KARA OCAK( QUARA YANVAR KATLİAMI) 20 Ocak 1990
Tarihe Kara Ocak adı ile geçen katliam. Tam 25 yıl önce 20 Ocak 1990’da, Sovyetler Birliği askerleri tarafından Bakü’de 137 Azeri Türkü katledildi. Dönemin Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov‘un emriyle Sovyet tankları, 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gecede, Bakü sokaklarında bağımsızlık yürüyüşü yapan kalabalığın üzerine acımasızca ateş açmıştı.
Ateş sonucu aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 137 kişi hayatını kaybetti, 700 den fazla kişi de yaralandı. Yüzlerce kişi ise tutuklandı ve ülkede olağanüstü hal ilan edildi.
Kanlı Ocak veya Quara Yanvar da denilen bu katliam Azerbaycan'ın bağımsızlık yolunda önemli dönüm noktalarından biridir. Ve bu olaydan sonra Azeri Türkleri bağımsızlık taleplerini daha güçlü bir şekilde dillendirmeye başladılar.
bu katliamda da her zaman olduğu gibi baş aktör yine Ermeniler.
Ermeniler Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a katılması için Moskova’ya başvurmuşlardır. SSCB’nin Sumgayıt (Azerbaycan) şehrinde, daha önce Ermenistan’da öldürülen ve zorla göçe yollanan Azeri Türklerinin intikamını almak için 27 Şubat 1988 yılında olaylar çıkmıştır. Ermenilerce “Sumgayıt Pogromu” olarak adlandırılmıştır. Pogrom; etnik bir gruba etnik, dinsel ya da siyasi nedenlerle yapılan şiddet olaylarını tanımlar. Bu olayların bizzat Ermeniler tarafından organize edildiğini savunan tarihçiler de vardır. (Örneğin: Azeri Tarihçi Ziya Bunyatov) Bu olaylarda, SSCB Genel Savcılığı (Генеральный прокурор СССР) tarafından açıklanan resmî rakamlar; 26 Ermeni ve 6 Azeri olmak üzere toplamda 32 kişinin öldüğü şeklindedir.
Dağlık Karabağ üzerindeki çatışmalar üzerine Sovyet yönetimi bölgeyi Ocak 1989‘da direkt Moskova yönetimine bağladı. Moskova’nın bu politikası Azerbaycan tarafından şüpheyle karşılandı. Adım adım Dağlık Karabağ‘ın Azerbaycan‘dan kopartılacağı biliniyordu.

13 Ocak 1990’da olaylar tekrar başlamış ve bu olayları durdurmak bahanesi ile 19 Ocak 1990 tarihinde gece saat 12’de Kızıl Ordu, Bakü’ye girmiştir. Bakü sokaklarında bağımsızlık yürüyüşü yapan Azeri Türkü kalabalığın üzerine ateş açan Kızıl Ordu askerleri, aralarında çocuk ve kadınlarında bulunduğu 137 kişiyi katletmiş ve 700’den fazla kişi yaralanmıştır. Ayrıca birçok kişi tutuklanmış ve olağanüstü hal ilan edilmiştir.
21 Ocak saat 12.00’de çatışmada ölenlerin cenazeleri insanların omuzlarında Azatlık Meydanı’ndan, Bakü sokaklarından büyük bir kalabalıkla geçmiş ve şehitler “Şehitler Xiyabanı” gömülmüştür.
Şehitler Hıyabanı'nda herkesin muhakkak uğradığı bir yer vardır. Bu katliamın belki de en acılı tarafı olan İlham ile Ferize'nin mezarı.
Azerbaycan'da anlatılan İlham ve Ferize'nin hikâyesi:
O kanlı pazar gecesinde çatışma duyulunca İlham da sokağa çıktı. Sonra komşularla meydana doğru gitti. Sovyet ordusu Bakü'ye girdiği zaman, 00.30'da yaralandı. Hemen hastaneye götürüldü, 1.00'da cerrahi ameliyat başladı. Hastanenin ışıkları kapatıldığından mum ışığında ameliyatı yapıldı.. Bu ameliyattan sonra sadece 30 dakika yaşadı. Son sözleri ise şuydu "Annemi çağırın... "
Daha sonralardan İlham'ın annesi şöyle anlatıyor; " O öldükten 7 gün sonra hastaneye gittim. Belki son bir sözü vardı diye. Beni yakan odur ki, belki de balamın bana son bir sözü vardı... "
O gece Ferize ise bekliyordu. Bir saat, iki saat, üç saat... Zifiri gecenin karanlığına bakmak onu harap düşürmüştü. Bakü'de sabaha karşı herkes yatmıştı.. Ferize hariç.
O kanlı ocak sabahı işitti bu haberi. Gözleri karardı.. Evdekilerin gözlerinden sakınıp bir ara neft döktü üstüne, kibriti elinden son anda aldılar. Her adımını izlemeye başladılar. Bir gün sonra, 21 ocak'ta sabah erken uyanıp İlhamın büyük kardeşinin oğlunun yatağına doğru gitti, çocuğun yorganını düzeltti. Uzun zaman çocuğun tebessüm dolu yüzüne baktı.
Ne düşündü bu an Ferize... Kendi bedbaht talihini mi, İlhamın facialı ölümünü mü.. Yoksa doğacak çocuğunu mu..
Sonra düğün resimlerini masanın üstüne döktü. İlhamın tüm kıyafetleri, yazdığı tüm mektuplar, baktı, baktı.. Sonra da bir kağıt parçasına şu sözleri yazdı " bana ağlamayın, ben onsuz yaşamıyorum, siz beni... "
Sözler burada kırılıyor.. sonra ölüm bardağını içti Ferize...
Saatin akrebi 6'nın üstündeydi.
Ferize intihar ederken İlhamdan başka hiçbir şey düşünmemişti. Karnındaki 2 aylık çocuğunu bile.. Belki çoğu kişi bilmiyordu ama o biliyordu. 2 aylık bir can vardı içinde.
Ferize'nin annesi anlatıyor..
" Ölümünden sonra bizim civardan bir tanıdığın gözüne görünmüş Ferize... Uykuda değil, gözüne görünmüş. Beyaz gelin elbisesi içinde demiş ki git anneme-kaynanama söyle, ben bu gelinliğe doymadım, onu mezarıma da koysunlar "
Tüm 20 Ocak şehitlerin Allah'tan rahmetler, bütün zalimlere de, Yüce Allah'ın "Müntakim" ismi ile bizi intikamına memur etmesini diliyoruz..