DÜŞÜN(!) AMA SÖYLEME




DÜŞÜN(!) AMA SÖYLEME
Geçmişlerden bir anekdot;
Abdullah Gül, geçmiş günlerde yeni yeni gündeme gelen, kürt meselesi, çözüm sürecine binaen,
“Süreç hakkında söyleyemeyeceğim şeyler düşünüyorum..” demişti…
Tabii, o günlerde ülkenin en tepesinden gelmiş olan bu açıklama, devlet erkanının siyasi ve  politik söylem alanında gütmesi gereken hassasiyetin tamamıyla ortadan kalktığını tüm çıplaklığıyla göstermiş, ve ortaya oldukça gülünç bir tablo çıkmıştı…
Burada söylediklerimizden devletlerin yaptığı tüm icraatlerin, güttükleri her politikanın tüm çıplaklığıyla halka arzedildiğini düşündüğümüz zannedilmesin, aksine buradaki asıl gülünç nokta, malumun o dönemdeki siyasi atmosferin hassaslığına rağmen bu derece basitce ilan edilmesi…
Düşünenler(!) ama susanlar…
Herkes düşünüyor,  sonrasında susuyor… Hadi bunu tüm basına ilan eden insan devlet erkanından, birisi ki, halkımızda zaten söylenilemeyecek şeyleri düşünsünler diye bunları tepemize çıkartıyor aslında…
(Yazımın başında belirttiğim gibi, bu tür şeylerin düşünülmesi ne kadar doğalsa bu hakikatin halka ilan edilmesi  bir o kadar gülünçtür…)
Sana Noluyo??? Sen neden susuyorsun hayırdır?
Lümpen takımının kisvesi hazır, “Müslümanların selameti”, “Ümmetin hayrı” biz düşünüyoruz, ama yazamıyoruz işte, yazarsak varyaaaa…. Vs vs…
Aslında tamda bu noktada çok çok gülünç bir tezat daha ortaya çıkıyor, oda şu ki; düşündüğünü yazamayanların, yazdığını yaşayamayanların bu denli tehlike(!) arzeden  ne düşündükleri ciddi bir merak konusu olarak karşımıza çıkmış bulunuyor…
Burada, bir inceliğe atıfta bulunmak gerekiyor, “Yazamayacağını düşünme”, ile “Düşündüğünü yaz” ihtarları arası büyük fark arzetmekte… Biz 2. cisini tercih ediyoruz, zaten insanlara düşünmemelerini tavsiye etmek, bizim insana mahsus var olduğuna inandığımız memuriyetlere taban tabana zıt…
Düşündüğünü yaz, yazdığını yaşa…
İbda mimarının 80-90 lı dönemlerde işaretlediği,
“Bu işin ıstırabı bitti..”hakikati baz alınarak bakıldığında, ıstırabı duymayan insan;
Yazamaz!!
Düşünemez!!
Hissedemez!!
İşte tam da bu yüzden, vuku bulan bu kadar meseleye karşı, ben müslümanım diyen her insanın göstermesi gereken en tabîî, insanî refleksleri, gerek fikir gerek  aksyon alanında göstermekten acizleşir…
Bunun sonucu gösteremediği erkekliğin üstünü öyle güzel örter, öyle bir kisveyle süslerki, zamanla kendiside yaptığının doğru olduğuna inanmakta hiç zorluk çekmez, ve en azından insan olamadığının farkındalığı da uçar gider, en kötüsü de bu….
Toplum mühendisleri, sinsi yapılanmalar, “Hissettiklerimizi, memuriyetlerimizi, farkındalıklarımızı” elimizden aldılar…
“Farkındalık” neticesi, ortaya hem fikir hem aksiyon alanında “PAZARLIKSIZ” olarak bir irade koyanları ise, unutturmaya, ötekileştirmeye, silmeye uğraştılar, uğraşıyorlar…
Düşündüğümüzü yazmanın yazdığımızı yaşamanın yollarını aramak şu an için müslümanım diyen herkesin mecburiyeti ve memuriyeti olmalı… Çünkü;
“Duranlar görecek yürüyenleri”!!!
Tüm meselede burada düğümlü aslında…

Salih Ahmet SAK



Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.