir. Sana sebat verir, insanları idare etme kabiliyeti verir. Onlardan gelecek sıkıntılara katlanma gücü verir. Halkın faydası için senin kalbine genişlik verir, göğsünü açar, oraya hikmet doldurur. O zaman sen senlikten çıkar, Allah’ın has ve halis kullarının arasına girersin.
Kalbini zikre yaklaştır!
Ey oğul!
İki adım vardır ki, eğer bu iki adımı atabilirsen Hakk’a ulaştın demektir. Eğer kalbin ve ruhunla dünya ile ahiretten birer adım, nefsin ve diğer insanlardan da birer adım uzaklaşabilirsen Hakk’a ulaşmış olursun. Kalbin ve ruhunla bu zahirleri terk et, işte o zaman Hakk’a vasıl olursun: Önce başla, ilk adımı at, bitirmek Allah’tandır.
Sen hemen gerekli alet ve edevatı al! Var, iş kapısının önüne otur ki, seni çalıştıracak olana yakın bulunasın. Öyle yatağında, yorganının altında ve kapalı kapılar ardında miskin miskin durma! İş ara, çalışmak istediğini söyle!
Kalbini zikre yaklaştır! Ona bilhassa, kıyamet gününü, haşir-neşir gününü hatırlat! Ölümü düşün Allah’ın mahlûkatı nasıl öldürüp sonra nasıl dirilteceğini, huzurunda nasıl duracağını düşün! Bütün bunları hiç hatırından çıkarmamaya devam ettiğin zaman kalbindeki kasvet gider, günah bulanıklarından temizlenir.
Temeli sağlam olan bina yıkılmaz.
Ey oğul!
Bina sağlam bir temel üzerine oturtulursa yıkılmaz. Yerinde karar kılar. Sağlam bir temel üzerinde oturtulmadığı takdirde kısa zamanda çöker. Aynen bunun gibi, sen de kendi hâlini dinin esasları üzerine oturtursan hiç kimse ona noksanlık veremez. Herhangi bir tarafından bir gedik açamaz. Eğer hayatını dinin esasları üzerine oturtmazsan, dinî hayatının bir tarafından gedik açılabilir, temel çürük olduğu için bir mertebeye de ulaşamazsın.
Sana teslimiyet gerek.
Ey oğul!
Sana teslimiyet gerek. Sebeplere tevessül ettikten ve bütün tedbirleri aldıktan sonra işin gerisini Allah’a havale etmek gerek. Kendi gücüne, kendi kuvvet ve kudretine güvenmemek gerek. Allah’ın fiillerine ve tasarrufuna itiraz etmemek gerek. İnsanları ve kendini Allah’ın iradesine, tasarrufuna ve fiillerine ortak etmemek gerek.
Kulluğun sohbetine yapış!
Ey oğul!
Sana kulluğun sohbetine yapışmak gerek. Kulluğun sohbeti: Allah’ın emrettiklerini harfi harfine yerine getirmek, yasakladıklarından bütünüyle uzak durmak, musibet ve felaketler karşısında sabırlı olmaktır. Bu meselenin esası tevhiddir, sebattır, temeli sağlam salih ameller bu esas üzerine oturur.
Allah, sevenlerini dünya ile bir arada bırakmaz.
Ey oğul!
Allah, kendisini sevenleri dünya ile bir arada bırakmaz. Dünyanın onlara yapabileceği kötülüklerden bir an bile emin olmaz. Onları dünya ile de kendisinden başka bir şey ile de asla bir arada bırakmaz. Daima Allah onlarladır, onlar da Allah ile kalpleri ilelebet O’nu zikreder. Hep O’nun huzurundadırlar. Yalnız O’na yönelirler. Allah onların koruyucusudur, kendileriyle ünsiyet eder.
Nefsinin arzularını ayakaltına al!
Ey oğul!
Nefsinin rağbet ettiği arzuları ayaklarının altına al, çiğne! Bütün kalbinle onlardan sıyrıl! Eğer Allah’ın ilminde senin için onlardan bir şey varsa, vakti, saati gelince sana mutlaka ulaşır. Çünkü mukadderattan kaçılmaz. Takdir-i ilahide bulunan her şey mutlaka olur. Allah’ın ilmi asla değişmez. Kısmetin, vakti saati gelince sana mutlaka ulaşır; hem de hazırlanmış olarak, yeterli derecede ve güzel bir şekilde. Öyle ise sen onu zillet eliyle değil, izzet eliyle alırsın.
Bununla beraber Allah indinde senin için zühd sevabı da hâsıl olur. Allah seni salih kulları cümlesinde kabul eder. Çünkü sen onu elde etmek için hırs göstermedin, ona kendi arzunla uzanmadın. Sen kaçtıkça ezelde sana ayrılan rızık peşinden gelir. Âdeta seni kovalar.
Allah dostlarının hizmetçisi ol!
Ey oğul!
Allah dostlarının çömezi ol, yaygısı ol, etraflarında hizmetçi ol! Böyle olmaya devam edersen, işte o zaman hakiki efendi olursun. Kim Allah için mütevazi olursa Allah onu dünyada da ahirette de yükseltir. Halkın külfetlerine katlandığın ve kendilerine hizmet ettiğin zaman Allah seni onların üstüne yükseltiyor ve başlarına reis yapıyor. Ya bir de O’nun kullarının seçkinleri olan sıddîklara hizmet edersen neler yapmaz ki?
Allah korkusu kalpte bir bekçidir.
Ey oğul!
Hayatının akışını, Allah için nefis muhasebesini yapanların ve Allah’tan korkanların hayatının akışına zıt olarak görüyorum. Mesela şer ve fesat ehline yanaşıyor, onlarla hemhâl oluyor, onlarla düşüp kalkıyorsun. Buna mukabil Allah dostlarından ayrılıyor, uzak duruyorsun. Kalbini Allah düşüncesinden, Allah sevgisinden ve Allah korkusundan tamamen boşaltıp buna mukabil dünya ve dünyalık sevgisiyle doldurmuşsun. Bilmez misin ki, Allah korkusu kalpte bir bekçi, bir aydınlıktır. O, hak ile batıl arasını ayırır, haklı ile haksızı ortaya koyar.
Ölümü hatırlarsan dünya sevgisi azalır.
Ey oğul!
Eğer şu anda içinde bulunduğun hâl üzere gidişe devam edersen, dünya ve ahiret selametine veda edersin. Ölümü hatırlarsan, dünya ve dünyalıkla mest olman azalır. Dünyalık sahibi olmakla daha az sevinir hâle gelirsin. Buna mukabil zühd ve takva yönün artar. Esasen sonu ölüm olan bir kişi, dünyalığa kavuşmakla nasıl sevinebilir? Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
“Her koşanın varacağı bir hedef, bir son nokta vardır. Her hayat sahibinin varacağı son nokta da ölümdür.”
Her şeyin sonu ölümdür.
Ey oğul!
Tasaların, neşelerin, zenginlerin, fakirlerin, sertliklerin, yumuşaklıkların, hastalıkların, acıların; hepsinin de sonu ölümdür. Kim öldüyse kıyameti kopmuş, onun hakkında uzaklar yakın olmuş demektir. İçinde bulunduğun her şey hevesten ibarettir. Kalbin, özün ve batınınla, içinde bulunduğun bütün heveslerden sıyrıl!
Dünya belli bir hedefe doğru uzanmaktadır. Ahiret ise belli olmayan bir ebede uzanmaktadır. Senin dünyadaki hayatın belli bir noktaya kadar uzanır. Orada biter. Ahiretteki hayatın ise nihayeti olmayan bir ebede uzanmaktadır.
Dinini dünya karşılığında satma!
Ey oğul!
Dinini dünya karşılığında satma! Hükümdarların, devlet büyüklerinin, zenginlerin ve haram yiyenlerin metaları mukabilinde dinini satma! Dinini yediğin, yani dünyalık karşılığında sattığın zaman kalbin kararır. Nasıl kararmasın ki, sen dünyalık karşısında dinini satmakla fânilere kulluk etmiş oluyorsun.
Marifetullaha koş!
Ey oğul!
Marifetullaha koş! Zira hiç şüphe yok ki, marifetullah her hayrın aslıdır, kaynağıdır. Sen Allah’a olan taat ve kulluğunu arttırdığın zaman O da sana marifetini bahşeder.
Nefsi kendine hizmetçi yap!
Ey oğul!
Hep ön safta bulunmalısın. Zira ön saf cesur erkeklerin safıdır. Son safta asla bulunmamalısın. Zira son saf korkakların safıdır. Nefsi kendine hizmetçi yap! Onu işin esasına sevk et! İşin zor yanını ve aslını yapmayı alışkanlık hâline getir! Zira nefis ne yüklersen onu taşır. Tepesinden sopayı eksik etme! Eğer sopayı eksik edersen hemen uyur. Sırtındaki yükleri de kaldırıp yere vurur. Ona tebessüm bile etme!
Ona hiçbir zaman doyasıya yedirme! Meğerki tokluğun onu azdırmayacağını ve tokluk karşılığında çalışacağını bilmiş olasın. Süfyan-ı Sevrî hem çok yemek yiyen, hem de çok ibadet eden bir zattı.
Büyük zatlardan biri der ki: “Süfyan-ı Sevri’nin yemek yiyişini görünce çok yiyor diye kızardım; fakat namaz kılışını ve ağlayışını görünce ona gıpta eder, sevgi ve şefkatle bakardım.”
Süfyan-ı Sevri’ye, çok yemek yiyişinde uyma, çok ibadet edişinde uy! Çünkü sen bir Süfyan-ı Sevrî değilsin, onun nefsine hâkim olması gibi sen nefsine hâkim olamazsın.
Bütün haramları terk et!
Ey oğul!
Bütün haramları terk etmek için gayret et! İmanının ve sarsılmaz bilgi ve inancının kuvvetli olduğu anlarda her şeyde zühd sahibi ol! İşte o zaman Allah’ın âbid kullarından olursun.
İmana ve marifetullaha sahip ol!
Ey oğul!
Sen halis nefisten ve hevesten ibaretsin. Yabancı kadınlarla oturuyorsun, sonra da, “Ben onlara aldırış etmem, benim kalbin temiz.” gibisinden laflar ediyorsun.
Yalan söylüyorsun. Senin bu davranışını şeriat da tasvip etmez, akıl da. Bu hareketlerinle ateş üzerine ateş, odun üzerine odun yığıyorsun. Bunu için önce imana ve marifetullaha sahip ol! Allah’a yakınlığı kuvvetlendir! Sonra da halka tabip ol, iman ve güzel ahlak doktoru ol! Kendisi âmâ, kör kişiyi düşün! Böyle birisi insanların gözünü nasıl tedavi eder? Sağır dilsiz olan kişi insanlara nasıl öğretmenlik eder?
Kalbin ne zaman temizlenecek?
Ey oğul!
Kalbin ne zaman saflaşacak, temizlenecek? Özün ne zaman arınacak? Sen halkı Allah’a ortak tanıyorsun. Allah’a ait birtakım tasarrufları kullara mal ederek O’na şirk koşuyorsun. Sen nasıl felah bulacaksın ki her gece, ertesi gün kime gideceğini, kime şikâyet edeceğini ve kimden bir şeyler isteyeceğini kararlaştırmakla meşgul oluyorsun. Kalbin nasıl arınabilir ki? O tevhidden yana tam takırdır.
Önce kendi imanını kuvvetlendir!
Ey oğul!
İmanının zayıf olduğu zamanlarda bilhassa kendine yönelmeli, kendi üzerine eğilmelisin. İmanını iyice kuvvetlendirdiğin an derhâl ortaya çık! İman hususunda önce aile efradına, sonra da diğer insanlara yardımcı ol! Sakın ha, kendin takva zırhını giymeden ve iman miğferini kalbinin başına geçirmeden ortaya çıkma! Bu arada elinde tevhid kılıcı ve sadağında duaya icabet okları bulunsun. Tevfik atına binmiş ol!
Düşmana hücumu, gereğinde geri çekilmeyi, darbe indirmeyi, gürz, kargı ve mızrak kullanmayı da öğrenmiş bulun! Bütün bunları yaptıktan sonra Allah düşmanlarına karşı çık! İşte o zaman sana dört bir yandan yardım yağar. İnsanları şeytanın elinden alır, Allah’ın kapısına götürürsün.
Her namazı veda namazı olarak kıl!
Ey oğul!
Uzun emellerini kısalt! Hırsını azalt! Her namazı veda namazı olarak kıl! Sanki bir dahaki namaz vaktine kadar çıkamayacakmış şekilde kıl! Yiyip içmen veda yiyip içmesi olsun. Aile efradının arasında bulunuşun veda bulunuşu olsun. Mümin kardeşlerinle buluşman veda buluşması olsun. Kalbine hep eğreti olduğunu, daima veda etme hâlinde bulunduğunu iyice hak et, kazı. Kaderi başkasının elinde bulunan kişi nasıl veda hâlinde olmasın? Zira insan yarın ne olacağını, işlerinin nereye varacağını, kaderinin kendisine neler getireceğini bilmemektedir.
Bela gelmeden önce Rabbinden kork!
Ey oğul!
Eğer bela gelmeden önce Rabbinden korkar, O’nu zikreder, O’nu tevhid eder ve O’na yönelir durumda bulunursan, daha sonra bela kapısına düştüğünde Rabbin o belaya hitaben şöyle der: “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selametli ol” (Enbiya suresi, 69)
Allah’tan başkası ile meşgul olma!
Ey oğul!
Allah’a sarıl, O’ndan başkası ile meşgul olma! Ev O’nun evidir, rızıklar O’nun yarattığı rızıklardır. Ezelde insanların rızıklarını O takdir ve tayin etmiş, sonra zamanı gelince yeryüzünde yine O yaratmıştır. Melekler senin rızkını sana ulaştırmakla vazifelidir. Hayır Allah’tandır.
Allah’a giden yolun başlangıcı hoşa gitmeyen şeylerle doludur. Cennetin etrafı hoşlanılmayan şeylerle doludur. Cennetin çevresi böyle olunca Allah’ın yakınlığının çevresi nasıl olmaz?
Kabir senin için bir yol olsun.
Ey oğul!
Allah’tan başka şeylerle kalben bağlanmaman gerektir. Ölüm gelince seni her şeyden ayırır. Sana yakın olan her şey ölüm gelince seni terk eder. Öyleyse onlar seni terk etmeden sen onları terk et! O senden ayrılmadan önce sen onlardan ayrıl! Böylece kabir senin için bir yol olsun, bir geçit olsun.
Ölmeden önce öl!
Ey oğul!
Ölmeden önce öl! Hem kendinden geç, hem de onlardan! İşte o zaman dirilir, gerçek hayata kavuşursun. O zaman Hak ile ebedî hayata kavuşursun. Görünüşte ölü gibi olursun, fakat kaderin eli sende olur.
Bu mertebeye ulaşmak nasip olursa, Allah’ın yakınlığı sebebiyle hayat gelir, ilim gelir. Artık o kimsenin elinden dünyevi birtakım ikballer uçup gitse de aldırış etmez. Kıyamet kopmuş veya kıyameti kopmamış, ölüm varmış veya yokmuş onun için birdir. Çünkü onun tek bir meşgalesi vardır, o da Hakk’a kavuşmaktır. Allah’la meşgul olmakla dünya meşgalelerinden sıyrıl! Bunu, kalbini temizleyerek, içini temizleyerek, nefsinle mücadele ederek ve şeytanla savaşarak yap, Allah’ı ara, O’na yönel!
Sen bugünün çocuğusun.
Ey oğul!
Sabaha çıktığın zaman nefsine akşamdan bahsetme; akşama çıktığın zaman da sabahtan söz etme! Zira sabahtan akşama, akşamdan da sabaha çıkıp çıkmayacağını bilmiyorsun. Dün, lehinde ve aleyhinde şahitlerle geçip gitmiştir, bir daha geri gelmez; yarına da erişip erişmeyeceğini bilmiyorsun. Sen bugünün çocuğusun, içinde bulunduğun anın çocuğusun. Bunun için, içinde bulunduğun anı en iyi değerlendirmeye bak!
Kendinden başkasını kötüleme!
Ey oğul!
Kendinden başkasını asla çirkin görme, kötü ilan etme! Ta ki, amellerin güzel olsun. Bir şeyi iyi ve güzel ilan etmek de kötü ve çirkin ilan etmek de şeriatın işidir, akılların işi değildir.
Vicdanın fetvası müftünün fetvasına da hükmeder, müftünün fetvasını da fetva verir. Zira müftü fetvasını, bir çeşit ictihadına dayanarak verir. Kalp ise ancak azimetle fetva verir. Kalbin fetvası Allah’ın rızasına uygundur.
Ahiret hayatı ise hiç bitmez.
Ey oğul!
Allah’ı anman, kalbini O’na yaklaştırır. O’nun yakınlık evine girersin. O’na misafir olursun. Misafire ise ikram edilir. Hele bu misafir bir de hükümdarın misafiri olursa.
Kâinatın sahibi olan gerçek hükümdarı bırakıp da fâni varlıklarla meşgul olman daha ne zamana kadar sürecek? Yakında o fâni mülk senden ayrılacak, ahiret hayatın başlayacak. O zaman dünya hayatının hiç var olmadığını, sanki orada hiç yaşamadığını sanacaksın. Ahiret hayatı ise hiç bitmez.
Nefsine açlık sopası ile vur!
Ey oğul!
Nefsine açlık sopası ile vur! Onun arzulara, zevklere ve batıl şeylere meyletmesine mani olmak suretiyle vur! Kalbine Allah korkusu ve nefis muhasebesi sopasıyla vur! İstiğfarı nefsinin, kalbinin ve özünün âdet ve alışkanlığı hâline getir! Zira bu üçten her birinin kendisine mahsus birtakım günahları vardır. Her hâlükârda onları Allah’ın emrine uymaya mecbur tut!
Daima Hakk’ın huzurunda ol!
Ey oğul!
Musibetler üzerine yağdığı hâlde bile daima Hakk’ın huzurunda ol! Sen O’nun sevgisinin basamağında duruyorsun. Bu hâlini hiç bozma! Fırtınalar seni yıkmasın, süngüler seni delmesin, sana dehşet vermesin. Bu takdirde öyle bir makamda bulunursun ki orada fâniler yoktur, dünya yoktur, ahiret yoktur, haklar yoktur, hazlar yoktur, elem yoktur, zeval yoktur, Allah’tan başka hiçbir şey yoktur. Fânileri görmek ve aile efradının geçimi sana dert olmaz. Nail olduğun nimetlerin azlığı veya çokluğu, övülmek veya sövülmek, ikbale kavuşmak veya düşmekle bu hâlini değiştirme! İşte o zaman insanların, cinlerin, meleklerin ve diğer varlıkların idrakinin üstünde Allah’la birlikte olursun.
Beni nasıl sevmezsin?
Ey oğul!
Beni nasıl sevmezsin? Ben seni senin için, senin iyiliğin, senin menfaatin için istiyorum. Kendim için istemiyorum. Senin faydanı istiyorum. Senin şu katil, aldatıcı dünyanın pençesinden kurtulmanı istiyorum. Onun peşinden daha ne zamana kadar gideceksin. Siz onun peşinden kendisini takip ederken o, yakında ansızın geri dönecek ve sizi katledecek.
Hiç yorum yok