ATEİST ÖĞRETMENDEN İSLAMî(!) EĞİTİM ALMAK
Mevzulara el atarken, en başa alınması gereken husus; “sistem şuuru”…
Bu şuur kuşanılmadığı müddetçe sorunların asıl kaynağı olan “sistem sorunu”ndan da bihaber olunacaktır doğal olarak..
Sistem şuurundan azade olanların sistem sorununu anlayamayacağı ve çözemeyeceği de bir bedahet. Günübirlik çözümler, sorunları çözmekten ziyade daha da artırıcı bir mahiyet kazanıyor. Mütefekkir Mirzabeyoğlu’nun ifade ettiği veçhile: “İnsan ve toplum meseleleri ekseninde söylüyorum; bu adam aç, geldi, bugün doyurdunuz. Yarın, öbür gün? Günlük meselelere günlük çözüm bu. Açlık devam ediyor, öğlen, akşam… (…) Biz meseleleri sistem çapında ele alıp, sistem çapında çözümler teklif ediyoruz. Günübirlik meselelere günübirlik sun’i çözümlerle karıştırılacak, kıyaslanacak bir şey değil ki bu… Nitekim bunun örneklerini aktüalite içinde bolca bulabilirsiniz; onu halletmeye çalışırken bu patlıyor, bunu düzeltmeye çalışırken öbürü, vesaire… Biz “ruh”, “ruhçuluğun hakikati” filân diyoruz, anlaşılmıyor. Bu başlı başına bir sistem meselesi…” (Şükrü Sak, Salih Mirzabeyoğlu ile Zindan Sohbetleri, sayfa:41)
Onun için “ideolocya-dünya görüşü” burada ne kadar hayati bir önem taşıdığı da aşikâr… İslama Muhatap Anlayış’ın dünya görüşü Büyük Doğu-İbda’nın; her mevzuyu ele alırken, lif lif açarken “sistem şuuru”nu başa alıcı tavrı görülecektir.
Şimdi bugün gelinen noktayı, sistemsizliğin bizi getirdiği yeri görebilmek adına kısa bir istatistikî bilgi verelim:
TÜİK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre, toplumsal bozulma son 13 yılda korkutan boyutlara ulaştı. Türkiye’de ekonomik ve sosyal sorunların tetiklediği sosyal bozulmalar nedeniyle suç oranlarında da önemli artışlar gözleniyor. Aile gelirinin borca oranı 2002 Aralık’ta yüzde 4.7 iken 2015 Aralık’a gelindiğinde bu oran yüzde 55.2’ye ulaştı. Aynı dönemde tüketicilerin banka borcu 6.6 milyar TL’den 381.9 milyar TL’ye, çiftçilerin bankaya borcu 5.1 milyar TL’den 61.1 milyar TL’ye ve bir kilo ekmeğin fiyatı 1.03 TL’den 3.59 TL’ye yükseldi. Bununla birlikte 13 yıllık süreçte boşanmalar yüzde 37, fuhuş yüzde 790, adam öldürme yüzde 261, çocukların cinsel istismarı yüzde 434, uyuşturucu bağımlılığı yüzde 678 ve cinsel taciz yüzde 449 arttı.
Ahlâksızlığı kendine amaç edinmiş Laik-Kemalist sistemin –idarecileri ne kadar Müslüman olsa da- bizi getirdiği nokta burası maalesef.
En son Karaman’da yaşanan çocuklara taciz olayı ve maalesef basına ve adliyeye yansımayan daha binlerce vak’a…
Dün görülen mahkemede sapık öğretmen Muharrem Büyüktürk’e 508 yıl ceza verildi. Laik hukukun bizim hiçbir sorunumuza çözüm olmadığı bu olayda da kendini gösterdi.
Benim ise asıl dikkatimi çeken husus ise sapık öğretmenin mahkemede söyledikleri oldu. Ensar Vakfı üzerinden Ak Partiye ve onun üzerinden de İslam’a kinlerini kusan azgın topluluğun adeta hevesleri kursaklarında kaldı.
Sapık öğretmen; “İsmet İnönü tarafından temeli atılan İvriz Öğretmen Okulu’nda bir ateist olarak yetiştim. Devrimci gelenekten geliyorum, Kur’an-ı Kerim öğretmeni değilim” dedi. Tabii bu tarafta bir bayram havası halinde koro halinde; “Bak gördünüz mü adam sizden çıktı!”, “Zaten bu solcuların hepsi sapık!” demeye başladılar…
İşin acı tarafı ise; ateist olduğunu söyleyen birisinin, İslamcı(!) olduğu söylenen bir vakfın eğitim kurumunda ne işi olabilir. Niçin olayın bu tarafı sorgulanmıyor.
Devrimci ve ateist bir öğretmen İslami eğitim kurumunda Müslümanların çocuklarına ne öğretebilir?
Eğer vakfın sahipleri, bu adamın ateist olduğunu biliyorlarsa, Müslümanlar çocuklarını nasıl kimselere teslim ediyorlar.
Şayet bilmiyorlarsa, bu nasıl bir aymazlıktır?
Adeta vakfın yöneticileri haklarında koruma kanunu varmışcasına bir tutumla korunuyorlar. Ortada bir suç var ve bu suçta vakıf yöneticileri de pay sahibidir.
Daha kaç tane böyle sapık ve ateist öğretmen var acaba İslami(!) eğitim kurumlarında insan merak ediyor.
Ve Müslümanların “ideolocya-dünya görüşü” eksikliğinin sonucu; Ateist öğretmenden İslami eğitim almak…
Hiç yorum yok