Başbağlar Katliamı
Başbağlar Katliamı
2 Temmuz 1993 Sivas olaylarından hemen sonra, 5 Temmuz 1993’te, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü’nü basan katiller sürüsü, 33 sivili katledip köyü ateşe verdiler. Katiller, bu katliamı “Sivas’ın intikamı” için işlediklerini hem köylülere sözlü olarak anlattılar, hem de bıraktıkları bildiride bunu açıkça ilan ettiler. 100’e yakın katilin işlediği bu cinayet sonucu yapılan yargılamada sadece bir kişi mahkum oldu.
Köyü basan caniler tarafından köylülere tam 1.5 saat propaganda yapıldı ve öldürülmek için seçilen erkeklere neden öldürülecekleri anlatıldı. 2 Temmuz’da Sivas’ta çıkan olaylarda hayatını kaybedenlere karşılık katledilecekleri ifade edildi. Propagandadan sonda köyün tüm erkekleri kurşuna dizildi ve 28 kişi hayatını kaybetti. Daha sonra köy ateşe verildi ve 214 ev, köy okulu ve köy camii yakıldı. Bu yangınlar sırasında da 1’i çocuk, 4’ü kadın, 5 kişi öldü. O gün Başbağlar’da toplam 33 kişi can verdi. Katliamın ve kundaklamanın ardından köye bırakılan bildiride, “Sivas’ın intikamı alındı” deniliyordu.
Bütün görgü tanıklarının ifadesine göre eli silahlı yaklaşık 100 kişi tarafından işlenen bu katliamdan sonra başlayan yargılamalarda toplam 20 kişi gözaltına alındı. Yargılama sonunda sadece bir kişi mahkûm edilirken, geri kalanlar serbest bırakıldı.
Cami Cemaati Katledildi
5 Temmuz 1993’te köye gelen terörist odaklar, topladıkları köylülerin huzurunda bir buçuk saat boyunca mukaddesata hakaretler ettiler. Sonra makinalı tüfeklerle kurşun yağmuruna tuttular. Katiller bununla da yetinmediler lav silahlarıyla evlere ateş açıp yaktılar. Evlerinden çıkamayan bir çocuk, bir kadın ve üç erkek yanarak can verdi. Yüzlerce hayvan diri diri yandı. 194 ev, köy okulu ve köy camisi yakıldı. 33 şehid, 30 dul, 70 yetim ve yakılıp yıkılan bir köy unutuldu, hesabı sorulmadı.
Saat 20.30 sıralarında hoca elinde mikrofon, ezan okuyor. Hoca, arkasından gelenleri görmüyor. Ezan daha bitmeden hocanın ensesine bir tokat iniyor. Hoca arkasını dönünce, eli silahlı militanları görüyor. Ezan yarım kalmasın diye “Bırakın ezanı tamamlayayım” dese de, dinletemiyor. Yaka paça sürükleniyor. Aynı anda camide mevcut bulunan cemaat de dışarı çıkarılıyor.
Dindar Bir Köy Olduğumuz İçin Bunu Yaptılar
75 yaşlarındaki şehid babası yaşlı gözlerle şunları dile getirdi, “Çocuğum hocaydı. Olayı duyduğumda bayıldım. O günden bu yana hep ağlayıp duruyorum. Niçin vurdular bizi? Kimseyle alıp vermediğimiz bir şey yoktu. En fazla dindar köy bizim köydü. Başbağlar’ı dindar köy diye vurdular.”
Caminin içinde olmayan köyün erkekleri tespit ediliyor. “Falan filanı getirin” diye emirler yağıyor. Eşkiyalar aradıkları insanları ismen biliyorlar. Sıradan bir baskın değil bu. Militanlar, evlere dağılıyor, kadın, erkek, çocuk hepsini dışarı çıkarıyorlar. Zaten Adil Hocanın okuduğu akşam ezanının birden bire yarıda kesilmesine köy halkı bir anlam verememiştir. Köyün içinde bulunan militanlar, kısa sürede köyde bulunan tüm insanları bir araya topluyorlar.
Şehidlerimizi Neden Köyümüze gömmediler?
Şehid Babası, Köyümüzde yer de vardı, mezarlık da vardı. Benim tarlam, bahçem vardı. Neden şehidlerimizi Başpınar’a götürdüler, neden? diye sorduktan sonra “Katilleri bulmalarını istiyoruz. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar bulsunlar onları. Devlet yaptı, devlet bulacak. Devlet isterse bulacak, kimse kaçamaz.” dedi.
Baskın sıradan bir baskın değil. Sanki katliamı gerçekleştirenler daha önce köye birkaç defa gelmişler. Öyle ki köyün tüm mahallelerini ve köyde yaşayanları biliyor, ne tesadüf ki İstanbul’dan köye tatil için gelen misafirlerin bile bulundukları evler tespit edilebiliyor. Ve siz İstanbul Karagümrükten geldiniz ifadesini kullanabiliyorlar. Köyde bulunan kadınlardan F.P. yaşadıklarını ağlayarak şöyle anlatıyor;”Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insanlarını. Selim Pato, sen gel dediler. Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler. Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C’yi çağırdı.Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu. Bizde tırpan yapıyordu. Onu görünce hayrete düştüm. Daha sonradan biz kadın ve çocukları da topladılar. Derenin yanında toplandık. Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular. Erkekleri de öbür tarafa topladılar.”Kanlı bir katliama Başbağlar köyü sahne oluyordu artık. Bu dağ köyünde yaşayan insanlar, üstelik çoğu da yaşlı, suçsuz, günahsız olmalarına rağmen, hain kurşunlara hedef oluyorlardı. Artık köyde yanan evlerin ateşi ve kurşun sesleri duyuluyordu. Köy sakinlerinden G.D. “Biz kadınları topladıkları yerde havaya uçuracaklarmış, Allah kurtardı bizi, dereye topladıklarında yanımıza bir şey koydular. Biz telsiz var sanıyoruz. Ne konuştuğumuzu dinlemek için telsiz koydular sanıyoruz. Aramızda sessiz sessiz konuşuyoruz. Meğer bombaymış. Dereden çıkmışız, bomba patlamış.” Köyün erkekleri öte tarafta kurşuna dizilirken, kadınlar ve çocuklar dere kenarında, yanlarına konan bombadan habersiz, militanlar köyü terk ettikten sonra dereden ayrılıyorlar. Ayrılmasalar, köydeki erkeklerin akıbetine kadın ve çocuklar da uğrayacaktı. Militanlar, sloganlar atarak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler. Kadınların ve çocukların ağlaşmaları ve köyün tamamen yanması onlara adeta büyük bir zevk veriyordu.
Babamın Başucunda Oturdum
Şehid çocuğu Eyüp Aydınlı olayı şöyle anlatıyor, “Katliam sırasında 9 yaşındaydım. İstanbul’dan bir otobüs dolusu köylümüzle birlikte köye gitmiştik. Babam camiye gitmişti. Teröristlerin köyü bastığını duyduğumuzda annem ve bazı kadınlar camidekilere haber vermek için dışarı çıktık. Bizi yakaladılar. Kadınları bir yere toplayıp konuştular. Ziynet eşyalarını aldılar. Etrafımıza bombalar koyduklarını yerlerimizden ayrılmamamızı istediler. Evleri, arabaları yaktılar, silah sesleri, tüp patlama sesleri geliyordu. Ortalık aydınlanınca acı manzarayla karşılaştık. Babamın başucunda oturdum… “
Kanımız Yerde Kalmasın
Sivas konuşuluyor, neden Başbağlar konuşulmuyor. Daha ilk günden Sivas olaylarının failleri oldukları iddia ettikleri kişiler yakalandı da neden Başbağlar’ın katilleri yakalanmıyor, diyen Başbağlar Köyü Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Aydınlı, “Madımak’ı müze yapmışlar, yapabilirler. Bizim köyümüzü müze yapmalarını istemiyoruz. Biz katillerin yakalanmasını istiyoruz. Bir köyü yakıp yıktılar, 33 cana kıydılar, benim arkadaşım ve annesini diri diri yaktılar. Bu bir soykırımdır. Biz ne yapmıştık ki bize bunu reva gördüler. Kanımız yerde kalmamasını istiyoruz” dedi.
Mahşere Kaldı!
Aile yapılarının sağlam olduğu için her türlü desteği akrabalarından aldıklarını söyleyen Eyüp Aydınlı, sözlerini şöyle sürdürdü, “Biz inançlı kişileriz. İnancımız sayesinde bu yaşa kadar çok ağır travmalar yaşamadık. Bu dünyada hakkın tecelli etmesini istiyoruz ama bu olmasa da ebedi âleme inandığımız için bu hakkımızın tastamam alınacağını biliyoruz.”
Başbağlar Katliamında Cevap Bekleyen Sorular
1- 33 kişinin katledildiği bir bölgeye 14 saat sonra askerin gelmesi ne anlamaya geliyor?
2- Olay yerinden yaklaşık 600 kurşun toplandı. Bu kurşunların balistik incelemesi neden yapılmadı? Olaylarda kullanılan silahlar neden sır oldu?
3- Başbağlar katliamının işleneceği gün İstanbul’dan bir grup köylü köye gelmişti. Katiller bunu nasıl haber almışlardı?
4- Madımak olayından üç gün sonra Başbağlar katliamı gerçekleşti. Bu kadar büyük bir eylemin üç gün arayla işlenmiş olması mümkün mü? Dolayısıyla hem Sivas olaylarını çıkaranlar hem de Başbağlar katliamını yapanların aynı merkezden idare edildiği doğru mu?
5- Katliamdan sonra sadece 17 yaşındaki bir çocuğun cezalandırılması olayda ağır ihmali olanların olduğunu göstermez mi? Şu ana kadar katillerin bulunmaması bunun derin bir tezgah olduğunu ortaya koymaz mı?
Biz de Unutturulmaması gereken en büyük Müslüman katliamlarından birisi olarak tarihe geçen bu olayın şehidlerine rahmet diliyoruz.
Hiç yorum yok