500 YILDIR BEKLENEN VE 500 YILIN EN BÜYÜK DİRENİŞİ



500 YILDIR BEKLENEN VE 500 YILIN EN BÜYÜK DİRENİŞİ
İşin en başında belirtelim ki, itiraza yer olmasın; Salih Mirzabeyoğlu Davası siyasi bir davadır, hukukî değildir ve O'nun özgürlüğü Türkiye'nin bağımsızlığı önündeki tüm engellerin kalkması ile eş anlamlıdır.
Hükümet O'nun özgürlüğünün önünü açarak, Hukuk adına, adalet adına olması gerekeni yapmış olacak. yani bir lütuf da bulunmayacak. Salih Mirzabeyoğlu'nun da dediği gibi; "Devlet hukuk demektir, hukukun olmadığı yerde devlet değil çete vardır."
Eğer şu an devletin başındakiler çete değil de devlet olduklarının iddiasındalar ise, bir an önce hukukun gereği olan Salih Mirzabeyoğlu'nu derhal serbest bırakmalıdır.
Türk hukuk tarihinin kara lekesi çoktur; İstiklal mahkemeleri, darbe mahkemeleri...
Şu an bu kara lekelerden birini temizlemek gibi bir fırsat bu hükümetin eline geçmiştir...
Biz Müslümanlığı bıraktık, hukuk adına, adalet adına Salih Mirzabeyoğlu'na özgürlük istiyoruz...
Şimdi biraz hatırlayalım, nedir Salih Mirzabeyoğlu Davası;
28 Aralık 1998 günü; çocuğunu almak için okula giden Salih Mirzabeyoğlu tutuklanır.
(Okul önünde tutklandı ama bütün medya sanki -si fazla- bir yerden emir almışçasına "örgüt evinde ele geçirildi" diye manşetlerden verdiler. Hatta bazıları hayranlıklarını gizleyemeyerek "EFSANE YAKALANDI" dediler. Bu da medyanın "işgal medyası" olduğunun göstergesi...)
5 Aralık 1999'da Metris Cezaevi'nde Salih Mirzabeyoğlu ve arkadaşlarına saldırmak istediler ve gereken cevabı anladıkları dilden aldılar.
(Bu olay da basında "İsyan" olarak yer aldı. İşin aslı Salih Mirzabeyoğlu'nu öldürmek istediler ve O'nun "DİRENİŞİ" ile bunu beceremediler. Ve bu savaş bizzat Salih Mirzabeyoğlu tarafından; “İslâm tarihinde hiçbir savaş Bedir’in büyüklüğüne ulaşamaz, onun yeri ve mânâsının ayak topuğuna bile ulaşamaz… Fakat bu tarihî günde, ona benzeyen bazı yönler var…” diye mühürlendi...)
25 Ocak 2000'de 5 Aralık'ın rövanşını almak isteyenler, seçmece bir ekiple, ellerindeki bütün silahlarla Meyris'e saldırdılar. Amaç yine aynı... Salih Mirzabeyoğlu'nu öldürmek... Bir İbdacı Müslüman şehid oldu, 7-8 Müslüman yaralandı. Ve DİRENİŞ sahibi, yine en büyük direnişi sergiledi...
(İşgal medyası yine bildik, işgalci tavırlarını sürdürerek; manşetlerini yine aşağılık dilleri ile verdiler. Kıssas
hakkımız baki...)
25 Ocak'tan sonra Salih Mirzabeyoğlu Kartal Cezaevi'ne alındı. Ama o cezaevine gelmeden önce, cezaevi "TELEGRAM" işkencesi için hazırlanmış ve bu işi yapacak bir ekip oraya yerleştirilmişti. Ve DİRENİŞ sahibi en büyük direnişini burada da gösteriyor, tek başına insanlığın en son ulaştığı teknolojiye meydan okuyordu... "Bu bir din mi, ilim mi çekişmesi..." diyenlere, teknoloji putlarını paramparça yaparak cevap veriyordu...
( TELEGRAM işkencesi ile Salih Mirzabeyoğlu'nu delirtmek istiyorlardı. Ama O telegram şartlarında dahi fikir üretmeye devam ediyordu. "Fikri yaşamak, yaşamayı fikir bilmek" diyen O, bunu hayatı ile ortaya koyuyordu...)
Ve 8 Temmuz 2005 tarihinde "kanun geriye yürütülerek" Salih Mirzabeyoğlu tek kişilik hücreye "TECRİT"e tabi tutuluyor... Sözde 28 Şubat bitmiş, İktidara 28 Şubata tepki olarak, AKP gelmişti. Ama AKP'nin TCK'da yaptığı değişiklik ile Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu Bolu F tipi cezaevinde tek kişilik hücreye konuyor ve bu tecrit 9 yıldır kesintisiz devam ediyor...
Şimdi günümüze gelindiğinde Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun son 500 yılın en büyük direnişi hâlâ devam ediyor.
Bu öyle bir direniş ki; hep tek başına...
Bu öyle bir direniş ki; dünyanın en son teknolojileri O'nu teslim alamıyor....
Bu öyle bir direniş ki; O'nun düşmanları hep mağlup, hep dağılmaya mahkum...
Bu öyle bir direniş ki; Anadolu'nun ayakta durmasına sebeb...
Bu öyle bir direniş ki; yer ve gök ehli duada...
İşte Salih Mirzabeyoğlu'nun Özgürlüğüne kavuşmasına sebeb olacak olan da O'nun bu DİRENİŞİ olacak...
"Müslümanlar dik durun, karşınızda leşler var!" diyen, hiç bir zaman zalime boyun eğmeyen bir DİRENİŞ...
Öyle ki; bugüne kadar 24 saat telegram işkencesi görmesine rağmen başağrısı için dahi olsa cezaevi revir kaydı olmayan bir DİRENİŞ...
Bu DİRENİŞİN manasını bozacak her türlü davranıştan kaçınıcı tavırın vebali üzerimizdedir...
Onun için bizlere düşen sorumluluk büyük...
Ne mutlu O'nun bu DİRENİŞinden bir nebze olsun örnek alabilenlere...

Hiç yorum yok

Öne Çıkan Yayın

İBDA ve İBDA-C Nedir?

İBDA-C’nin daha iyi anlaşılması için İBDA'nın kısaca tarif ve izahını yapmak istiyoruz… Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu’nun "...

İzleyiciler

Popüler Yayınlar

Tema resimleri duncan1890 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.