ORUÇ REİS- 10 EKİM 1518
ORUÇ REİS
Oruç Reis 1474 ile 1518 yılları arasında yaşamış tarihe ün salmış büyük bir Türk denizcisidir. Türk denizcilerinin en büyüklerinden biridir. Barbaros Kardeşler’in İshak Reis’ten sonra yaşça ikincisi, Barbaros Hayrettin Paşa (Hızır Reis) ile İlyas Reis’in ağabeysidir. Baba Oruç diye tanınır ki Barbaros adının da buradan geldiği rivayet edilir.
Oruç Reis sipahi subayı Yakup Ağa’nın oğludur. Yakup Ağa Vardar Yeniceliydi. Fatih Sultan Mehmet’in Midilli’yi fethinde tımar sahibi sıfatı ile Midilli adasına yerleşmişti. Oruç Midilli’de doğdu. Genç yaşında bu adada Rumca, İtalyanca, Latince gibi Batı dillerini öğrendi. Deniz ticaretine başladı.
Yavuz’un ağabeyi Sultan Korkut Türk denizcilerini korumayı adet edinmişti. Oruç da Antalya valisi olan bu şehzadeden büyük ölçüde yardım gördü. Yavuz padişah olunca Oruç Bey Sultan Korkut’un adamı olduğundan dolayı kendisine zarar geleceğini sandı ve Osmanlı topraklarından ayrıldı. Mısır-Suriye Türk-Memluk İmparatorluğu’nun hizmetine girdi. Sultan Kansu Guri’nin bütün ısrarlarına rağmen Memluk amiralliğini bırakıp kardeşi Hızır Reis (Barbaros) ile birlikte Güney Tunus’ta Cerbe Adası’na geldi. Tunus’taki Arap devletini İspanyollar’dan korumak karşılığında Hafsi hükümdarı ile anlaşıp buraya yerleşti.
Oruç Reis Kuzey Afrika’daki Araplaşmış Berberi devletlerinin kargaşalığını gördükten sonra bu topraklar üzerinde tarihte ilk defa olmak üzere şahsi teşebbüsü ile bir Türk devleti kurmayı düşündü. Yavuz da ona Anadolu’dan levent toplamak iznini vermişti ama gene de bir iki bin Türk’le böyle bir teşebbüste bulunmak büyük azim isteyen bir işti. Bir yandan kudretli İspanyol ordusunu ve donanmasını bu topraklardan ve sulardan kovmak öte yandan Arap devletlerini kuşkulandırmamak gerekiyordu.
Birkaç yıl içinde Oruç’un Batı Akdeniz’de kuş uçurtmamacasına Kuzey Afrika ile İspanya, Fransa ve İtalya arasındaki suları ele geçirmesi en kudretli Papalık ve İspanyol gemilerini donanmalarını yenmesi Batı Avrupa devletleri arasında dehşet uyandırdı. Bu arada Oruç Reis, Cezayir’de Becaye Kalesi önünde İspanyol ordusu ile yaptığı büyük bir vuruşmada sol kolunu kaybetti. Yavuz’dan devamlı surette savaş gemisi, silah, top ve asker yardımı gören Oruç, kardeşi Hızır’ın da yardımı ile Kuzey Cezayir’i ele geçirmeye kesin şekilde karar verdi. Cezayir limanını aldıktan sonra Fas sınırları yakınlarında büyük Tiemsen şehrine geldi.
Batı Akdeniz’de deniz egemenliğinin Türkler’e geçmesindeki korkunç tehlikeyi kavrayan İspanya, Cezayir’e 40 savaş gemisiyle 140 nakliye gemisinin himayesinde 15.000 kişilik bir ordu çıkardı. Orduya Don Diego De Vera komuta ediyordu. 30 eylül 1516’da Oruç, Cezayir önlerinde İspanyol ordusunu perişan etti. Böylece Cezayir’de bir Türk devleti kurulmuş oldu. Oruç adına hutbe okunmaya başlandı.
Bunun üzerine Arap hükümdarcıkları İspanyollar’ı Kuzey Afrika’ya çağırdılar. Tiemsen’i Oruç’tan almak isteyen İspanyollar Gomares Markizi’nin komutasında az bir kuvvetle Tiemsen’de bulunan Oruç’u kuşattılar. Oruç kuşatmaya 6 ay karşı koydu. Ağabeyi İshak Bey bu kuşatmada şehit düştü. Oruç kaledeki Arap ve Berberi askerlerinin sızlanmaları üzerine daha fazla karşı koymaya imkan olmadığını anlayınca bir gece kaleden çıkmaya karar verdi. Ancak 40 kadar Türk askeri kalmış gerisi şehit düşmüştü.
1518 ekiminde bir gece İspanyol hatlarından sızıp dışarıya çıkan Oruç Bey büyük İspanyol ordusu tarafından ısrarlı bir biçimde takip edildi. Oruç Salado ırmağını maiyetinin yarısı ile geçmişti ki geride kalan 15-20 Türk levendini İspanyollar durdurdular. Bunun üzerine Oruç, Salado ırmağını gerisin geriye geçip arkadaşlarının yardımına koştu. Ümitsiz bir vuruşmadan sonra bütün Türk leventleriyle birlikte kendisi de şehit düştü. Cezayir’deki Türk devletini ayakta tutmak görevi Hızır Reis’e (Barbaros‘a) kalıyordu.
Bu olay İspanyol kaynaklarından kronist Fransisco Lopez Gomarat'ın eserinde şu şekilde anlatılır:
"Martin de Ar Göte(İspanyol komutan), Kral Muley Abdalla' (Ebu Hamu Abdullah) ya yardım ederek ona eski durumunu iade etmek ve bunun için ya Barbaros'u yakalamak ya da bu krallıklardan uzaklaştırmak amacıyla, Tremesen'e harekete karar verdi. Martin de Argote'nin Kral Muley Abdullah'in yanına gelmesi ve kentin ona teslim olması Barbaros'un(Oruç Reis) Meşveret Meclisi binasına sığınmasına neden oldu.
Burada epey zaman kuşatılmış kalan, bu kadar büyük tehlike karşısında hiçbir yardım gelemeyeceğini düşünen Barboros, yeni kuvvetler getirmek, Tremesen(Tlemsen) kentini tekrar ele geçirmek, Abdullah ve Argote'ye karşı yeniden daha iyi şartlarla savaşmak, ve her ne pahasına olursa olsun Meşveret Meclisi binasında sıkışıp kalmış askerlerini kurtarmak amacıyla, en iyi arkadaşı Benalcade (Bin el-Kadı) ile gizlice kaçmayı tasarladılar ve bunu sağlamak amacıyla bütün askerlerinin yerlerinde kalmalarına ve Meşveret Meclisi savunmaya devam ederek sonuna kadar dayanmalarına karar verdiler. Bunu gerçekleştirmek için düşmanların bulunduğu yerin arkasındaki Meşveret Meclisi Sarayı surunda bir delik açtılar. Sonra, en değerli eşyalarını yanlarına alarak en sadık adamlarıyla gecenin ilk saatlerinde kaçtılar. Ancak, Barbaros'un kaçtığı haberi İspanyol cephesinde kısa zamanda öğrenildi. Bunun üzerine hemen, Kral Abdullah ve Martin de Argote İspanyol ve Mağripliler, Barbaros'un daha çabuk yakalanabilmesi için, atla olmayan Hıristiyan İspanyolları atlarının terkisine aldılar. Geç saatlerde onlara ulaşabildiler. Bin el-Kadı İspanyol sancaklarını görünce hemen kaçtı, fakat Barbaros, Bin el-Kadı'nın kaçmasına rağmen, moralini bozmadan yoluna devam etti. Barbaros; Hıristiyanların tamahkarlıklarını düşünerek, kendisini kurtarmak ve İspanyolların hareketlerini geciktirmek amacıyla yanındaki mücevherleri yola dökmeye başladı. Niyeti, İspanyolları bu suretle durdurup kaçabilmekti. Bu olay, Barbaros'un ne kadar kurnaz olduğunu, güç durumlarda ve tehlike anında insanların neler yapabileceklerini göstermektedir. Fakat bu kurnazlık, Barbaros'un düşündüğü şekilde sonuçlanmadı; çünkü İspanyol ve Mağripliler her ne pahasına olursa olsun ona yetişmeye çalışıyorlardı. Sonunda, elli kadar İspanyol ve Mağripli süvari ona eriştiler. Barbaros attan atlayarak onunla birlikte gelen kırk beş kadar Türk ile ufak bir koruluk ortasındaki bir keçi ağılına sığındı. Burada kılıcını elden bırakmadan büyük bir cesaretle, uzun zaman mücadele etti. Nihayet, Kaptan Diego de Andrada'nın birliğinden teğmen Garcia de Tineo bir teberli mızrak darbesiyle onu ağır surette yaraladı. Barbaros'un yaralanarak yere düşmesi yanındaki adamlarının yılgınlığa ve dağılmalarına neden oldu. Bundan yararlanan teğmen, hemen ağıla girerek Barbaros'un başını kesti. Daha sonra da Barbaros'un başını teberin ucuna takarak Oran'a geldikten sonra yine, kilisede ayinler tekrarlanarak kentte büyük şenlikler yapıldı. Bu suretle, Barbaros'un kötülüklerle dolu hayatı son bulmuş oldu."
Yine Madrit Kraliyet Tarih Akademisinde bulunan bir belgede Oruç Reis'i şehit eden Teğmen Garcia De Tineo'ya bu büyük hizmetinden dolayı İspanyol Krallığı tarafından verilen imtiyaz yer almaktadır.
Oruç Reis Şehit edildikten sonra kesik başı İspanya'ya götürülmüş kaftanı Endülüs'te bulunan Müslümanların maneviyatını bozmak için Cordoba katedralinde yıllarca sergilendi.
Hiç yorum yok