Şairlerin Öldürülmesi: 1-Yahudi Ka'b b. Eşref
Yahudi Ka'b B. Eşref'in Öldürülmesi
Bu adam, Beni Tayy kabilesinden olup, bu kabilenin Beni
Nebhan kolundandır. Ama annesi Beni Nadir kabilesindendir. İbn İshak, onun
öldürülmesini, Beni Nadir Yahudilerinin sürgün edilmeleri bahsinden önce
anlatır. Ama Buharı ile Beyhakî, onun öldürülmesini, Beni Nadir Yahudilerin
sürgünleri bahsinden sonra anlatırlar. Doğrusu, İbn İshak'ın anlattığıdır. Bu
ileride de açıklanacaktır. Çünkü Beni Nadir Yahudileri, Uhud vakasından sonra
Medine'den sürgün edilmişlerdir. Bunlar, kuşatma altına tutuldukları esnada
-inşaallah ileride de açıklayacağımız gibi- içki haram
kılınmıştır.
Buharı, sahihinde «Ka'b b. Eşrefin öldürülmesi» bahsinde
Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Ka'b b. Eşref, Allah'a ve Rasûlüne eza vermektedir.
Hakkından gelecek kimse yok mu?
Muhammed b. Mesleme kalkıp:
- Ya Rasûlallah! Onu Öldürmemi istiyor musun? dedi.
Peygamber Efendimiz:
- Evet dedi. Muhammed b. Mesleme:
- Öyleyse biraz yalan konuşmama izin ver, dedi.
Peygamber Efendimiz de ona izin verdi:
Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme, Ka'b'a
gidip:
- Bu adam bizden sadaka isteye isteye bizi takattan
düşürdü. Bunun için senden ödünç istemeye geldim, dedi.
Ka'b:
- Vallahi ondan bıkacaksınız,
dedi.
Muhammed b. Mesleme:
- Biz bir defa ona uyduk. Bir sonuca varmadan onu
bırakmak istemiyoruz. Varsa bana ödünç bir veya iki yük hurma ver,
dedi.
Ka'b:
- Olur, fakat yerine bana rehin bırakman şartı ile,
dedi.
Muhammed b. Mesleme ile
arkadaşları:
- Rehin olarak ne istiyorsun? diye
sordular.
Ka'b:
- Bana kadınlarınızı rehin bırakın, diye cevap
verdi.
Ona:
- Sen Arapların en güzeli iken, kadınlarımızı sana nasıl
bırakabiliriz? dediler.
Ka;b:
- Öyleyse
çocuklarınızı rehin bırakın, dedi.
Ona:
- Bunu da yapamayız. Çünkü bu bizim için bir zillettir.
Çocuk büyüdükten sonra ona: «Sen o kimse değil misin ki, bir iki yük hurma
yerine rehin bırakıldın?» diyecekler. Rehin olarak sana silah
bırakalım, dediler.
Muhammed, geceleyin kendisine geleceğini söyledi. Gece
olunca Muhammed, evine -yanında Ka'b'ın süt kardeşi olan Ebu Naile de bulunduğu
halde- gidip Ka'b'ın aşağıya inmesini istedi. Ka'b da indi. Karısı
ona:
- Bu saatte sen nasıl dışarıya çıkıyorsun? dedi. (Başka
bir rivayete göre karısı ona şöyle demiştir: Öyle bir ses duyuyorum ki, sanki
ondan kan damlıyor.)
Ka'b:
- Ne var? Beni çağıranlar, Muhammed b. Mesleme ile
kardeşim Ebu Naile'dir. Kaldı ki mert adam, geceleyin vurulmaya da çağrılsa yine
gider, dedi.
Ravi diyor ki: Muhammed b. Mesleme ile birlikte iki adam
daha vardı. Muhammed onlara:
- Geldiği zaman, saçını tutup koklayacağım. Onu iyice
tuttuğumu gördüğünüz zaman hiç beklemeden ona vurun, dedi.
Ondan sonra Ka'b indi, üzerine deriden sırmalı bir
elbise vardı ve misk kokusu saçıyordu. Muhammed ona:
- Senden ne güzel bir koku geliyor, hayatımda böyle
güzel bir koku görmedim, dedi. Ka'b:
- Ne diyorsun, Arap kadınlarının en güzel kokulusu ve en
güzeli bendedir, dedi. Muhammed:
- İzin verir misin, senin saçını biraz koklayayım?
dedi.
Oda:
- Evet, deyince, saçını tutup kokladı. Muhammed
arkadaşlarına:
- Siz de koklayın, dedikten ve arkadaşları da
kokladıktan sonra bir daha izin istedi. Muhammed, bu defa Ka'b'ın saçını iyice
tutup arkadaşlarına:
- Ne duruyorsunuz? dedi.
Onlar da hemen Ka'b'm işini bitirdiler. Sonra gelip Hz.
Peygamber'e durumu anlattılar.»
Muhammed b, İshak dedi ki: Ka'b b. Eşrefe gelince o, Tay
kabilesinin Beni Nebhan kolundandır. Anası Beni Nadir kabilesindendir. Zeyd b.
Harise ile Abdullah b. Revaha, Medine'ye gelip Bedir savaşına katılan müşriklerin
öldürüldükleri haberini verdikleri zaman Ka'b şöyle demişti: "Vallahi eğer
Muhammed şu kavme musibet eriştirmiş ise, elbette ki yerin altı üstünden daha
hayırlıdır."
Allah düşmanı, haberin kesinliğini anlayınca yola çıktı
ve Mekke'ye geldi. Muttalib b. Ebi Vedaa b. Dubayre es-Sehmî'nin yanına konuk
oldu. Onun yanında Atike binti Ebi'l-İs b. Ümeyye b. Abdu'ş-Şems b. Abdumenaf
vardı. Bu kadın onu misafir etti. Ona ikramda bulundu. O ise, Rasûlullah
(s.a.v.)'a karşı kışkırtıcı şiirler okumaya, Bedir savaşında öldürülen
müşrikler üzerine ağıt dökmeye başladı. İbn İshak, onun bir kasidesinden
bahseder ki, kasidenin başlangıcı şöyledir:
«Bedir değirmeni, Bedir savaşına katılanları
öğüttü.
Bedir gibisi için gözyaşları akıtırsın ve gözyaşlarıyla
ağlarsın.»
İbn İshak, Hassan b. Sabit'in ve diğer şairlerin buna
karşı söyledikleri cevabi şiirleri de nakleder.
Daha sonra Ka'b, Medine'ye döndü. Ve Müslümanların
kadınlarına süslü-püslü kasideler söylemeye başladı. Onlara eziyet verdi.
Peygamber (s.a.v.) ile ashabına da dil uzattı.
Musa b. Ukbe dedi ki: Ka'b b. Eşref, Nadir oğullarından
biridir. Rasûlullah (s.a.v.)'ı yererek ona eziyet vermişti. Bineğine binip
Mekke'ye gitmiş, Kureyşlileri de ona karşı kışkırtmıştı. Mekke'de iken Ebu
Süfyan ona şöyle sormuştu:
- Allah aşkına söyle! Bizim dinimiz mi Allah'ın daha çok
hoşuna gider, yoksa Muhammed ile arkadaşlarının dini mi? Sana göre onlar mı,
yoksa biz mi daha doğru yolda ve hakka daha yakımz? Biz iri hörgüçlü develeri
kesip insanlara yedirir, onlara su üzerine süt içirir ve rüzgarın savurduğu her
şeyi yediririz.
Ka'b b. Eşref:
- Tabii ki, siz onlardan daha doğru yoldasınız,
dedi.
Ravi dedi ki: Bunun üzerine Cenâb-ı Allah, Rasûlüne şu
ayetleri inzal buyurdu:
«Kendilerine kitap verilmiş olanların, puta ve şeytana
kanıp, inkar edenlere: «Bunlar, inananlardan daha doğru yoldadırlar» dediklerini
görmedin mi? İşte, Allah'ın lanetledikleri onlardır. Allah'ın lanetlediği kişiye
asla yardımcı bulamıyacaksın.» (en-Nisâ, 51-52.)
Musa ile Muhammed b. îshak dediler İd: Ka'b b. Eşref,
Medine'ye geldi. Düşmanlığını açıkça ilan etti. İnsanları savaşa kışkırttı,
müşrikleri Rasûlullah (s.a.v.)'a karşı savaşmaya karar verdirinceye kadar
Mekke'den çıkarmadı. Ümmül Fadl b. Haris ve diğer Müslüman kadınlara
süslü-püslü şiirler, kasideler söylemeye başladı. Onlara eziyet
verdi.
İbn İshak dedi ki: Abdullah b. Muğis b. Ebi Bürde'nin
bana anlattığına göre Rasûlullah (s.a.v.): «îbn Eşrefi haklayacak kim vardır?»
diye sordu. Beni Abdüleşhel'in kardeşi Muhammed b. Mesleme ona: «Onu haklayacak
ben varım, ben onu öldürürüm ya Rasûlallah» dedi. Rasûullah da: «Eğer buna
gücün yeterse yap.» dedi.
Ravi diyor ki: Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme döndü
ve üç gün bekledi. Yemiyor, içmiyor, kalbi birşeye takılı kalıyordu. Bu durum
Rasûlullah (s.a.v.)'a anlatıldı. O da onu çağırıp kendisine şöyle
dedi:
- Niçin yemeyi, içmeyi bıraktın? Muhammed b.
Mesleme:
-Ya Rasûlullah, size bir söz söyledim. Bilmiyorum. Acaba
verdiğim bu sözü yerine getirebilecek miyim, yoksa getiremiyecek miyim?
Rasûlullah:
- Sana ancak gayret göstermek düşer, dedi. Muhammed b.
Mesleme:
- Ya Rasûlallah, mutlaka söylememiz gereken bazı şeyler
vardır,dedi.
Rasûlullah:
- Uygun gördüğünüz şeyi söyleyin. Siz bu hususta
serbestsiniz, dedi.
Bunun üzerine İbn Eşrefi öldürmek için Muhammed b.
Mesleme, Silkan b. Selame b. Vakş (Bu Ebu Naile'dir. Beni Abdüleşhel'den biri
olup Ka'b b.Eşrefin de süt kardeşidir.), Abbad b. Bişr b. Vakş (Bu da Beni
Abdüleşhel'den biridir.), Haris b. Evs b. Muaz (Bu da Beni Abdüleşhel'den
biridir.) ve Ebu Abs b. Cebir (Bu da Beni Harise kabilesindendir.)
birleştiler.
Bunlar, Ebu Naile Silkan b. Selame'yi önceden Allah
düşmanı Ka'b'a gönderdiler. O da yanına giderek onunla bir süre konuştu ve
karşılıklı şiirler söylediler. Ebu Naile şiir söylüyordu. Sonra dedi
ki:
- Vay be, ey İbn Eşref, bir ihtiyaç için gelmemiştim.
Sana onu söylemek istiyorum. Onu gizli tut.
Ka'b:
- Olur, gizli tutarım. Ebu Naile:
Bu adamın (Muhammed'in) bizim yanımıza gelmesi bela
oldu.
Onun yüzünden Araplar bize düşman oldular. Tek bir
yaydan fırlayan bir ok gibi bize saldırdılar, yollarımızı kestiler, ailelerimiz
dağıldı, sıkıntıya düştük, dedi. Ka'b:
- Ben Eşrefin oğluyum. Vallahi ey îbn Selame! Sana haber
vermiş olayım ki, muhakkak iş, ileride benim dediğime gelecektir,
dedi.
Silkan:
- Ben istedim ki, bize bir yiyecek satasın. Biz de sana
rehin bırakalım ve senin için bir vesika düzenleyelim. Bu hususta bize ihsanda
bulunasın, dedi.
Ka'b:
- Oğullarınızı bana rehin verir misiniz? diye sordu.
Silkan:
- Bizi rüsvay etmek istedin. Çünkü görüşümde olan bir
takım arkadaşlarım vardır. Onları da getireyim ve onlara sataşın. Bu hususta
ihsan edesin ve zırhlılardan borcu ödemeye yetecek şeyi rehin edelim istedim,
dedi.
Silkan, arkadaşları silahla geldiklerinde silahları onu
ürkütmesinler, o, onları yadırgamasın diye böyle demişti. Ka'b: «Cemaatte vefa
vardır.» dedi.
Bunun üzerine Silkan, arkadaşlarının yanına döndü ve
durumu onlara bildirdi. Onlara, silahları almalarını, sonra gitmelerini ve
Ka'b'ın yanında toplanmalarını söyledi. Onlar, önce Rasûlullah'ın yanında
toplandılar.
İbn İshak, îbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), onlarla birlikte Babu'l-Garkad'a kadar yürüdü. Sonra onları
gönderirken şöyle dedi:
«Allah'ın ismi ile gidiniz. Ey Allah'ım, onlara yardım
et.» Rasûlullah, daha sonra evine döndü. O zaman mehtaplı bir gece idi. Onlar
gittiler ve nihayet Ka'b'ın kalesine vardılar. Ebu Naile ona seslendi. O ise daha
yeni damat olmuştu. Hemen yorganının içinden fırladı. Bunun üzerine karısı
yorganın ucundan tutup çekti ve:
- Sen savaşçı bir adamsın, savaşçı kimseler bu saatte
evden dışarı, çıkmaz, aşağıya inmezler, dedi.
Ka'b:
- Bu, Ebu Naile'dir. Eğer beni uykuda bulsaydı
uyandırmazdı, dedi. Karısı:
- Vallahi onun sesinde bir kötülük seziyorum,
dedi.
- Delikanlı adam, vurulmaya çağrılsa bile yine gider,
dedi. Bunun üzerine o, evden aşağı indi. Onlarla bir süre karşılıklı
konuştular. Sonra Ebu Naile şöyle dedi:
- Allah'ın düşmanına vurunuz.
Birlikte ona vurdular ve kılıçları onun üzerine ardarda
inip kalktı. Fakat bir işe yaramadı. Ka'b ölmedi. Muhammed b. Mesleme dedi
ki:
- Kılıçlarımızın birşey elde etmediklerini gördüğüm
zaman, kılıcımdaki bir bıçağı hatırladım ve onu aldım. O sırada Allah'ın
düşmanı acı ile öyle bir bağırdı ki, çevrede bulunan kalelerin tamamında ateşler
yakıldı. Bıçağı hemen onun kasığı ile göbeği arasına koydum. Sonra üzerine
yüklenerek derhal bıçağı kasığına geçirdim. Allah'ın düşmanı düştü. Haris b.
Evs b. Muaz da başından yada ayağından yaralanmıştı. Kılıçlarımızdan biri ona
isabet etmişti. Oradan ayrıldık. Beni Ümeyye b. Zeyd kabilesinin bulunduğu
yerden yola çıktık. Daha sonra Beni Kurayza, daha sonra Buas üzerinden gittik.
Nihayet Ureyz harresine geldiğimizde Haris, kan kaybından zayıf düşmüştü. Biz
onun için bir müddet durup bekledik. Sonra yanımıza geldi. O izimizi takip
ediyordu. Onu sırtımıza alıp taşıdık ve gecenin sonunda onu Rasûlullah'a
getirdik ki, o ayaktaydı. Namaz kılıyordu. Selam verdik. Yanımıza geldi. Biz ona
Allah'ın düşmanının öldürüldüğünü söyledik. Sonra evimize döndük. Sabahleyin
Yahudiler, Allah'ın düşmanı Ka'b b. Eşrefe yaptığımız şeyi duyup korkmuşlardı.
Orada hiçbir Yahudi yoktu ki, kendi başına geleceklerden
korkmasın.
İbn Cerir dedi ki: Vakidî'nin ifadesine göre bunlar,
Ka'b b. Eşrefin başını koparıp Rasûlullah'a getirdiler.
İbn îshak dedi ki: Bu konuda Ka'b b. Malik, şu şiiri
söylemiştir:
«Onlar Ka'b'ı yere yıkıp bıraktılar ve
döndüler.
Onun öldürülüp yere yıkılmasından sonra Beni Nadir
Yahudileri alçaldılar.
Elleri üzerine yere düştü. Orada ellerimizle meşhur
salabetli, metin kılıçlarla kaldırıldı.
Muhammed'in emriyle o gece Ka'b'ın kardeşi gitti, Ka'b'a
tuzak kurdu.
Ona hile etti ve onu hile ile evinden aşağı
indirdi.
O övülmüştür, güvenilir ve cesur bir
kardeştir.»
îbn Hişam dedi ki: Bu beyitler, onun Beni Nadir günü
hakkındaki bir kasidesinden alınmıştır. Beni Nadir günü ile ilgili açıklama
ileride gelecektir.
Ben derim ki: Ka'b b. Eşrefi Bedir vak'asından sonra
Haris b. Evs öldürmüştür. Sonra Hazreçliler, Ebu Rafı b. Ebi Hukayk'ı Uhud
gazvesinden sonra öldürdüler. Nitekim bununla ilgili açıklama inşaallah
ileride gelecektir. Güvencimiz ve duyanağımız Allah'tır.
İbn İshak, Hassan b. Sabitin konuyla ilgili şu şiirini
nakletmiştir:
«Ey İbn Hukayk ve sen ey İbn
Eşref!
Kendileriyle karşılaştığınız adamların topluluğu, Allah
için çok hayırlı işler yapmışlardır.
Size, ormandaki arslanlar gibi şiddetli bir şekilde,
hafif hareketli kılıçlarla, gelip geceleyin saldırdılar.
Nihayet kalelerinize geldiler ve size şiddetli katledici
kılıçlarla ölüm şerbetini içirdiler.
Peygamberlerinin dininin muzaffer olması için yardım
diliyerek ve helak edici her işi küçümseyerek geldiler.»
Muhammed b. İshak, Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle
buyurduğunu rivayet etmiştir;
«Yahudilerin adamlarından her kimi ele geçirirseniz
öldürün,» Bunun üzerine Muhayyise b. Mesud el-Evsî, İbn Süneyne'nin üzerine
atıldı. İbn Süneyne, Yahudi tüccarlarındandı. Onlarla ilişki kurar, alışveriş
yapardı. Muhayyise, onu Öldürdü. Muhayyise'nin kardeşi Hüveyyise ondan daha
yaşlı idi. Ama henüz Müslüman olmamıştı. Hüveyyise, Yahudiyi öldüren kardeşi
Muhayyise'yi dövmeye ve şöyle demeye başladı:
- Ey Allah'ın düşmanı, onu öldürdün mü? Vallahi senin
kanındaki iç yağları onun maundandır.
Muhayyise dedi ki: Ben de ona şöyle
dedim:
- Vallahi onun Öldürülmesini bana öyle biri emretti ki,
eğer seni öldürmeyi dahi bana emretseydi, mutlaka senin de boynunu
vururdum.
Vallahi Hüveyyise'nin İslâm'a girmesinin ilk sebebi bu
oldu. Hüveyyise, bana şöyle sordu:
- Eğer Muhammed,
benim öldürülmemi sana emretse beni öldürür müsün?
Ben de ona şöyle cevap verdim:
- Evet vallahi, şayet bana senin boynunu vurmayı
emretseydi, elbette senin boynunu vururdum.
Hüveyyise:
- Vallahi seni bu duruma getiren bir din, çok hayret
verici birşeydir, dedi ve Müslüman oldu.
îbn ishak dedi ki: Bu meseleyi bana Beni Harise'nin bir
azadlısı, Muhayyise'nin kızından naklen bildirdi. Bu konuda Muhayyise şöyle
demiştir:
«Eğer öldürülmesi ile emrolunsaydım, elbette onun
kulaklarının ardındaki çıkık kemikleri keskin kılıçla keserdim, diye anamın oğlu
benî kınıyor.
Bir keskin kılıç ile ki, onun rengi tuzun rengi
gibidir.
Onun cila ve parlaklığına özeniyorum. Onu doğrulttuğum
zaman yalancı çıkmıyor.
Seni istemeyerek öldürmem beni
sevindirmez.
Oysaki bizim Busra ile Me'rib arasında geçen günlerimiz
vardır.»
İbn Hişam, Ebu'1-Amr el-Medenî'den rivayet etti ki, bu
hadise, Beni Kurayza Yahudilerinin öldürülmelerinden sonra cereyan etmiştir.
Çünkü öldürülen kişi, Ka'b b. Yahuza'dır Muhayyise, Rasûlullah'ın emri üzerine
Beni Kurayza savaşında Ka'b b. Yahuza'yı öldürdüğünde kardeşi Hüveyyise
yukarıdaki sözleri ona söylemiş, Muhayyise'de yine yukarıda nakledilen cevabı
ona vermişti. Bunun üzerine Hüveyyise, o gün Müslüman olmuştu. Doğrusunu Allah
bilir.
Tenbih: Beyhakî ile Buharı, Beni Nadir sürgününü Uhud
gazvesinden önce zikretmişlerdir. Doğrusu, Beni Nadir sürgününün, Uhud
gazvesinden sonra anlatılmasıdır ki, Muhammed b. îshak ile diğer megazi
imamları böyle bir kronolojik sıra takip etmişlerdir. Delilleri de şudur: İçki,
Beni Nadir Yahudilerinin kuşatma altında tutuldukları günlerde haram kılınmıştır
ki, bu da sahih hadiste belirtilmiştir. Çünkü Uhud gününde şehid olarak
öldürülen sahabelerden bir grup o zaman içki kullanmışlardı. Bu da gösteriyor
ki, içki kullanmak o zaman helal idi. Ancak bilahare haram kılınmıştır. Bu
söylediklerimiz şunu açıklıyor ki; Beni Nadir hadisesi, Uhud gazvesinden sonra
vuku bulmuştur. Doğrusunu Allah bilir.
Başka bir Tenbih: Önceki sayfalarda da anlatıldığı gibi
Kaynuka oğulları Yahudileri ile ilgili hadise, Bedir vak'asından sonra olmuştur.
Aynı şekilde Yahudi Ka'b b. Eşrefin, Evs tararından Öldürülmesi de Bedir
vak'asından sonra olmuştur. İleride de açıklanacağı gibi Beni Nadir hadisesi,
Uhud vak'asından sonra olmuştur. Aynı şekilde Yahudi Ebu Rafi'in öldürülmesi de
Uhud vak'asından sonra olmuştur. Onu Hazreçliler öldürmüştü ki, o Hicazlıların
taciri idi.
Hendek savaşından sonra Kurayza oğulları ile
savaşılmıştı ki, bu Yahudilerle yapılan savaş, ileriki sayfalarda anlatılacaktır.
El Bidaye Ve'n-Nihaye
4. CİT
Hiç yorum yok