SEDAT YENİGÜN-5 TEMMUZ 1980


“... Biz işte böyle mücadele eder, böyle ölürüz! Ölüme, düğüne gider gibi gideriz. Biliriz ki ölürsek şehid, kalırsak gaziyiz...”

5 Temmuz 1980 Cumartesi akşamı Fatih Akşemsettin’de katillerin kurşunlarına hedef olan Sedat Yenigün kardeşimiz, şehid oluyordu.



Sedat Yenigün, şehadetinden bir süre önce o zamanlar yayınlanmakta olan ve kendisinin de bilfiil katkısında bulunduğu “İslami Hareket” gazetesinin yeni sayısıyla ilgili toplantıdan ayrılmış, ikindi namazı için Hırka-i Şerif Camii’ne gitmişti... Oradan da her zaman uğradığı berbere giderken kendini takip eden katillerden habersizdi. Berberde otururken içeri giren iki kişinin kurşunlarıyla şehid oluyordu.

Sedat Yenigün, edebiyat öğretmeni ve İhsan Mermerci Lisesi müdür muavinliği görevini yapıyordu. Mücadele hayatına MTTB’nin ortaöğretim komitesinde başlayan şehidimiz, sırayla basın yayın müdürlüğü ve MTTB yönetim kurulu üyeliği yapmıştı. Şehid Sedat iki çocuk babasıydı...

Sedat Yenigün öğretmenlik yaptığı sıralarda Mehmet Mengüç müstear ismiyle yazılar yazıyordu. Fikir yazılarının yanında kitap tahlilleri ve edebi denemeleri de vardı. Eskiden çıkan yazılarını genişletmek ve ilaveler yapmak suretiyle bir kitap hazırlamıştı. Konuları daha da genişletmek istemesi üzerine kitabını basacakken geri aldı. Kısmen ilaveler yapmasına rağmen bitiremeden şehid oldu.

Çocukları Mehmed Murad ve Halil İbrahim’i çok severdi. Onların da kendisi gibi yetişmesini istiyordu.

Değişik fikirlere sahip birçok öğretmen arkadaşı bile ona olan hayranlıklarını her vesile ile belirtmiş ve hatta bazıları onun sayesinde İslam’a yaklaşmışlardı. Kendisine birkaç defa okul müdürlüğü tavsiye edilmesine rağmen O, bürokratik çalışmalarla fazla uğraştıracağı ve İslami mücadeleden uzaklaştıracağı için kabul etmemişti.

Burhaneddin Kayhan anlatıyor:

“Sedat’ın bence iki büyük vasfı vardı. Birincisi sarsılmaz imanı, ikincisi ise örnek ahlakıydı. O’nun imanı o kadar kuvvetliydi ki İslam için veremeyeceği hiçbir şeyi yoktu. İnsanın en büyük mal varlığı olan canını verebilmesi, Müslüman için ancak iman zirvesine ulaşmakla mümkün olur. Sedat bu iman zirvesine ulaştığı için ölümsüzlüğü öze almıştır. Bunun mükâfatı olarak Cenab-ı Hak onu şehidlik mertebesine ulaştırdı.”

..........

“Bir gün bir konu üzerine oldukça varlıklı olduğunu hissettiren bir ağabeyin evinde toplantı yaptık. Dönüşte Sedat şunu söyledi: “Ağabey bu dava kurtulmaz,” ben “Niçin Sedat?” diye sorduğumda da “Bu Müslümanlar bu saltanata dalar, böyle lüks içinde yüzer, benim Anadolu’dan gelen kardeşim yurt bulamayıp fakru zaruret içinde mücadele ederse bu İslami bir düzene manidir” demişti... En son şehadetinden bir ay önce Çemberlitaş’tan Beyazıt’a giderken rastlamıştım. Selamlaştıktan sonra “Nasılsınız, ne yapıyorsunuz? Diye sorduğumda ve böyle tek başına gezmemesini söylediğimde O da bana “Ağabey zaten cemiyette bir şey yapamıyoruz. Yaşamamızlar ölmemiz arasında ne fark var ki?” diye cevap vermişti.



KIZ KARDEŞİ NİLGÜN YENİGÜN’ÜN KALEMİNDEN ŞEHİD:

“Ağabeyimin şahsiyeti, manevi yönü, insanlığa olan vazifelerine okuyucu ve dostları olarak hepiniz vakıfsınız.

O bir tek karıncanın kanadını incitmekten korkan, şahsi haksızlıklar karşısında dahi kimseye tokat atmayan, anne ve babasına itaatli evlat, karısına vefakar eş, çocuklarına müşfik bir baba, kardeşlerine saygılı, topluma son derece faydalı, davasına dört eliyle bağlı, dini vazifelerini tam manasıyla yerine getirmeye çalışan, ince ruhlu, hassas bir dava adamıydı. Bütün gayesi vatanına kültürlü, İslam kardeşliğini kavrayabilmiş, kökünden kopmayan, mazisine sahip çıkan, kahraman dedelerini ninelerini iftiharla anan, geçmişinden eziklik duymayan nesiller yetiştirmekti. Müslüman oldukları halde yabancı cereyanlar tarafından bölünerek fırka fırka edilmiş, birbirine düşman gibi gösterilmiş grupları kardeşliğe davet eden, bu dava kalemiyle çaba göstermiş ve bunun için şehid edilmiştir.

Maarif hayatımızı dejenere ederek, sağlam içtimai bünyemizi bozmaya çalışan yoğun çalışmaları neticesi birlik ve beraberlikten uzak, kardeşlik duygusundan yoksun, her türlü kirli fiiliyatı işlemeyi meşru sayacak bir zihniyetin hüküm sürdüğü bulanık havayı meydana getirmek isteyenlerdir asıl suçlular!

Bu tip çalışmalar karşısında birleşen, imanlı, kuvvetini sağlam inançlardan ve temiz karakterinden alan, mazisine bağlı gençleri ezmek, yıldırmak, fikir meydanında yalnız kalıp diledikleri gibi at oynatmak için ellerinden gelen her şeyi yapanlardır asıl suçlular!..

Silahsızlara karşı silah çekmek, pusu kurup arkadan vurmak, bunlar katillerin yabancı davalarındaki zayıflıklarının işaretidir. Fikir silahıyla hücum edin... Pusuya ne hacet... Fikir meydanında düelloya buyrun... Ama yapamazsınız çünkü fikirsizsiniz!

Gözleriniz kan ve ölüm değil, Rabbimizin yarattığı yeşili, ayı, batan güneşi seyretsin ve ondan haz duysun. Tabanca tetiklerini çekmekten nasırlanmış ellerinizi yumuşatın, onların yeri orası değil yavrularınızın ince pembe tenlerini okşayın. Sizi bu duygulardan mahrum bırakanlar his katliamını yaptılar. Sin duygularınızı törpülediler. Hissedemezsiniz. Gözlerinizi kör etmişler göremezsiniz. Kulaklarınızı tıkamışlar duyamazsınız. Sizi gözsüz, kulaksız, kalpsiz, buz gibi robot yapmışlar. Size acımayalım da kime acıyalım? Manevi değerlerinizi yakmışlar, sizi maşa olarak kullanıyorlar. Cemiyetteki mesleki yerinizi, ailedeki kendi vazifenizi imha etmişler. Size meslek olarak cellâtlığı seçmişler. Ancak bu mesleğe yakıştırmışlar. Sizi parayla satın alarak, kendi yalancı ideallerini esiri yapmışlar. Siz ki bir zamanlar Avrupa’yı titreten heybetli Osmanlı’ların torunlarısınız. Kendi benliğinize dönün. Kimsenin buyruğuna girmeyin.

Sadece Müslüman olmanızdan korkan, bizi bölmek isteyen yabancı mihraklar şunu bilin ki; "bizi hiçbir şey yıldıramaz İspanya önlerinden geri dönmemek için gemileri yaktıran İslam’ın muzaffer kumandanı Tarık bin Ziyad gibi dönmeyeceğiz".

Yirminci asır ufuklarında hakkaniyet tebellür eden iman hakikatlerinin damarlarına enjekte ettiği. İslam’a hizmet, İmana hizmet kurana hizmet davasından dönmeyeceğiz.

Ey rabbimiz bizi rızandan ayırma bu yolda şehit ettir. Fakat döndürme

Bütün İnanan din kardeşlerime bu yoldaki çalışmalarında başarılar diliyorum.



CEMİL MERİÇ'İN KALEMİNDEN SEDAT YENİGÜN:

"Şuurdu Sedat, samimiyet idi, imandı. anlamıştı ki, Babil Kulesi’ne dönen bu ülkenin ana davası dürüst insanlar arasında bir dil meydana getirmektir. Keşmekeş önce kelimeler dünyasında yok edilmelidir. Aynı dili konuşmayanların aynı bayrak altında toplanmaları, aynı mukaddeslere gönül vermeleri beklenemez. Kelam, insanın en yalçın kalesi ve eşsiz zaferlerle sağlayan silahıdır. İnsan, hayvan-ı nâtık olduğu için eşref-i mahlukattır. Nutkunu kaybeden bir kalabalık, şuurunu da kaybetmiştir. Vicdan da, iman da, tarih de, medeniyet de dile dayanır. Dili olmayan kalabalık, kamçı karşısında susta durmaya mahkum köpekler sürüsüdür. Sedat, konuşmasını unutan zavallı çağdaşlarına dillerini öğretmeye çalıştı. Dillerini, yani mukaddeslerini, haysiyetlerini ve insanlıklarını.

Coşkun bir gönüldü Sedat. Zulmün kılıcını kanının ateşinde eritecek kadar coşkun bir gönül. İsa peygamber zamanında yaşasa havari olurdu, Asr-ı Saadet’te bir sahabe.

“Bin kalb olurum da okla mecrûh/bir kalbi cerîhadar eden ok olmam” beytini düstûr-u amel yapacak kadar feragat timsali idi. Ama hiçbir politika talihlisine yalktaklanmayacak kadar mağrur ve serazattı da. Konuştuğu gibi düşündü, düşündüğü gibi konuştu.

Sevgi idi, ihlas idi. Asırlardan beri hasretini çektiğimiz yiğit, pervasız, içi dışı bir, münevver. Çevresini ışığa boğmak için alev alev yandı. O iman, o şuur, o sevgi meş’alesini söndürmeğe çalışan kanlı ve hain eller ne yaptıklarının farkında değildirler.

Bu satırları yazdırırken O’nun güzel yüzünü hatırlıyorum.

Dudaklarında mahzun bir tebessüm, Ziya Paşa’nın sevdiğimiz bir beytini mırıldanıyor:

Eshab-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar/rencide olur dîde-i haffaş, ziyadan.”

Sedat’lara acınmaz, imrenilir. Veyl kendi beynini, kendi gönlünü parçalayan, çılgın, gafil ve şuursuz insanlara!"

Cemil Meriç, İslami Hareket, sayı 29, Temmuz 1980.

Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.