MUHYİDDİN İBN-İ ARABİ ON DÖRDÜNCÜ VASİYET


ON DÖRDÜNCÜ VASİYET
ZULÜM Hakkında

Ey Aziz!..

Bu vasiyet, ZÛLUM hakkındadır:

Zûlum, kıyamet gününde karanlıklara sebeb olduğundan, dünyada Allah’ın kullarına

zûlum etmekten sakın!..

Kullara zûlum; Allah’ın senin üzerine vacib kıldığı haklarını onlardan engellemendir.

Bazen, kulun içinde bulunduğu sıkıntıları, müşahede etmekle onun, senin üzerine vacib kılınan haklarını görürsün… Ki, böylece onun bu haliyle, senin malındaki hakkını sana bildirdiğini idrak etmen lâzım…

Zira, Allah, senin üzerine vacib olan hakkını, vermen için sana, onun hâlini müşahede ettirmiştir…

Böyle anlamayıp da, onun sıkıntısını görmemezlikten gelirsen bilesin ki mes’ûlsun.

Niçin mes’ûlsün?..

Şunu bil ki, o kulun, hacetini gidermeye görünüşte gücün yoksa da Allah, boş yere sana, onun hacetini bildirmemiştir..

Öyle ise; Allah’ın, onun hacetini sana bildirmesinde ki muradı; senin onun ihtiyacını

giderebilecek başka bir şahsa güzelce onun hacetini arz ederek ona yardımcı olmandır.

Ey Aziz!..

Hiçbir şey yapamıyorsan azından o kardeşine dua et!..

Yani…

O kulun, hacetini gidermek için bütün gücünle gayret gösterdikten sonra dua

etmekten başka çare kalmamışsa dua ile yardım et!.



Anla!..

Hâli sana bildirilen şahsa anlattığımız ölçülerde yardımcı olmaktan gâfil

olursan, sende onun halini bilipte ona yardım etmeyen zâlimlerin taifesinden

olursun.

Peki!!! Ne zaman o zalimlerden oluruz?.. diye sorarsan.. Cevaben derim ki:

O kul, ihtiyaç duyduğu şeyi elde etmeden öldüğü zaman.

Ancak bu durumdan kurtulman, o ihtiyaç sahibinin, ihtiyacını mü’minlerden birinin

gidermesiyle haberin olmaksızın senin üzerine vacib olan hakkını senden sakıt etmesiyle olur.

Yani, bir başkası o ihtiyaç sahibine muhtaç olduğu şeyi verirken senin üzerine vacib

olan (daha evvel sana hâlini arz ettiği İçin) hakkını sakıt etmeyi niyet etmese de hakkı sakıt

olur.

Zira, mümin mü’minin kardeşidir. Mümin mümine zulm etmez ve sıkıntıya sokmaz.

Evet hakikâtte de böyledir. Allah Tealâ böyle kabul eder.

Ey Aziz!.. O halde..

Sıkıntılar içindeki ihtiyaç sahibine bir şey verdiğin zaman, onu senden önce

görüpte mahrum bırakan mü’minin yerine de onun hacetini gidermeyi niyet et!..

Zira, onu mahrum bırakan mü’min daha önce ona bir şey vermiş olsaydı o, ona

kanaat ederdi.

Halbuki o mü’minin, ona bir şey vermemesi, mahrum bırakması senin ihtiyaç

sahibinin halini bilmene vesile oldu..

Binaenaleyh, o mü’min hayır işlemeyediğinden sen, o hayrı yaparken sevab

bakımından onu kendi üstüne tercih et!..

— Zira, o mü’min, ihtiyaç sahibini mahrum bırakmamış olsaydı sen bu hayra nail

olamazdın.

Ey Aziz!..

İşte, Arif olanlar, halleri ve sözleriyle bir şeyler isteyen fakru zaruret sahiblerine yani SÂİL’lere, bu anlattığımız niyetle muhtaç oldukları şeyleri verirler.

Zira, Allah Tealâ, onlar hakkında;

Sâile gelince; (onu) da azarlayıb koğma. (Duha Sûresi, Âyet: 10) buyurmuştur.

Ayrıca, zikr olunan Âyette İstenilen şeyler yalnız maddi nesnelere tahsis edilmemiştir.

Çünkü sâil, ihtiyaç sahibi olan zâttır.

Öyle ise, ilmi isteyenler de maddi faideleri talep edenler gibi Âyetteki Sâil

taifesine dahildirler.

Yani, azgınlar hidâyeti, açlar yemeği, çıplaklar soğukta-sıcakta kendilerini korumak

için veya avret yerlerini örtecekleri elbiseyi talep eder.. Bazen de senin intikam almaya

kudretinin olduğunu bilen katil, afv etmeni talep eder..

Ey Aziz!..

Öyle ise komşularına hediye, açlara yemek, susuz kalanlara su ve çıplaklara elbise ver..

Şunu kesin bil ki!..

Senden istenilen seve isteyenden daha muhtaçsın…

Zira, Allah, hiçbir şeye muhtaç olmamasına rağmen, kulların zararların defini ve menfaatlarının celbini kendisinden istemelerini İster… Tâkî dualarını kabul eder ve ihtiyaçlarını gidersin.

Öyle ise, Allah’ın kullarına böyle muamele etmeye sen daha lâyıksın… Zira, bu ihtiyaç

duyulan şeyler de sen de Allah’ın yardımına muhtaçsın..

İmam Müslim zikr edeceğimiz Hadisi Ataullah’dan o da Abdurrahmı’bnu Behrami’d-

Dârimi Mervan’dan yani ibnu Muhammed ed Dimuşkî’den, o Sa’id’bnu Abdulaziz’den o

Rebi’a ibnu Yezid’den, o, Ebu İdris el, Halvanî’den, o da Ebu Zer Radiyailahu anh’den

Rasûlullah Aleyhisselâm‘ın Yüce ALLAH’ın şöyle buyurduğunu bildirdiğini rivayet

etmiştir:

«Ey kullarım, Ben kendi Zâtıma zûlmu haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım..

Ey kullarım, birbirinize zûlm etmeyin, Benim doğru yola eriştirdiklerini dışında hepiniz yanlış yoldasınız, Benim sizi doğru yola eriştirmemi isteyiniz ki, Ben de sizi doğru yola eriştireyim..

Ey kullarım, Benim kendilerine nimet verdiklerimin dışında hepiniz açsınız,

Benden rızık isteyiniz ki, Ben de sizi rızıklandırayım..

Ey kullarım, Benim giydirdiklerim dışında hepiniz çıplaksınız… Benden giyecek isteyiniz ki, sizi giydireyim..

Ey kullarım, siz gece ve gündüz hatâ işlersiniz, Ben de bütün hatalarınızı

bağışlarım. Benim sizi bağışlamamı dileyiniz ki, Ben de sizi bağışlayayım.”

Ey Aziz!..

İdrâk et, Hadiste sayılan nimetleri Cenab-ı Hak, O“ndan istemesen de sana veriyor..

Ancak durum böyle olmasına rağmen Allah Tealâ, sana istediklerini vermesi için

O’na isteklerini arz etmeni emrediyor?.

Niçin arz etmeni emrediyor?

Sana yardım ettiğini o isteklerini kabul etmesi itibariyle bilirsin,.

İşte, Hakk’ın sana olan bu yardımı, yaptığın duaların icabetinden de başka bir

mertebedir.

Ey Aziz!..

Birisine muhtaç olmak ve ihtiyaçlarını O’na arzetmek duygusu senin

yaratılışında mutlak olarak vardır.

Allah, ezeli ilmiyle isteklerini “O’na arz edeceğini bilir.

Sen, Allah Tealâ’nın dua etmeni sana emir ettiğinden isteklerini Ona arz

edersen… üzerine vacib olan emri de yerine getirmiş olursun.

Böyle davranmakla da Allah’ın emrine imtisal edenlerin mükâfatıyla

mükâfatlanırsın.. Bu da, senin hayr üzere hayr işlemenden dolayı sevabını kat kat artırır.

Öyle ise.,.

Allah, merhamet, hayırların ulaşması ve “O”ndan başkasına muhtaç olmadığını ikaz etmek için sana, “O”na isteklerini arzetmeni emr etmiştir..

Zira, Allah Tealâ, seni ancak acziyetini idrak ederek kulluk vazifelerini yerine

getirmen için yaratmıştır.

Ey Aziz!..

Şu vasiyetlerimle Allah Tealâ’nın emir ve yasaklarına vakıf olmanı, emir ve

yasaklarında neyi murad ettiğini anlamaya gayret göstermeni tavsiye ediyorum… Ki,

böylece Arifi billah olan ulemadan olasın..

Sakın ha!!!..

İsteklerini Rabbine arz etmeyenlerden olma!!!…

Zira…

“O “ndan bir şey istemeyen kimse, hâşâ “O “na cimrilik nisbet etmiş olur.

Bu tavsiyem herkes için geçerlidir.

Sana tavsiye ettiklerimle ömel etmeyip, isteklerini Allah’a arz etmekte noksanlık

yaparsan, kendinden başkasını yadırgama..,

Zira, sen bu mevzunun cahili isen sana talim, unutmuş veya gafili isen, sana ikâz ettim..

Ey Aziz!.. Bil ki!.

Sen, mümin isen vg’z ve öğüt sana fâide verir.

Ben, Allah’ın emirlerini yerine getirmek için, bu hatırlatmaları birer birer sana

açıkladım..

Senin vaiz ve nasihatîardan istifâde etmen, imân sahibi olduğuna şahittir.

Zira, Allah Tealâ, benim ve senin hakkında şöyle buyurdu:

«Sen (sâde Kuran ile) va’z et. Çünkü şüphesiz ÖĞÜT MÜMİNLERE FÂİDE

VERİR.» (Zâriyat Sûresi, Âyet: 55)

Şayet.. Ey Aziz!..

Öğüt, sana fâide vermiyorsa, nefsine imânın hakkında töhmette bulun.

Niye? Dersen.. Zira, Allah Tealâ, öğütün mü’minlere fâide verdiğini Âyette haber vermiş.

Unutma!.

Allah’ın haber verdiği şeyler mutlak doğrulardır.

Öyle ise; Öğütlerden fâide elde etmemen senin kusurlarındandır, Öğütlerin fâide vermemesinden değildir.

Ey Aziz!..

Baş tarafta zikrettiğimiz Hadisin devamında Allah Tealâ , şöyle buyuruyor:

«Ey kullarım, siz Bana zarar verecek herhangi bir fenalık yapamazsınız. Aynı

şekilde Bana fayda sağlayacak bir iyilik de yapamazsınız.»

Malûmdur ki Allah, âlemde hiçbir şeye muhtaç olmadığından, “O” hiç bir şeyden ne zarar ne de fâide görmez.

Ancak, On üçüncü Vasiyette açıklanan Hadis-i Kudsi’de şanı yüce olan Allah,

kendisini su ve yemek isteyen kulun yerine koymakla, bize, Allah’ın kullarına verilecek

fâide veyahut zarar sınırına ulaşmaktaki acziyetimizi ikâz etmiş oluyor.

Öyle ise, fâide veya zarar vermekde ki sınıra ulaşmak mümkün değil,..

İşte buna binaen Hak, kendini kulun yerine koyarak bizlerden bir şeyler tateb eder..

Tâkî bizler Hakkın rızasına bu vesile ile nail olalım.

Allah Tealâ, bir kavim hakkında Kur’ân’da şöyle;

VASİYETLER

«Çünkü, hakikaten onlar Allah’ı gazablandıran şeylere tabî oldular»

(Muhammed Sûresi, Âyet: 28) ..dedi ve bazılarının hakkında varid olan şu Hadis’te şöyle:

«Allah kulun tevbesine sevinir..» denildi.

Vakta ki, bunların zahirinde zarar anlaşılıyordu, halbuki Allah Tealâ, kendisinin bu tür

şeylerden münezzeh olduğunu On Üçüncü Vasiyette açıklanan Hadis-i Kudsiyle bizlere

haber verdi,

Öyle ise, Allah Tealâ’nın, şu kavlinin;

“O’nun benzeri yoktur.” (Şuara Sûresi, Âyet; 11)

…ifâde ettiği hakikatlardan bilgi sahibi olmayan ve Allah’ı bilmekte zait olan bir kısım

insanlarda meydana gelen hastalıklara, bu vasiyette açıklanan Hadis ilaç gibidir…

Zûlmun haram olduğunu ifâde eden Hadisin devamı şöyledir..

“Ey kullarım, eğer sizin baştan sona hepiniz, insanlarınız, cinleriniz, içinizden en takva sahibi kulun hâli üzere olsanız, bu Benim mülkümden bir şey arttırmaz.

Ey kullarım, eğer siz baştan sona hepiniz, insanlarınız ve cinleriniz içinizden en fena kalpli kulun hâli üzere olsanız, bu Benim mülkümden bir şey eksiltmez.

Ey kullarım, eğer sizin baştan sona hepiniz, insanlarınız ve cinleriniz, bir hâl

üzere olup Benden dilekte bulunsalar, Ben de hepiniz dileğini versem, bunun Benim mülkümden eksilteceği bir iğnenin denize sokulup çıkarılması halinde olacağı sudan fazla değildir.”

İşte bunların tamamı, açıkladığımız gibi, Allah’ı bilmekte zait insanların nefsinde

meydana gelen hastalıklara Hacdır.

Öyle ise..

Sen bu ilaçları kullan!.

Hadis’in son bölümünde Allah Tealâ şöyle..

«Ey kullarım, yaptıklarınızı sizin hesabınıza kaydediyorum, sonra bunların

karşılıklarını size vereceğim…

Kim, bir iyilik bulursa; ALLAH’a hamd etsin.

Kim de, bir fenâlık bulursa; nefsinden başkasını kınamasın.»

buyurarak vasiyetini bitiriyor.

Artık bütün bu açıklamalarımdan sonra ben de vasiyet ederim ki..,

Kim ihtiyacından dolayı dilenirse zelil olur..

Kim de, Allah’tan başkasına zelil olursa nefsine zûlum ederek sapıtır..

Nefsini de hidâyet yolunda sülük ettirmemiştir.

İşte bunlar, benim sana tavsiye ettiklerimdir…

Onları rehber edinip amel et!

ALLAH, Kitabında ve Rasulleri vasıtasıyla sürekli kullarına vasiyetde bulunmaktadır…

Dolayısıyla seni dünyevi ve uhrevî saadetlere ulaştıracak şeyleri tavsiye eden

herkes, Allah’ın senin karşına çıkardığı elçileridir.

Onlara, Rabbinin katından geldiklerine binaen ŞÜKÜR EDİCİ OL!..


Muhyiddin İbn-i Arabî,
FÜTÛHÂT-I MEKKİYYE,KİTAB’UL VASÂYÂ,VASİYETLER-1,
KİTSAN YAYINCILIK,
ÇEV;Abdullah Tâhâ FERAİZOĞLU,
Syf;107-118

Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.