Ahmet Cevdet Paşa-25 Mayıs 1895
1882 yılında Leskofça’da doğdu. İlk tahsilini burada yaptıktan sonra 1839
yılında İstanbul’a geldi. Medrese tahsiline başladı. Bu arada, matematik,
astronomi, tarih ve coğrafya gibi ilimlerle de uğraşarak kültürünü artırdı. O
zaman çok meşhur olan Murad Molla tekkesine tatil günleri giderek Farsça’yı
öğrendi ve Mevlana’nın Mesnevi’sini bitirdi. Divançe’sinde bulunan şiirlerin
çoğunu bu tekkeye devam ettiği sırada yazdı.
Osmanlı
Devletinin kanunlarını yapacak olan Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliyeye 1861
yılında üye tayin edildi. 1866 yılında ilmiye sınıfından vezirliğe geçti. Halep
vilayetine vali tayin edildi. Bir müddet orada kaldıktan sonra yeni kurulan
Divan-ı Ahkam-ı Adliye ye başkan tayin edildi. Bu vazifede çok faydalı işler
gördü; memleketin adliye ve hukuk sistemini devrin ihtiyaçlarına göre
düzenlemeye çalıştı. Mecelle Cemiyetini kurarak ünlü mecelleyi hazırladı. 1879
yılında Maarif Nazırlığına tayin edildi. Sonra da, çeşitli valiliklerde,
Adliye, Maarif, Dahiliye, Ticaret nazırlıklarında bulundu. Padişah’ın hususi
encümenlerine iştirak etti. 25 Mayıs 1895’te vefat etti. Naaşı, Fatih Camii
bahçesine defnedildi.
Ahmet Cevdet Paşa, ilk Türk kadın romancı olarak
tanınan Fatma Aliye Hanım'ın babasıdır.
Eserleri:
1. Tarih-i
Cevdet: Encüman-ı Daniş’e üye iken kaleme aldığı bu eser 1774 Kaynarca
antlaşmasıyla 1826 Vaka-i Hayriye’ye kadar süren yılları ele alır. Bir bakıma
Avusturyalı tarihçi Hammer’in Türk Tarihi adlı eserini kaldığı yerden devam
ettirmiştir. Bizde ilmi tarih olarak ilk eserdir. Teferruatlı bir tarihin
yanında ilmi yorumlara da sık sık başvurmuştur. Bu eseri yazarken Cevdet Paşa
devlet arşivlerini, Doğu ve Batı kaynaklarını, Hatıraları dikkatli bir şekilde
incelemiştir. Romancı gibi sürükleyici bir üslup kullanması eserin rahat
okunmasını sağlamıştır.
2. Tezakir-i Cevdet ve Maruzat: Hem edebiyatımız hem de
tarihimiz açısından önemli bir kaynaktır. Bu eserde Cevdet Paşa gördüğü,
duyduğu veya fiilen içinde bulunduğu olayların iç yüzünü teferruatlı bir
şekilde ortaya koymuştur. O dönemin İstanbul’u ve Avrupa devletlerinin iç
yüzleri ile ilgili geniş bilgiler verir. Özellikle Tanzimat dönemi sosyal
hayatla ilgili önemli bilgileri içeren bir eserdir. O dönemin paşaları olan Ali
Paşa, Fuat Paşa, Mithat Paşa ve Reşit Paşa ile ilgili önemli anekdotlar vardır.
Padişah Abdülaziz’in durumu da eserde sıkça işlenir.
3. Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa: On iki cilt olarak tasarlanan bu eser
Peygamberler Tarihidir. Hz Adem’den Hz Muhammed’e kadar Kuran’da adı geçen
bütün peygamberlerin hayat ve kıssalarını, İslamiyet’in doğuşu ve yayılışı,
dört halife dönemini, Emevi ve Abbasi devirlerini kapsayan bir eserdir. Ayrıca
Türk-İslam devletleri ile 1439 tarihine kadar Osmanlı Beyliğinin de tarihini
esere eklemiştir. Eserde oldukça sade bir üslup kullanılmıştır. Şahısların
karakterleri ve portreleri net bir şekilde ele alınmıştır.
4. Mecelle: Asıl adı Mecelle-i Ahkam-ı Adliye’dir. Bu eser İslam
esaslarına dayanan eski hukukumuzla Türk töresi ve kısmen de Batı hukuk
kurallarını kaynaştıran bir medeni hukuk kurallar bütünüdür. 1851 madde üzerine
düzenlenen Mecelle 17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanununun kabulüne kadar
yürürlülükte kalmıştır. Bugün dahi ruhu itibariyle her türlü hukuk mantığının
temel kaynağıdır. O zamana kadar kısmen dağınık olan hukuk kuralları ve
çelişkili olan kaza hükümleri bu eserde toplu ve sağlam bir hale getirilmiştir.
5. Belagat- ı Osmaniye: 1881’de yazdığı bu eser edebiyat
kurallarını kapsar. Bu yapıtta hece vezninin Türkçe'ye en uygun vezin olduğu
fikrini öne sürer. Ayrıca bu eserde nazım şekillerinden kafiye ve edebi
sanatlara kadar her türlü edebi mesele hakkında beyanatlar vardır.
6. Kavaid-i Osmaniye: 1850 yılında yayınlanmıştır. Dil alanında
en önemli çalışması olan Kavaid-i Osmaniye bilimsel nitelikteki ilk Osmanlı
grameridir. Bu eserde Osmanlıca'yı oluşturan Arapça, Farsça ve Türkçe’nin dil
kurallarını özetler. Türkçe'nin bir bilim dili olabilmesi için yeni kavramları
karşılaması gerektiğini gösterir. Halk diline yakın, açık yalın bir dili
savunur.
Hiç yorum yok