FARKINDA MISINIZ DEMOKRATİK İŞGAL ALTINDASINIZ
FARKINDA MISINIZ DEMOKRATİK İŞGAL ALTINDASINIZ
Hakkı Aka
“Anadolu… Bozkurdun bir dere kenarında gümüş sulara dalıp gözlerindeki tılsımlı ateşi seyrede ede, içli ve mütevekkil bir söğüt ağacına istihale ettiği (mübarek) diyar… Anadolu… Türkün, gerçek ruh ve muhtevasını bulur bulmaz seyyarlıktan sabitliğe geçtiği ve ruh vataniyle içiçe yeryüzü vatanını kurduğu büyük mâna çerçevesi… Anadolu… Kıt’alar arası tarihî hesaplaşmaların geçit meydanı, medeniyetlerin sergi evi, mahrem ve muazzam Asyanın, Avrupa’ya bakan cumbası… Anadolu… Putların ve salîbin binbir cümbüşü arkasından kendisini topyekûn hilâle teslim eden ve onun dâvasını bütün dünyaya şâmil bir (aksiyon) halinde güden aslî ve asîl unsur kadrosu… Ve nihayet Anadolu… Tarih boyunca cihanın en büyük mâna ve madde imparatorluğuna dayanak vazifesini gördükten sonra, dört asırdır öksüz, mazlum, harap ve mahrum yaşayan; bir asırdan beri de ihanetlerin en acıklısına uğrayan, derken ananevî tahammül ve tevekkülünün üstünde ruh eşkiyasının çatı kurduğuna şahit olan misilsiz çile ve işkence arsası…”
Üstad Anadolu’yu en güzel şekliyle böyle tarif ediyor. Ve Anadolu, her tarihte insanların her daim gözbebeği olmuş bir coğrafya. Medeniyetlere beşiklik etmiş ve aslını İslam ile bulmuş, bu buluştan sonra en güzel oluşlara kapı açmış. Ama her dönemde de her türlü saldırılara muhatap olmuş. Gün gelmiş batıdan Haçlı sürüleri işgal etmeye çalışmış ve Anadolu denen sert kayaya çarparak geriye dönmüşlerdir. Gün gelmiş doğudan safevi-şii sapıkları Anadolu’yu ifsad etmeye çalışmış, Yavuz ile Çaldıran’da ağzının payını almıştır. Her devirde düşman çeşitli araçlar ile bu toprakları kirletmeye ve işgal etmeye çalışmış ama her seferinde de ters yüz ederek amacına ulaşamamıştır. Bu saldırıların en sonuncusu ise DEMOKRASİ.
Anadan doğma liboşlar ile sonradan olma takkeli liboşların birleşerek her türlü medya araçlarını kullanarak başlattıkları saldırı demokrasi. Akşam demokrasi ile yatıp sabah demokrasi ile kalkıyorlar. Demokrasiyi insanımız için tek çıkar yol gösterip adeta kendinden geçmiş bir şekilde, bir ibadet hissiyatı ile her ağızlarını açtıklarında demokrasinin faziletlerini(!) sıralıyorlar. “Demokrasiyi din olarak benimsetmeliyiz” sözünün gereğince milletimize yeni bir din ihdas etmeye çalışıyorlar. Gazetelerini elinize alıp baktığınızda göreceksiniz ki İslam’ın yerini demokrasi dini almış.
Adamlar İslam toplumu yerine demokratik toplum, İslam ahlakı yerine demokratik ahlak, İslam düzeni yerine demokratik düzen gibi ifadeler ile insanların önüne ne olduğu belli olmayan kavramlar koyuyorlar. Bunların ne olduğunu sorsanız verecekleri bir cevapları da yoktur. Öyle her kavramın önüne “demokratik” ifadesi koyunca iş bitiyor ise alın size yeni yeni ifadeler:”demokratik hırsızlık”, “demokratik sömürü”, “demokratik işgal”… Yani insanımızın yaşadığı durumu en iyi ifade eden kelimeler de bunlar olsa gerek. İşgali, sömürüyü ve hırsızlıkları gizleyen en iyi örtü demokrasi. Hemen yanıbaşımızda bin yıllık İslam toprağı demokrasi adına işgal edilmedi mi? Üç milyon Müslüman Arap demokrasi adına soykırıma uğramadı mı? Ülkenin petrolü ve diğer kaynakları demokrasi adına sömürüye açılmadı mı? Bütün bunlar olurken oradaki ve buradaki işbirlikçiler demokrasi naraları atarak kendilerinden geçmediler mi?
Bakın Amerikan hocası(!) ne diyor demokrasi hakkında:”Demokrasi meselesini ben hiçbir zaman İslamiyet’in ruhuna muhalif görmedim. Daha fazla demokrasi istiyorsak, onu da demokratik yollarla istemeli. Türkiye’de hangi çizgide, hangi renkte, hangi dinde, hangi mezhepte olursa olsun herkesin bila kaydı art üzerinde ittifak edecekleri bir mesele varsa, o da biraz daha demokrasi lazım.” Adam boş durmuyor biraz daha ileri gidiyor ve “ sadece bu dünya değil, benim öbür dünyamı da düşünen bir demokrasi istiyorum” diyerek demokrasi dininin en sadık bir müntesibi olmak için elinden gelen gayreti gösteriyor.
AKP-Fetullah ikilisi sanki bu iş bunlara ihale edilmişçesine demokrasiyi bir din olarak benimsetmek için her türlü aracı kullanıyorlar. Bunun içinde İslami argümanları kullanıyorlar. Ve hakikaten de kendini AKP’ye angaje etmiş olanlar üzerinde etkisini çok iyi gösteriyor. Daha dün “demokrasi ayrı bir dindir” diyenler bugünlerde demokrasi için yürüyüşler düzenleyip demokrasi yüceltmesi yapıyorlar. Zaten AKP’nin kapatılma sürecinde işgal basınında pek yer bulmayan haberde Batılılar AKP için “Müslüman, demokratik, laik, ekonomik açıdan istikrarlı ve AB ile Ortadoğu`yu birleştiren bir ülke yaratma projesi, dünyamızın en önemli siyasi deneyi... Ve çökmenin eşiğinde duruyor” ifadesi kullandı. Yani toplumu dönüştürme projesi ile insanlar demokrasi ile uyutulup işgal ve sömürü devam ettirilecek. Hala şüphesi olanlar var ise Başbakanın “demokrasiyi tartışılır hale getirmek isteyenler var” sözünü hatırlatırız. Bir Müslüman nazarında tartışılmayacak tek şey İslam’dır, bunlar için yani demokrasi dininin müminleri içinse demokrasi.
Bütün burada yapılan en büyük aldatmaca ise demokrasiye alternatif hiçbir sistem olmadığı söylemidir. Demokrasi Batı için vazgeçilmez olabilir çünkü onlar kendi içlerindeki kavgalardan sonra bulabildikleri çözüm budur. Ama bizim için demokrasi insanımızı aptal yerine koyan, Batıcı zihniyet karşısında, ifadesiz, şahsiyetsiz, şuursuz, ideolojisiz, siyasetsiz, tarihsiz, geleneksiz, erkeksiz, “insan”sız sömürgeleştirme metodudur. Bunların demokrasi demokrasi diye yırtınmaları ya hainliklerinden ya da ahmak olmalarından dolayıdır.
Anadolu’nun bu demokratik sömürgeleştirme saldırılarına karşı sessizliği, savaşın başlamasından çok az önce bir komutanın “derin düşünce”ye dalması gibi bir durumdur. Sakın ola Anadolu yapılanları sineye çekti zannetmeyin. Demokrasiniz ile beraber bütün Batılı ve batıl sistemlerinizi layık olduğu yere göndermeye hazırdır.
BARAN Dergisi 154. sayı
Hakkı Aka
“Anadolu… Bozkurdun bir dere kenarında gümüş sulara dalıp gözlerindeki tılsımlı ateşi seyrede ede, içli ve mütevekkil bir söğüt ağacına istihale ettiği (mübarek) diyar… Anadolu… Türkün, gerçek ruh ve muhtevasını bulur bulmaz seyyarlıktan sabitliğe geçtiği ve ruh vataniyle içiçe yeryüzü vatanını kurduğu büyük mâna çerçevesi… Anadolu… Kıt’alar arası tarihî hesaplaşmaların geçit meydanı, medeniyetlerin sergi evi, mahrem ve muazzam Asyanın, Avrupa’ya bakan cumbası… Anadolu… Putların ve salîbin binbir cümbüşü arkasından kendisini topyekûn hilâle teslim eden ve onun dâvasını bütün dünyaya şâmil bir (aksiyon) halinde güden aslî ve asîl unsur kadrosu… Ve nihayet Anadolu… Tarih boyunca cihanın en büyük mâna ve madde imparatorluğuna dayanak vazifesini gördükten sonra, dört asırdır öksüz, mazlum, harap ve mahrum yaşayan; bir asırdan beri de ihanetlerin en acıklısına uğrayan, derken ananevî tahammül ve tevekkülünün üstünde ruh eşkiyasının çatı kurduğuna şahit olan misilsiz çile ve işkence arsası…”
Üstad Anadolu’yu en güzel şekliyle böyle tarif ediyor. Ve Anadolu, her tarihte insanların her daim gözbebeği olmuş bir coğrafya. Medeniyetlere beşiklik etmiş ve aslını İslam ile bulmuş, bu buluştan sonra en güzel oluşlara kapı açmış. Ama her dönemde de her türlü saldırılara muhatap olmuş. Gün gelmiş batıdan Haçlı sürüleri işgal etmeye çalışmış ve Anadolu denen sert kayaya çarparak geriye dönmüşlerdir. Gün gelmiş doğudan safevi-şii sapıkları Anadolu’yu ifsad etmeye çalışmış, Yavuz ile Çaldıran’da ağzının payını almıştır. Her devirde düşman çeşitli araçlar ile bu toprakları kirletmeye ve işgal etmeye çalışmış ama her seferinde de ters yüz ederek amacına ulaşamamıştır. Bu saldırıların en sonuncusu ise DEMOKRASİ.
Anadan doğma liboşlar ile sonradan olma takkeli liboşların birleşerek her türlü medya araçlarını kullanarak başlattıkları saldırı demokrasi. Akşam demokrasi ile yatıp sabah demokrasi ile kalkıyorlar. Demokrasiyi insanımız için tek çıkar yol gösterip adeta kendinden geçmiş bir şekilde, bir ibadet hissiyatı ile her ağızlarını açtıklarında demokrasinin faziletlerini(!) sıralıyorlar. “Demokrasiyi din olarak benimsetmeliyiz” sözünün gereğince milletimize yeni bir din ihdas etmeye çalışıyorlar. Gazetelerini elinize alıp baktığınızda göreceksiniz ki İslam’ın yerini demokrasi dini almış.
Adamlar İslam toplumu yerine demokratik toplum, İslam ahlakı yerine demokratik ahlak, İslam düzeni yerine demokratik düzen gibi ifadeler ile insanların önüne ne olduğu belli olmayan kavramlar koyuyorlar. Bunların ne olduğunu sorsanız verecekleri bir cevapları da yoktur. Öyle her kavramın önüne “demokratik” ifadesi koyunca iş bitiyor ise alın size yeni yeni ifadeler:”demokratik hırsızlık”, “demokratik sömürü”, “demokratik işgal”… Yani insanımızın yaşadığı durumu en iyi ifade eden kelimeler de bunlar olsa gerek. İşgali, sömürüyü ve hırsızlıkları gizleyen en iyi örtü demokrasi. Hemen yanıbaşımızda bin yıllık İslam toprağı demokrasi adına işgal edilmedi mi? Üç milyon Müslüman Arap demokrasi adına soykırıma uğramadı mı? Ülkenin petrolü ve diğer kaynakları demokrasi adına sömürüye açılmadı mı? Bütün bunlar olurken oradaki ve buradaki işbirlikçiler demokrasi naraları atarak kendilerinden geçmediler mi?
Bakın Amerikan hocası(!) ne diyor demokrasi hakkında:”Demokrasi meselesini ben hiçbir zaman İslamiyet’in ruhuna muhalif görmedim. Daha fazla demokrasi istiyorsak, onu da demokratik yollarla istemeli. Türkiye’de hangi çizgide, hangi renkte, hangi dinde, hangi mezhepte olursa olsun herkesin bila kaydı art üzerinde ittifak edecekleri bir mesele varsa, o da biraz daha demokrasi lazım.” Adam boş durmuyor biraz daha ileri gidiyor ve “ sadece bu dünya değil, benim öbür dünyamı da düşünen bir demokrasi istiyorum” diyerek demokrasi dininin en sadık bir müntesibi olmak için elinden gelen gayreti gösteriyor.
AKP-Fetullah ikilisi sanki bu iş bunlara ihale edilmişçesine demokrasiyi bir din olarak benimsetmek için her türlü aracı kullanıyorlar. Bunun içinde İslami argümanları kullanıyorlar. Ve hakikaten de kendini AKP’ye angaje etmiş olanlar üzerinde etkisini çok iyi gösteriyor. Daha dün “demokrasi ayrı bir dindir” diyenler bugünlerde demokrasi için yürüyüşler düzenleyip demokrasi yüceltmesi yapıyorlar. Zaten AKP’nin kapatılma sürecinde işgal basınında pek yer bulmayan haberde Batılılar AKP için “Müslüman, demokratik, laik, ekonomik açıdan istikrarlı ve AB ile Ortadoğu`yu birleştiren bir ülke yaratma projesi, dünyamızın en önemli siyasi deneyi... Ve çökmenin eşiğinde duruyor” ifadesi kullandı. Yani toplumu dönüştürme projesi ile insanlar demokrasi ile uyutulup işgal ve sömürü devam ettirilecek. Hala şüphesi olanlar var ise Başbakanın “demokrasiyi tartışılır hale getirmek isteyenler var” sözünü hatırlatırız. Bir Müslüman nazarında tartışılmayacak tek şey İslam’dır, bunlar için yani demokrasi dininin müminleri içinse demokrasi.
Bütün burada yapılan en büyük aldatmaca ise demokrasiye alternatif hiçbir sistem olmadığı söylemidir. Demokrasi Batı için vazgeçilmez olabilir çünkü onlar kendi içlerindeki kavgalardan sonra bulabildikleri çözüm budur. Ama bizim için demokrasi insanımızı aptal yerine koyan, Batıcı zihniyet karşısında, ifadesiz, şahsiyetsiz, şuursuz, ideolojisiz, siyasetsiz, tarihsiz, geleneksiz, erkeksiz, “insan”sız sömürgeleştirme metodudur. Bunların demokrasi demokrasi diye yırtınmaları ya hainliklerinden ya da ahmak olmalarından dolayıdır.
Anadolu’nun bu demokratik sömürgeleştirme saldırılarına karşı sessizliği, savaşın başlamasından çok az önce bir komutanın “derin düşünce”ye dalması gibi bir durumdur. Sakın ola Anadolu yapılanları sineye çekti zannetmeyin. Demokrasiniz ile beraber bütün Batılı ve batıl sistemlerinizi layık olduğu yere göndermeye hazırdır.
BARAN Dergisi 154. sayı
Hiç yorum yok